Spritüalite

Öze dönüş zamanı

Bir bebekken pırıl pırıl olan “özümüz” yıllar içinde üzerine kapatılan kat kat örtülerle görünmez hale geliyor. Şimdi bu örtüleri kaldırma ve öze dönme zamanı…

Yazı: Yaprak ÇETİNKAYA

Kendi yolculuğunda karşısına çıkan bir çalışmayı hayatının amacı haline getiren bir isim Burcu Yalman. Kendini tanıma yolculuğuna 30 yaşından sonra, anne olunca; kendini yaşama yolculuğuna ise 40’ından sonra başlayan Yalman, “30-40 yaş arası tanıdığım ben’e şaşmak, önceden bildiğimi kucaklamaya çalışmak ve ikisini bir potada nasıl kaynaştırırım diye düşünerek geçti” diyor. Boğaziçi Üniversitesi’nde işletme eğitimi, yurt dışında yüksek lisans, Dünya Bankası’nda başlayan bir finans kariyeri, Türkiye’de profesyonel yöneticilik, ardından girişimcilik derken bir kariyer kadını hedefi ile geçen koşturmalı hayat bir noktada onu sorgulamaya götürüyor: “Niçin bu kadar koşturuyorum?” Bu sırada içinden çıkmaya başlayan ama bugüne kadar bastırdığı enerjileri de fark edince yapmak istediğinin bu olmadığını anlıyor, “Ben 15 yıl finans yaptım ama finansçı olamadım, bu işi bir kimlik gibi taşıyamadım” diyor. İkinci çocuğundan sonra işe ara verdiği 10 aylık dönemi yoga, meditasyon, yazmak ve hatta kendi kendine konuşmak gibi içe dönük çalışmalarla geçiriyor. Tekrar üniversite sınavına girip psikoloji okumaya karar veriyor ama sınava az bir zaman kala aradığı şeyin koçluk olduğunu fark ediyor.

İstediğinin insanların kendilerini gerçekleştirebilmeleri için atlamaları gereken eşiklerde onlara destek olmak olduğunu biliyor. “İnsanlar bu eşikleri atlarken zorlanıyorlar çünkü diğer tarafta ne olduğunu bilmiyorlar. Çok isteniz bile bildiğiniz her zaman güvenilir geliyor. Ayrıca bu bir süreç ve bu süreçte bir yol arkadaşlığı yapmak, bilgi-deneyim satmak yerine kişiye sorarak en doğruyu ona buldurmak daha kolay. Bunun üzerine 2009 yılında koçluk öğrencisi oldum. Şu anda bir taraftan profesyonel koç yetiştiriyorum diğer taraftan da bu hizmeti ihtiyacı olan bireyler ve kurumlarla buluşturuyorum. Sosyal sorumluluk hissi ile üniversiteli öğrencilerle, iç referans ile doğru seçim yapmaları konusunda çalışıyorum. İçimi hep heyecanlandıran konu ise kadınlara yönelik olan Coming Into Your Own-Öze Dönüş çalışmaları…” diyor. Coming Into Your Own, kalp-zihin-ruh-beden bütünlüğünde düşünme, hissetme, keşif ve yenilenme deneyimi sağlayan, kadınlara özel bir içsel liderlik gelişimi programı… ABD’li Ashland Institute tarafından geliştirilen ve 20 yıldır Kuzey Amerika, Avrupa ve Afrika’nın çeşitli ülkelerinde pek çok kadına ve hayata dokunan bu özel program, 2011’den bu yana ülkemizde de gerçekleştiriliyor. Dişi enerjisini geç yaşta fark ettiğini söyleyen ve bu nedenle kadınlara yönelik bir program arayışına giren Yalman, bu süreçte önüne her yerden aynı program çıkınca 2010 yılında San Fransisco’ya gidip 3,5 gün bu deneyimi yaşıyor ve bambaşka hislerle oradan ayrılıyor: “Öyle bir tasarımı var ki sizi nazikçe sallıyor. Hayatımda ilk defa sadece kadın kadına bir etkinliğe katılmıştım. Kadına daha genel olarak bakıp küçüle küçüle iç dünyama kadar giren ve beni midemden yakalayan çok özgün bir programdı.”

Dişi enerjide akan bir program
Programın özgünlüğünün nedeni yaradılışında yatıyor. Farklı ülkelerden, mesleklerden, ekollerden gelen sekiz kadın, kadına özel bir liderlik programı tasarlamak için 1994 yılında bir araya geliyorlar. Tohumu atıyorlar ama şunu fark ediyorlar ki kendi yolculuklarında daha çok başlardalar ve bunu kendi üzerlerinden deneyip sindirerek yaratmalılar… Dört yılın sonunda zihinden değil, yaşanmışlıklardan ortaya çıkan Coming Into Your Own doğuyor. 1998 yılında önce genç kızlarla çalışıyor, onları hayata hazırlıyorlar. Kızların anneleri, “Onlara ne yapıyorsanız biz de istiyoruz” deyince yaş grupları değişiyor. Ev kadınları, iş kadınları derken kurumların kadın yöneticilerine de verilen bir program haline geliyor. Şu anda toplam 12 ülkede, farklı dillerde binlerce kadına ulaşan ama bunu fazla bağırmadan yapan, sessiz sakin ilerleyen, referansla kendi kendine büyüyen, dişi enerji ile akan bir program haline geliyor. Profesyonel Koç Burcu Yalman da bunu deneyimledikten sonra çok sevdiği bir filmi herkese önermek gibi bir ruh hali ile tüm kız arkadaşlarının deneyimlemesi için programın Türkiye’ye de gelmesini istiyor. 2011’den bu yana her yıl iki üç kez, Burcu Yalman, İpek Arcan ve Esin Fakili Paternoster’ın işbirliği ile Türkiye’de de gerçekleştiriliyor. Yalman, “Uğurladığımız katılımcıların hayatlarına tanık oldukça bunu yapmaya devam etmeliyiz diyoruz” diyor.

Neler yaşanıyor?
Coming Into Your Own çalışmasına katılmak isteyenler için ilk adım kamp öncesinde yapılan bir koçluk görüşmesi… Telefonla, internet üzerinden ya da yüz yüze yapılan bu görüşme sayesinde kişinin nasıl bir süreçten geçtiği, ihtiyacının ne olduğu, programdan beklentisi, onu programa çekenler, paylaşmak istediği özel durumlar konuşuluyor ve katılımcı rollerinden bağımsız olarak tanınıyor, ihtiyaçları belirleniyor. Bu görüşmeler tamamlandıktan sonra Coming Into Your Own ekibi katılımcıları daha onlar kampa gelmeden adeta kucakladıkları bir seremoni gerçekleştiriyor. Burcu Yalman bunu, “İnsanları kucaklamak mutlaka bir arada olmayı gerektirmiyor, enerji boyutunda da olabilir bu. Çember dediğimiz alana katılımcıları henüz onlar gelmeden alıyoruz” diyor. Katılımcılar da bunun etkisini “Siz burada nasıl bir ortam yaratıyorsunuz ki kendimi annemin kollarında gibi güvende hissediyorum ve hiç tanımadığım insanlar arasında bu kadar rahatlıkla konuşabiliyorum” şeklinde doğruluyor. 3,5 gün çeşitli çalışımlarla devam ediyor ve sonunda herkes programdan bir niyet ile ayrılıyor, o niyetini farklı felsefelerden oluşan bir ritüel ile kollektif bilince gönderiyor. Program bittikten yaklaşık 1,5 ay sonra bir de kapanış görüşmesi yapılıyor. Bu görüşme, o süreçte neler oldu, nerede zorlandılar, ne kolay geldi, ne gibi ihtiyaçlar hissettiler, niyetlerinde ne aşamadalar, kendilerinde neyi takdir ettiler gibi sorulara yanıt bulunan, adeta “ayna tutan” bir dokunuş oluyor.

oze-donus-zamani-2

Özüne dönen kadınlar…
Kendini keşfetmek üzere çıkılan bu yolculuk her kadında bir iz bırakıyor. Coming Into Your Own çalışmasına katılan kadınlar sonrasında hayatlarında bambaşka deneyimler yaşıyor. Kurumsal hayatı bırakıp profesyonel müzisyen olan da var, kariyerinin en hızlı yükselişlerini yaşarken “Benden bu kadar” deyip işi bırakan ve birkaç ay sonra çok daha güzel bir teklif alan da… İlişkileri değişen kadınlar da var hayatında hiçbir şey değişmemiş gibi görünse de renkleri değişen, griden pembeye dönenler de…

Özün üstü temizleniyor
“İçinde hissedip benim böyle bir şeye ihtiyacım var diyenlerin aldığı ile bir başkasının önerisi, ısrarı üzerine gidenlerin aldıkları sonuç aynı olmuyor” diyen Yalman şöyle devam ediyor: “Bazen de kişi programda aldıklarını bir yıl sonra yaşadığı bir olayda birden kullanıveriyor. Ben herkesin bir şeyler aldığından eminim. İhtiyacı olan hemen ortaya çıkarıyor, ilk başta fark etmeyen ise bir noktada mutlaka fark ediyor. ”

500 odalı saraydan 1+1 eve…
Burcu Yalman şöyle devam ediyor: “Bebeklik ve çocukluk dönemlerimizde bilincimiz çok açık ve özümüz ortada oluyor. Zamanla o hazinenin üstü evde, okulda, iş yaşamında, medyada yer alan kimi kalıplarla örtülüyor. Örneğin çocuk bulutu kırmızıya boyuyor, öğretmen ‘Sen hayatında kırmızı bulut mu gördün?’ deyip yaratıcılığını kapatıyor. İlk erkek arkadaşında kazık yiyip güvenini kapatıyor. Meraklı sorular sorunca burnunu sokmaması için uyarılıyor ve merakı kapatıyor. Kapata kapata doğduğu 500 odalı saraydan 1+1 stüdyoda yaşamaya çalışıyor. Hepimiz bu durumdayız. 1+1 stüdyo yeterince güvenli bir yer olmadığı için de zırh gerekiyor. Öze dönmek de o zırhı kaldırmak ve kapalı oda kapılarını açmaktan geçiyor.” Yalman devam ediyor: “İçinizdeki yaratıcılığı, özünüzde güven olduğunu tekrar keşfediyorsunuz. Beslenme ihtiyacı kadar insanları besleme yeteneğiniz olduğunu tekrar fark ediyorsunuz. Merakın güzel bir şey olduğunu, kendi kendinize de soru sormaktan korkmamak gerektiğini, cesaretin zaten sizde olduğunu, sistemin sizi desteklediğini tekrar fark ediyorsunuz. Kapıları açıp evi ferahlatmak bu farkındalıklarla mümkün hale geliyor.” Açıldıktan sonra bu kapıların kapanması kolay değil… Ancak 3,5 günde tüm kapılar açılmayacağından katılımcıları yolda tutmak, diğer kapıların da açılmasını sağlamak amaçlanıyor. Tıpkı Formula1 yarışlarındaki araçların yarış ortasında sağa çekip bakıma girmesi gibi insanların da ruhunu zaman zaman bakıma alması gerekiyor. Bunu özellikle kadınlar yapıyor çünkü kadın iyi olunca ev iyi oluyor, ev iyi olunca toplum iyi oluyor, toplum iyi olunca ülke iyi oluyor ve bu tüm dünyayı etkiliyor.

Her tip kadına yer var
Burcu Yalman, programın sadece eril enerjisi yüksek kadınlar için üretilmiş, dişil enerjiyi destekleyen bir program olmadığını belirtiyor. Kurumsal hayatta eril enerjisi yüksek kadınlarla daha çok karşılaşılsa da yaratıcı alanda çalışan ressamlar, sanatçılar, müzisyenler ya da ev kadınlarının ise eril enerjiye ihtiyacı olabiliyor. Bu kadınlar da programda eril enerji dengesini kurarak kabuğundan çıkıp aksiyona geçmeyi başarıyor. Programda her tip kadına yer olduğunu belirten Yalman, “Bugüne kadar en genç katılımcı 24, en kıdemlisi 72 yaşındaydı. Yeni mezun üniversite öğrencileri de geldi, kurumlardan farklı seviyelerde yöneticiler de, girişimciler de… Hatta koçluk gibi benzer sektörlerde çalışanlara kendi mesleklerinde kullanabilecekleri araçlar sunduğu için bu işlerle kendini besleyenler de katılıyor” diyor.

Grup çalışmasının gücü
Coming Into Your Own çalışmalarında kollektif enerjinin getirdiği büyüleyici ortamdan yararlanılıyor. Bir kadının döktüğü gözyaşı, bir başkasının söylediği bir şiir sizin de çok daha rahat çözülmenizi sağlıyor. Yalnız olmadığınızı, yaşadıklarınızın sadece sizin başınıza gelmediğini görüyorsunuz. Bir başkasını yargılamadan, gönül gözü ile dinlerken kendinizi de yargılamadan dinlemeyi başarıyorsunuz. Orada yaşanılanlara tanıklık etmenin getirdiği sorumluluk hissi de ruha iyi geliyor.

Yoga ile başlangıç
Kampta güne Farkındalık Yogası da denilen Kundalini Yoga ile başlanıyor, özel duygular ve o duyguların tetiklendiği çakralar üzerinde çalışılıyor. Yoga eğitmeni Semin Yalman Yılmaz programın bir parçası olarak grupta hissettiği ortak duyguyu fark edip ertesi gün ona odaklanıyor. Örneğin grupta kuşku duygusu hissetiyse ertesi gün ilgili çakraya odaklanacak bir çalışma yaptırıyor. Burcu Yalman, “Bu, bütünsel bir çalışma. Kalp-zihin-beden-ruh bütününden birinin bile eksik kalmaması gerekiyor. Bir yandan hisleri ile ilgilenirken diğer yandan yaşananların ya da yaşanamayanların bugüne gelmelerine nasıl hizmet ettiğine, kendilerini neye hazırladığına resimden sıyrılarak bakıyorlar. Birebir yapılan sembol dizim çalışması ile onları tetikleyecek bir süreçten geçiyor ve sonunda mutlaka mevcut hayatlarına dair birtakım farkındalıklar ve net niyetler ortaya çıkarıyorlar. Ben kimim, ilişkilerimde kim olmak istiyorum, neleri, neden yaşıyorum, neye ihtiyacım var sorularına dair her şey daha anlamlı hale geliyor. O zaman kabullenmek de daha kolay oluyor” diyor. Yeni bir başlangıç olan bu çalışmanın bitiminde herkes kendi seçtiği yöntemle girdiği bu yolda kalıyor. Böyle bir süreçten geçip tadına vardıktan sonra yoldan çıkan ise pek olmuyor. Sosyal medya üzerindeki kapalı gruplar da bu yolda kalışı destekliyor. Ayrıca tüm dünyada her ayın son pazar günü sessizlik günü uygulanıyor. Herkese bu konuda bir davet geliyor. Burcu Yalman, “Bunu evde tek başına geçirmek de bir seçim, normal bir pazar programında konuşmamak da… Ruhsal bir detoks oluyor. Konuşmayınca zihin susuyor, sadece gözlemleyen oluyorsunuz. İnsanların konuşurken yüz ifadelerinde söylemediği şeyleri de yakalıyorsunuz. Bu davetlerde susma niyeti belli olaylara yönelik yapılıyor. Geçtiğimiz günlerde Soma için yapıldı, dünyadan binlerce kadın Soma için sustu, dualarını gönderdi” diyor. Yalman sözlerini şöyle tamamlıyor: “Bir kadının kendisine verebileceği en güzel hediye. Hiçbir hediye kadın kadar değerli olamaz ama böyle bir hediyeyi her kadın hak ediyor.”

 

Pozitif Dergisi 2014/03

Yorum Ekle