Deneyim

Amazonlar’dan geçen bir yol hikayesi

Amazonlar’dan geçen bir yol hikayesi

Rüyaları ve hayatın içindeki işaretler tek bir rotayı gösteriyordu: Peru. Hiç bilmediği topraklarda kendini yeniden keşfederken tekrar tekrar öldü ve doğdu… Kübra Saatçioğlu’nun Ayahuasca deneyimine ait notları sonunda bir kitap oldu.

REYHAN TANSU

Kübra Saatçioğlu

Kübra Saatçioğlu

Ç ok azımız onu deneyimledi, bazılarımız bu deneyimi sadece çok merak etmeyi tercih ediyor, bazılarımız sadece adını duydu, kimi ise şu an ilk defa karşılaşıyor. Ayahuasca deneyiminden bahsediyoruz. Ayahuasca bitkisi, Amazonlar’da yetişen bir sarmaşık. Ayahuasca içeceği Şamanlar tarafından, Ayahuasca dallarıyla, yüksek DMT içeren Chacruna isimli başka bir bitkinin yapraklarının birlikte kaynatılmasıyla hazırlanıyor. Ayahuasca seramonilerinin amacı kişiyi en derin korkuları ile yüzleştirmek… Ama ne yüzleşme! Kübra Saatçioğlu bu deneyimi yaşayanlardan…

Güzel yuvasını, aşık olduğunu kocasını, iki çocuğunu bırakıp, son anda gelen “Ne işim var orada?” sorusuna, geri dönüp dönemeyeceğine dair kaygılara rağmen düşmüş yola…. Dönüşünde de deneyimlerini merak edenlere tek bir seferde aktarmak istemiş her şeyi ve “Ayahuasca Yolculuğu” adlı kitabını kaleme almış. Hakkında yüzlerce spekülasyon olan Ayahuasca’ya rüyalarını ve işaretleri izleyerek bir anda giden, kendine meydan okuyarak, ölerek yeniden doğmayı tercih eden bu kadın kim? Daha doğrusu kimdi ve bu yolculuktan sonra kim oldu?

Kübra’nın içsel yolcuğu nasıl başladı? Neden Şamanizm?

Bu bir süreç. İnsanoğlu bunun farkında olsun olmasın, zaten bu içsel yolculuğun içinde. Okula, işe gitse de sosyal ilişkilerinde, hobilerinde, hayatındaki tüm seçimlerinde bu içsel yolculuğun içinde. Zaten dünyaya gelme sebebimiz bu içsel yolculuğu gerçek hayatta deneyimleyerek, bedensel yaşamda tecrübe etmek. Bu yolculuk, kişi farkında olsun olmasın devam eder. Ama farkındalık, bu deneyime derinlik ve odak kazandırıyor. Odaklanmak bizim derinleşmemizi sağlar. Bu herhangi bir disiplinle olabilir. Birçok farklı disiplin/yol var. Dinler de yüzyıllardır buna hizmet ediyor.

Şamanizm de bunun kökünde duran bir yaşam biçimi.Çünkü Şamanizm kendinle ve yaşamla bir ilişki kurma biçimi. Ben hayat yolculuğumun başında da farkındalığı yüksek bir çocuktum. Bir şekilde olan olaylar farklı görünüyordu gözüme. Bugünün çocuklarına baktığımda da aynı şeyi görüyorum. Çevrede olan olaylarla hissettikleri arasında bir çatışma yaşadıklarını gözlemleyebiliyorsunuz. Benim çocukluğumda da gözlemlediklerim ve hissettiklerim arasında bir fark vardı. Söylenenler ile gerçek arasındaki farkı hissedebiliyordum. Şiddetli bir diyaloğun sevgiden kaynaklandığını hissedebiliyordum mesela. Referanslarım annem, babam olmasına rağmen, hislerim baskın çıktı. O dünyamı da bir şekilde canlı tuttum.

Annenizin Mevlevi olması sizi etkiledi mi?

Mutlaka etkilemiştir. Ben Allah sevgisi olan bir evde büyüdüm. Ve hala o sevgiyi yaşıyorum. Allah bence her şey…

Şamanizm ile nasıl tanıştınız?

Üniversite çağlarında Amerikalı Antropolog yazar Carlos Castaneda ile tanıştım. Onun kitaplarını okuduğumda kendimi yuvada hissetmiştim. Her ne kadar gerçek üstü şeyler yazsa da kitapları benim dünyama yakındı. Sonrasında bir arayışa girmedim. Sadece gördüm ki Şamanizm benim yaşadığım gerçeklikle çok örtüşüyordu. Kitapta sıkça ismi geçen Felis ile tanışmamız çok sonra oldu. İstanbul’a taşındıktan sonra yollarımız kesişti. Onunla tanıştığımda, onu yıllardır tanıyormuş gibiydim. Bunun asırlar öncesinden gelen/ verilen bir söz olduğuna inanıyoruz. Zamanın ve mekanın olmadığı bir yerden bir tanışıklığımız var.

Sonrasında ne tür çalışmalar yaptınız?

Felis’in yürüttüğü, bireysel deneyim ve niyetle alakalı bir yaşam çemberi çalışması yaptım. Şaman, acılı yoldan geçmiş kişidir. Sen de o yolda yürürsün ve Şaman’ın senin alanını tutar. Hepimiz erken çocukluk ve hatta yetişkinlik dönemimizde de çeşitli acılar, travmalar yaşadık. Acılarımızı tam anlamıyla ifade etmeden geçtik. Bunlar, çok ümitle beklediğimiz bir sınav notunun hüsranından tut, evlat kaybına, ebeveyn kaybına kadar farklı yoğunluklardaki deneyimler olabilir. Ama duygularımızı ifade etmeden geçtik. Aslında ilkel toplumlara da baktığımızda şamanizmin duyguların bir ifade biçimi olduğunu; dansla, şarkılarla ifade edildiğini görüyoruz. O yüzden de sanat dönüştürücüdür. Özellikle sanatçı için sanat çok dönüştürücüdür. Örneğin benim için de bu kitabın yazılma süreci inanılmaz bir dönüşüm oldu.

Siz bu yolculuğa çıkmadan önce, kafanızda bir kitap yazma fikri var mıydı?

Hayır. Peru benim hiçbir zaman seyahat listemde olan bir yer olmadı. Çocukken uzaya gitmeyi bile düşünmüştüm ama Peru bu hayallerin içinde yoktu. Ayahuasca bitkisine dair aynı gün içinde gelen iki mesaj üzerine Felis’le bunu konuşmaya başladık. Ama yine de gitme planım yoktu. Bu yolculuğun hiçbir açıdan planlanmış bir tarafı yoktu. Ama benim aldığım inisiyeler Laika şamanlarının inisiyeleridir…Kim bilir belki o topraktan çıkan inisiyelerin etkisi/ çağrısı olmuştur.

Felis’le bu konuyu konuştuğumuz süreçte, değişik rüyalar görmeye başladım. Felis de bir rüyasında başka bir Don Augustin’in ona şapkasını verdiğini görmüştü. Biz de internette araştırma yaparken Don Augustin ismini görünce bir anda adresimizi bulmuş hissettik. Eğer hislerine güvenirsen şüphe yoktur. Çünkü şüphenin olduğu yerde aşk yani Allah yoktur. Şimdi geriye dönüp baktığımda, eşimin cahil cesareti demesine hak vermiyor değilim. Çünkü Peru’da kim bilir kaç Don Augustin vardır…Ama biz, kendi deneyimimiz için doğru olacak kişiyi bulmuştuk.Çünkü aşkta da bir olmakta da şüphe yok.

Gitmek isteyenler kitabı referans alabilir mi?

Bu bir deneyimdi. Bu deneyim, benim kişisel deneyimim. “Oraya gidin” tavsiyesi değil. Bunu her fırsatta söylüyorum. Bu kitap, bir referans değil. İnsanlar eğer gitmek isterlerse, niyetlerine tutunsunlar. Niyetlerini belirlerlerse kendi rehberlerini/şamanlarını bulurlar.

Oraya giderken niyetiniz var mıydı?

Uçakta niyetimi çok sorguladım. Çünkü ben Ayahuasca bilgeliğini, senin bu röportaja çalıştığın kadar çalışmamıştım. Ama bedensel tepkilerim sanki ölüme doğru gidiyormuşum gibi mesajlar veriyordu. Oraya gittiğimde öleceğimi biliyordum. Oysa benim çok mutlu bir ailem, çocuklarım, aşık olduğum bir kocam vardı.

Ama yine de öleceğimi hissediyordum. Sonra kendime dedim ki, “Ölüm varsa doğum da vardır.” İşte orada doğmaktan ne kadar korktuğumuzu düşündüm. Yaşamla ölümün aynı şey olduğunu fark ettim. Zaten Ayahuasca içeceğinin yarattığı etki de tüm canlılarda var olan DMT denilen molekülün salgılanmasıyla aynı. DMT molekülü, vücutta doğal olarak yalnızca doğum ve ölüm anında salgılanılıyor.

Ayahuasca içeceği nasıl bir etki yapıyor?

Ayahuasca’nın beyin üzerindeki fizyolojik etkilerini insanlar araştırıp bulabilirler. Bu konuyla ilgili birçok akademik kaynak var. Etkisi herkeste farklı. Hatta her defasında farklı bir etkisi var. Çünkü her birimiz bir algı hapishanesinde yaşıyoruz.

Algı hapisanesi korkularımız mı?

Öyle de denilebilir. Çocukluktan itibaren, bir şeye çarparım, düşerim, yaralanırım korkusuyla yaşamamaya başlıyoruz. Bu durum olağanlaşıyor. Ayahuasca deneyimi ise koyduğumuz sınırları değiştiriyor. Beyindeki nöronların arasındaki iletişim yollarını arttırıyor, farklı ilişki ağları kurmasını sağlıyor. Beynin haritasını değiştiriyor. Bunu bilimsel olarak kanıtlayan çalışmalar var.

Peki Ayahuasca kişiyi korkusuyla nasıl yüzleştiriyor?

Her kişinin kendi algı kütüphanesini kullanıyor. Buna “orman televizyonu” da diyorlar. Görüntüler farklı olsa da aslında tek bir şey söylüyor: Ayrı değilsin. Hiçbir zaman bir deneyim, onu bildiğini sanmakla bir değil. Bu bir deneyim. Niyet edip, bu yolculuğu seçen kişi için bu yolculuk zaten aydınlatıcı olacaktır. Bunların bende cevapları yok. Ama hislerini biliyorum.

Öncesinde bir hazırlık yapılıyor mu?

Evet. Öncesinde vücudunuzda fiziksel bir detoks uygulanılıyor. Bir bitkisel içecek ve arkasından aralıklarla içilen su ile fiziksel, yoğun bir detoks yaşıyorsunuz. Çünkü vücudunuzda da bir alan açılması gerekiyor.

Bunun için bu yolculuğa çıkan birçok insan var. Buna ihtiyaç var mı?

İnsanın en büyük yanılgısı yaşamla ölümü farklı gerçeklik olarak algılaması. Ölmesini bilmeyen yaşamasını bilemez. Ben kendi yolumda, Laika şamanlarının usüllerinde dört kez ölüm inisiyesi almıştım. Farklı coğrafyalardaki Şamanik kültürlerde farklı ölüm inisiyeleri uygulanır. Bunların bazıları çok farklı, hatta acılı olanları da var. Ama Ayahuasca bunu fiziksel, yumuşak ve kalıcı olarak yapıyor. Çocukluktaki bir kök inancının ya da bir korkunun farkına varmanı da sağlıyor. Bu deneyim her şey gibi bir seçim…

Orada ne kadar kaldınız?

Kitaba konu olan yolculuğumuzda iki hafta kaldık. Birer gün arayla dört seremoniye katıldık.

Neden dört seremoni, neden iki hafta?

Ben de uçaktayken bu seyahatin neden bu kadar uzun planlandığını sorguluyordum. Sanki bu seyahati başkası planlamış gibiydi. Sürekli cevap arıyordum. Soruları dışarı sormaktansa, içeriye sormanın daha doğru olduğuna inanıyorum.

Ayahuasca şamanlarının farkı ne? Orada kalan çok Türk var. Siz neden kalmayı düşünmediniz?

Bu bizim haddimizdendir. Ya o yolun içindesin ya dışındasın. Üç sene boyunca senenin sekiz ayı Amazon’da, bitkilerin dilini öğrendiğin, ona göre beslendiğin, kadim bilgilerin haritasına ulaştığın bir süreçten bahsediyorum. Bu, üniversitede tıp okumak gibi bir durum. Bu ciddi süreçte “ben, çocuğum, eşim” diyemezsiniz. Part time şamanlık diye bir şey yok. Orada kalmayı seçen birçok milletten insanlar var. Hepsine sonsuz saygım var. Çünkü o çağrı farklı.

Şamanizm’in farklı kollarında şamanlığın aktarımı ile ilgili farklı inanışlar var. Ya kişi bu yetkinliği atasından alıyor ya da usta çırağını seçiyor. Ayahuasca’nın çağrısı ise kişiye doğrudan geliyor. O çağrıyı alan insanların doğrudan dahil olması çok doğal.

AYAHUASCA İÇECEĞİ NEDİR?

Ayahuasca bitkisi, Amazonlar’da yetişen bir sarmaşık. Ayahuasca içeceği Şamanlar tarafından, Ayahuasca dallarıyla, yüksek DMT içeren Chacruna isimli başka bir bitkinin yapraklarının birlikte kaynatılmasıyla hazırlanıyor. Ayahuasca, doğal bileşiği sayesinde DMT’nin mide enzimleri tarafından parçalanmadan, beden tarafından emilimini sağladığı için bu içeceğe ismini veriyor.

Her canlıda bulunan DMT molekülü, insanlarda iki kaş arasındaki alın boşluğuna denk gelen hizada bulunan epifiz bezi tarafından sadece doğum ve ölüm anında doğal olarak salgılanıyor. (Descartes-Evrim teorisi). Bu nedenle Ayahuasca deneyimleri, kaydedilen ölüme-yakın deneyimlerle çok örtüşüyor. Edinilen deneyimlere göre bitki, kişinin dünyadaki egolarından, kin ve nefretlerinden kurtulmasını sağlıyor ve potansiyelinin farkına varmasını sağlıyor.

“BİR OLDUM, YOK OLDUM YOK OLAMADIĞIMI GÖRDÜM”

Döndükten sonra çok soru soran oldu mu?

Evet hatta kitap bile buradan çıktı. Meraktan…Herkes benim neler yaşadığımı soruyordu. Ben de bir blogda notlarımı paylaşmaya başladım. O blog, kitaplaşma sürecinin ilk adımı oldu. Aslında yazı, hayatımda hep vardı. Hatta giderken kalem kağıt ile gittim. O blog paylaşımları bitti ama içimden bir his sürekli yazmamı söylüyordu, ben ise sürekli erteliyordum. Eşimle ikinci kez Peru’ya gittikten sonra kitap süreci başladı. Aslında benim niyetim buydu: Kendimle buluşmak. Hatta babam kitap çıktığında bana, “Aslına rücu ettin” dedi. Sonunda aslıma döndüm.

Bu kendine yolculuk hep böyle mi yaşanmalı? Hep acılı, hep ölmeli mi olmalı?

Aynı şeyi annem de sordu. Annem kitabı okuduktan sonra beni arayıp, “Sen yanmaya başladığında ben de yandım. Rumi’nin son şiiri kalbimin ateşini söndürene kadar… Sen neden bu kadar acılı bir süreç yaşadın? Bak, Rumi ne kadar yumuşak, sevgi dolu” demişti. Ben de “Kimbilir onlar bu şiirleri yazarken ne ateşlerde yandılar?” demiştim. Bu, acıyı/ölümü nereye koyduğunuz ile alakalı. Belki de Ayahuasca bunu yapıyor. Herkesin bir olduğunu hatırlatıyor. Ben bir oldum, yok oldum, yok olamadığımı gördüm.

Bu farkındalık için oraya gitmek şart mı?

Şimdi sen bana, “Avrupa’yı görmek istiyorum ama sadece Almanya’yı görsem Avrupa’yı görmüş olur muyum?” diye soruyorsun. O kişinin niyetiyle ilgili. Senin için Almanya Avrupa demekse, olur.

Ayahuasca’ya gitmeden önce de şaman ve rehberdiniz. Bu yolculuk sizi nasıl etkiledi?

Doğal bir düşçü oldum. Rehberliğim devam ediyor. Düşlemekten korkuyoruz. Düş, bir dua halidir.

Peki düş ve gerçek arasında gezerken kaybolmuyor musunuz?

Yolculuk ettiğimiz dünyaların hepsi bir. Zaman da yok aslında. O yüzden yaşam da bir rüya, rüya da bir yaşam olabilir.

Yorum Ekle