Bilinçaltı

Kuantum koçları nasıl çalışıyor?

Bu soruyu “Bilinçaltının Büyüsü”, “Kuantum Sıçraması” “Kelebekleri Özgürleştirmek” kitaplarının yazarı, Kuantum Koçu Nilda Ferhan Efeçınar’a yönelttik. Bir danışanın koçluk programında nelerle karşılaşacağını ve nelere kavuşabileceğini A’dan Z’ye öğrendik.

Yazı: Yaprak ÇETİNKAYA

Kuantum nedir?
Kuantum 1900’lerde klasik fiziğin ardından ortaya çıkan bir fizik sistemi ve biz onun felsefesini kullanıyoruz. Klasik fizikte madde ve enerji ayrı düşünülürdü, kuantum fiziği maddenin de enerjiden ibaret olduğunu söyledi. Klasik fizikte düşüncenin hiçbir gücü olmadığı söylenirdi, kuantum fiziği asıl gücün insanın düşünce sistemi olduğunu açıkladı. Düşüncenin bir foton olduğu ispat edildi ve fotonik yayınlar ile sistemdeki her şeye düşünce ile müdahale edilebildiği söylendi. Kaderci sistemin de bir getirisi olarak klasik fizik tek bir olasılığın var olduğunu söylerken, kuantum fiziği iki tane temel deneyle kanıtladı ki birçok olasılık var. Burada aslında sistem içerisinde pek çok olasılık olduğu, bizim düşünce sistemine göre bunlardan bir tanesini seçip yaşadığımız ama dilersek düşünce sistemimizi değiştirerek kader kaydırması şeklinde başka olasılıklara geçiş yapabileceğimizi kuantum fiziği bize söyledi.

Siz bu felsefeyi nasıl kullanıyorsunuz?
Tek bir olasılık yoksa ve biz de düşüncelerimizle olasılıklardan birini oldurtuyorsak nasıl bir olasılık oldurttuğumuza bakalım diyoruz. Hayatlarımıza bakıyoruz; aşk, evlilik, iş hayatı, para, hobiler, arkadaşlıklar, anne-baba gibi temel alanlar var. Kişi bu alanlarda iyi bir ilişki kuruyorsa doğru bir seçim yapmıştır, kayıtları olumludur. Ama iş hayatına bakıyoruz, hiç sürdürememiş, yeterli para kazanamamış ya da kazandığının bereketi olmamış. O zaman diyoruz ki demek ki para ve iş ile ilgili inanç sisteminde bir hata var. Danışanların bu sıkıntılarını, koçluk esnasındaki konuşmalardan ortaya çıkarıyoruz.

Koçluk çalışması neyi kapsıyor?
Koçluk ne psikologluktur ne terapistliktir, kişinin kendi düşünce sistemini yeniden yapılandırıp geleceğini imar etme sistemidir. Koç, kişinin düşünce sistemi ile ilgili bilgi almak için geçmişle ilgili soru sorar ama bu geçmişi tedavi etmeyi amaçlamaz. Koçlar tamamen bir gelecek inşacısıdır. Öneride bulunmazlar, yönlendirmezler. Kişinin ne yapması gerektiğini kendisinin bulmasını sağlarlar.

Kuantum koçluğunun bu koçluktan farkı nedir?
Koçluk sisteminin kaynak haline hayranım. Ancak belki bizim ülkemizde bu böyle; koçluk ile sorunları tam çözülmüyor… Farkındalık yaratılıyor ancak orada kalınıyor. Kuantum koçluğunda bu farkındalığa vardıktan sonra kişinin bilinçaltındaki kodları değiştirmek için trans çalışması ve bilinçaltı telkin CD’si çalışmaları ya da nefes çalışmaları yapılarak sorunu yaratan inanç sistemi de değiştiriliyor. Toplum içinde konuşmaktan korkan kişi bunu yapabileceğine inanacak konuma getiriliyor. Bir gardırobunuz olduğunu düşünün… İçi eski elbiselerle dolu ve yeni elbiseler koydukça dolap sıkışıyor. Ne yaparsınız? Eskileri çıkartırsınız ve onlar atıl alana geçer. Biz de aynen bu şekilde eski bilgileri silmiyoruz ama atıl, enerji yaymayan hale getiriyoruz. Bunu yaparken bize engel olan tek durum ego sistemi… Ego, sistemi korumak için değişime direnç gösteriyor. Egonun devre dışı olduğu tek aralık beynin 7-14 hertz alfa aralığında olduğu zaman oluyor. O zaman adeta bir Truva atı gibi içeri giriyor ve rejim değiştiriyoruz.

Bunu kendimiz neden yapamıyoruz?
Zihnimizin bir buzdağı olduğunu biliyoruz. Yüzde 10’u bilinçli zihin, yüzde 90’ı ise bilinçaltı zihin… Biz gün içinde aslında çok ender olarak bilinçli yaşıyoruz. Ne giyeceğimizi, ne yiyeceğimizi, ne söyleyeceğimizi bilinçaltı ile seçiyoruz. Kilo vermemiz gerekiyorsa ve bir diyet listemiz varsa ancak o zaman yemeği bilinçli olarak seçiyoruz. Gün içinde böyle bilinçli seçimleri çok ender yapıyoruz. Durum böyleyken de değişemiyoruz. Çok öfkeliyim, artık öfkeli olmayacağım diye bilinçli bir seçim yapan insan bunu bir haftadan fazla sürdüremiyor. Neden? Çünkü bilinçli seçimin bilinçaltına yerleşmesi gerekiyor.

Bilinçaltı nasıl çalışıyor?
Özellikle ilk altı yaş çok önemli. Temel inanç sistemleri bu dönemde oluşuyor. İnsan sadece bulunduğu evi biliyor ve burada bir şeyler öğreniyor. Kendi hakkında düşüncelere sahip oluyor, sevilip sevilmediği hakkında kanaate varıyor. Anne-baba ilişkisini görüyor. Kavga etmenin normal olduğunu ya da evliliğin sıcak ve sevgi dolu yaşandığını görüyor. Evde konuşulanlardan, televizyondan hayat hakkında bilgilere sahip oluyor. Anne-baba para yüzünden tartışırken paranın kötü bir şey olduğunu duyuyor. Bu sırada çok net bir inanç sistemi oluşturuyor; insanlar güvenilir ya da güvenilmez, ben değerliyim ya da değilim gibi…

kuantum-koclari-nasil-calisiyor-2Bu oluşum nasıl gerçekleşiyor?
Beynimizde nöronlar yani sinir hücreleri var. Bir şeyi tekrar ettiğimiz zaman bunlar arasında ip gibi bağ oluşuyor. Yürümeyi, konuşmayı böyle öğreniyoruz. Kişinin sevildiğine ya da sevilmediğine inanması da nöronlar arasında gelip gitmelerle oluşuyor. Nöronlar arasındaki bağ ne kadar güçlüyse sarsılmaz derecede güçlü bir sistem oluşuyor. Eğer bu bağlar inanç sistemini oluşturuyorsa, biz yeni inanç sistemini oluşturma gücüne de sahibiz demektir. Kişi bize geldiğinde onun hayata bakış açılarını, inanç sistemlerini ve korkularını tespit ettikten sonra artık sıra bilgiyi dönüştürüp olumlu hale getirip içeriye giriş yapmasını sağlamaya geliyor. Ancak bunu önce kişinin istemesi gerekiyor. Kaybetme korkusu, erkeklere güven olmaz, para kolay kazanılmaz gibi inanç sistemleri hakkında kişinin farkındalığı oluştuğunda ona artık kendini yapılandırmasını söylüyoruz. Bu ilk seansta düşünce, duygu, davranış sistemlerini yapılandırıyoruz. Hayata hiç girmiyoruz çünkü örneğin bolluk bereket bilinci olmayan kişi istediği kadar ev, araba, kat, yat istesin boş… Bunları kaldıracak bir temeli kurmak gerekiyor. Ya da sevgi ile kurulan ilişkinin varlığına inanmıyor ki bunu isteyebilsin.

İlk seans nasıl geçiyor?
Birinci seansın ilk bölümünde geçmişle ilgili kayıtları, inanç sistemlerini, değerlerini ve korkularını tespit ediyoruz. İkinci bölümde yapılandırıyoruz, üçüncü bölümde nefes ya da transla bilginin girişini sağlıyoruz. Kendisini yapılandırmasını istediğimizde odada yalnız bırakıyoruz. Mesela negatif düşünce yapısına sahip bir insan mümkün olduğunca olumlu dil kalıplarını kullanarak “Bundan sonra hayata pozitif bakmak istiyorum, bolluk ve bereket bilincinde olduğuma inanmak istiyorum, paranın bana çoğalarak, öngördüğüm ya da öngörmediğim kaynaklardan geldiğine ve geleceğine inanmak istiyorum” gibi cümleler yazıyor ve tüm sistemini harekete geçiriyor. Ardından kişinin beyin frekansını 7-14 aralığına getirmemiz gerekiyor.

Nedir bu 7-14 hertz ve alfa aralığı?
Zihnimizi üç temel alana bölelim; bilinçli olduğumuz zaman, bilinçli şuursuz olduğumuz alan ve uyku hali… Bilinçli zihindeyken, beyin frekansı boyları 14 dalga boyunun üzerine çıkıyor ve ego devrede oluyor. Sabahleyin uyanır uyanmaz ve gece uyumak üzereyken beyin frekansı 7-14 aralığına otomatik olarak giriyor. Biz de trans sırasında yeni telkin giriyoruz. Kişinin bir önceki bölümde yazdığı ve bizim de düzenlediğimiz yeni kimlik sisteminin olumlamaları verilmeye başlanıyor. Bu nefes çalışması ile de yapılabiliyor. Kişi bu esnada bedenini pek hissetmiyor ama her şeyin farkında oluyor ve büyük bir huzur duyuyor. O sırada kodları giriyoruz; “Sen artık bolluk bereket bilincindesin, çok değerlisin, hayata pozitif bakıyorsun” gibi… O gün doğan nöronlar arasında bir snaptik bağ kuruyoruz ancak henüz enerji yaymıyorlar. Her düşünce, davranış modeli minimum üç tane 28 günlük periyodun yani üç hücre bölünmesinin ardından yerleşiyor. Bir sonraki üç ay içinde ise yayına başlıyor. Bu üç ay içinde hem yeni sistemin hem eskisinin yayını devam ediyor. Örneğin biri ben değerliyim derken, diğeri ben değersizim demeyi sürdürüyor. Altı aya yaklaşırken artık eski inanç sistemi geriye çekiliyor. Altı aydan sonra yeni sistem kendini var ediyor. Yılların getirdiği kütle bir seansta düzelmiyor. İlk üç çalışmayı yani tutunmaya kadar olan süreci beraber gerçekleştiriyoruz. Sonraki dönemde üç aylık çalışmayı kişi kendi götürebiliyor ve toplam altı ayda tamamlanıyor.

kuantum-koclari-nasil-calisiyor-3

Trans çalışması dışında kişinin günlük ödevleri de var mı?
Önce yapılandırma, sonra kısa hedef, sonra bir yıllık, ardından üç yıllık hedefler şeklinde ilerleniyor. 21 gün boyunca geceleri dinlenecek CD’ler hazırlanıyor. Olumlamalar belirleniyor. Hedef kartları yazılıyor, canlandırma egzersizleri yapılıyor, imaj panoları hazırlanıyor. Örneğin bolluk bereket bilincine hiç inanmayan biri üç ayın sonunda “Neden olmasın?” demeye başlıyor, altı ay sonra düşünmüyor bile, “Elbette bolluk akıyor” diyor ve zaten akmaya başlamış oluyor.

OLUMLAMALARINIZ SONUÇ VERMEDIYSE;
Olumlu dil kalıbı kullanmamışsınızdır.
Olumlamayı bilinçli zihin esnasında yapmışsınızdır.
Hissetmeden tekrar etmişsinizdir.
Olumlamalarınızı 21 gün hiç durmadan sabah akşam aralıksız ve gönülden tekrar etmemişsinizdir. Bir kere 21 gün deneyin ve görün.

KUANTUM NEFESİ
Her gün yaklaşık 20 bin kere nefes alıyoruz. Ya da aldığımızı zannediyoruz. Çünkü bir nefes analizi yapıldığında kimimizin göğsüne, kimimizin karnına nefesin gitmediği ortaya çıkıyor ve buna geçmişimizden getirdiğimiz düşünce kalıpları neden oluyor. Kuantum koçluğu ile nefes terapisi birleştiğinde düşüncelerin iyileşmesi nefesi, nefesin iyileşmesi düşünceleri olumlu etkiliyor. Sorularımızı yanıtlayan Nefes Koçu Tuba Kaytaş, “Nefesinizi açarak kendinize daha güzel olasılıklar yaratabilirsiniz” diyor.

İSTEDIKLERIMIZ NEDEN OLMUYOR?
Çok basit ama önemli bir nokta var. Birincisi insan ne istediğini tam biçimlendirip söylemiyor. Ya da söylüyor ama ardından hemen kendine çelmeyi takıyor ve “Nasıl olacak ki?” demeye başlıyor. Oysa sistem diyor ki ne istediğini söyle ve aradan çekil… Bizim gerçekten istediğimiz her şey aslında olmuştur ama tahmin ettiğimiz yollarla olmamıştır. İstediğiniz evi almak için, şu evi satarım, bankadan kredi alırım gibi planlar yapmaya başladınız mı asla olmaz. İstek belirlenip talep edilip serbest bırakıldı mı sistem bir süre sonra onunla ilgili durum ya da kişi çıkartır karşınıza… İşte o zaman eyleme geçme ve plan yapma zamanıdır.

Hepimiz nefes alıyoruz, peki nerede eksik kalıyoruz?
Hayatta sağlıklı olabilmemiz, tam, güzel, kolay ve daha anlamlı yaşayabilmemiz için kan dolaşımımızın çok güzel çalışıyor olması gerekiyor. Kan dolaşımının ana maddesi ise oksijen. Oksijeni bedene yüzde 30 koyduğumuzda organlar yeterince beslenemiyor. O zaman sağlığımız da yüzde 30, algımız da yüzde 30, gücümüz de yüzde 30 oluyor. Bizim amacımız ise oraya giren nefesi yüzde 100’e çıkartmak. Çünkü o zaman diyafram harekete geçmeye başlıyor, vücudun her köşesi oksijenlenmeye başlıyor, sistem dengeleniyor; fizik, zihin, ruh ve duygunun bütünlüğü sağlanmış oluyor. Kuantum nefesi, karından başlayan ve vücudun her bölgesine yayılan bir bebek nefesi olarak düşünebilirsiniz…

Bebekken sahip olduğumuz bu nefesi nasıl kaybettik?
Bir bebekken nefesimiz doğaldı. Tamdı, bütünseldi, bağlantılıydı. Sistemimizde hiçbir ayrım, korku, endişe, sevgisizlik, mutsuzluk, acı hakim değildi. Her şey saf bir sevgiydi. Kendimizi bir bakıma değersiz, önemsiz, başarısız hissettik. Kendimizi diğer parçalarımızdan, özümüzdeki mükemmellikten ayırdık. İki-üç yaşından sonra zihin devreye girdiği andan itibaren ve ilk otoriteyle, anne ve babanın nefes alışkanlıklarıyla, dayatmalarıyla, yaşadığımız deneyimlerle oluşturduğumuz inanç sistemleriyle, onlara yüklediğimiz anlamlarla, düşünce kalıplarıyla nefesimizi bozmaya başladık.

Peki nasıl düzelteceğiz?
Zihin farkındalığı ile… Zihnimizi ve düşüncelerimizi tanımak, hayatımıza olan yansımalarını gözlemleyebilmek hayatımızın güzelleşmesi için gerekli olan kapıları açan bir anahtar oluyor. Eğer zihnimizin evrenle, doğayla uyum içinde işleyiş yasalarını bilirsek, bu hayatımızı kolaylaştırır ve bizi üzerimizde taşıdığımız yüklerden özgürleştirir. Burada zihinle savaşmaktan, onu suçlamaktan, değiştirmeye çalışmaktan bahsetmiyorum. Bahsettiğim şey, onu özgür bırakmak… Bunun içinse ilk yol, doğal nefesimize engel olan düşünceyi, inancı fark etmek ve onun ötesine geçmektir.

Bunu nasıl gerçekleştiriyorsunuz?
Danışan geliyor ve önce kuantum koçluk çalışması ile hayatına, iş, aşk, arkadaşlık ilişkilerine, anne-baba ilişkilerine bakıyoruz, 0-6 yaş arasında oluşturduğu inanç kalıplarına bakıyoruz. Daha sonra bununla ilgili olumlamalar çıkartıyoruz. Ardından nefes analizi yapıyoruz. Analizde nefesin gitmediği yerleri buluyoruz ve bunlar da bize kişinin hangi konularda takıldığını gösteriyor. Örneğin sevgiyi alamayan, veremeyen, ilişkilerde ilgili problemler yaşayan kişinin göğsüne nefesin gitmediğini gözlemliyoruz. Yaşamla, ilerlemeyle, kendini gerçekleştirmeyle ilgili korkuları olan kişinin karnına nefes gitmiyor. Ya da diyaframın olduğu bölgede, korku kemeri dediğimiz yerde tıkanıklık varsa bu bize kişinin güven sorunu olduğunu gösteriyor. İşte bu nedenle koçluğu nefes analizi öncesinde yapmak çok önemli… Yani koçluk ve kişinin orada yaşadığı anlamlar, düşünce kalıpları ve inanç sistemleri nefesini etkilediği için bu çalışmaya “Kuantum nefes koçluğu” diyoruz. Daha sonra nefesin gitmediği yerleri, gerekli olan olumlamalarla ve aküpresür noktalarıyla çalışarak nefesi açıyoruz. Sonraki seanslarımızda ise hedefleriniz doğrultusunda ilerlemeye başlıyoruz. Çalışmalar 21 gün sürüyor, yedi gün dinleniliyor. Üç aylık çalışmanın sonunda dört günlük kursumuz oluyor. Dört günün sonunda kişi kendi kendine seans yapmayı tamamen öğreniyor ve altı ayı tamamlamak için kalan üç ay çalışmalarını kendi kendine yapabiliyor. Kuantum koçluğu ile nefes terapisi birleştiğinde mucizevi sonuçlar ortaya çıkıyor.

DENEYİN
Zihnimi ve kalbimi içimdeki bilgeliğe ve sınırsız kaynağa açıyorum. Bu kaynağın hayatımı en güzel şekilde yönetmesine, onu kolaylaştırmasına, hayatıma sevgi, bolluk ve bereket getirmesine izin veriyorum. Güzel bir başlangıç için bu olumlamayı 21 gün boyunca sabah kalkar kalkmaz ve gece uyumadan önce en az 21 kere tekrar edebilirsiniz.

 

Pozitif Dergisi 2013/03

Yorum Ekle