hande akın

Çocuklara SEVGİ için izin verilmeli

Çocuklara SEVGİ için izin verilmeli

Devam etmeyen, aniden, hiç sebep yokken biten ilişkilerinin ardında nasıl bir duygu, korku, düşünce kalıbı olduğunu algılamak ve bu kısır döngüyü kırmak için gelmişti genç ve güzel kadın…

Her an farkındalıkla dolu… Bakmayı değil görmeyi, duymayı değil dinlemeyi bilebilirsek her anda farkındalık yaşayabiliriz. Ancak fark ettiklerimizi değiştirip dönüştürebiliriz. Böylece hayatımızda yepyeni, tertemiz, taptaze güzel bir sayfa açabiliriz. Sonsuz olasılıklarla hayallerimizi gerçekleştirebiliriz.

Çocuk yaşlarda birini beğenmek, birinden hoşlanmak, birini sevmek olarak hissedilen hisler; kötü birşey olarak algılandığında, yaşam boyu tüm sevgililik ilişkilerine damga vurabiliyor. Bu algıdan dolayı kişi ilişkilerinde güçlü savunma mekanizmaları oluşturabiliyor. Nasıl mı? 38 yaşında bir kadın danışana uyguladığım regresyon çalışması esnasında gelen farkındalıkları sizinle paylaşmak istiyorum. Devam etmeyen, aniden, hiç sebep yokken biten ilişkilerinin ardında nasıl bir duygu, korku, düşünce kalıbı olduğunu algılamak ve bu kısır döngüyü kırmak için gelmişti genç ve güzel kadın.

Regresyon çalışmalarının faydasına inanan ve kolayca uyum sağlayan, bedenindeki hislerini rahatlıkla fark eden bir yapısı vardı. Niyeti çok net ve güçlüydü. Dolayısıyla çok hızlı ve güzel çalıştık. Çalışmada ilk olarak yirmili yaşlarının başlarında eniştesinin, eşyalarını kapının önüne koyduğu ve hiç parasının olmadığı, sokakta kaldığı bir anıyı hatırladı. Dizlerinde yoğun olarak titreme şeklinde korkuyu hissediyordu. Korkuyu hissettikçe ve sözel olarak ifade ettikçe bedende sıkışmış enerji akıyor, serbest kalıyordu. Beden hisleri hissetmeye alıştıkça başka hisler ardı ardına belirmeye başlamıştı. Ardından en yoğun hissin kalbinde, göğüs bölgesinde acı ve sıkışma olarak belirdiğini söyledi. Kalpteki hisler sevgiyle ilişkilidir.

İçsel bir sezişle “İlkokul dönemine bak” dediğimde, onu çok seven, sevgisinden şiirler, şarkılar yazan çocuğu bir anda hatırladı. İlkokuldaki bu çocuğun sevgisini şiirlerle, şarkılarla ifade etmesi küçük kızın bilinçaltında tehdit, tehlike algısı yaratmıştı. Hemen öğretmenine gidip sınıf arkadaşını şikayet etmişti. Öğretmeni de sevgisini ifade eden küçük erkek çocuğu azarlamıştı. Çocuk bir daha okula gelmemişti. Bu anı, danışanımın bilinçaltının derinliklerinde kaybolmuştu. Ta ki son sevgilisi de sebepsiz terk edince yaşadığı bu kısır döngüyü artık çözmek ve kendinde bir şeyleri fark edip değiştirme niyetiyle gelene kadar… Gözlemci olarak şunu görüyordum: Küçük bir kız çocuğu, küçük bir erkek çocuğun duygularını şiirlerle, şarkılarla ifade edişini tehlike, tehdit olarak algılayıp korkmuş ve öğretmenine şikayet etmişti. Peki ama neden böyle yapmıştı? Yıllardır içinde olan ama fark edemediği cevap aslında çok basitti: Aldığı telkinlerden dolayı… Ailesinden; çocukken bir erkekten kendine sevgi hissedilmesinin, kendisinin de sevgi hissetmesinin YANLIŞ bir şey olduğunu algılamıştı.

Çocuğa empoze edilen buydu. Öğretmen de arkadaşını azarlayarak bu algıyı küçük kızın zihninde iyice pekiştirmişti. Muhakeme yapmayan bilinçaltından dolayı; küçük kız hala SEVGİ’yi hissetmenin kötü olduğuna inanıyordu. Yetişkin bir kadın olarak ilişkilerinde kullandığı savunma mekanizması; sevgililerini değersizleştirerek, onlarla alay ederek hem kendi duygularını gizlemek hem de onları kendinden uzaklaştırmaktı.

Böylece; ailesinin empoze ettiği gibi yanlış bir şey yapmamış oluyordu. Ancak ilişkilerde sevgiyi hissetmenin, yakınlaşmanın tatmini ile yanlış bir şey yaptığı için ailesi tarafından sevgi alamama ihtimali arasında çatışma yaşıyordu. Bu hipnozu fark ettiğinde çatışma da kendiliğinden çözüldü. Yetişkin kadının ağzından içindeki küçük kızın itirafı duyuldu: ‘’Aslında ben de onu çok seviyorum.’’ Gözyaşlarıyla birlikte geçmişin anılarında sıkışmış üzüntü duygusu serbest kalıyordu. Genç kadın bilinçli farkındalığıyla; küçük kıza sevmenin, sevilmenin çok güzel olduğunu ve bunun güvenli olduğunu anlattı. SEVMEK ve SEVİLMEK! Ayıp ya da yanlış değildi. Çalışmamız bittiğinde danışanımın kalbindeki ve göğsündeki acı ve sıkışma hislerinden eser yoktu. O gittikten sonra uzun uzun düşündüm. Bilinçli anne-baba olmak ne kadar önemliydi. Çocuğa söylenenler, yaşananlar bugünkü hayatını, ilişkilerini nasıl da belirliyordu. Bir çocuğa SEVGİ için izin verilmeliydi.

Çocukken yaşanıyor aşk en masumundan…

Parkta oynarken, salıncakta sallanırken, saklambaç oynarken…

Bir ağacın gövdesine yaslanıp gözlerimizi yumduğumuzda, sayıları sayarken başlıyor. Ne kadar neşeli bir aşk, çocukken yaşadığımız…

Çocukken sadece görmeyi ve birlikte oyun oynamayı istersin.

Ne oluyor da büyüyünce değişiyor her şey?

Oynamaktan niye vazgeçiyoruz ki? Oynarken çocuk gibi AN’dayız halbuki…

Zaman yok! Sadece neşeli bir cıvıltı kalplerimizdeki…

Çocuksu bir neşe ve coşkuyla yaşanan AŞK!

En iyi arkadaşınız birlikte çok eğlendiğinizdir.

Çok eğlendiğiniz birlikte çocukça oyunlar oynadığınızdır.

Çocukça oyunlar oynadığınızda “AŞK”sınız…

“AŞK”ınız en iyi arkadaşınız olursa oyunlar oynar, çok eğlenirsiniz.

Var mısınız çocukça aşk yaşamaya, saklambaç oynamaya?

Çocuk gibi anda yaşamaya…

En masumundan AŞK OLmaya… SOBE!

Saklanmayan ebe! (

Şiir, AŞK OL kitabından alıntıdır.)

Yorum Ekle