Enerji

Şaman sevginin elçisidir

Shaman Durek… Köklerinde hem Afrika hem Hawaii hem de Hindistan var. Farklı yetenekleri çok erken yaşta fark edildiği için neredeyse beş yaşından beri Şamanizm eğitiminin içinde… Ama bununla da kalmamış ve bütüncül sağlıktan psikoterapiye, Çin tıbbından dinlere kadar her konuyla ilgilenmiş, okumuş, insanlarla tanışmış, konuşmuş, öğrenmiş…  Hayat amacını ‘Şamanlığın insani anlayışını sosyal konulara katmak, bir barış elçisi ve sosyal haklar lideri olmak’ diye açıklıyor. Los Angeles’ta yaşayan, dünyayı dolaşmayı seven ve Türkiye’ye de sık sık gelen Durek Verrett’e şamanizmi, hayatı ve içimizi sorduk.

YAZI: Özlem Çetinkaya

Bu sorudan sıkıldığınızı tahmin ediyoruz ama ‘Şaman’ kime denir? 

Şaman, spritüel dünya ile bu dünya arasındaki köprüdür. Başkalarını severek kendinizi nasıl seveceğinizi size göstermek, yani içinizdeki özü size hatırlatmak için burada olan kişidir. Eğer siz kendinizi onurlandırır ve ona sevgi verirseniz, kendinizi başkalarında görme şansınız olur. O zaman siz doğayı anlayacaksınız. Şaman; Tanrı’nın insandaki yansımasını en basit şekilde anlatır. Bizler sevginin elçileriyiz. Dünyanın hizmetkârlarıyız. İnsanların Tanrı’nın yaratımını görerek Tanrı’yı tanımalarına yardımcı olmak için buradayız. Herkesin bir Tanrı tanımlaması vardır. Biz Şamanlara göre, Tanrı’yı kendinize bakarak anlamlandırabilirsiniz. O’nu, okyanuslara bakarak, gökyüzüne bakarak, ağaca bakarak, hayatın içindeki güzelliklere bakarak anlayabilirsiniz. Biz Şamanların görevi de insanlara bu güzellikleri fark ettirmek ve insanları kendi içlerindeki ilahi güç ile buluşturmak. Ondan sonra oluşacak harmoni ile insanlar yepyeni bir dünya oluşturmaya başlayacaklar.

Bir insanın ‘kendini sevmeyi’ öğrenmesi söylendiği kadar kolay olabiliyor mu? 

Kendini sevmenin zor olduğunu düşünmüyorum. İnsanlar aslında zaten kendilerini seviyorlar, bunu başardılar ama sadece bunun hayat boyu süren bir yolculuk olduğunu farkında değiller. Herkes kendisini sever. Onlara kendilerini sevme gücünü veren sevginin, sürekli büyüyen bir şey olduğunu fark etmeleri gerekir. Konu insanların kendilerini sevmemeleri değil, sadece bu konu ile ilgili şu ana kadar yaşadıkları deneyimlerden daha farklı, daha fazla kendilerini sevmeye ihtiyaçları var.

“Şamanlara göre, Tanrı’yı kendinize bakarak anlamlandırabilirsiniz. O’nu, okyanuslara bakarak, gökyüzüne bakarak, ağaca bakarak, hayatın içindeki güzelliklere bakarak anlayabilirsiniz.”

‘Kendini sevmek’ derken tam olarak neden bahsediyorsunuz? 

Kendini sevmek, kendine nazik olmaktır. Kendine kaba davranmamaktır. Sen olayları zorlaştırdığında, kendini yorduğunda, hayatın zor bir yer olduğunu söyleyip durduğunda aslında özü sevgiden gelen kendi varoluşunu sekteye uğratırsın. Kendini sevmek, olduğun kişiye limitler ve kurallar koymamaktır. İnsanın en büyük destekçisi yine kendisi olmalıdır. Bu anlayışı ve sevgiyi kendi hayatına, doğana adapte ettiğinde bunu başkalarına da verebilirsin. Dolayısı ile, bir başka kişiyi sevme biçimin değişir. Bu birini birlikte iyi vakit geçirdiğin için sevmek veya onların sahip oldukları, nasıl göründükleri ile de ilgili değildir. Birini sevmek onu sadece yaradılışı için sevmektir. Biliyor musun? Aslında hepimizin aradığı sevgi Tanrı…

Uzun süredir Türkiye’ye gelip gidiyorsunuz… Sizce Türk insanı kendisine nasıl davranıyor? 

Şamanlar büyük direncin olduğu yerde büyük özgürlük vardır derler. Ben buna çok inanıyorum. Türkiye gelişmek ve dönüşmek için çok önemli bir yerde. Osmanlı İmparatorluğu zamanından beri insanlar korkutulmuş. Şehirlere casuslar gönderilmiş, herkes herkesten şüphelenir olmuş. Dolayısı ile aileler de çocuklarını korku ile yetiştirmişler. Sürekli “Onu yapma, bunu yapma…” laflarını duyarak büyümüş çocuklar. O zamanlardan bu zamanlara bu böyle gelmiş ve şimdi sizin kötü bir şey olacağını bilen ama ne olduğunu bilmeyen insanlarınız var. Ben Türkiye’nin Osmanlı İmparatorluğu zamanından gelme ‘lanet’ diye adlandıracağım eski inançlarını değiştirebileceği bir noktada durduğuna inanıyorum.

Türklerin kökeninde de Şamanizm var… 

Evet. Bu topraklardaki Şaman köklerinin uyandırılması gerekiyor. Bu insanların dinlerinin elinden alınması, dinlerinin değiştirilmesi demek değil. Zaten Şamanizm bir din de değildir. Şamanizm bir elçiliktir. Dolayısı ile Türkler dünyanın diğer yerlerindeki insanlar üzerinde de etkili olabilecek güçteler. Bu enerjinin çok derinlerinde bir yerlerde bu var. Türkiye doğu ile batının ortasında… Türkiye değiştiği zaman bu değişim her yere yansıyacak.

Şu anda Türkiye’de din olgusu daha göz önünde gibi…

Ben tüm dinlerle çalışmış biriyim ve hepsine saygım var. Bazı insanların buna ihtiyacı da var çünkü bazıları birilerinin onlara ne yapmaları gerektiğini söylemelerine ihtiyaç duyuyorlar.

Ve onlara ne yapmaları gerektiği söylendiğinde mutlular öyle mi? 

Evet ama birçok insan da bundan mutlu değil. Sana bir şey söyleyeceğim… Benim kitabımda der ki “Dikkatimizi istemediğimiz ya da sevmediğimiz bir şey üzerine yöneltemeyiz.” Enerjimizi pozitif üzerine yüklemeliyiz. Sen eğer sürekli istemediğin şeyi düşünür, onun hakkında konuşur, ondan şikayet edip durursan onu büyütürsün. Bir de bakmışsın ki o istemediğin şey senin ona verdiğin enerji ile tam da yanı başında duruyor.

Şamanların kadına bakışı nasıl peki? Bu bahsettiğiniz değişimde kadınların rolü ne olabilir? 

Şamanlar dünyanın kadınlar tarafından yönetildiğine inanırlar. Kadınların içlerindeki gücün uyandırılması gerekir. Şu bir gerçek ki, kadınlar her şeyi erkeklerden farklı görürler. Bir kadın ve erkek bir odaya girdiklerinde kadın odadaki en ince ayrıntıya kadar dikkat ederken, erkek bir sürü şeyin farkında bile değildir.

Bir insan doğuştan mı Şaman olur yoksa eğitimlerle sonradan da olabilir mi? 

Eğitim alarak Şaman olabilirsiniz. Ben birçok insana eğitim verdim ve veriyorum. Ancak tam anlamıyla bir Şaman olabilmek için birçok ayrıntılı ritüeli gerçekleştirmeniz gerekir. Bu uzun ve sancılı bir süreçtir. O noktada birçok insan Şaman olmaktan vazgeçer. Eğitimler ile Şamanik yöntemleri kullanmayı öğrenen bir Şaman olabilirsiniz ama eğer hayatınızı buna adayacaksanız ruhların dünyasına girmeniz gerekir. Ve atalara şunu söylemeniz gerekir: “Üzerimdeki tüm kibrin sıyrılması için ne yapılması gerekirse yapacağım ve her daim hizmet edeceğim.” “

“Türkler dünyanın diğer yerlerindeki insanlar üzerinde de etkili olabilecek güçteler. Bu enerjinin çok derinlerinde bir yerlerde bu var. Türkiye doğu ile batının ortasında… Türkiye değiştiği zaman bu değişim her yere yansıyacak.”

Bizler “Aslında hepimiz Şamanız” lafını çok kullanırız… Sizin söylediğinize göre her insan bir Şaman değil.

Hayır, tüm insanlar Şaman değil. Olabilirler ama değiller. Bazı insanlar buraya kendi yapılarına bağlı olarak farklı şeyler yapmak için gelirler. Şöyle düşün… Bir kaba su doldurabilirsin ve bu şekilde o kap dolabilir. Diğerinden çok farklı bir başka kabı da suyla doldurduğunuzda o da dolar ama başka bir şekilde. Bir kaşık da suyla doldurulabilir. O yüzden şöyle düşün: Her insanın ihtimali evrimlerine bağlıdır. Bazı insanların evrimlerinin, kaplarını daha çok doldurmasına izin verilirken bazılarının daha az doldurmasına izin verilir. Ancak bu, birinin diğerinden daha büyük olduğu anlamına gelmez. O halde, her insanın Şaman olma potansiyeli vardır ancak kaplarının açılma kapasitesi ne kadardır, sevgi gücü olma kapasiteleri ne kadardır? Kimse senin gibi sevmeyecek… Kimse benim gibi sevmeyecek… Herkes farklı. Bunu bu kadar harika kılan bu. Kimse sana benzemez, kimse bana benzemez.

“Biri bir başkasını yargılarken neyi yargılıyor? Bu kişiye dair kendi yargılarını yargılıyor. Birini doğru şekilde yargılamak için onların kendisi olmak zorundasınız.”

Farklılıkları yüzünden insanlar birbirlerini yargılıyorlar… Buna ne diyorsunuz?

Bu yüzden birbirimizi yargılayamayız çünkü yargılamalar illüzyondur. Biri bir başkasını yargılarken neyi yargılıyor? Bu kişiye dair kendi yargılarını yargılıyor. Birini doğru şekilde yargılamak için onların kendisi olmak zorundasınız. O zaman onları yargılayabilirsiniz çünkü o zaman benzerliklerini ve yapılarını anlayabilirsiniz. O halde gördüğünüz gibi yargı bir illüzyondur. Gerçek yargı, insanların kendi yapılarını yargılamalarıdır. Türkiye’de herkes “Aman Tanrım, bu kişi beni yargılıyor” derdinde. Yargılanmaktan korktukları için etkileşim içinde değiller ama kimsenin onları yargılayamayacağını anlayamıyorlar. Osmanlı İmparatorluğu’nun, casusları gönderip halkı yargılamasını isteyen sultanların yarattığı bir illüzyon bu sadece…

Sizin bir gün bir Şaman, bir ruhani rehber olacağınızın ilk işareti neydi?

Çocukken mi? Ruhani bir lider olacağımı anlamadım. Sadece dünyadakinden çok farklı bir yola adım attığımı ve kendimi iki dünyaya uyarlayabilmek zorunda olduğumu biliyordum. Birincisi, tüm arkadaşlarımın “Oh, üniversitedeyiz, avukat olacağız” dedikleri dünya. İkincisi diğer dünyam. Arkadaşlarım “Öğrendiklerini bize anlatsana” diyorlardı. Ben de “Hımm, hayır” diyordum. Tam olarak Şamanlığımın farkında oluşum 18-19 yaşlarında… Öğretmenlerime dışarıda dünyayı deneyimlemek istediğimi söyledim. Arkadaşlarımın yaptığı şeyleri yapmanın bana ne hissettireceğini merak ettim. Öğretmenlerim; “Peki öyleyse… Git ve dene” dediler. Aksi takdirde bir yanım hep adanmamış olarak kalacaktı.

Aktörlük yaptım ama bu beni hiç heyeanlandırmadı. Modellik yaptım yine aynı… Diğer aktörler ve modellerin hissettiği yoğunluğu hissedemedim. Oralarda da Şamanik uygulamalar yapıyordum. İçimde bir şey eksikti.  Sonunda, “Ben burada ne yapıyorum?” dedim ve Şaman Durek olmak için eğitimime geri döndüm.

Nasıl bir eğitimden geçtiniz? 

Farklı yerlerden, farklı kültürlerden pek çok öğretmen tarafından eğitildim. Annem de eğitmenlerimden biriydi. Öğretmenlerimden biri prensesti. Ardından Belize ormanlarından bir öğretmenim oldu. Daha sonra Peru’dan, Amerikan yerlilerinden, Afrika’dan ve Hawaii’den öğretmenlerle çalıştım. Böylece pek çok farklı Şamanizm tarzını, köklerimi, kökenimi öğrendim. Daha sonra anne tarafından köklerimi buldum, Hindistan’mış. Böylece pek çok farklı teknik öğrendim. Dini de çalıştım. Şamanizm’de genelde yalnızca kökenlerinizi çalışıyorsunuz ama ben bir dünya deneyimi olmak istedim. Pek çok şey görmeye açığım. Bu yüzden Hinduizm ve Budizm, Hıristiyanlık okudum. Mısır’da, İsrail’de yaşadım. Tevrat, Kuran ve Bahai inancını çalıştım. Büyü, sihir ve Şamanizm’i araştırdım. Bu şekilde pek çok konuda uzman oldum.

Neden bu kadar çok çabaladınız her konuyu öğrenmek için?

Ben pek çok kişi için hazır olmak istiyorum. Türkiye’ye ya da Afrika’ya gittiğimde orada yaşayan insanlarla nasıl iletişim kuracağımı biliyorum. Örneğin Türkiye’ye gelince “Bu Anadolu tarzı. Bu yüzden bunu yapıyorlar, bu yüzden şunu yapıyorlar” diyor ve anlıyorum. Böylece tüm bu tarzları anlıyorum ve bu da beni dünya çapında bir Şaman yapıyor çünkü Amazon’da, ormanda yerleşik değilim. Tüm dünyada, herkesi kucaklıyorum.

Yoğun ve yorucu bir eğitimmiş anlaşılan…

Evet gerçekten yoğun. Şamanizm’de bütün eğitimler yoğundur çünkü acı vardır, içebakış vardır. Vücut dilini öğrenmek gerekir. Göz bebeğinin genişlemesi gibi fiziksel olayları öğrenmek gerekir. İnsanlar konuşurken belirli kelimeleri kullanırlar, ağızlarından belirli nefesler çıkar. Soluma şekilleri, vücutlarını nasıl pozisyonlandırdıkları, odaya girerken kendilerini nasıl tuttukları, tüm bunlar Şamanlar’a her şeyi söyler. Ayrıca bu bilgilerin yanı sıra kendinizi ilişkilendirdiğiniz çevre de önemlidir. Ortam farkındalığı, sizi nelerin etkilediği ve işlerin nasıl olduğu konusunda bize epey bilgi verir. Ardından ruhlarla nasıl iletişim kuracağımızı öğreniriz, diğer boyutlara ve diğer dünyalara nasıl yolculuk yapacağımızı ve iyileşme ve dönüşüm için insanlarla paylaşılacak yeni bilgileri nasıl geri getireceğimizi öğreniriz. Gezegenlerle birlikte hareket eder, gezegenler hakkında bilgi ediniriz. Tüm bu farklı tarzlar söz konusudur. Ayrıca bütünsel tıp eğitimi aldım ve böyle bir bir doktorla çalıştım çünkü doktorlarla bu şekilde çalışmak istediğimi biliyorum. Psikoterapistlerle çalışmak istedim, hastanelere gitmek istedim. Oralardaki protokolü, işlerin işleyiş tarzını görmek istedim. O bilgileri kendi bilgimle nasıl birleştireceğimi araştırdım. Çinli doktorlarla çalışırsam, bilgilerime nasıl katkıda bulunabileceklerini düşündüm. Bir papazla çalışırsam papazların neden bu şekilde düşündüklerini, nasıl çalıştıklarını ve dünyaya nasıl baktıklarını ve onlara nasıl yardımcı olabileceğimi anlamak istedim.

Eğitiminize çok genç başlamış olmalısınız…

Beş yaşındayken seçildim ve on bir yaşındayken başladım. Ve bu durum amacına uygundu, çünkü Şamanizm’de sizi küçükken alırlar. Güçlerinizi çok küçük bir yaşta geliştirmeye başlarlar.

Bir Şamanın hastalıklara bakış açısı nedir? 

Şamanlar hastalıkları ruhtaki dengesizlik olarak görürler. Hasta çocuklarla çalıştığım zamanlarda onların anne-babalarına şunu söylüyorum; “Bu çocuk sizin yüzünüzden hasta.”

Nasıl yani? Bir anne-baba çocuğunu nasıl hasta edebilir ki? 

Çocuklar ebeveynleri yüzünden hasta çünkü büyükler içlerindeki şeylere tutunurlar. Çocuklar duydukları ile öğrenmezler, sizin içinizde hissettiklerinizle öğrenirler. Bu hastalığı kendilerinde yaratmalarının nedeni sizin hasta olmanızdır ancak henüz ortaya çıkmamıştır ve bu yüzden çocuklar hastalığı kendi içlerinden dışa vururlar. Hastalık, ruhunuzun haklı gerçeğini yaşayamadığı anlamına gelir. Ruhunuz çocuktur. Ne kadar muhteşem olduğunun söylenmesi gereken varlığın parçası tam olarak burasıdır. Ve bunu yaptığınızda siz muhteşem olursunuz. Ruhunuza bunu söylemelisiniz.

Ruhumuzla konuşmamızı mı söylüyorsunuz?

Evet. Ben her gün ruhumla konuşuyorum. Her saniye konuşuyorum. Örneğin şimdi yemek yiyorum. Yemek yemeden önce ruhumla konuştum; “Bu yemeği yiyeceğiz” dedim. Ona sordum; “Heyecanlı mısın?” “Evet” dedi.

Hayır deseydi? 

O zaman yemezdim çünkü onu varlığımla hissedebiliyorum. Mesela “Bu kişiye yardım etmek istiyorum” dediğimde bana bazen “Hayır” diyor. Öyle bir durumda ben duruyorum, önce kendim rahatlıyorum.

İnsanın ruhunu dinlemesinin yolu nedir? 

Ruhunuzu dinlemenin iki yolu vardır. Biri hislerinizden geçer. Mutsuz, üzgün hissettiğinizde, moraliniz bozuk olduğu zamanlarda ya da farklı şeyler hissettiğinizde bilin ki bu durum ruhunuza yanlış bilgi vermekten kaynaklanıyor. Hayatın anahtarı bilincinizin olmasıdır Tanrı size bilinç ve özgür irade vermiş. Ben şu anda olduğunu şekilde, sizin gibi iki hoş ruhla harika zaman geçirebilirim ya da şu camdan aşağı atlayabilirim. Öyle bir şey yaptığımda da beni durdurmak için yapabileceğiniz bir şey olmaz çünkü özgür iradem var. Sadece “Hayır Durek! Yapma!” diyebilirsiniz ama nihayetinde son kararı ben vereceğim. Bir melek gelip bu duruma bakmanın başka bir yolu olduğunu söyleyecek ama camdan kendimi atmamı önleyemeyecek çünkü özgür iradem var. Ve bu irade Tanrı’dan gelen bir hediye. Bu bir kod ve bu kod, bilincimizi büyütmemize ve genişletmemize imkan tanır. Ruhum ışığını sevgiyle parlatacak. Ancak bilincim karanlıkla, korkuyla, üzüntüyle, suçla, utançla, acıyla, intikamla, öfkeyle dolarsa ve o şekilde dünyaya bakarsa o zaman iradem de bunlarla dolacak ve ruhuma dünyanın güvensiz bir yer olduğunu ve dünyadaki insanlara güvenilmeyeceğini söyleyeceğim.

“Mutsuz, üzgün hissettiğinizde, moraliniz bozuk olduğu zamanlarda ya da farklı şeyler hissettiğinizde bilin ki bu durum ruhunuza yanlış bilgi vermekten kaynaklanıyor.”

Hayat amacınız nedir? 

Hayatımın amacı, barış elçisi ve sosyal haklar lideri olmak. Bu yüzden yalnızca Şaman olarak değil ama Martin Luther King’in denge ve uyumu geri getirmek için bazı şeylerin savunucusu olması gibi … Bu yüzden sosyal konulara yürekten inanıyorum ve Şamanlığın insani anlayışını bu sosyal konulara katmak istiyorum. Siz bir bomba yaratabilirsiniz… Bir atomu nasıl parçalayacağınız öğrendiniz; peki bu onu kullanmak zorunda olduğunuz anlamına mı geliyor? Bu gezegen için iyi mi? Gıdaların ömrünü uzatmak için bir kimyasal yarattınız ama daha sonra size bunu kullandığınız zaman kaç kişinin öleceğini söylediler… O halde demek ki , bu kullanmamız gereken bir şey değil. Bu yüzden benim işim aslında sosyal sistemi yeniden eğitmek…

“Kendi türümüzü öldürdüğümüz ve kaynaklarımızı yok ettiğimiz sürece biz gelişmiş bir tür değiliz. Henüz!!! Yine de bu, oraya varamayacağımız anlamına gelmiyor.”

İnsanların yaratıcılıklarının yönünü değiştirmek gerekiyor sanırım…

Akıllı olduğumuz için yeni şeyler yaratıyoruz. Ama türünüzü yok ediyorsanız siz akıllı değilsiniz. Bilgisayarlarımız ve telefonlarımız, otomobillerimiz, uçaklarımız, motorlarımız ve benzeri şeylerimiz olduğu için gelişmiş bir tür olduğumuzu düşünüyoruz. Kendi türümüzü öldürdüğümüz ve kaynaklarımızı yok ettiğimiz sürece biz gelişmiş bir tür değiliz. Henüz!!! Yine de bu, oraya varamayacağımız anlamına gelmiyor. Benim misyonum; bir sosyal haklar lideri ve barış elçisi olmak. Yalnızca Amerika için değil, tüm dünya için.

Eklemek istediğin bir şey var mı?

Sosyal iklim ve dünyada işlerin nasıl gittiğinin günümüzde insanlar için önemli olduğunu düşünüyorum. Dikkatimizi bu şeylere yöneltiyor ve korkuya, üzüntüye, daha sonra ne olacak merakına yenik düşüyoruz. Ancak evren sabit değil. Hayat sabit değil, akışkan. Ve zihnimizi gördüklerimize değil, neler olabileceğine odaklamalıyız.

 

Yorum Ekle