Tedavi

Bel fıtığından şifaya

Yıllarca art arda yaşadığı bedensel rahatsızlıklarının ona bir yol açmasıyla Dorn Metodu’yla tanışan Çağla Yüksel, kendi hastalığından edindiği deneyimi şimdi bizlerle paylaşıyor…

Yazı: Ayşegül Uyanık Örnekal

Herkesin hayatında bir kırılma noktası var.
Ama büyük ama küçük ama fark edilmeyen… Çağla Yüksel’in hikayesi de böyle başlıyor. 2006 yılında mesleki nedenlerle yaşadığı psikolojik travma sonrası altı hafta kendi tabiriyle ‘yatalak’ kalan Yüksel, o günlerde yalnızca omurga değil, başka hastalıklarla da tanışıyor: “Yaşadığım sorunun öncesinde 20 yıllık bir birikim vardı. Bel fıtığıyla başlayıp, fizik tedavilerle süren bazen bir, bazen de iki hafta süren hastane maceralarım hep oldu. Yaşadığım psikolojik travma nedeniyle belim adeta kilitlendi. Sonradan öğrendiğime göre aslında bunların tümü iş hayatımdaki mutsuzluktan kaynaklanıyordu. Ama birçoğumuzun ortak derdi olan ödemeler, gelecek kaygısı derken ne kadar istemesem de orada çalışmaya devam ettim.” Bel fıtığının tedavisi için gün sayan Çağla Yüksel, Hollandalı bir aile dostundan aldığı telefonla Dorn Metodu’yla tanışıyor: “Ameliyat olacağımı duyar duymaz beni arayarak, ‘Sakın bel fıtığı ameliyatı olma, bence Dorn Metodu’yla iyileşebilirsin’ dedi. Tabii ki bu fikri doktorlarımla paylaştım ve hepsi sakat kalabileceğimi söyledi. Aradan altı hafta geçti. Artık öyle bir hale geldim ki gülemiyor, ağlayamıyor, nefes alamıyor hatta neredeyse tuvalete gidemiyordum. Adeta felç olmuştum. Ameliyat olmaya karar verdim.” O güne dek sayısız kez hastaneye yatan, tetkik ve kontrollerden geçen Yüksel, ameliyat hazırlıkları sırasında kalp hastası olduğunu da öğreniyor. Bel fıtığı ameliyatı olmayı beklerken araya giren kalp cerrahisi bu operasyonu öteliyor. Her şeyin aslında bir sistematiğe bağlı olduğunu sonradan keşfettiğini söyleyen Yüksel, “Hayattan keyif alamama, yaşamak istememe, sevgiyi alamama gibi birçok travmanın da kaynağında aslında kalpteki sorunlar yatıyor” diyor.

bel-fitigindan-sifaya-2Sistem onu seçti
Ameliyat sonucu sakat kalmaktan korkan Yüksel, kalp operasyonunun ardından Dorn’u denemeye karar veriyor. Bir araya geldiği uzmanın yaptığı ilk incelemede iki bacağının arasında 4 cm fark olduğunu öğreniyor ve önce bacak boyu eşitleniyor. Yaklaşık üç-dört gün boyunca havlu egzersiziyle çalışıyorlar. Ardından adeta mucizevi bir şekilde ayağa kalkıyor. Öyle ki Hollandalı misafiriyle birlikte sekiz saat boyunca Sultanahmet’te geziyor. Bunu bir mucize olarak nitelendiren Yüksel, her şeyi bırakarak çalışmaya başlıyor: “Önce anatomi dersi almaya, ardından masaj öğrenmeye başladım. Kas nedir, kemik nedir bunları öğrendim. Derken Dorn Metodu’nun ortaya çıktığı Almanya’dan Thomas Zudrell ile iletişime geçtim. Onunla Dubai’de bir araya gelerek bir eğitimine katıldım.” En başta bu metodu kendi sağlığı için öğrenen Çağla Yüksel, zaman içinde artan ilgi sonucu çevresine de uygulamaya başlıyor. Ama öyle bir an geliyor ki bir gece yarısı telefonu çalıyor. Sonrasında yaşananları Yüksel şöyle anlatıyor: “Gece saat 11’de telefonum çaldı. Yüzüne felç geldiğini ve adımı duyduğunu söyleyen bir erkek vardı telefonun diğer ucunda. Benim onu iyileştirebileceğimi söylüyordu. Eşime bunu nasıl anlatacağımı düşündüm ama kendisini görmeyi kabul ettim, evime geldi. Nasıl oldu bilmiyorum ama adamın yüzü düzeldi. Bir anda kendimi şifacı gibi hissettim, olayın büyüsüne kapıldım. Ama akşamına benim yüzüm adeta çarpıldı. Zayıf olan inancım arttı, tövbe ettim. Ardından bir anda burnum kanamaya başladı ve yüzüm yavaş yavaş düzeldi. Bunun üzerine daha fazla eğitim aldım, 2008’de de öğretici oldum. Anlayacağınız hiç aklımda yokken sistem beni bu işin içine soktu.”

Bir dua yeter
Dorn Metodu’na dair bilgilerini daha fazla kişiyle paylaşmak ve kişilerin kendi içlerindeki şifacıyı keşfetmelerine vesile olmak isteyen Yüksel, ‘Bel ve Boyun Ağrılarından Kurtulma Yolları’ adlı bir kitap yazıyor. Kitabın gelirlerini çocuklara yardım derneklerine bağışlayan Çağla Yüksel, “Ben muazzam bir duanın peşindeyim. İnsanların gözünden perde kaldırmak istiyorum. Biliyorum ki sistem bana ihtiyacım olan parayı verecek. Öte yandan bolluk-bereket bilincinin olmadığı yerde kazanç da olmaz. Benim derdim bu bilgiler yayılsın, insanlar iyileşsin. İnsanlar iyileştiğinde bana ‘Allah razı olsun’ diyecekler ya, o yeter. Bunu söylediklerinde onların da bilinç düzeyinde farkındalıkları artacak” diyor.

“Astrolojik olarak bakıldığında yıldızım Kiron yani yaralı şifacı… Kişi önce hastalanıyor, iyileşiyor, sonra da bunu şifaya dönüştürüyor. Yazgıya, kadere inananlar tüm yaşananların aslında bir görevin parçası olduğunu anlıyor…”

Dorn Metodu nedir?
Birçok insan hayatının bir yerinde akut siyatik veya bel ağrısından şikayetçi oluyor. Almanya’da yaşayan Dieter Dorn’un dünyaya sunduğu bu yöntemde ise basit ancak etkili el hareketleriyle birçok sorun kısa sürede ortadan kalkıyor hatta birçoğu tekrarlamıyor… Dorn’un bulup, 30 seneden uzun süre uyguladığı bu yöntem günümüzde Almanya başta olmak üzere, dünyanın birçok ülkesinde kullanılıyor. Kayropraktik ya da osteopatiye nazaran daha nazik, kişinin dinamik hareketleriyle yapılan, gerçek bir kendi kendine yardım metodu olan Dorn Metodu ile omur ve eklemlerde hizalanma, doğal sıralanma gerçekleştiriliyor. Bu sayede sinirler rahatlıyor, kan dolaşımındaki tıkanıklıklar ortadan kalkıyor, hücreler besleniyor ve vücudun kendini yenileme süreci başlıyor. Ağrılar yok olduğu gibi, birçok organ da yenileniyor. Çağla Yüksel, günümüzde fizik tedavide sıkça uygulansa da Dorn Metodu’nda manipülasyona yer olmadığını söylüyor. Çünkü bu metodun temelinde bedenin dengelenmesi var. Metodun uygulanışı bacak boyunun eşitlenmesiyle başlıyor. İnsan vücudunu bir yapı gibi düşünürsek, ilk önce binanın temeline yani bacaklara çalışılıyor. Ardından leğen kemiği ve sacrum paralelliği sağlanıyor. Omurga üzerindeki omurların hizalanmasının ardından köprücük kemiği, boyun omurları, en son da kafa kemikleri ile çalışılıyor. Böylece tüm eklemler, olması gereken yere yani yaratılıştaki orijinal pozisyonuyla yeniden konumlandırılıyor. Bel ve boyun fıtığı, siyatik, menisküs başta olmak üzere diz protezi, migren, kulak çınlaması, kronik yorgunluk gibi problemlerde uygulanan Dorn Metodu özellikle bel ve boyun ağrılarında Avrupa’da en çok kullanılan manuel terapi olarak adlandırılıyor.

“Kadın iyileşmeden, erkek iyileşmez”
Çağla Yüksel, kendisine başvuranlardan edindiği tecrübeler ışığında günümüzün en önemli sorunlarından birinin cinsellik olduğunu söylüyor: “Cinsel hayatta sorun olduğunda bel omurları L1 ile L5 arasında sıkıntı yaşanıyor. Bu da daha aşağılara, kuyruk sokumuna yani S1’den S5’e kadar olan kısma sirayet ediyor. O bölgede sorun varsa yukarısı da etkileniyor. Sonuçta tüm cinsel organlar bu kısma karşılık geliyor. Gerek kadın gerekse erkeklerin sorunlarının temelinde yatan cinselliğin çözümü ise kadında! Kadın iyileşmeden, erkek iyileşmiyor. Çünkü bütün sistem kadın yani dişil enerji üzerine kurulu. Düşünün bir kere, evine mutsuz giden bir kadın eşini de çocuklarını da mutsuz eder. Eğer kadın mutlu olursa, sistem de mutlu olur.”

Nefes hayattır!
Dorn Metodu dışında sülük, hacamat ve nefes gibi geleneksel yöntemler de uygulayan Çağla Yüksel, “Nefes olmadan hiçbir şey olmuyor” diye başladığı sözlerini şöyle sürdürüyor: “Nefes almayı bilmiyoruz. oysa yaşamı keyifle bu say ede ya şayabiliriz. Kadim nefes ile bütün düğümler çözülüyor. Bu sırada farkında olmadan sürekli zikir yapıyorsun. Nefes alıp veriyorsun… Tüm organlar zikrediyor.”


Pozitif Dergisi 2015/05

Yorum Ekle