Röportaj

Clara Amram ile parkta bir gün

Kapalı mekanları geride bırakıp Clara Amram ile parkta egzersiz ve yoga dolu bir gün geçirmeye karar verdiğimizde hava raporları günün gayet güneşli geçeceğini söylüyordu. Ancak bahar her zamanki azizliğini gösterdi. Bastıran yağmur yüzünden çekimi iptal etmeyi düşünürken “”Hava şartları nasıl olursa olsun, her zaman, her yerde ciğerlerimizin ihtiyaç duyduğu taze oksijene kavuşarak vücudumuzu esnek ve zinde tutacak egzersizler yapabiliriz”” diyen Clara Amram ile birlikte parkta yürüyüş yapıp ısındık. Arada sohbet ettik. Bu sırada güneş yeniden yüzünü gösterdi, üstelik Boğaz´’ın üzerinde beliren bir gökkuşağıyla birlikte!

Yazı: Aytaç Özkardaş GOZZİ
Fotoğraflar: Serkan ŞENTÜRK

Peru’da doğdunuz. Çok uzaklarda bir coğrafyadan gelip İstanbul’a yerleşmenizin hikayesi nedir?
Annem Venezuela’dan doğum yapmak için Peru’ya gitmiş. Çünkü annem Perulu’ydu ve tüm ailesi orada yaşıyordu. Lima Peru’da doğdum, sonra üç haftalık bir bebekken beni Venezuela’ya götürmüşler. Orada büyüdüm, ailemin ilk çocuğuyum. Peru’da doğmuş olsam da orada hiç yaşamadım. 17 yaşında okulu bitirdikten sonra İsviçre’de bir sene bulundum, özel bir okulda, aşçılık diploması aldım ve yabancı dilleri öğrendim. Türkiye ile tanışma hikayeme gelince… Aslında babamın annesi Edirneli’ymiş. Hatta babamın annesi ve babası da Pera Palas’ta evlenmişler. Babam Galata’da kuleye çok yakın bir evde doğmuş. Ama burayla bir bağımız yoktu. 22 sene önce babamın akrabalarından bir davetiye geldi bize. Bu davet üzerine İstanbul’a geldik ve bayıldım. Kuzenlerimi çok sevdim, keşfettim ki burada çok güzel bir ailem var. Kuzenim İstanbul’u bu kadar sevdiğimi görünce, “Yazın mutlaka gel, yazları Büyükada’da kalıyoruz” dedi.

“EN ZOR ŞEY İKLİMDİ ÇÜNKÜ VENEZUELA’DA KIŞ YOK”
O zaman kaç yaşındaydınız?
22 yaşındaydım. Büyükada’da bir partide eşimle tanıştım. Ama sadece tanıştım, çünkü o partiye başka biriyle gitmiştim aslında. Ertesi gün Kandilli’de bir parti vardı, oraya da davetliydim. Tekrar rastlaştık ve öyle başladı işte… Ben hukuk okuyordum o sırada, iki sene sonra mezun oldum, geldim ve evlendik. O zamandan beri de buradayım.

“Kollarımın yana açıldığı bu asana* genişlemeyi simgeler. Çünkü hayat dinamiktir, sürekli bir şekilde genişler ve daralır. Doğum anımızda başlayan genişleme ve daralma tüm yaşam boyunca devam eder. Siz de dimdik dururken kollarınızı iki yana doğru genişçe açın ve her derin nefes alışınızda ciğerlerinizin bedeninizi zindeleştirdiğini, yenilediğini hissedin. Her nefesinizde doğanın enerjisinin vücudunuzu güçlendirmesine izin verin!”

Clara Amram kendi vücut ağırlığını kullanarak yapabileceği egzersizleri seçti. Ona göre, herkes kendi vücut ağırlığını kolayca taşıyabilmeli

Parktaki banklar, çocukların tırmanmayı öğrendiği tahta oyun ekipmanları, hepsi gerektiğinde iyi bir egzersiz aleti. Amram bu egzersizlerle üst kol, göğüs, omuz ve core (merkez) kaslarını çalıştırdı.

Farklı kültürler, farklı coğrafyalar; zorluk yaşamadınız mı?
En zor olan şey iklimdi. Çünkü Venezuela’da kış yok. Hep yaz ve ilkbahar, ben sıcağa alışığım. Kışları çok üşüyordum. Şimdi artık böyle bir şey yok, bütün mevsimleri seviyorum. Doğa böyle, her mevsim başka bir tat veriyor. Bir de aileme çok bağlıyım o biraz sıkıntı oldu ama şükürler olsun iyi adapte oldum. İstanbul’a bayıldım, sanki hep burada yaşamışım gibi hissediyorum. Arada ailem buraya geliyor ya da orta noktalarda buluşuyoruz.

Annenizin güzellik kraliçesi olduğu söyleniyor…
Evet, Miss Peru seçilmişti ama yaşı küçük olduğu için (yasaktı) ikinciliğe düşürülmüş. Babası, yani dedem bilmiyormuş, annem herkesten saklamış. Kazanınca da televizyonda göstermişler tabii. Komşuları senin kız televizyonda diye dedeme gitmiş. Bakıyorlar ki doğru. Annem çok güzel bir kadındı. Bütün fotoğrafçılar bayılırdı onu çekmeye.

clara-amram-ile-parkta-bir-gun-2“ÇİCEKLER, MEYVELER VE DOĞANIN İÇİNDE BÜYÜDÜM”
Sağlıklı beslenme, yoga gibi konulara nasıl kanalize oldunuz?
Bu çocukluktan, ilk gençlik yıllarından gelen bir şey. Kimsenin yönlendirmesiyle olmadı, ben ilgi duyuyordum. Kitaplar okurdum. Çin kültürüne, yemeklerine, Çin tıbbına çok meraklıydım. Yaşadığımız yer Caracas, bir vadi ve etrafında El Avila diye milli park olan bir dağ var. Sabahları erken kalkıyordum, El Avila’ya tırmanıyordum, eve gelip duş alıyordum. Ama sadece ben değil, birçok insan bunu yapıyordu. Yukarı kadar tırmanıyorsunuz ve tüm Caracas’ı görüyorsunuz. Dün 45 dakikada çıktıysam bir gün sonra daha az sürede çıkmayı hedefliyordum. Harika bir spordu. Bir de bahçeli bir evde yaşamanın da etkisi var. Annem bahçeye, çiçeklere çok meraklıydı. Bütün bitkilerin ne işe yaradığını biliyordu. Mesela regl ağrısı için hemen bahçeden bir limon çubuğu keserdi. Biz küçükken hastalandığımızda akupunktur ve homoepatiye götürüyordu. Tabii doktora da gidiyorduk aşılar için ama basit rahatsızlıklarda bu tip tedaviler uygulardı. Hafta sonları plaja gidiyorduk. 20 kilometre aşağı indiğinde denizdesin. Etrafınızda harika kumsallar var ve ağaçtan Hindistan cevizi alıp içiyorsun. Mango ağaçlarına arkadaşlarımızla tırmanıp yiyorduk. Evimizde en az beş köpek vardı. Köpekler yavrular yaptı, onları doğum yaparken gördüm. Çocukluktan beri doğanın içinde tüm bunları gözlemleyerek büyüdüm.

clara-amram-ile-parkta-bir-gun-1Günümüzde fasulyenin ağaçta yetiştiğini sanan çocuklar var…
Korkunç. Doğadan kopuyoruz ve bu yüzden birçok hastalık ortaya çıkıyor. Çünkü biz doğanın bir parçasıyız. Düşünün, bu beyaz rafine şeker (masada duran minik şeker paketlerinden birini yırtıp gösteriyor) tamamen boş, 200 sene önce böyle bir şey yoktu. Vücudumuz doğanın bir parçası olduğu için her şeyin bir sebebi, her organın başka bir saati, başka bir temizlenme yöntemi var. Siz doğada olmayan bir şeyi vücudunuza soktuğunuzda vücut bununla nasıl baş edeceğini bilemiyor. O zaman da hastalıklar baş gösteriyor.

Siz hiç şeker yemiyor musunuz?
Şekeri bal olarak tüketiyorum. Beyaz şeker, beyaz un asla yemiyorum.

Şöyle kremalı bir pasta istemiyor mu canınız?
Benim böyle bir ihtiyacım yok, tatlı ihtiyacımı meyvelerle gideriyorum. Çocukken de canım tatlı şeyler istediğinde bahçemizdeki şeker kamışını keser onu çiğnerdim. Hayvanlar bile neye ihtiyaçları olduğunu biliyor, biz insanız. Hem zeka, hem irademiz var. Canım tatlı istediğinde arada bitter çikolata yiyorum mesela. Sağlıklı yaşamak sürekli bu meseleye kafa yormak olmamalı. Bunun biraz eğlenceli olması gerekiyor. Eğer size sürekli stres veriyorsa o zaman sağlıklı olmaktan çıkar. Sağlıklı yaşamanın keyifli olması gerekiyor.

“Doğada yoga yapmak çok daha sağlıklı” diyen Clara Amram, harika manzarası olan bir tepede, sessiz sakin bir köşede bazı yoga hareketleri ile günün yorgunluğunu attı…

clara-amram-ile-parkta-bir-gun-31- OM SHANTI – İÇ HUZURU
“Bu an için, aldığım nefes, zihnimde, kalbimde, bedenimde duyduğum huzur ve zindelik için teşekkür ederim. Beni bu tepeye çıkartan bacaklarım, bu hareketleri yapmamı mümkün kılan kollarım için şükran duyuyorum. Bizleri yaratan Tanrı’ya, bu enfes manzarayı gerçekleştiren İstanbul’a, bu fırsatı bana veren Pozitif’e ve bu yazdıklarımı okuyan sizlere teşekkür ederim.”

clara-amram-ile-parkta-bir-gun-42- “Omurgayı elastik ve esnek kılan bu asana karın kaslarına masaj yaparken sindirim problemlerini önler ve kan dolaşımını kolaylaştırır. Birçok organı güçlendirir ve huzurlu olmamızı sağlar. Benim için çok rahatlatıcı bir pozisyondur. Zindelik verir, hayat gücünü artırır, Kundalini potansiyelini uyandırır.”

“ŞİMDİYE KADAR HİÇ DETOKS YAPMADIM”
Elimi sürmem dediğiniz yiyeceklerin listesi nedir?
Domuz eti, salam, sosis, beyaz şeker, beyaz un, kola… Teneke konserve içinde olan hiçbir şeyi yemem. Kızartma, cips ya da kızarmış patates yemem. Bunların yenilmekten öte üretilmemesi bile lazım. Bence yasalar değişmeli. Yasalar insanlara iyilik getirmek için olmalı, gıda firmalarını zenginleştirmek için değil. Bir de gıdaların üzerindeki etiketleri herkesin okuması, ne anlama geldiğini bilmesi lazım. Bir sürü boya var, birtakım kodlar var ama ne olduğunu da bilmiyoruz. Bunun en güvenli yolu marketlerde o raflardan uzak durmak ve mümkün olduğunca işlenmemiş gıdalar satın almak.

clara-amram-ile-parkta-bir-gun-5Her gün mutlaka tüketirim dediğiniz yiyecekler neler?
Taze meyve, Japon sencha yeşil çay, yeşillikler, sebzeler, herhangi bir protein (bitkisel veya hayvansal), tahıllar (çavdar organik ekmek, esmer veya basmati pilav, kinoa ya da kepekli makarna). Yani her gün bir gökkuşağı yiyorum. Size de tavsiye ederim!

Fast food restoranlarına gidiyor musunuz?
Evde kepekli ekmekle çok güzel hamburgerler yapıyorum.

Dışarıda yemek yiyor musunuz?
Tabii lokantalara gidiyorum ve her lokantada sağlıklı bir şey buluyorum. Çantamda su olmadan dışarı çıkmıyorum, cüzdanımı unutabilirim ama suyumu unutmam. Bir de her zaman bir atıştırmalık çantam var, otomobilime koyuyorum. Çünkü dışarıda her zaman sağlıklı yiyecek bulamayabiliyorum. Aç kalmamak ve çöp yememek için yanımda taşırım.

clara-amram-ile-parkta-bir-gun-6Detoks programları hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizin de böyle detoks dönemleriniz var mı?
Detoks ile hiç ilişkim yok. Şimdiye kadar hiçbir detoks programı yapmadım. Karşı olduğum için değil, belki mideme giren her şeyin vücudumda detoks etkisi olduğundandır. Çünkü toksik şeyler almamaya çalışırım. Bana verilen bu muhteşem makineye, yani vücuduma iyi bakmak durumundayım.

Semt pazarına çıkıyormuşsunuz…
Evet, pazarda her şey çok daha taze. Harika sebzeler, meyveler var… Bir de o esnafa saygı duyuyorum. Çalışmaya sabah çok erken başlıyorlar. Sahip çıkmak, desteklemek lazım. Çok zor bir iş yapıyorlar, kamyonlarla malları taşıyorlar. Bazen insanlar hiç düşünmüyor, önünde bir tabak yemek var ama kim üretti, nasıl geldi bu sofraya… Düşünün, bir tohum koyuyorsunuz toprağa ve ne süreçlerden geçiyor.

Kendinizi iyi hissettiğiniz, dolaşmaktan hoşlandığınız yerler nereler?
Mutlaka açık havada, doğada ve sigara içilmeyen mekanlarda olmalıyım… Sigaralı bir yerde hiç duramam. Güzel müzikli, rahat ve güzel kokulu yerleri severim.

clara-amram-ile-parkta-bir-gun-7Gününüzü nasıl geçiriyorsunuz?
Erken kalkmayı seven biriyim. Tabii o zaman erken de yatmam gerekiyor. Bazen olmuyor, ona göre ayarlıyorum. Normal koşullarda 22.30-23.00 gibi yatarım. Ama sabaha kadar çalışmam gerekiyorsa onu da yaparım. O gün çok yoğun geçecekse çok erken kalkmam gerekiyor ki iki saat kendime ayırayım. Saat 04.30-05.00 gibi kalkarım, meditasyon, yoga ve nefesler için kendime zaman ayırırım.

Her gün yoga yapıyor musunuz?
Yapmaya çalışıyorum, bugün yapmadım mesela çünkü geçen hafta çok yoğun çalıştım, yorgunum. Vücut sana söylüyor. Vücudunuzu dinlediğinizde size yolu gösteriyor. Nasıl sabahları duş yapıyorsanız, yoga ya da meditasyona beş dakika da olsa zaman ayırmak gerek. Duş demişken, su da çok faydalı. Su akarken bizi arındırıyor. Hava, su, toprak… Bu üçü ile her gün temas kurmaya çalışıyorum. Temiz hava almak, su ile arınmak, toprağa değmek…

“HERKESE SPOR YAPMA İMKANI VERİLMELİ“
Yoga ve meditasyon dışında neler yapıyorsunuz?
Ağırlık çalışıyorum. Aletlerle de egzersiz yapıyorum. Kendi vücut ağırlığınızla çalışmak harika bir şey. TRX’imi otomobilime koyuyorum, daha çok açık havada spor yapmaya çalışıyorum. Ormanda koşu ve yürüyüş yapmayı seviyorum. Bazen haftada üç gün ormana gittiğim oluyor. İnsanların spor yapabilmesi için daha çok parka ve daha insancıl iş kanunlarına ihtiyacımız var. Herkese spor yapma imkanı verilmeli. İnsanlar işe gitmek için zamanının büyük bir kısmını yollarda geçiriyor. Kadınlar üstüne bir de ailelerine bakıyor. Bu insanlar kendilerine ne zaman bakacak? Sağlıklı ve doğru yaşamak, sağlıklı gıdalar tüketmek herkesin hakkı. Örneğin organik ürünler sadece bir grup zengin insanın ulaşabileceği bir şey olmamalı. Halk bunlara nasıl ulaşacak? Neden bir grup insan organik yiyecek, diğerleri hormonlu, antibiyotikli gıdalar tüketerek hasta olacak? Bu çok büyük bir haksızlık. Devletin bu işe el atması lazım. Sağlıklı beslenme, sağlıklı yaşamak bir lüks olmamalı. Hiç unutmuyorum, 18 sene önce Çin’de Şangay’a gitmiştim. Sabah saat beşte otelin penceresinden dışarı baktım ki parkta binlerce kişi Tai-Chi yapıyor. Yaşlılar, gençler, binlerce insan… Başka ülkelerde işe gitmeden önce plaja giden, yüzen insanlar gördüm. Türkiye’de de böyle bir anlayışın yerleşmesi şart.

Mutlu olmak için “iyi yürekli” olmak gerektiğini söylüyorsunuz. Sanki insanların bunu unuttuğu bir dönemde yaşıyoruz… İyilik bizi nasıl mutlu edecek açıklar mısınız?
Karma kavramını eminim duymuşsunuzdur. Hepimiz kocaman bir mozaikten küçücük bir parçayız. Aslında aynıyız. Hepimiz yoğunlaşmış enerjiyiz. Bu yüzden dış dünyaya ne gönderirsen sana geri gelir. Her zaman çevrendekilere kalpten iyi şeyler yap, sevgi ve ilgi göster ki ki sana iyilik iki misli geri dönsün.

“Bu asanalar fiziksel dengeyi geliştirir, aynı zamanda da konsantrasyon ve odaklanma yeteneklerimizi güçlendirir. Tüm vücudun, özellikle gövdenin esnekleşmesini sağlar. Duruş, sürekli enerji akışını ve yaşamın dinamizmini, eskinin yok oluşu ile yeniye hazırlanışı simgeler. Arkadaki köprü iki ayak üzerinde dik duruyor, ben ise tek ayak. Ama kabul etmeliyim ki onun taşıdığı yük çok daha ağır…”

“Özellikle omurgayı rahatlatan bu asana evrene doğru genişlemeyi simgeliyor. Kozmik bir şükran hissi uyandırır. Yukarıda olanın aynısının aşağıda da var olduğunu bize hatırlatır.”

SAĞLIKLI BESLENME BİR CEZA DEĞİL, ÖDÜL OLMALI
“Her şeyden önce, zinde bir bedenin huzurlu bir ruh yaratacağına inanıyorum. Bu nedenle hepimizin, sağlığımızı önceliğimiz yapmamız gerektiğini düşünüyorum. İçimizde yaratılış itibariyle mükemmel işleyen bir düzen var. Biz iç dünyamıza sadece düşünce veya duyguyla değil, yediklerimiz ve içtiklerimizle de ulaşıyoruz. Bedenimiz, içine aldığı her besin, su ve nefesle mutlu olmak istiyor. Bu mutluluk sonra tüm varlığımıza yansıyor. Ben her besinin, doğru pişirildiğinde yenilebileceğine ve bizi halen zinde tutabileceğine inanıyorum. Buna fırınlanmış ve içinde çok az yağ içeren “patates tava” bile dahildir. Böylece işte sağlık ve keyif bir araya geliyor. Clarita’s Way felsefesinde şunu vurgulamak istiyorum. Yediğimiz besin sadece lezzet ve sağlık değil, neşe ve keyif de içermelidir. En doğal olan yol, hayatı dolu dolu yaşamaktır. Lezzetsiz yiyecekler tüketmek, duyularımıza mutsuzluk duygusu verir. Oysa sağlıklı beslenme bir ceza değil, bir ödül olmalıdır.”

*Asana, Sanskrit bir kelime olup yogada bir “pozisyon” ya da “duruş” anlamında kullanılıyor. Uzun süre rahatlık veren, bedeni gevşeten özel bir pozisyonu ifade eden asana, ayrıca sükunet, huzur, sessizlik, iç dünya ile iletişimde bulunan bir zihinsel bedensel denge konseptini de anlamında barındırıyor.

Pozitif Dergisi 2013/01

Yorum Ekle