Koçluk çalışmaları, şu anki halinizle olmak istediğiniz hal arasındaki boşluğu doldurmayı amaçlıyor. Kimi bu yolda hızlı ilerliyor kimi daha küçük adımlar atıyor. Yani siz ne istiyorsanız sadece o oluyor…
YAZI: İpek Koşan
Kimse acı çekmek için doğmuyor.
Doğumdan ölüme kadar olan süreyi yönetmek bizim elimizde. Zihnimizi yönetebilmeyi bir kez öğrendikten sonra her şey çok daha kolay olabiliyor. ‘Adım Adım Sen-Yaşamın Lideri Ol’ kitabıyla değişim ve dönüşüm zamanının geldiğini anlatan Yönetici Koçu ve Eğitmen Esra Teoman, zihni yönetmenin ve yeni bir hayata yelken açmanın yollarını anlatıyor.
İnsanlar neden kendilerini fark edemiyorlar?
Zaman zaman insanın objektif bir bakışa ihtiyacı oluyor. Zihnimiz bizi çok yargılıyor. O zaman da bizi gerçekten yargılamadan dinleyen ve bizi bize tekrar döndüren birine ihtiyacımız oluyor. Zaten kişiler, hangi problemle gelirlerse gelsinler aslında fark ettikleri şu oluyor: Sonuç kendilerinde bitiyor. Yani kendileriyle yüzleşip o tanışıklığı yaptıktan sonra kendi güçlerini fark edip o problemin de üstesinden gelebiliyorlar.
Yaşamın lideri olmak ile neyi kastediyorsunuz?
Kendini tanımak ve kabullenmek. Şu anki İpek’i kabullenmek, geçmişinden, pişmanlıklarından, yaptıklarından, yapmadıklarından, her şeyiyle onu kabul etmek gerekiyor ki şu andan sonra önüne bakabilsin.
İlk adımı kabullenerek attık… Ya korku ve endişelerimiz bizi engellerse?
İstemek çok önemli. “Ben gerçekten ne yapmak ve kim olmak istiyorum?” Bu soruyu kendinize sorun ve gerçekten o arzuyu hissedin. Zorlamayla hiçbir şey olmuyor. Kimi insan da diyebilir ki “Ben bu halimle çok mutluyum.” Bu da çok normal. Ancak hayatın içinde her zaman bir değişim var. Biz dün uyandığımız kişi değiliz. Dolayısıyla ilk önce fark etmek gerekiyor. Cesaret ise işin olmazsa olmazı. Aslında en büyük engel kendimiziz. Hayata biraz daha iyi ve tatlı tarafından bakmak gerek. Olayların da zaman zaman bizi rahatsız eden duyguların da geçici olduğunu fark etmek bizi rahatlatıyor.
“Ancak hayatın içinde her zaman bir değişim var. Biz dün uyandığımız kişi değiliz. Dolayısıyla ilk önce fark etmek gerekiyor. Cesaret ise işin olmazsa olmazı.”
Korkularımızın panzehiri ne olabilir?
Korkunun panzehiri sevgi ve güvendir. İnsanın kendini tanıyor olması, kendine değer veriyor ve seviyor olması çok önemli. Çünkü ben değerliyim ve bu hayata iyi bir şeyler yaşamak için geldim. Kimse acı çekmek için doğmuyor. Bir doğduğum an ve öldüğüm anı bilemiyorum. Ama aradaki o süreyi yönetebilmek benim elimde. Kitabımda beyin yönetimi üzerinde çok fazla durdum. Zihninizi yönetebilmeyi bir kez öğrendikten sonra her şey çok daha kolay. Kendimizi sevebilmemiz neden önemli? Endişe, kaygı, korku… Bunların hepsi kardeş duygular. Çok fazla korku, güvensizliği de içinde barındırabiliyor. İnsanlar bilinmeyenden korkarlar. Baş edemedikleri durumlar onlar için bir süre sonra endişe ve kaygı olarak ortaya çıkar. O yüzden korkuların panzehiri sevgidir diyorum. Bir insanın kendini sevmeye başladığı süreçte, merhamet duygusu, vicdan, diğer insanlarla olan o sevgi dolu ilişkisini kurduktan sonra korkuları kalmayacak.
Narsistlik ile karıştırılıyor mu bu bilgi?
Narsist olmak ile kendini sevmek arasında ince bir fark var. Narsizm, gerçekten bir ruhsal hastalık. Narsist insanlar etraflarına sevgi duymazlar. Sadece kendilerini severler. Ama etraflarına karşı merhametsizdirler. Bizim bahsettiğimiz, bu gezegende yaşadığımız için bunun farkında olmak ve bu anlamda sevmek.
‘Ego’yu da olumsuz kullanırız…
Ego kötü bir şey değil. Ama ego sizi ele geçirdiyse ve yönetmeye başladıysa orada problem var. Ben egomu yönetebiliyorsam o zaman hiçbir sorun yok.
“Sinirlendiniz mi? Kalkın, yürüyün, bir kahve için. Yani hemen harekete geçin ki o enerji dolaşmaya başlasın. Oturdukça sizi daha da aşağı çeker.”
Bizi asıl yöneten duygularımız mı, zihnimiz mi?
Düşünce ve duygu yönetimini yapabiliyorsam kendimi yönetebiliyorum demektir. Orada seçtiğim birtakım düşünceler var. Gün içinde milyonlarca etkiye maruz kalıyoruz. Bunlardan hangilerini seçebilirim? Bunlardan hangisi benim hayatıma hizmet ediyor, beni ilerletip geliştiriyor? Bugünlerde bir sürü negatif olay oluyor. Tabii ki bu bir realite. Ancak bunun etkisi altında kalarak günümüzü ‘mahvolduk, bittik’ tarzında yaşıyorsak burada problem var demektir. Bunun farkına varıp, bu gerçeği kabul edip “Ben bugün kendim ve insanlık için nasıl bir katkı sağlayabiliyorum? Ne yaparsam daha iyi olur?” şeklinde düşünerek yoluma devam ediyorsam evet bu bir farkındalık ve düşünce yönetimine girer.
Genelde mantıksal hareket eden kişiler daha çok acı çeker derler…
Orada düşünce yönetimi var. Benim bugün düşüncelerimi seçme ya da reddetme özgürlüğüm var. Ben her düşünceyi kabul etmeyebilirim. Dolayısıyla seçtiğim düşünceleri kendi içinde pekiştirirsem o benim bilinçaltımda duygu etiketleri haline geliyor. O düşünce geçiyor ve orada bir inanç kalıbına dönüşüyor. Olumlu zihin tutumu dediğimiz önemli bir konu var; zihin, düşünceleri ne kadar pozitif anlamda düşünmeye başlarsa aslında senin duygun da o anlamda pozitif olmaya başlar. Duygudan dolayı davranışın da pozitif olur. Bu realiteden uzaklaşmak değil. “Tamam bugün bunlar oluyor ama ben bunun üstesinden nasıl gelebilirim” diye düşünmek. Aslında yaptığınız şey bakış açısını değiştirmek.
Düşüncelerimizi yönetmeyi nasıl öğreneceğiz?
Bazen olumsuz bir düşünce gelir ve seni aşağı doğru çeker. O olumsuzluk daha olumsuza dönüşür. Bir bakarsın bir olumsuzdan öyle bir hale gelmişsin ki yerinden kalkamıyorsun. Bu olumsuz düşünce benim şu andaki yaşamıma hizmet veriyor mu, vermiyor mu? O zaman benim bunu seçmeme hakkım var. Ben bu düşünceyi reddedebilirim. Yerine ne koyabilirim? Yerine koyduğum yeni düşünce, benim tekrar o yolda ilerlememi sağlayacak bir düşünce. Bunu da çeşitli tekniklerle başarabiliyoruz. Düşünceyi reddedebiliyoruz dedim ya, duyguyu reddetmiyoruz. Olumsuz da olsa duyguyu kabulleniyorum. Çünkü bizler robot değiliz. Öfkelenebilirim, kızgınlık duyabilirim, sinirlenebilirim. Ancak bunları kabullenerek yerine yenisini koyabilirim. Evet şu anda sinirliyim. Bunun sebebi ne olabilir? Onun için önce bu duygumu doğru tanımlamam ve kabullenmem gerekiyor. Ondan sonra adım adım onu yükseltebilirim. Kendimi bastırırsam düdüklü tencere gibi patlarım.
Öfkeden kendimizi nasıl kurtaracağız?
Kabul edeceğiz. “Evet şu anda bir kızgınlık duyuyorum. Kendimi öfkeli hissediyorum. Sebebi de şu diyeceğiz.” Duyguyu doğru tanımlamak çok önemli. Kabul ettikten sonra bir süresi var. Evet yarım gün boyunca bunu hissedebilirim ama bitiş noktası koymak lazım. Ondan sonra tekrar yoluma devam edeceğim. Bunu yaptığımız zaman olumsuz duygu diye bir şey de yok aslında. Bu beni geliştiren bir şey. Her şeyin dümdüz olduğu bir yer düşünün. Gelişim olur mu? Aslında olumsuz duygu da olumsuz değildir. Bizi geliştiren bir şeydir. Hayatta bize hareket getiriyor. Hareket getirmeyen duygu bizi çaresizliğe ve dibe götürüyor. Duygu yükseltme teknikleri uygulamak şart. Sinirlendiniz mi? Kalkın, yürüyün, bir kahve için. Yani hemen bir harekete geçin ki o enerji dolaşmaya başlasın. Oturdukça sizi daha da aşağı çeker.
Duygu yönetimini öğretebilmek için çocuklarımıza nasıl davranmalıyız?
Yargılamayın! Çocuk yanınıza geldi ve size şöyle dedi: “Anne, ben arkadaşıma çok kızdım. Arkadaşımı dövmek istiyorum.” Normalde ne yaparız? “Çok ayıp, o senin arkadaşın” deriz. Oysa ki ona daha gerçekçi yaklaşım şu olmalı: “Aaa öyle mi, demek ki seni çok kızdırmış. Anladım ki şu anda arkadaşına çok kızgınsın. Bunun sebebi ne, sana ne yaptı?” deyip o duyguyu çocuğun tanımlamasına izin vermek gerekiyor. Genellikle tam tersi oluyor.
Çok doğru! Sevdiğini bile söyleyemeyen insanlar var…
Biz kadınlar, içimizdekileri daha rahat anlatabiliyoruz. Ama erkekler hala daha o duyguları dile getiremiyor. O duygu bana ait. Ondan kaçarak hiçbir yere varamam. Duygularımıza sahip çıkalım. Diyelim ki kıskançlık hissettim. Kıskançlıktan sonra ilişkide partnerime kötü davranıyorsam ve o kötü davranışın ardından kendimi kötü hissediyorsam o davranış bana ait bir şey değil. Kıskançlık duygunuz varsa bunun için ne yapabilirsiniz? En güzeli açık açık konuşun. “Bu duygu beni geliştiriyor mu?” Kendine bunu sorabilirsin. “Hayır, bu duygu beni engelliyor” veya “Benim özgüvenimi zedeliyor.” O zaman duygumu kabulleniyorum. Bu duyguyu hafifletmek için, en azından kıskançlık duyduğum anları fark etmem için ne yapmam gerekiyor? Kabullendiğin her şey, kabullendikten sonra çözümlenmeye başlar. Bağımlılara bağımlı olduklarını kabul etmeleri söylenir. Tıpkı bunun gibi. Duygu bağımlıları da var. O duyguya tutunarak yaşamak isteyen, onunla kimlik kazanmış kişiler de var. Onun için duygular da bağımlılık yapıyor. Nasıl ki neşe, mutluluk bir bağımlılık yapabilirse… Olumsuz duyguların bağımlılık yapmamasına dikkat etmek gerekiyor.
Pozitif Dergisi 2015/05