Terapi

İç dünyanızı kendi gözlerinizle görün

Hayatınızda belli aralıklarla tekrar eden problemlerin aydınlanması, yaşamın savaş alanı olmaktan çıkıp keyifli bir oyuna dönüşmesi için önce iç dünyanızla yüzleşmeniz gerekiyor. Korkmayın, hepsi geçecek…

Yazı: Yaprak ÇETİNKAYA

Yaprak Hısım, Mimar Sinan Üniversitesi GSF yüksek lisans eğitimini tamamladıktan sonra iki yıl İtalya’da araştırmalarda bulunmuş bir sanatçı… Uzun yıllar sanat üretiminin yanı sıra sanat eğitimi de verdiğini ve bu sırada sanatın iyileştirici gücünü fark ettiğini anlatıyor: “Öğrencilerden, ‘Geçmişte yaşadığım bir olayı resmime yansıttığımı gördüm’ gibi geri bildirimler ve hatta sorular gelmeye başlayınca bu soruların yanıtlarını bilmediğimi ve onları yönlendiremediğimi fark ettim. Ne yapacaktım? Yeniden öğrenciliğe başlamaya karar verdim. Koçluk, psikoloji, iletişim, kuantum terapi, NLP eğitimleri devam ederken ben de dönüşmeye başladım. Resimlerim değişmeye başladı. Aslında her şey değişmeye başladı. Tüm bunlar olurken de konstelasyon ile karşılaştım. Bu, benim için milattır.”

Konstelasyon ne demek?
Konstelasyon terimi, bir bütün içindeki parçaların birbirleriyle olan ilişkisine işaret ediyor. Hepimiz, bizden önce gelenler, hayatta olan veya olmayanlar ve sonrakiler de dahil kocaman bir sistemin sadece bir üyesiyiz. Bu geniş sistem içindeki yerimiz ise; doğumumuzdan itibaren, doğduğumuz ve içinde yetiştiğimiz aile vasıtasıyla gelişen “algılarımızla” belirleniyor. Özellikle de anneyle bağlanma ve sonrasında baba ve çekirdek ailemizle olan bağımız yoluyla… Bu algılar, aile sistemimizde sadece gerçekten bulunduğumuz konumda ilerlememize olanak verecek şekilde gelişmişse ve bilinçdışı olarak sistemimizdeki başka kişilerin travmalarına takılı değilsek, hayat yolunda rahat, neşeli, başarılı, dayanıklı, uzlaşmacı ve sağlıklı bir ruhsal-bedensel-zihinsel profilimiz oluyor.

Ya gelişmemişse? Deneyimlediğimiz olumsuzluklar bununla mı ilgili?
Sistemde kayıplar, erken ölümler, boşanmalar, her türlü ihanet, göç, cinayet, taciz, genel olarak “kabul edilemez” varsayılan olay ve kişileri dışlama ve benzer travmalar varsa ve kişi bunları bağlanma yoluyla farkına varmadan, aidiyet adına “kör sevgiyle” üstlenmişse, kişisel konumunu ve hayat yolunun doğal akışını bozuyor. Bu bozulma, bireyin hayatında kendini tekrar eden problemler, bilse de çözemediği türlü bağımlılıklar, öfke patlamaları, özel ve profesyonel hayatta ilişki problemleri, açıklanamayan derin mutsuzluk, utanç, kızgınlık, sinirlilik, uykusuzluk, karmaşa durumları, para problemleri, derin korku ve kaygıyla belirli davranışları tekrarlama veya duruş bozuklukları, kronik sağlık problemleri gibi şekillerde kendini gösteriyor.

ic-dunyanizi-kendi-gozlerinizle-gorun-3

Konstelasyonda sadece aile bağları üzerine mi çalışılıyor?
Her çalışmada aile bireylerini temsilci olarak yerleştirmiyoruz. Siz bir olayla geldiğinizde olayı da ortaya koyabiliyoruz. Sonra gerekiyorsa aile üyelerini, anne-babayı ya da bir sonraki jenerasyonu katıyoruz. Psikodrama çalışmaları ile karıştırıldığını da görüyorum. Psikodrama, yaratıcı drama gibi çalışmalarda sizin yaşadığınız bir olayı temsil edecek kişiler olaydan haberdardırlar ve olayı yeniden canlandırırlar. Bu bilinçli bir canlandırmadır. Konstelasyon çalışmalarında ise temsilciye sadece kimi ya da neyi temsil ettiğini söylersiniz. Herhangi bir yorum katmazsınız. Sonra çalışmanın içinde onun bedensel algıları sizi yönlendirmeye başlar. Arada böyle bir temel fark vardır.

“Bilmediğimiz, anlamlandıramadığımız şeyden korkarız. O nedenle doğru bilgi almak gerekiyor. Bu çalışmalarda kadere müdahale etmek, hayatınızı, aile sisteminizi kötü etkilemek söz konusu değil. Şu nokta çok önemli: Hepimiz acı ve zevk çizgisi üzerinde gider geliriz. Acıdan kaçar, zevke yöneliriz. Fakat çözümlemeler de acıdan geçiyor.”

ic-dunyanizi-kendi-gozlerinizle-gorun-2

DAHA ÖNCE HIÇ KARŞILAŞMADIĞIMIZ ÜRÜNLER KULLANIYORSUNUZ. BU KARTLAR NASIL DOĞDU?
Tüm bu süreçte, bu çalışmaları sanatla birleştirirken ortaya “konstelasyon imleçleri” dediğim kartlar çıktı. Araştırdım; insanlar bireysel çalışmalarda temsilci olarak boş koltuk, yastık, lego adamlar gibi araçlar kullanıyordu. Ancak bu konuya odaklanarak yapılmış hiçbir ürün yoktu. Herkesin imajinasyonu çok kuvvetli olmayabiliyor. Bireysel bir çalışmada bir yastığı ortaya koyup “Bu senin baban” dediğinizde, “Ben niye yastıklara sarılıyorum?” diyen de oluyor. Kolaylaştırmak için çizimler yapmaya başladım. Önce kendim kullanmaya başladım kartları… Sonra grup arkadaşlarımla ve konuyu bilenlerle paylaştım. Çok iyi geri dönüşler aldım ve kullanıma sundum. Güzel sonuçlar alıyoruz. Kartları kullandığımızda birden etrafta 20 kişi varmış gibi oluyor. Tüm kartları yere yayıyoruz. Örneğin annenizi seçmenizi istiyorum. Siz genç bir kız çizimini seçiyorsunuz. Kendinizi ise daha yaşlı seçiyorsunuz. Böylece daha bu figürleri seçerken anneniz ile ilişkinizi nasıl algıladığınızı görmüş oluyoruz. Bu size de çok güzel bir geri bildirim oluyor.

Siz konstelasyon ile nasıl karşılaştınız?
Her insanın bir hikayesi var. Benim hikayem çok geçmişten başlıyor. 18 aylıkken erken dönem kayıp travması yaşadım. Annemi, babamı, babaannemi ve dedemi bir trafik kazasında kaybettim. Kendimi bildiğimden beri bu mirasla yaşamak istemediğimi ve bunu çözmek istediğimin farkındaydım. 20’li yaşlarda da bununla ilgili çalışmalar yaptım. Bunlar sizi belli bir yere getiriyor, geçmişinizle barışıyorsunuz. Bu demek değil ki geçiyor ama o parçanızı tanıyorsunuz. Tanıdığınız ve sahip çıktığınız oranda da sağlıklı parçalarınızla yola devam ediyorsunuz. Bu hikayeyi niye anlattım? Çünkü bu kadar yoldan geçtikten sonra bu konuyla ilgili beni kısacık bir sürede belli bir yere getiren çalışma konstelasyon oldu.

Nerede çıktı karşınıza?
Bir arkadaşımın tavsiyesi ile Göksel Karabayır ile tanıştım. Sonra onun eğitim grubuna katıldım, öğrencisi oldum. Muhteşem bir çalışma, muhteşem bir içe bakış oldu. Anlatılacak gibi değil… Ancak yaşanırsa anlaşılabilir. Ondan sonra kendi hayatımdaki dönüşümleri fark ettim. Neyi nereye koyduğumu, neyi neyle eşleştirdiğimi… Niye bazı adımları atıp bazılarını atmadığımı… Bilseniz de çözemediğiniz şeyler vardır ya hayatta… İşte onu oturtmaya başlıyorsunuz. Ben de tüm bunları çözdükten sonra eğitimini almaya başladım. 200’ün üstünde vaka ile karşılaştım. Aralarında çok ağır hikayeler de vardı. Onlardaki dönüşümleri de gördükten sonra inancım iyice pekişti. Hep bir şüphe ile yaklaşırsınız ya… Adım adım ilerlersiniz, her girdiğiniz kapıdan “Aa evet, mantıklı” diye çıkarsınız. Zamanla doğru yerde olduğumdan iyice emin oldum. Eğitimler devam etti. Jane Peterson ve Cecilio Fernandez gibi yabancı hocalarla çalışma fırsatım oldu. Çok farklı bakış açıları edindim. Bu işin mistik, spiritüel değil; çok insani, ayakları çok yere basan ve psikoloji temelli bir iş olduğunu fark ettim. Daha da güvendim ve tabii sorumluluğum arttı.

ic-dunyanizi-kendi-gozlerinizle-gorun-4

“Konstelasyon; bireyin düşünsel aktivite ve mantık aracılığıyla değil, daha derin düzlemde, bedensel bir bilişle, kaydolan eski algılarını fark etmesini, kendi sistemindeki yerini yeniden düzenlemesini ve yeni algılara yer açmasını sağlıyor.”

Grup ile çalışmalarda neler yaşanıyor?
Temsilci algısı denilen bir fenomene dayanıyor. Bu nedir? Konusu olan danışan, konusu ile ilgili temsilcileri seçiyor ve onlar ortaya çıkıyor. Ne yapıyorlar? En çok sorulan bu… Belki de hayatları boyunca oldukları en özgür şekilde orada duruyorlar. Zihni bir kenara koyup, bedene odaklanıp canları ne istiyorsa onu yapıyorlar. Oturmak istiyorlarsa oturuyorlar, konuşmak istiyorlarsa konuşuyorlar, bağırmak istiyorlarsa bağırıyorlar, uyumak istiyorsa uyuyorlar. Yeter ki gelen bu duyumları engellemesinler. Temsilci bunu yaparken ona çok normal geliyor. “Niye uykum geldi?” demiyor, “Yorgundum herhalde” diyor. Ama konusu çalışılan danışan, temsilcinin temsil ettiği kişiyi tanıdığı için benzerlikleri hemen fark ediyor. Temsilci annenizi temsil ediyor diyelim. Annenizi görmüş gibi oluyorsunuz çünkü temsilci onunla aynı hareketleri, aynı duyguları, aynı davranışları göstermeye başlıyor. Hatta kişi hayatta değilse temsilci yere yatmak isteyebiliyor. Travmatik bir yaşam söz konusu ise ona uygun tavırlar görülüyor.

İnsanlara en şaşırtıcı gelen kısmı bu olsa gerek…
Evet, işte konstelasyon çalışmalarının en mucizevi ve şu an “açıklanamaz” kalan tarafı bu. “Nasıl”ını bilim hala araştırıyor. Beyin sistemlerimizdeki ayna nöronlarla bağlantısı olduğu üzerinde duruluyor fakat bu bir teori şu anda. Bilimsel tanım getiremediğimiz ve insan hep adlandırmak istediği için spiritüel bir şeyler atfediyoruz. Ben bunun yerine “temsilci algısı fenomeni” deyip olguyu kendi içinde kabul etmek taraftarıyım. Bilimsel bir kanıtı yok ama yıllardan beri çalışılan milyonlarca vakada hiç şaşmadan bize kılavuzluk yapan bir fenomenden söz ediyoruz.

Bu çalışmalardan olumsuz etkilenmekten korkanlar var mı?
Tabii çünkü bilmediğimiz, anlamlandıramadığımız şeyden korkarız. O nedenle doğru bilgi almak gerekiyor. Bu çalışmalarda kadere müdahale etmek, hayatınızı, aile sisteminizi kötü etkilemek söz konusu değil. Şu nokta çok önemli: Hepimiz acı ve zevk çizgisi üzerinde gider geliriz. Acıdan kaçar, zevke yöneliriz. Fakat çözümlemeler de acıdan geçiyor. Yani içebakışımızı geliştirmeden mutluluğa gidemiyoruz. Konstelasyon çalışmaları da direkt olarak içinizdeki acı ile sizi yüzleştiriyor. Tam da bu noktada kendi kişisel acılarından kaçmak için konstelasyondan kaçanlar oluyor.

Çalışmalarda dönüşen kişiler değil, ilişkiler oluyor değil mi?
Özellikle belirtmek istediğim önemli noktalar var. Hepimiz bir gruba ve öncelikle ailemize sadakatle bağlı olma eğilimindeyiz. Bu bağlanma bebekken başlıyor. Sırf bu bağlılık ve aidiyet adına kör sevgi ile hareket ediyoruz. Kör sevgi diyorum çünkü çocuğun bakış açısından bir sevgi… Aslında büyüdükten sonra işe yaramayan, kalıplardan kaynaklanan sevgi. Yetişkin bir insanın sevgisi değil… Dolayısıyla bazıları “Annem şu durumda, kardeşim bu durumda, kuzenime yardım etmek için ona yaptırmak istiyorum” diyor. Böyle bir şey mümkün değil. Konstelasyon çalışmaları sadece ve sadece kişinin kendisine kapı açabileceği, kendi sistemini kendinden kaynaklanarak düzenleyebileceği bir çalışma. Kendinizden başkasına bu konuda yardımcı olamazsınız. Çocuklar hariç çünkü onlar sizin aynalarınız. Sizden öncekilere yardımcı olma şansınız yok ancak onlarla ilişkilerinizi düzenleyebilirsiniz. Size faydalı olacak şekilde pozisyon alabilirsiniz. Eski bilgilerinizle bu size zaman zaman çok acımasızca gelebilir. Ama gerçekten yapbozun parçaları yerine oturduğunda, “Evet bu böyle olmalıymış. Bana da ona da iyi geldi. Farklı bir ilişki içindeyiz” dersiniz.

“Konstelasyon, takım yıldızı demek. Yıldızlar nasıl kendi etraflarında dönüp kendi rotalarını oluşturup aynı zamanda takımın içinde de bir yer edinip takıma da fayda sağlıyorlarsa aynı şekilde biz de ilişki sistemlerinde bunu yaşıyoruz.”

Annesine aşırı düşkün bir insanı düşünelim. Sık sık onu ihmal ettiğini düşünüp suçluluk duygusu yaşıyor. Çalışmada neler deneyimleyebilir?
“Annemi ihmal ediyorum” duygusu aslında annemizin annesi olduğumuz anlamına gelir. Kişi istediği kadar “Hayır, değilim” desin, kendi gözleri ile görmesi sonucu oluşan etkiyi yaratamaz. Çalışmada anneyi temsil eden kişinin, kendisini temsil eden kişi karşısında ne kadar çocuklaştığını görür. Kendisinin de anne sevgisini alamadığını görür, bağlanma travması ile yüzleşir. Ondan sonra kendiliğinden annesini kendi içinde yine olması gerektiği yere koyar. Daha önce belki defalarca denemiştir ama olmamıştır. Olmama sebebi tabloyu içsel olarak görmemiş olmasıdır. İşte konstelasyonun mucizesi de budur: İçinizi dışarıda görürsünüz.

Danışan gördü ve sonra?..
İnsan denilen varlık o kadar özgün ve özel ki… Bazen bir kerede, bazen iki-üç kerede sonuç alıyorsunuz. Varsayım vaka üzerinden devam edelim… Danışanın hayat koşullarında başka hangi travmaları var, neden annesini çocuğu gibi görmüş gibi daha birçok faktör var. Soruların çeşitliliği ve şiddetine göre de seans sayısı değişiyor. Daha erken döneme gelelim… Bebek hayatta varolabilmek için öncelikle anneye ihtiyacı var. Önce rahimde başlayan ve doğumdan sonra üç yıl süren bir bağlanma süreci var. Annenin travması olduğunu düşünün. Bebeğini kucağına alır ve ilk bağı hissettiğinde kendi travmatize bağını hatırlar ve bunu çocuğa geçirir. Çocuğa sevgisini veremez, ona her baktığında belki bir acı görür. Çocuk da bunu bir sünger gibi emer. Ama hayatta kalmak için anneye bir şekilde bağlanmak zorundadır. Annenin acısına, travmasına bağlanır. Bu ilişki nesiller boyu böyle evrilerek devam eder. Düşünün; çocuk 20 yaşına geldi, anneye bağımlı. Hayatta kalmak için artık anneye ihtiyacı yok ama içindeki çocuk hala o erken evrede. Mesela anneyi sürekli destekliyor, ona çocuğu gibi davranıyor ya da “Ben annemden çok daha iyiyim” hali geliştiriyor. Bu da bir bağımlılık… Sonuçta pozitif veya negatif sürekli bir sağlıksız bağlanma içinde kalıyor.

İnsanlık tarihini ve kendi kişisel tarihimizi düşünürsek sağlıklı bağlanan var mı diye merak ediyor insan…
İnsanlık tarihi acılarla, savaşla, tecavüzle, şiddetle dolu. Jenerasyonlar arasında yok sayılan, görünmeyen enerjiler görülene ve kabul edilene kadar kendilerini tekrar ediyor. Diyelim ki savaşta bir büyük anneanne yada büyük babaanne tecavüze uğradı, hamile kaldı ve duyduğu utanç nedeniyle çocuğu düşürdü. Bu olayı da sır olarak sakladı. Bu bir kadının yaşayacağı en büyük travmalardan biri ve orada bitmiyor. Bir sonraki çocuğunda o travmayı bağlanma ile aktarıyor. Çocuğun bilinç düzleminde hiçbir şeyden haberi yok. Ama DNA’larla geçiyor. Sonra onun da bir çocuğu oluyor. Çocukta nedensiz birçok semptom gelişiyor. Şimdi ben size sorayım, “Bu şartlar altında travmatize olmamış insan var mıdır?”

Bu öykünün konstelasyon çalışmasında neler yaşanabilir?
Mesela bu konu sır olarak kalmış diyelim. Alana bir temsilci ile “sır”ı koyuyoruz. Temsilci gidiyor, babaanneyi temsil eden kişiye dolanıyor. Anlıyoruz ki babaanneden gelen bir sır var. Danışan kendi semptomunun babaanne ile dolaşıklığını gördüğü zaman kendini ayrıştırmaya başlıyor. O andan itibaren biliyor ki o farklı bir benlik, farklı bir yaşanmışlık. O babaanneyi ya da büyük babaanneyi belki hiç görmemiş bile ama arada müthiş bir bağ var. O sürecin tamamlanmasına izin verince ve danışan kendi yaşamına dönünce birtakım şeyler çözülüyor. Bunun etkisi hayatına yansımaya başlıyor. Danışanlarımızdan önceki jenerasyonlarda travma var mı diye araştırmalarını istiyoruz. Genellikle bilgisi geliyor, gelmezse “sır” üzerinden ilerliyoruz. .

ic-dunyanizi-kendi-gozlerinizle-gorun-5NASIL UYGULANIYOR?
Danışana önce, “Ailede sıra dışı ölüm var mı, sır var mı, travma var mı?” gibi belli sorular sorularak konu netleştiriliyor ancak detaylara girilmiyor. Bu sorularla danışanın sisteminin nerelerde tıkandığı anlaşılmaya çalışılıyor. Grup çalışmasında temsilcilerle, bireysel çalışmada ise kartlarla ilerleniyor. İkinci evrede olayla yüzleşiliyor. Olayların gidişatına ve danışanın isteğine bağlı olarak yüzleşme o seansta ya da sonraki bir seansta yapılıyor. Bazen danışanlar yüzleşmeyi reddedebiliyor ancak Yaprak Hısım, “Bütün enerjiler bir şekilde bize bu hayatta ya da sonraki jenerasyonda kendilerini gösteriyorlar. Sistem bunun üzerine kurulu, unutmamıza imkan yok. O nedenle yüzleşmenin yapılması önemli” diyor. Hısım şunu da ekliyor: “Merak edip neymiş acaba, bakalım bende ne çıkacak gibi yaklaşımlarla gelenlere uygulama yapmıyoruz. Önemli olan sorumluluk alarak, “Ben ne yapabilirim?” demek. Boşa gidecek bir diğer yaklaşım ise diğerlerini suçlamak… Değiştirebileceğimiz tek şey kendimiziz. ‘Ben harikayım ama annem ve babam bana şöyle yaptı. Kocam da suçlu’ gibi yaklaşımlar hiçbir fayda sağlamıyor.”


Pozitif Dergisi 2015/02

Yorum Ekle