Osho

Otomatik olmamak

Buda müritlerine, “Sol ayağınızı kaldırdığınızda, içinizden ‘sol’ deyin” derdi. “Sağ ayağınızı kaldırdığınızda, içinizden ‘sağ’ deyin.”  Önce bunu söyleyin ki bu yeni süreçle tanışabilesiniz. Sonra yavaş yavaş, kelimelerin kaybolmasına izin verin, sadece hatırlayın; sol, sağ, sol, sağ.

Bunu küçük hareketlerde dene. Büyük şeyler yapmak zorunda değilsin. Yemek yerken, duş alırken, yüzerken, yürürken, konuşurken, dinlerken, yemek pişirirken, giysilerini yıkarken -hareketi otomatik olmaktan çıkart. Otomatik olmaktan çıkartmayı hatırla. Farkındalığın tüm sırrı budur.

Zihin bir robottur. Robotun kendi faydası vardır. Zihin de böyle çalışır. Bir şey öğrenirsin, onu öğrendiğinde ilk başta farkındasın. Örneğin yüzmeyi öğreniyorsan, çok fazla tetiktesin çünkü hayatın tehlikede. Veya araba kullanmayı öğreniyorsan, tetikte olursun. Tetikte olmalısın. Birçok şeye dikkat etmen gerekir; direksiyona, yola, geçen insanlara, gaza, frene, debriyaja. Her şeyin farkında olmalısın. Hatırlanması gereken çok fazla şey var ve sen gerginsin, bir hata yapmak çok tehlikeli. O kadar tehlikeli ki, bu yüzden farkında kalmalısın. Fakat kullanmayı öğrendikten sonra, bu farkındalığa gerek kalmayacak. O zaman zihninin robot kısmı işi üstlenecektir.

Buna öğrenmek diyoruz. Bir şeyi öğrenmek, onun bilinçten robota devredilmesi demek oluyor. Öğrenmek dediğimiz şey bundan ibaret. Bir kez bir şeyi öğrendiğinde, o artık bilincin bir parçası değil, bilinçaltına teslim edilmiş durumda. Artık bilinçaltı onu yerine getirebilir, artık bilinç yeni bir şeyi öğrenmek için özgür.

Bu kendi içinde muazzam önem taşıyor. Yoksa tüm yaşamın boyunca sadece tek bir şey öğrenmeye devam edersin. Zihin büyük bir hizmetkardır, büyük bir bilgisayardır. Onu kullan fakat onun sana hakim olmasına izin verme. Farkında olarak yapabilme yetisine sahip olabilmen gerektiğini, onun sana tamamen sahip olmaması gerektiğini, her şeyin o olmaması gerektiğini, robottan çıkabilmek için açık bir kapı bırakılması gerektiğini hatırla.

O kapının açılmasına meditasyon denir. Fakat hatırla, robot o kadar beceriklidir ki meditasyonu bile kendi kontrolü altına alabilir. Bir kez öğrendiğinde, zihin “Artık onunla ilgili endişelenmene gerek yok, ben onu yapma becerisine sahibim. Ben yapacağım, onu bana bırakmalısın” der.

Ve zihin beceriklidir, o çok güzel bir makinedir, iyi işler. Aslında bilgideki tüm sözde ilerleyişle birlikte, bilimimiz henüz insan zihni kadar gelişmiş bir şey yaratamamıştır. Varoluştaki en gelişmiş elektronik beyinler, zihinle kıyaslandığında hala gelişmemiştir.

Zihin basitçe bir mucizedir. Fakat bir şey o kadar güçlü olduğunda, içinde tehlike barındırır. Onun tarafından, onun gücüyle o kadar hipnotize edilebilirsin ki ruhunu kaybedebilirsin. Eğer nasıl farkında olunacağını tamamen unutmuşsan, o zaman ego yaratılmıştır. Ego, tam bir farkında olmama durumudur. Zihin bütün varlığını ele geçirmiştir. Kanser gibi her yanına saçılmıştır, geride bir şey yoktur. Ego içsel kanserdir, ruhun kanseridir.

Ve tek tedavi, söylediğim tek tedavi meditasyondur. Ondan sonra, zihinde bazı bölgeleri iyileştirmeye başlarsın. Ve süreç zordur fakat canlandırıcıdır, süreç zordur fakat büyüleyicidir, süreç zordur fakat meydan okuyucudur, heyecan vericidir. Yaşamına yeni bir neşe katacaktır. Alanı robottan temizlediğinde, tamamen yeni bir insan olmaya başlamana, varlığının yenilenmesine şaşıracaksın, bu yeni bir doğumdur.

Ve artık gözlerinin daha fazla görmesine, kulaklarının daha fazla duymasına, ellerinin daha fazla dokunmasına, bedeninin daha fazla hissetmesine, kalbinin daha çok sevmesine şaşıracaksın -her şey çoğalır. Ve sadece miktar olarak değil, nitelik olarak da çoğalır. Sadece daha fazla ağaç görmezsin, ağaçları daha derin görürsün. Ağaçların yeşili daha yeşil olur -bu kadar da değil- onlar ışıl ışıl olur. Bu kadar da değil, ağacın kendi başına bir bireyselliği olmaya başlar. Bu kadar da değil, artık varoluşla bir birliğin olabilir…

Ve ne kadar çok alanı iyileştirirsen, yaşam o denli duyu ötesi ve renkli bir hale bürünür. O zaman sen bir gökkuşağı; spektrum haline gelirsin; müziğin tüm notaları olursun; oktav haline gelirsin. Yaşamın zenginleşir, çok boyutlu hale gelir, derinliği, yüksekliği olur, muazzam güzel vadileri ve muazzam güzellikte güneşli tepeleri olur. Genişlemeye başlarsın. Robot parçalarını geri almaya başladıkça, canlı hale gelmeye başlarsın. İlk kez sendeki ışık yanmıştır.

Bu meditasyonun mucizesidir, bu kaçırılmaması gereken bir şeydir.

Zihin ya geçmiştedir ya gelecektedir. Şimdiki zamanda olamaz, zihnin şimdiki zamanda bulunması kesinlikle imkansızdır. Ne zaman şimdiki zamandaysan, zihin artık orada değildir -çünkü zihin düşünmek demektir. Şimdiki zamanda nasıl düşünebilirsin? Geçmişi düşünebilirsin; o hali hazırda geçmişin bir parçası haline geldi, zihin onun üzerinde çalışabilir. Geleceği düşünebilirsin, henüz gelmedi, zihin hayal kurabilir. Zihin iki şey yapabilir. Ya geçmişe gidebilir… Hareket edecek yeterince alan vardır, geçmişin uçsuz bucaksız alanı vardır, geriye gidebilir, gidebilir, gidebilirsin. Veya zihin geleceğe hareket edebilir-yine uçsuz bucaksız bir alan, sonu yok, hayal kurabilir, hayal kurabilir, hayal kurabilir. Fakat şimdiki zamanda zihin nasıl işleyebilir? Zihnin hareket edebileceği alan yoktur.

Şimdiki zaman, sadece bölme çizgisidir, hepsi bu. Geçmişi ve geleceği ayırıyor, sadece bir ayırma çizgisidir. Şimdide olabilirsin fakat düşünemezsin; düşünmek için alan gereklidir. Düşüncelerin alana ihtiyacı vardır; onlar tıpkı nesneler gibidir -bunu hatırla. Düşünceler çok ince, zor fark edilen nesnelerdir, onlar maddedir; düşünceler manevi değildir çünkü maneviyat boyutu sadece düşünceler olmadığında başlar. Düşünceler çok ince, zor fark edilen maddi şeylerdir ve her maddenin alana ihtiyacı vardır. Şimdiki anda düşünüyor olamazsın; düşünmeye başladığın an, o zaten artık geçmiştir.

Güneşin doğduğunu görürsün, onu görür ve şöyle dersin; “Ne kadar güzel bir gündoğumu!” -o artık geçmiştir. Güneş doğarken “Ne kadar güzel” diyecek kadar bile alan yoktur çünkü bu üç kelimeyi ettiğinde “Ne kadar güzel” dediğinde, deneyim zaten geçmiş haline geldi, zihin onu artık hatıra olarak biliyor. Tam olarak güneş doğarken, tam olarak doğum sırasında, nasıl düşünebilirsin? Ne düşünebilirsin? Doğan güneşle birlikte olabilirsin fakat düşünemezsin. Senin için yeterli alan vardır fakat düşünceler için yoktur.

Bahçede güzel bir çiçek var ve sen “Güzel bir gül” dersin -artık bu anın içinde değilsin artık o bir hatıradır. Çiçek oradayken ve sen oradayken, her ikiniz de mevcutken nasıl düşünebilirsin? Ne düşünebilirsin? Düşünmek nasıl mümkün olur? Onun için alan yok. Alan o kadar dar ki -aslında hiç alan yok -sen ve çiçek, iki olarak bile var olamazsınız, iki için yeterli alan yok, sadece bir var olabilir.

Bu yüzden derin bir mevcudiyet içinde sen çiçeksindir ve çiçek sen olmuştur. Sen aynı zamanda bir düşüncesin -çiçek de aynı zamanda zihinde bir düşünce. Düşünme olmadığında, çiçek kim ve gözlemleyen kim? Gözlemleyen, gözlemlenen olur. Aniden sınırlar kayboldu. Aniden nüfuz ettin, çiçeğe nüfuz ettin ve çiçek sana nüfuz etti. Aniden iki değilsindir-sadece bir var olur.

Eğer düşünmeye başlarsan, tekrar iki olmuşsundur. Düşünmezsen, ikilik nerede olacak? Çiçekle birlikte, düşünmeden var olursan, o bir diyalogdur, duologue değildir çünkü iki yoktur. Sevgilinle birlikte var olduğunda, o bir diyalogdur, duologue değildir. Sevgilinin yanında oturduğunda, aşık olduğun kişinin elini tuttuğunda, basitçe var olursun. Geçmiş, gitmiş günleri düşünmezsin; geleceği, ileriki günleri düşünmezsin -burada, şimdidesindir. Ve burada ve şimdide olmak o kadar güzeldir ve o kadar yoğundur ki hiçbir düşünce bu yoğunluğa nüfuz edemez. Ve kapı dardır, şimdiki anın kapısı dardır. Oradan iki kişi birlikte giremez, sadece bir. Şimdiki anda, düşünmek mümkün değildir, hayal kurmak mümkün değildir çünkü hayal kurmak resimlerle düşünmekten başka bir şey değildir. Her ikisi de nesnedir, her ikisi de maddedir.

Düşünmeden şimdiki anda olduğunda, ilk kez manevisindir. Yeni bir boyut açılır -o boyut farkındalıktır.

Yorum Ekle