Bilinçaltı

Kum terapi ile bilinçaltınızı dönüştürün

Sözlerin değil, sembollerin konuştuğu bir terapi düşünün… Terapiste hiçbir şey anlatmanız gerekmiyor. Terapi odasına giriyor, bir tepside bulunan yumuşacık kumlara dokunuyor, sonra raflara dizilmiş yüzlerce çeşit minyatür arasından seçim yaparak kuma yerleştiriyor ya da sadece kuma şekil vermekle yetiniyorsunuz. Ardından isterseniz hangi hislerle ne yaratmaya çalıştığınızı terapiste anlatıyor ya da bir sonraki seansa kadar vedalaşıp ayrılıyorsunuz. Sizin rastgele olduğunu düşündüğünüz minyatürler ve şekiller, hiç konuşmasanız bile terapist için çok şey ifade ediyor çünkü onlar sizin iç dünyanızın somut dışavurumları oluyor. Bu sembollerin size tepsiden geri yansıması ise bilinçaltınızda iyileşme yaratıyor. Nasıl olduğunu, terapilerine kum terapisi entegre ederek çalışan Uzman Psikolog Ayben Ertem’e sorduk.

Yazı: Yaprak ÇETİNKAYA

Kum Terapisi nasıl başladı?
Kökleri İngiliz psikiyatrist Margaret Lowenfeld’e dayanıyor. “Dünya Tekniği” dediği bu yöntemi 1930’larda çocuklarla sözel olmayan iletişim kurma yolu olarak kullanıyor. Jung ekolünden gelen İsviçreli terapist Dora Kalff ise 1954’te Zürih’teki bir psikiyatri konferansında Lowenfeld’in tekniğinden çok etkileniyor. Analitik psikolojinin kurucusu, İsviçreli psikiyatrist Carl Jung’un cesaretlendirmesiyle İngiltere’ye gidiyor, Lowenfeld, Fordham ve Winnicot ile çalışıyor ve İsviçre’ye döndükten sonra Jung sembolojisini kullanarak Kum Oyunu (Sandplay) olarak adlandırdığı kendi versiyonunu geliştiriyor. Dora Kalff bu tekniği terapi amaçlı kullanmaya karar veriyor. İnsanların içsel çatışmalarının semboller vasıtası ile dışarı çıktığını ve bunlarla kişinin kendi kendini tedavi edebildiğini görüyor. Önce çocuklarla kullanmaya başlıyor, daha sonra yetişkinlerde uyguluyor. Bu teknik zamanla dünyaya yayılıyor. Türkiye’de şu an kullananlar var ama az sayıda çünkü Kum Terapisti olabilmek için eğitim yedi yıl sürüyor. Bizler Kum Terapisi yapabiliyoruz ama Kum Terapisti değiliz. Türkiye’de henüz lisanslı Kum Terapisti yok. Ben şu anda Kum Terapisi’ni kendi terapilerime entegre ediyorum ve süpervizyonum hala devam ediyor.

Siz nasıl başladınız?
Virginia Satir’in Dönüşümsel Aile Terapisi eğitimini alırken Kum Terapisi’ni, Oyun Terapisi’ni, ailelerle dönüşümü nasıl yaratabileceğimizi de öğrendik. Dönüşümü yaratırken birtakım imajları ve sembolleri yaratmanın ne kadar önemli olduğunu gördüm. Örneğin ailenin haritasını çıkarıyorsunuz. Kumu ailenin ortasına getiriyor ve kumun üzerinde kendilerini nasıl gördüklerini, hangi objelerle kendilerinin tanımladıklarını göstermelerini istiyorsunuz. Sembolleri kullanırken daha çok geri dönüş aldığımızı fark ettim. Sonrasında katıldığım ve oyun terapilerini içeren bir eğitimde karşıma yine Kum Terapisi çıktı. İçsel çatışmaların sembollerle yansıtıldıkça insanların nasıl dönüştüğünü görmekten çok etkilendim. Kum Terapisi’ni kendi pratiğime katabileceğimi gördüm. Hem yetişkin hem çocuk hem de aileler ile kullanıyorum ve çok güzel etkilerini görüyorum.

Kumun özelliği nedir?
Kum, kara ile denizin arasında bir aracı, bağlantı… Bilinç ile bilinçaltı arasında da bir bağlantı olarak görülüyor bu terapide… İnsanlar kuma dokunduklarında kendilerini çok iyi hissediyor. Sadece kum kullanarak, hiçbir sembol koymadan da ıslak kumu şekillendirerek uygulanabiliyor. Önemli olan kumu kullanmak… Kumla çalışan tüm araştırmacılara göre kum sizden negatif enerjiyi alıyor ve size pozitif enerji veriyor.

Bir kişi Kum Terapisi’ne geldi, kumla oynadı ya da sembol kullandı diyelim. Bilinçaltını oraya yansıtmış mı oluyor?
Çoğu zaman bilinçaltımızın farkında değiliz, bilince gelmediği sürece. Örneğin geçenlerde bir hastam Batman filmindeki Joker’i kuma yerleştirmişti. Sonrasında konuştuğumuzda hayatındaki bir erkeğin o Joker olduğunu buradan çıktıktan sonra, günlük hayatında fark ettiğini söyledi. O kişinin ikiyüzlülüğü ile bir bağlantı kurarak buraya Joker’i koymuş. “Daha önce onun bana karşı ne kadar ikiyüzlü olduğunu fark etmemiştim. Aslında biliyormuşum ama oradan ayrıldıktan sonra, günlük hayatımda o erkek aklıma geldiğinde Joker de birlikte geldi” dedi. Yani bilinçaltı bilince çıkmış oldu. Bu, sizin fark etmediğiniz durumların imaj olarak oraya gelmesi ve onların artık farkında olmanız demek aslında.

Tibetli rahiplerden Amerika kabilelerine
Tarih boyunca birçok kültürde kumun önemli bir yeri bulunuyor. Değişik kültürlerde dinsel törenlerde kumun kullanıldığı biliniyor. Afrika’daki Dogon kabilesinde Malili erkekler kuma desenler çiziyor ve daha sonra gece çöl tilkisinin kumda bıraktığı pençe izlerinden gelecekle ilgili kehanette bulunuyordu. Tibetli Budist rahipler, temaşa ve Tantra uyumlamasına kabul için Kalachakra kum mandalası yaratmakla haftalar harcıyor. Kalachakra mandalası, rengarenk ince kum ile rahipler tarafından ince ince yapılıyor. Bu sırada dualar ve Tibet müzikleri eşliğinde danslar ediliyor. Tibetliler rengarenk kıyafetlerle katılıyor ve bir arınma uygulaması olduğu için katılanların orada olan bitenler hakkında konuşmaması isteniyor. Bu arınma ritüellerine Dalai Lama da katılıyor. Dora Kalff’ın, Lowenfeld’in yanı sıra Tibetli rahiplerden de etkilendiği biliniyor. Güneybatı Amerika’daki Navaho kabilelerinde de iyileştirme güçlerini çağırarak ruhun evren ile tekrar harmoniye gelmesini sağlamak için kum boyama seremonilerinde dünya düzeni imajları yaratılıyor. Bu ritüellerin tamamlanmasından sonra kum dağıtılıyor ve fırçalanarak temizleniyor.

kum-terapi-ile-bilincaltinizi-donusturun-2

Terapi odasına girdik. Sonra neler oluyor?
Önce kumla biraz oynamanız gerekiyor. Kumla oynamayıp doğrudan sembollere gittiğinizde kumun enerjisini almamış oluyorsunuz. Amaç kumla oynayıp onun size verdiği pozitif enerji ile muhatap olmanız. Heyecanlıysanız rahatlamanız, sakinleşmeniz… Ondan sonra eğer sembollerin başına gitmek istiyorsanız gidebilirsiniz. Ama sembollere bakın düşünün, seçin demiyoruz. Sembollerin önüne gidiyorsunuz ve aslında semboller sizi seçiyor. Hiçbir şey almadan da dönebilirsiniz, sadece kumla oynayabilirsiniz. Örneğin bir seansta 10 yaşında bir çocuk 45 dakika boyunca kumla oynadı. Çok gergindi ve kumla oynayarak rahatladı. Bütün kumu topladı ve bir tepe yaptı, bıraktı. Bu da benim için bir anlam ifade ediyordu.

Sembollerin seçiminde zihin devreye girmiyor mu?
Bu danışanı iyi hazırlamakla ilgili… Odada başka kimsenin olmaması, terapistin konuşmaması, ortamın uygun olması önemli kriterler… Birkaç seans sonra insanlar artık oradaki sembolleri tanımaya başlıyor ve başlangıçta “Asla seçmem” dedikleri sembolleri sonraki seanslarda seçtiklerini fark ediyorlar. İşte burada bilinçaltı devreye girmiş oluyor.

Az önce kum tepsisinde neşeli olduğunu düşündüğüm sembollerle güzel olduğunu düşündüğüm bir manzara yarattım. Siz sanırım bambaşka şeyler gördünüz ama bir yorum yapmadınız…
Dora Kalff’ın da stratejisi bu… Siz kum tepsisinde bir dünya yaratıyorsunuz. Ne yarattığınızı anlatabilirsiniz, anlatmayabilirsiniz de… Siz yarattıktan sonra “Bu şu anlama geliyor, şu o anlama geliyor” demiyoruz, aksi takdirde etkilenip bir sonraki seansta bazı sembolleri özellikle seçmeyebilirsiniz. Oysa aynı sembolü beş kere de seçme ihtimaliniz var. Bazı kişiler aynı sembolü her terapide tepsiye taşıyabiliyor, hatta aynı yere koyabiliyor. Ama ben ilk seanstan bunun anlamını söylersem sizi etkilemiş olurum. Ama danışan konuşmakta, anlatmakta serbest… “Çok keyifliyim ondan bunu koydum”, “Şunu koydum ama içim çok sıkıştı” gibi… Eğer bir terapinin içindeysek, Kum Terapisi ona entegre edilmişse kumla çalışması bittikten sonra seansımıza devam edebiliriz. Ama sembollerin yorumunu yapmayız.

Ne zaman yorumlamaya başlıyorsunuz?
Travmaya göre değişmekle birlikte 4-6 hafta sürebiliyor. Cinsel travmalarda daha da uzayabiliyor. Önceleri tepside kaos ile başlayabiliyor, zamanla rahatlıyorsunuz. Danışan, “Ben niye bu kadar çok sembol getirip koydum ki buraya?” diye sorgulamaya başlıyor. Aslında o kaos bilinçaltının kaosu… O kaos zamanla açılıyor, sadeleşiyor. Önemli olan daha az sembol koymak değil, onu kastetmiyoruz. Çok sembol kullanmaya devam edebilirsiniz ama artık kaotik görünmüyordur. Danışan farkı kendi de fark edebilir, terapist de söyleyebilir.

Terapist ile hiç konuşmadan, sadece Kum Terapisi’ne gelerek bu kaos azalabilir mi?
Evet, azalabilir. Bu Kum Terapisi’nin özelliği kendini iyileştirme sürecinin kişinin kendisinde olması… İçsel çatışmaların kum tepsisine sürekli yansıması ve sizin kendi meselenizi orada halletmeniz şeklinde oluyor. Örneğin çocukluğunda taciz görmüş ve takıntılı bir danışanım vardı. İlk seanslardaki kaosu yaklaşık sekiz hafta sonra azalmaya başladı. “İlk başlarda bambaşka semboller koyuyordum. Bütün kumu dolduruyordum. Bugün fark ettim ki çok az sembol koydum ve sevmediğim sembolleri koymadım” dedi. Ki aslında onun olumsuz gördüğü böcek, yılan gibi semboller her zaman olumsuz bir anlama gelmeyebiliyor. Burada önemli olan kendisinin ilk seanslarda sürekli gelen objelerin artık gelmediğini fark etmesiydi.

Bu nasıl oldu? Kendi kendine nasıl iyileşti?
Bunu anlatmak çok kolay değil. Dönüşümü kendisi sağlıyor. Örneğin siz bugün içeride bir şey yarattınız, sonraki hafta geldiniz yine bir şey yarattınız. Üçüncüde yeni bir şey yarattınız. Bunu düşünerek yapmadınız. Bilinçaltınızda sizi sıkan konuların sembolü sizi seçiyor ve nasıl yerleştireceğinize o anda karar veriyorsunuz. İkincide geldiğinizde bugün seçtiğiniz sembollerin hepsini yine seçtiniz diyelim. Üçüncüde bambaşka objeler seçtiniz ama bir tanesini yine geçen seanstakilerden seçtiniz. Ancak onu son anda tepsiye koymaktan vazgeçtiniz. Dönüşümünüz oraya yansıdı. Ben terapide sorduğum sorularla sizi nasıl dönüştürüyorsam, sizde bir farkındalık yaratıyorsam, değişmenizi sağlıyorsam, bilinçaltınızın kum tepsisine yansıması ve ne anlama geldiğini bilmeseniz bile o sembollerin size yansıması benzer bir dönüşüm yaratıyor. Bilince çıktığı an farkındalık yaratıyor ve dönüşüyor. Bize eğitimde anlatılan bir örnek vereyim. Bir danışan ilk sefer yerleştiriyor sembolleri ve “Kendimi iyi hissettiğim için bunları yerleştirdim” diyor. Aslında içsel çatışmaları, babası ile sorunları yansıyor oraya ama o iyi şeyler yerleştirdiğini söylüyor. Zaten hayatında büyük bir problem olmadığını düşünüyor. Hayatının esas meselelerinin tepsiye yansıdığının farkında değil. İkinci ve üçüncü seanslarda da babayı temsil eden sembol geliyor tepsiye ama dördüncüde gelmiyor. Baba figürü gelmeyince konuşma terapisine başlıyorlar ve baba figürünün hayatında eskisi kadar sıkıntı yaratmadığı ortaya çıkıyor ki o aslında baba figürünü tepsiye koyduğunun farkında değildi.

Kollektif bilinçaltı nasıl oluşuyor?
Kollektif bilinçaltı, kişiye atalarından geçen ve günlük yaşam içerisinde farkında olmadan verdiği kararları etkileyen arketip kavramıyla denk düşüyor. Arketipler, kollektif bilinçaltının çekirdek yapıları olarak ifade edilir. Jung’a göre arketip doğuştan gelir, evrenseldir ve her kuşak bu deneyimi yaşar. Örneğin yılandan korkmak kuşaklar boyunca kazanılmış yaşantıların sonucunda bizlerde oluşmuştur. Korku dışında, tehlike, cinsellik, sevgi, mücadele de kalıtsal olarak insanın doğuştan getirdiği yapıdır. Jung’a göre arketipler mitlerde, dinlerde, edebiyatta, rüyalarda, fantezilerde ifade bulur ve sembollerde, temalarda, görsellerde bulunur. Jung, mitlerin arketiplerin temsilcileri olduğunu söylemiştir yani mitlerde ve mitsel öykülerde gördüğümüz karakterlerin her birinin bir arketipe tekabül ettiğini söyleyebiliriz.

kum-terapi-ile-bilincaltinizi-donusturun-3

Seansların sonlandırılmasına ne zaman karar veriyorsunuz?
O kaosu görmezsem, sembollerin değiştiğini görürsem yavaş yavaş bitiriyoruz. En son konuşuyoruz, nereden nereye geldiğimizi anlatıyorum. Baştan beri kum tepsilerinin fotoğraflarını çekiyorum ve onlara gösteriyorum. Hangi sembolleri kaç defa ve nasıl kullandıklarına bakıyorlar. Bu dönüşümün hayatına nasıl yansıdığını konuşuyoruz. Siz kendiniz de hayatınızın içinde birtakım değişiklikler olduğunu fark ettiğinizde bunu yansıtıyorsunuz zaten. Finalin geldiğini siz de haber veriyorsunuz terapiste.

Bilinçaltımız nasıl çalışıyor? Bizi nasıl etkiliyor?
Günlük yaşamda yüzde 95 bilinçaltımızı, yüzde 5 bilincimizi kullanıyoruz aslında. Siz bugün buraya geldiniz. Daha önce gelmiş olduğunuz için siz buraya gelirken bilinçaltınızı kullandınız, önceki kayıtlar devreye girdi. Örneğin havanın soğumaya başladığı birkaç gündür bilinçaltımıza yazılıyor ve artık sabah kalkıyoruz, hava soğudu diye üzerine düşünmeden, otomatik olarak terlik yerine kapalı ayakkabı giyiyoruz. Jung’a göre iki tip bilinçaltı var; kolektif ve bireysel. Kolektif bilinçaltına göre, insanların, dünyanın her yerinde hemen hemen benzer ihtiyaçları vardır ve bu benzer ihtiyaçlar hemen hemen benzer şekilde giderilir. Jung’a göre insanın bilinçaltında olan ve temel ihtiyaçlara dayanan davranışlar yaratılıştan beri ortaktır.

Kimler faydalanabilir?
Çocuk ve yetişkinlerde travmatik tüm durumlarda fayda görülüyor. Çocuklarda öğrenme problemleri, yetişkinlerde stres, anksiyete, depresyon tablolarında faydalanılabilir. Şu an Massasuchets eyaletinde 20’den fazla okulda öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği ve hiperaktivetede kullanılıyor. Çocukların içsel çatışmalarını kuma yansıtmaları bu sorunların çözümüne katkı sağlıyor.

kum-terapi-ile-bilincaltinizi-donusturun-4

 

Kum Terapisi’ndeki minyatürler ile arketipler arasında bir bağlantı kurabilir miyiz?
Jung’un tarif ettiği pek çok arketip olmuştur; anne arketipi, baba arketipi, yeniden doğuş arketipi, gölge arketipi, aile arketipi gibi. Ayrıca Jung, her arketipin aydınlık yüz ve karanlık yüz olarak iki yüzü olduğunu ve bu iki yüzden biriyle görülebileceğini ifade etmiştir. Örneğin, anne arketipi “sevecen anne” (Hz. Meryem) olarak ortaya çıkabildiği gibi “korkunç anne” (Kali) olarak da ortaya çıkabilir. Jung ayrıca her arketipin dişi ve erkek ruhta farklı görünüşleri ve işlevleri olabileceğini belirtmiştir. Örneğin, tamamlayıcı ruh imgesi kadında “Animus”, erkekte ise “Anima” olarak görülür. Arketiplerin ruhsal yaşam üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olduklarını belirten Jung, büyük acı, ruhsal sarsıntı geçiren bir insana, mitsel öykülerdeki arketipal imgelerin ayna etkisi yaparak kendi halini ve yaşamının hangi aşamasında bulunduğunu gösterdiğini ve bireyin bu imgelerin gösterdiklerini anlayabilirse büyük bir kazanç sağlayacağını ifade etmiştir. Buradan kum terapisine bağlayacak olursak semboller de ayna etkisi yaparak kişinin kendini iyileştirmesine fayda sağlıyor. Kum Terapisi’nde Jung’un analitik yaklaşımı, 20’nci yy’da daha baskın hale geldi. Burada terapist tarafından kişisel anlamın yorumlanmasından çok arketip yorumlamalar üzerinde duruluyor.

Pozitif Dergisi 2014/04

Yorum Ekle