Meditasyon

Anda olmayan beynin performansı düşüyor

Anda olmayan beynin performansı düşüyor

Meditasyon yapmak kişiyi şimdiki ana taşıyor, ne geçmişin “ah vah” ları, ne geleceğe dair kaygılı meraklar var orada; geriye kalan ise sadece şu an… Bu halin ise mutlulukla çok ilgisi var…

BURÇİN ÖZTINAZ

Gülferi Yıldırım

Gülferi
Yıldırım

Gülferi Yıldırım, sürekli üreten, yaratan, hayallerinin peşinde koşan, olumsuz deneyimlerin üzerinden kısa sürede geçebilen bir iş kadını, aynı zamanda bir mutluluk gönüllüsü… İTÜ Elektronik Mühendisliği’nden mezun olan ve uzun yıllardır sağlık sektöründe liderlik ve yöneticilik yapan Yıldırım, 40’lı yaşlara geldiğinde “Ben niye yaşıyorum?”, “Ben niye bu dünyadayım?” gibi sorularla kendini sorgulamaya başladığında, yoga ve meditasyonla tanışıyor, üzerine Üsküdar Üniversitesi’nde psikoloji ve nörobilim yüksek lisansları yapıyor. Her yıl binlerce kişinin katıldığı Mutlu İnsan ZihinRuhBeden festivallerinin de kurucusu…

Meditasyonla tanışmanız nasıl oldu?

Hayatın akışı içerisinde bazen öyle bir tempoya ve rutine giriyorsunuz ki hayatınızda iş dışında hiçbir şey olmamaya başlıyor ve sizi besleyen ana damarlar da tıkanıyor. 40’lı yaşlara geldiğimde “Ben niye yaşıyorum?”, “Ben niye bu dünyadayım?” gibi sorularla kendimi sorgulamaya başladığımda, yoga ve meditasyonla tanıştım. Üstelik bunlar o zamana kadar uzak ve mesafeli durduğum konulardı. Köken elektronik mühendisliği olunca ağırlıklı matematiksel, analitik, beş duyusuyla temas ettiği dışındaki her şeyi yok sayan bir zihin yapısı olan bir insandım. Yoga ve meditasyonla tanıştıktan sonra hayatımın pek çok alanında daha iyi hisseder ve daha çok üretir oldum. Eski zamanda vakit kaybı, “Boş işler bunlar” gibi mesafeli ve ön yargılı durduğum şeylerin bugün çok sağlam bilimsel temelleri olduğunu gördüm.

Meditasyon bir bilim mi?

Kesinlikle bir bilim ve hatta şu anda majör depresyon hastalarının dahi tedavisinde kullanılan ve ilaç kullanımlarını kademeli olarak sıfırlayan, bildiğiniz psikolojik bir terapi yöntemi olarak kabul ediliyor. Bunu hem hastalara uygulayabiliyorlar hem yoğun stres altında çalışan, birtakım fiziksel veya duygusal, ruhsal rahatsızlıkları olan kişilere de aynı şekilde pozitif etkileri var. Bütün bu araştırmaların kaynağı dünyanın çok saygın üniversiteleri. Örneğin Harvard Üniversitesi’nden Doçent Sarah Lazar var. Onun yaptığı çalışmalar en popülerlerinden… Beynin hafıza, dikkat, empati bölgelerini biyolojik olarak değiştirdiğine, oraları güçlendirdiğine dair bilimsel çalışmaları, MR görüntüleri var. Keza Prof. Richard Davidson’ın Dalai Lama ile yürüttüğü çalışmalar var. Budist rahiplerin beyinlerini ve normal insan beyinlerini fMRI (fonksiyonel MR cihazı, aktif görevler esnasında beynin hangi bölgelerinin aktive olduğunu gösterir) cihazlarında inceliyorlar. Beynin amigdala bölgesi, travmatik olayların bizde bıraktığı duygusal izleri kaydeder. Endişe, kaygı, depresyon; bunlar hep amigdala ile ilişkilidir. Meditasyon yapan insanlarda o bölgenin normal insanlara nazaran daha küçük olduğu, daha az aktif olduğu bilimsel olarak artık kanıtlandı. Türkiye’de bunlar yeni yeni konuşuluyor ama dünyada şu an binlerce literatür va

Meditasyonun ruh ve beden sağlığı üzerinde nasıl etkileri var?

Eskiden beyin belli bir yaşa kadar gelişimini tamamlıyor ve ondan sonra doğal yaşlanma süreci içerisinde bazı yapılar ufalıyor, küçülüyor, hatta Alzheimer gibi hastalıklara doğru gidiyor diye biliniyordu. Ama hastayı fMRI cihazına yatırdığınızda önündeki ekranda ona iyi duygular hissettiren bir resmi gösterdiğinizde beynin nerelerinin aktif olduğunu, olumsuz duygular hissettirecek bir şey gördüğünde beyninde neler olduğunu görebildiğimiz teknolojiler var artık. Bu teknolojiler sayesinde son 15-20 yıldır Batı dünyası, Doğu felsefesi uygulamalarının beyinde neler yaptığını anlayabilmeye başladı. Bu konuda çok hızlı gelişmeler oluyor. Oxford, Harvard, University Of Massachusetts gibi üniversitelerin bünyesinde Mindfulness enstitüleri kuruldu. Psikolojik tedavi gören kişilere meditasyon ve mindfulness çalışmalarıyla tedavilerine destek oluyorlar, bunun dışında stresle mücadele etmekle, stresi yönetmekle ilgili sağlıklı insanlara kurslar yapıyorlar.

Meditasyonla beynin plastisitesi mi artıyor?

Beyin zaten plastik bir organ. Karaciğerin, böbreğin, kalbin belli bir şekli, yapısı var; yaşadığımız hiçbir şeyle değişmiyor. Ama beyin her an algıladığı her şeyle, her yeni deneyimle kendi yapısını tekrar organize ediyor. Nöronlar arasında yeni bağlantılar kuruyor ve bu ömür boyu devam ediyor.

Düzenli meditasyon yapanlarda gözlemlenmiş farklılıklar neler?

Meditasyon, çok önemli bir zihinsel aktivite. Sürekliliği, devamlılığı çok önemli. Fit bir bedenimiz ve kaslarımız olsun istediğimizde nasıl düzenli egzersiz yapmamız gerekiyorsa, beyin için de aynı şey geçerli. Nefes çalışmaları, yoga, meditasyon… Bunların hepsiyle beynimizde yeni bağlantılar kuruyoruz ve biyolojik olarak değiştiriyoruz. Aslında zihnimiz sürekli geziyor ve çok az zamanda gerçekten şu andayız. Zihin bir geçmişe gidiyor, “O oldu, bu oldu” diye düşünüyor; hooop oradan geleceğe gidiyor, “Onu diyeceğim, bunu diyeceğim, onu söylerse bunu söylerim, o onu söylerse ben şunu söylerim” diye düşünüyor. Aslına baktığımızda geçmiş müdahale edip değiştiremeyeceğimiz bir alan, her ne olduysa oldu ve bitti. Gelecek dediğimiz şey de bilmediğimiz ve gelip gelmeyeceğinden de emin olmadığınız bir şey…

Ama yine de kafamızın içinde sürekli konuşan sesler var…

Meditasyon sayesinde bu sesleri sakinleştirip zihni eğitiyorsunuz. Kendinizi şu anda değil, başka yerde fark ettiğinizde buraya getiriyorsunuz. Siz bunu bir müddet bilinçli bir farkındalıkla yaparak, üzerine giderek beyni eğitiyorsunuz, sonrası gözünüz kapalı bisiklete binmek gibi bir hale geliyor. Geçmişe gitmediğinde üzüntü, pişmanlık gibi olumsuz olaylardaki duygulara girmiyorsun. Bir tarafta da gelecek kaygısı var. “Olacak mı, olmayacak mı?” diyerek hepimiz kendimizce bir şeylerin peşinde koşuyoruz. O geçmişe dair endişeler ve geleceğe dair kaygılar anda olmanı engelliyor. Anda olmayan beyin ise mutsuz ve performansı düşük beyindir. Meditasyonun faydalarından birisi de anda olanın gözlemcisi olmayı, olanı yargılamadan kabul etmeye beyni eğitmesidir.

Zihnimize ve bedenimize huzuru, sakinliği ve dinginliği kazandırmak için meditasyon dışında neler yapabiliniz?

Meditasyon bunlardan bir tanesi ama tabii ki tek başına yeterli değil. Bir kere zihin-ruh-beden diye bir bütünlüğümüz var. Bedeninize nasıl bakar, nasıl beslerseniz zihniniz o kadar sağlıklı aslında. Onun için sadece meditasyon yapmak yeterli değil. Önce beslenmeyle başlamak gerekiyor. Olabildiğince katkılı, kimyasal, asitik gıdalardan uzak duracaksınız. Günde mutlaka 2,5-3 litre düzenli olarak su tüketmek gerekiyor. Bedenin yüzde 70’i su ve hücrelerdeki su devridaiminin düzenli olması gerekiyor. Beslenme, yediklerimiz, doğru nefes almak, bol su tüketimi, egzersiz ve meditasyon önemli başlıklar.

“ Hastayı sadece ilaçla değil, özel bir varlık olarak görüp, hem ruh hem beden sağlığını da ele alarak tedavi etmek gerektiğinin anlaşıldığı bir döneme geldik.”

Mutluluğu nasıl tanımlıyorsunuz?

Mutluluğun tabii ki tek bir tanımı yok, birçok şeyi barındırıyor içerisinde. Mutluluk kendi namıma; hayat deneyimlerini olduğu gibi kabul edebilmek, anın içindeki güzellikleri ve mucizeleri görebilmek, kendin ve dünya için güzel ve faydalı şeyler üretebilmek, iyi duyguları insanlara verebilmek… Birçok tanımı var aslında mutluluğun. İnsanlık, var oluşundan beri mutluluğun peşinden koşuyor. “Mutluluk ne değildir?”e aslında bir cevap verebilirim. Mutluluk günün 24 saati, 365 gün eller havaya, “Ben çok mutluyum” gibi bir şey değil. Belki de yanılgımız burada. Çünkü hayat uzun bir yolculuk ve içinde pek çok deneyim var. Üzüntüler de var, kayıplar da hayal kırıklıkları da… Mutluluğun temeli bence olumlu duygularda olabildiğince çok kalabilmek, olumsuz duygular yaşadığımız deneyimlerin de kısa sürede içinden geçebilmek. Bazen çok travmatik olayları kabulle, şefkatli bir şekilde alıp hayata devam edebilmek, düştüğümüz yerden kalkma cesaretini 10 kere de düşsen gösterebilmek…

İnsanların yargıları, korkuları ya da beklentileri bunu engelliyor çoğunlukla. Günlük hayat için önerileriniz neler?

Bir kere kendi kendimizin enerjisini çok fazla düşürüyoruz. Onun dışında etrafta zaten her manada o kadar çok olumsuz yayın var ki… Televizyonu aç, haberlerde olumlu bir şey duymuyorsun, trafiğe çık keşmekeş… Büyük şehirde yaşayan, iş dünyasının içinde olan insanın stres faktörü çok fazla. Bir yandan ödenecek faturalarınız var, bir yandan yöneticinizin iş yetiştirmek üzere üzerinizde baskısı var. Hepimiz bir yarış halindeyiz. Aslında hepimizin daha fazlasını istemesi üzerine kurulmuş bir dünya düzeni var. Bunun dışına çıkıp neyi, neden yaptığımızı, istediğimizi fark etmek bence çok önemli. Bir kere bizi mutlu eden birtakım hormonlar var. Bunları sevdiğiniz bir müziği açıp dans ederek, zıplayarak, sevdiğiniz birine sarılarak aktive etmeniz mümkün. O duyguyu yaşatan hormonları, onların yaptığı işleri bildikçe ben onları yönetir hale geldim. Sabah kalktığımda mutlaka sevdiğim müziklerden birini açarım. Güne beni motive edecek, heyecan verecek bir şeyle başlarım. Birkaç sevdiğim arkadaşıma “Günaydın”, “Bugün güzel olsun” gibi birkaç motivasyon mesajı atarım. Mutlu olmak için aslında birilerinin bir şeyler yapmasını beklemeye gerek yok. Kendi kendimize bunu ürettiğimizde karşı taraftan zaten aynı şekilde bize akmaya başlıyor. Varsayımda bulunmamak önemli bir konu. Daha bir şey olmadan olumsuz senaryo üretmeye çok meyilli zihinlerimiz. Bunun farkında olmak çok önemli. Zihninize geçmişle veya gelecekle ilgili olumsuz bir düşünce geldiğinde sadece kendinize “Bu sadece bir düşünce ve ben ne olacağını bilmiyorum” demek ve bu ana dönmek gerekiyor.

Depresyonun, panik atakların artması da bu kötü varsayımlardan kaynaklanıyor..

Günümüzde bilgiye ulaşmak çok kolay. Her türlü bilgiye ulaşma şansınız var. Benim herkese önerdiğim, Don Miguel Ruiz’in bir kitabı vardır: Dört Anlaşma. Kısacık ama günlük hayatta zihnimizin çok alışkın olduğu varsayımda bulunmak gibi, her şeyden şikayet ederek konuşmak gibi durumların farkındalığını geliştirebileceğiniz çok güzel bir kitaptır. Mindfulness ve meditasyonla ilgili kurslar var. Bunlara gidilebilir. Youtube’u açtığınızda bile pratik meditasyonlar var. Kaynak çok fazla yeter ki biraz araştırılıp emek verilsin.

MUTLULUĞUN KONUŞULDUĞU FESTİVAL

Biraz da “ZihinRuhBeden Festivali”ni konuşalım. Festival ne zamandan beri yapılıyor ve bu yıl içeriğinde neler olacak? Festivalin doğuşu da aslında benim anlattığım kendi hayat yolculuğumun bir parçası. Farklı farklı eğitimlerle tanıştıkça gördüm ki herkesin mutlu olma ve iyi bir hayat yaşama potansiyeli ve kapasitesi var, yeter ki bunu fark etsin ve buna emek versin. “Nasıl yapsam da daha çok insanı bu eğitimlerle buluştursam” derken festival fikri doğdu. Bir grup arkadaşımın da desteğini alarak ilkini 2014 yılında yaptık. Sonra ikincisi üçüncüsü derken bu yıl, 16-17-18 Mart’ta İstanbul Kongre Merkezi’nde, dördüncüsü gerçekleşecek. Spiritüel dünya, akademik dünya ve bilim dünyası artık birbirini besler ve kol kola girer duruma geldi. Hastayı sadece ilaçla değil, özel bir varlık olarak görüp, hem ruh hem beden sağlığını da ele alarak tedavi etmek gerektiğinin anlaşıldığı bir döneme geldik. Bu festivalin maksadı insanlara gücün kendi içlerinde olduğunu hatırlatmak. Emek verip hayatını istediği gibi şekillendirebileceğini, bütün hayallerine ulaşabileceğini onlara fark ettirmek. Hastalıkların tesadüfen olmadığını, senin yaşam şeklinle alakalı olduğunu, hastalığın sadece doktor ve ilaçla değil kişinin kendinde yapacağı dönüşümle çok daha kolay iyileşebileceğini anlatmak… Festivalde sağlıklı beslenmeden, tamamlayıcı tıp yöntemlerine, tasavvuftan, meditasyona, zihin ruh beden sağlığına yönelik tüm terapilere kadar aklınıza gelen her şey 50’den fazla eğitmenle seminer ve workshoplarla anlatılıyor. Üç gün boyunca mutluluk kokan, mutluluk konuşulan bir festival yapıyoruz.

Yorum Ekle