Mutluluğuzu tanımak, bilmek, bunun rahatlığını yaşayabilmek, en önemlisi de ‘özellikli’ olduğunuzu, her ne yaşanılıyorsa ‘sevgi’nin anahtar olduğunu, bu anahtarın da sizde olduğunu görmek… İşte bütün mesele bu!
YAZI: EMİNE KANTARCI
Mistik Yaşam Danışmanı Özenay Özdinç’in ilk kitabı ‘Mutluluk Reçetesi’ okuyucularla buluştu. Kitap farklı yaş ve mesleklerden kişilerin hayatlarındaki olumlu ve büyük değişimleri anlatıyor. Özdinç, “Yaşamda her ne yaşanırsa yaşansın mücadelelerin arkasından mükafatların geldiğine inanıyorum. Bizi bu dünyaya getiren, bizim mutlu olmamızı, gözlerimizin yüzümüzün gülmesini isteyen büyük bir güç var. Sevgiyse seni sen yapan, o zaman durma sarıl kendine. Kendi gerçeklerini bulup bunlara emek veren kişiler kendine özel reçetesini almış oluyor” diyor. Kendinizi nasıl tanıtmak istersiniz okuyuculara? 38 yaşında, İzmir’de sevgiyle yaşam yoluma devam ediyorum. Amacım mutluluk, huzur, sevgi…Gülmeyi çok seven ve mizah duygusu güçlü bir çocuktum. İnsanları üzmemek için özel bir çabam vardı. Yüreğimdeki merhamet beni şekillendirmiştir. Küçük yaşıma rağmen hasta ve yaşlılara karşı özel bir ilgim vardı. Yaşımdan olgun, yardımsever, dikkatliydim. Yaşam mücadelesinde bu özelliklerimi korudum. Bugüne geldiğimde; bu zamana kadar yaşamıma gösterdiğim sabırlarımın yanına koyduğum şükürlerimle mucizemi yaşıyorum.
Mistik yaşam danışmanlığı yapıyorsunuz. Bu süreç nasıl gelişti?
Uzun süren mücadele dönemimden sonra bana sunulan mucizeyle karşılaştım. İçimden gelen bir sesi dinleyip kalemime uzandığımda bütün dünyam değişti. Kalemimden akan bilgiler benim bütün dünyam olmuştu. O zaman 4 yaşında olan kızım haricinde tüm vaktimi kalemime veriyordum. İki sene boyunca geceli gündüzlü bir bilgi aktarımı aldım. Kalemim benim mutlu olmamı istiyordu ama önce öğrenmem gerekenleri öğrenerek. Aldığım bu bilgiler iki sene boyunca aralıksız devam ederken yakın çevrem de bu bilgilerden yararlanmaya başlamıştı. Bu, gizemli bir yoldu. Aynı zamanda bir o kadar da eğlenceli. Günler geçerken de etrafımda mutlu olmak isteyen insanların arayışlarına da karşılık vermeye başlamıştım. Son iki yıldır da kapılarımı birçok insana açtım.
Mutluluğu siz nasıl tarif edersiniz?
Nefesine gelen şükrünü Yaradan’a iletmektir. Kişiler kendi değerlerini bildikleri sürece, sevdikleri yolları seçtikten sonra mucizevi yaşam yoluna girerler. Bizler ilk önce bize verilen ruh ve beden sağlığına sahip çıkarak, onu koruyarak, kollayarak yaşam yolumuza devam ediyoruz. Her gün kendimizi severek inancımızı kendimize, Allahımıza ve tüm dünyamıza sunarak, mutluluğu ilk önce kendimize vererek güçleniyoruz. Bu gücümüzü her an nasıl arttırırız diyerek emeklerimizi bu şekilde gerçek olan ‘BEN’e veriyoruz. Bizim sahip olduğumuz mucize, bize gelen mutluluktur.
Mutluluğun reçetesi olur mu?
Hepimiz isteklerimizi aklımızla belirlersek, bize verilen bu ödülün içerisine konulmuş olan ‘akıl’ ödülümüzü görüp, ona zevkle sahip çıkarak duygularımızı aklımızla çevreleyip sürdürebilirsek bu reçete zaten bize sunulmuştur. Yeter ki gören olalım. İsteyelim, kullanalım, en önemlisi aklımızla sunulmuş reçetemize sahip çıkalım.
Kitapta iki yoldan bahsediyorsunuz. Yolları tanımlar mısınız?
Bize iki seçenek sunuluyor. Birinci yol rengarenk; kırmızılar, morlar, pembeler, beyazlar, yeşiller. Bizler bu yola girdiğimiz zaman bu renklerle devam ediyoruz. Bu yolda mucizeler var. Saklanmış olan sürpriz kutuları size her an gönderilebilir. Yeter ki inançlı olun, kendinizi sevin, size verilen ruh ve beden sağlığınızı koruyarak iyiliklerde bulunun. Bu yol zevkli, bir o kadar da eğlenceli bir yol. Diğer yol ise bizlerin yolu değil. O yolda sunulmuş siyah ve griler var. Orada saklanmış ceza kutuları var. Kendini sevmeyen, mutsuzluğu tercih etmiş bir yol. Bizler bu yolu tanıyıp biliyoruz. Ama o yol bizim yolumuz değil.
Neden daha çok grilerden ve siyahlardan oluşan yolu seçiyoruz? Ve o yol niye var?
Kendini sevmeyen, değer vermeyen kişiler olumsuzlukların yollarını tercih ediyorlar. İstemek, inanmak sevgiyle yoluna sahip çıkarak devam etmek bekleniliyor. Bu yolları seçmek bizlerin elinde. Bizler süprizleri seviyorsak renkleri de seviyoruz demektir. Şükürlerinizi görmek isterseniz, onlar her an sizinle. “Yok ben mutsuz olmak istiyorum; nefesime huzur, yaşamıma bolluk bereket istemiyorum” derseniz o zaman size “Buyrun, tercihinizi yaşayın” deniliyor. Yaşamda her şey karşıtlığı olduğu zaman anlam kazanır. İyi olmasa kötünün, güzel olmasa çirkinin anlamını biz kavrayamayız.
Güç bizde tamam ama bunu duymak yetmiyor. Hayatımıza nasıl uygulayacağız?
Yaradan sizi seviyor. Siz de bu sevgiye karşılık verirseniz güç size her zaman eşlik ediyor. Önce bu yola aklımızla giriyoruz. İsteklerimizi belirliyoruz. Hayallerimizi, ümitlerimizi, umutlarımızı hiç yanımızdan ayırmadan insanları aklımızla seçerek yolumuzun gerçeklerini belirleyip sadece bu gerçekliğe emeklerimizi vererek güç bizde diyoruz.
“Konuları, üzerinden vakit geçti diye kapatmayın” diyorsunuz. Konular en doğru nasıl kapatılır?
Bir olay yaşadığımızda olumsuzluk nerede belirliyoruz. Sonra sakince nefes alıp veriyoruz. Konular en doğru sakinlikle kapatılıyor. Ardından yaşadığımız olumsuzlukların olumlu nedenlerini görmek için zaten var olan gücümüzü kullanıyoruz ve gören oluyoruz, bilen oluyoruz. Şükürlerimizi o olayın sonuna koyarak konuları kapatıyoruz. Yolumuza sevgiyle devam ediyoruz. Zaman zaman kapanan konulara dönmek isterseniz, döndüğünüzde o olaydan ne öğrendiyseniz öğretinizi yanınıza alarak bugününüze geliyorsunuz.
Vermek ve almak kavramları üzerine neler söylemek istersiniz?
Bizler vermeyi seviyoruz. Bu yolda ilk önce veriyoruz. Artık ‘seçen’ olarak, kişileri severek ‘veren’ oluyoruz. Ardından sakince durup bekliyoruz. Kişiler almalarını bitirdiyse onlar da ‘verme’lere geçsin diyoruz. Bu dengeyi korumayı mutlaka istemeliyiz. Verdik ama aldık. Aldık ama mutlaka verdik. Sevgi, saygı, bütünlük, hoşgörü; hepsini harmanladık.
Kitabınızda renk adları ile başlayan bölümler var. Renklerin anlamlarından ve öneminden bahseder misiniz?
Sizlere sunulmuş rengarenk yaşam yoluna sadece sahip çıkmanız bekleniyor. Koruyarak, kollayarak, yaşamdaki belirlemek isterseniz renkleri de bilmeniz gerekiyor. Bir dostunuz ‘aşk’ ile sizin yolunuza eşlik ediyorsa ‘kırmızım’ geldi diyoruz. Kırmızının tüm tonlarını kullanıyoruz. Bir toplantı masasına otururken pembe bizlere huzuru sunmuş ise masanın etrafını pembelerle çeviriyoruz. Bazen ortamlarda sizi sıkan sohbetler sunulmuş ise hemen beyaz bulutumuzu çağırıp içine saklanıyoruz. Sizler de yaşamınızda bu renkleri sizlere gelen bütünlükle tanıyarak, severek her anınıza alabilirseniz, sevgiyle, huzurla rengarenk yolunuza devam edersiniz.
Danışanlarınıza nasıl bir yol izliyorsunuz?
İlk karşılaşmalarımızda ihtiyaçları olan ruhsal besinleri ne ise onların aktarımını yapıyorum. Bu ruhsal besinler kişiye göre değişiyor. Kitapta da anlattığım gibi kişiler kendini sevmeyi ve kendi gerçeklerini öğreniyorlar. Her geçen gün çoğalarak, yollarımın birleştiği danışanlarımla rengarenk yolumuzda ilerliyoruz. “Hayatın akışı içinde ne yaparsan, nelere dikkat edersen ‘mutlu olursun?” Ben bu soruların yanıtını iletenim. Eğer kişilerin inancı varsa, onlar da renkli yolumuza dahil olacaktır.
“Sizlere sunulmuş rengarenk yaşam yoluna sadece sahip çıkmanız bekleniyor.”
Pozitif Dergisi 2015/03