Kitap

Tüm zamanların Hızır mucizesi

Dünyanın bütün kültürlerinde; tüm zamanların ve hatta zamansızlıkların en ilginç hikayelerinin birinci kahramanıdır Hızır. Bazen ak sakallı bir dede, bazen genç bir delikanlı olarak görüldüğü anlatılır. Kır atının üzerinde yeşiller içinde, vakur, iyimser, az ve öz konuşan, insanlara en çok darda kaldıkları zamanlarda görünüp yardım eden bir zat. Peki kimdir bu Hızır ? Gelecekten bir zaman yolcusu mu ? Aradan geçen yüzyıllara rağmen her dönemde yaşaması mucizeleştirilmiş özel bir kişi mi? Bir peygambere bile yol gösterecek kadar olağanüstü güçlerle donatılmış olmasının sırrı nedir? Her yıl mayıs ayının 5’ini 6’sına bağlayan geceden güne, yeşillikler içine dilenen dilekleri göğün yedi katına taşımaya vesile oluyor mu gerçekten? Tarihin her döneminde izlerine rastlanan Hızır, nasıl oluyor da bu kadar uzun yaşayabiliyor? Fatih Sultan Mehmet’in, Ayasofya’nın kubbesine altından bir top astırıp, “Burası Hızır makamı” demesi ne anlama geliyor? Bilinen ve halkın Hızır’ı olarak kabul gören özelliklerinin ötesinde saklı giz nedir acaba Hızır ile alakalı olan? Ve belki de en önemlisi, Hızır hala günümüzde yaşıyor mu?

Yazı: Melda TUNÇEL

Dünyanın hemen hemen tüm kültürlerinde izlerini bulabildiğimiz Hızır, Kuran-ı Kerim’de Musa Peygamber’e ilim öğreten bir kul olarak ifade ediliyor. İslam kültüründe kökenini Hızır’a dayandırmayan bir öğreti, bir topluluk neredeyse yok gibi. Batı kültüründe ise, ‘’Green Man’’, ‘’Yeşil Adam’’ olarak bilinen aynı özelliklerle anıldığı belirtilen Hızır’ın, Arapça’da ‘’Yeşil’’ anlamına gelmesi de ayrıca ilginç. Bu topraklarda yaşayan, Anadolu ve tarih kültürünü az çok duyan bilen herkesin merak ettiği tüm bu soruları “Hızır” kitabının yazarı olan araştırmacı Serhat Ahmet Tan ile sohbetimiz sırasında sizler için sorduk.

tum-zamanlarin-hizir-mucizesi-3

Hızır kimdir ?
İnsanlığın başından beri ölümsüz biri olarak biliniyor. İlk tarihi kayıtlar Sümerler’de, oradan Mısır ve Yunanistan’da bereket ve bolluk tanrısı Adonis olarak takdis edilmiş. Bizans yoluyla Anadolu’ya geçmiş, Müslümanlık gelince de ortak bir Hızır kültürü oluşmuş. Kuran-ı Kerim’de geleceği bilen ve kaderi değiştirebilen bir zaman yolcusu olarak anlatılıyor. Hızır ile ilgili en önemli kaynak, Kuran- Kerim’deki Kehf suresi. Bu suredeki anlatımlar, bize onunla ilgili bir takım ipuçları veriyor. Bu ipuçlarını takip ettiğimizde, bütün kültürlerde anlatılan onun olağanüstü özelliklerine ilişkin şu gerçekle karşı karşıya kalıyoruz. O gerçek de şudur ki; “Hızır, geleceği görüyor ve zaman içinde seyahat edebiliyor.’’ Öyleyse Hızır’ı tanımlamak için en doğru cümle : Hızır bir zaman yolcusudur…

Hızır olağanüstü diye adlandırılan özelliklerinin yanında insan, melek, peygamber veya veli; bunlardan hangi sıfatla yorumlanabilir?
Hızır, bizlerden farkı olmayan bir insandır. Kehf suresi ayetlerinde yemek yiyip içebilen birisi olarak anlatıldığına göre melek olmasına imkan yoktur. Hz. Musa ile karşılaştığı zaman Musa’nın şeriatına aykırı işler yaptığı için eleştirilmiştir. İslam alimleri bu konuyu çok tartıştı. Bu açıdan bakıldığında peygamber de olamaz. Ancak bir peygambere bile yol gösterecek kadar olağanüstü güçlerle donatılmış olduğu sırrı var. Aynı surede ifade edilen, Hz. Musa peygamber ile yapmış olduğu kısa seyahat onun gelecekte gördüğü birtakım olayları, geçmişe giderek düzenlemesi ve geleceği bu şekilde şekillendirmesi gerçeğine dayanıyor. Sonuç itibariyle Hızır, Allah tarafından kendisine özel yetenekler ve güçler vererek görevlendirdiği bir insandır başka da sıfatı yoktur. Zamanın başlangıcında ve sonunda görülebilen, ayrıca başlangıç ve sonun arasındaki bütün zaman kesitlerinde göründüğü söylenen bu esrarengiz kişiye Kuran-ı Kerim’de de değinilmiştir.

Hızır ve Hz. Musa bağlantısı nedir?
Kuran-ı Kerim’in Kehf suresinde geçen bir hikayedir. Hz. Musa yanında Yuşa peygamber ile birlikte çok uzun yılları kapsayan bir yolculuğa çıkar ve iki denizin birleştiği yere geldiklerinde Hızır ile buluşurlar. Hz. Musa Hızır’a “Sana tabi olabilir miyim?” diye sorar. Hızır, “Bana hiç soru sormayacaksan tabi olabilirsin” diye cevap verir. Birlikte üç seyahat yaparlar. Seyahatlerin sonunda Hızır yapılan işlere hayret eden Hz. Musa’ya olayların iç yüzünü açıklar. Açıklamalardan anlaşılan şudur: Gelecekten geçmişe dönülmüştür ve tarihin akışı değişikliğin yapıldığı andan itibaren yeniden değişip başka bir şeye dönüşmüştür. Bu hikayede içinde yaşamakta olduğumuz zaman boyutunun nasıl davrandığı, alternatif kaderlere geçiş yapılıp yapılamayacağı anlatılıyor.

Hızır ve Osmanlı padişahları arasındaki tarihi bilinen veya bilinmeyen hikayeler de var mı?
Kanuni Sultan Süleyman dönemi Osmanlı İmparatorluğu’nun en gizemli dönemidir. İmparatorluk, geniş sınırlara ulaşmış olduğu için çok yoğun bilgi akışı olmaktaydı. Yuşa tepesinin keşfedilmesi, Ayasofya’nın yeniden inşası, Piri Reis’in yaptığı gizemli haritalar, yine Piri Reis’in Hz. Süleyman’ın hazinelerini bulması hep bu döneme rastlıyor. Özellikle süt kardeşi Yahya Efendi aracılığıyla Kanuni Sultan Süleyman’ın da Hızır ile bağlantıya geçtiği biliniyor.

tum-zamanlarin-hizir-mucizesi-2Hızır nasıl bir halk kahramanı oldu, sıradan insanlar onun farkına nasıl vardı?
Yıllardır ayakkabı imalatı yapan bir atölyede anlatılan ve az bilinen bir hikaye ile başlar Hızır’ın halk arasındaki tanınırlığı aslında. Ayakkabı mesleğinin piri olarak bilinen Yemen-i Ekber, işinin ehli birisi olduğu kadar aynı zamanda kurnaz da biridir. Osmanlı İmparatorluğu’ndan çok önceki bir dönemde muhtemelen Hz. Süleyman’ın Sebe ülkesine Hüthüt’ü istihbarat için gönderdiği eski zamanlarda yaşayan bu zat, bir gün yaptığı ayakkabıları bitirir ve ödemelerini alır. Ardından bir kucak dolusu parayı önlüğünün içine koymuş sayarken, dış kapıdan biri içeriye girer. Karşısında ak sakallı ihtiyarı gören Yemen-İ Ekber, önce verilen selam ile sonra da dedenin ‘İşler iyi galiba evladım, para mı sayıyorsun?’ diye sormasıyla irkilir. Her ne kadar selamı alıp selamla karşılık verse de, kapıdaki yabancı dedenin kendisinden para isteyecek bir fakir olduğunu düşünerek ‘Çöpleri ayırıyorum para değil’ diye cevap verir. Bu sözün üzerine ihtiyarın alacağı onaydan sonra bolluk ve bereket dileyeceği cümle değişir ve ‘Paran bol olsun’ yerine ‘Çöpün bol olsun’ demesi ile başlar her şey. Çünkü kapıdaki ak sakallı dede, Hızır’ın ta kendisidir. O günden beri ayakkabı imalatçılarında en bol şey çöp, en kıt şey ise para olur. Ayrıca Hızır ve İlyas ile bütünleşen Hıdrellez zamanı da, halk tarafından onun tanınıp bilinmesini ve sevilmesini arttırır.

En çok bilinen Hıdrellez gelenekleri
Hıdrellez, evlerde arınmak, yenilenmek ve tazelenmek anlamını ifade etsin diye, bir gün öncesinde temizlik yapılarak o gün karşılanır.
Hıdrellez günü badana, temizlik yapılmaz. Çamaşır yıkanmaz, un elenmez, dikiş dikilmez.
Hıdrellez günü kavga edilmez çünkü kavga edilirse bir yıl boyunca kavgalı olacağına inanılır.
Hıdrellez günü küçük büyük herkes salıncakta sallanır. Bu salınım ile üzerinde biriken tüm kötü enerjilerden arınılacağı düşünülür.
Hıdrellezden bir gün önce (5 Mayıs) kırlardan 41 çeşit ot, küçük taş ve kekik otu toplanır. Bunlar su dolu bir kap içine atılır ve Hıdrellez sabahı bu suyla el, yüz yıkanır (Bunu yapmakla cildin güzelleşeceğine ve hastalıklardan arınıp, zindelik kazanılacağına inanılır). Hıdrellez günü asla hiçbir ağaca, çiçeğe, yeşile, hayvana, böceğe dokunulmaz. Kısacası doğa ile bütün olunarak birlik ve bütünlük inancı hissedilerek yaşanır.
5 Mayıs’ta önceden hazırlanan çalı çırpı ile ateş yakılır; yakılan bu ateşin üzerinden atlamakla da yıl içinde kazanılmış olumsuz ve kötü alışkanlıkların, nazarın, negatif tüm enerjilerin yok olacağına inanılır.
Hıdrellez gecesi (5 Mayıs’ta) evin ana giriş kapısına bir gün öncesinde ağaçlardan koparılan yeşil yapraklı dal konur. Özellikle kapıya asılan söğüt dalının sağlık getireceğine inanılarak uygulanır.
Hıdrellez akşamı toplanan genç kızlar, bir çömleğin içine kendilerine ait bir eşyayı (boncuk, yüzük) atar. Hıdrellez sabahı tekrar toplanan genç kızlar, küçük bir çocuğun gözlerini bağlayarak çömlekten boncuk ve yüzükleri tek tek çektirir. Bu sırada mani bilen kızlar da tek tek mani söyler. Kimin eşyası hangi manide çömlekten çekilmiş ise; o genç kız, o maniyi kendine göre yorumlar.
Bazı bölgelerde ve yörelerde genç kızlar ellerine kına yakar. Böylece bir dahaki hıdrelleze kadar evlenmeye niyet ederler.
Hıdrellez akşamı ikindiden sonra bahçede bulunan gül ağacının altına herkes o yıl boyunca olmasını istediği şeylerin resmini çizer veya obje ya da sembollerle onu yeşillikler içine bırakır. Ev isteyen ev şekli, araba isteyen araba şekli, evlilik isteyen gelin ve damadı anlatan bir resim çizer ve dilekte bulunur. Bunu yapmakla o yıl içerisinde isteklerinin gerçekleşeceği düşünülür.
Hıdrellez günü beyaz kelebek görülürse o yıl şans ve kısmetin çok açık olacağına inanılır.
Hıdrellez sabahı uykudan erkenden kalkılır ve gül ağaçları ile yeşillikler içine bırakılan bu dilekler toplanır.
Hıdrellez günü, uyku uyunmaz. Uyku uyunursa bütün yıl uyunamayacağına ve işinin iyi gitmeyeceğine inanılır.
Tüm bu geleneklerin hepsi, yaşanan dönemler içinde halkın kendi içselliği ile bütünleştirdiği, anlam katarak gerçekliğine inandığı folklorik değerlerdir.

Hızır ve İlyas ilişkisi nedir?
Bu ilişki daha çok halk inançlarında yani folklorda görülmektedir. Tevrat’ta geçen İlyas, Hızır’a benzer işler yaptığı için ve geleceği de bildiği için Hızır ile hem özdeşleştirilmiş hem de daha sonra Hızır ve İlyas olarak bir kişiliğin ikiye bölünmesi görevlerinin paylaştırılması inanışı ortaya çıkmış. Kuran-ı Kerim’e göre böyle bir iş bölümü yok. Tamamen yaşanan dönemin kültürü içinde gelişmiş bir mitolojidir.

Halkın Hızır’ı nasıl?
Halk, oluşturduğu kültürde Hızır’ı insan üstü bir varlık gibi algılamıştır; denizin üstünde yürüyebilen, havada uçabilen, elini oynattığında orduları bozguna uğratabilen çok güçlü ve olağanüstü bir varlıktır Hızır. İstediği kişiye bereket bolluk getirir, istediği bölgeye de kıtlık getirirdi. Bu sebeple Ortadoğu coğrafyasının Hindistan’a kadar birçok yerinde adına makamlar tesis edilmiş ve buralarda Hıdrellez kutlamaları düzenlenmiştir. Eski Pagan kültürdeki bereket ve bolluk tanrısı Hıristiyanlıkta Saint Jorj ile, daha sonra da Müslümanlıkta Hızır ile özdeşleşmiştir. Her sene 6 Mayıs Hıdrellez günü olarak kutlanır. 6 Mayıs’tan 8 Kasım’a kadar Hızır günleri olarak kabul edilir. Senenin iki mevsime bölünüp, Ruz-u Hızır ve Ruz-u Kasım günleri olarak anılması yerleşmiş bir kabuldü. 6 Mayıs’ta Ülker takım yıldızı ile dünya arasına güneş girdiği için, akşamları güneş battıktan sonra Ülker burcu gökyüzünde görünmezdi. Bu astronomik olay Hızır günlerinin başlangıcı kabul edilmiştir. Osmanlı ordusu bile sefere çıkarken bu günü esas alırdı.

Peki Hızır sadece erkek olarak mı görünür ?
Kaynakların tamamında Hızır hep erkek olarak geçmektedir. Dişi bir Hızır’a işaret eden tek bir kaynak bile yoktur. Hızır’ı görmek için bir dua, çalışma ya da ritüel var mı? Yoksa sadece o istediğine mi görünür? Aslında Hızır kişilerin isteğine bağlı olarak gelmez. Fakat insanlar, özellikle Osmanlı İmparatorluğu zamanında Ayasofya’daki top kandili altında sabah namazı kılarlarsa Hızır ile görüşebileceklerine inanmıştır. Ayrıca Kabe’de de Hızır’ın insanlarla temas kurduğu anlatılagelmektedir. Can-ı gönülden dua edenler ile ilgili hikayeler Hızır’ın isteğe bağlı geldiğini de ortaya koyuyor aslında.

Hızır hakkında diğer kutsal kitaplarda yazılanlar da var mı ?
Tevrat’ta Hızır, yeşilliklerle bağlantılı olarak filiz ve dal olarak anılmaktadır. Hızır aslında İsrail’in kutsal topraklarda modern zamanda hakimiyetini kuracak olmasını bekledikleri mesihtir. Gelecekten gelerek İsrailoğullarını bütün dünyaya hakim kılacaktır. Kuran-ı Kerim’de ise İsrailoğullarını yanlış yoldan doğru yola çekmek için onlardaki olumsuzlukları kaderi değiştirerek ortadan kaldıran yeni ve olumlu bir kadere yönlendirmek için devletlerini tekrardan inşa eden gelecekten gelen birisi olarak anlatılmaktadır.

Hızır bolluk ve bereketin temsilcisi mi?
Hızır, kendisine Allah tarafından verilen yetki ve yeteneklerle donatılmış biri. Ettiği dualarla kıtlık içinde bulunanlara, darlık içinde bulunanlara gönlünün güzelliğince yardımcı oluyor, bolluk ve bereket katıyor. Ama asli olan görevi tüm zamanlarda geçmiş ve gelecek arasındaki dengeyi hak ilkesine göre düzenliyor.

Hıdrellez ve Hızır ilşikisi nedir?
Hıdrellez, baharın gelişinin kutlandığı şenliklerdir. Tabiat canlanır, çiçekler açar. Eski Pagan geleneklerinde bunu tabiat tanrısı yapıyordu. Hıristiyanlık ve İslamiyet döneminde bunu Hızır’ın gelişi ile ortaya çıkan güzellikler olarak kabul etmişlerdir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde bu kutlamaların eğer sadece Hızır’a has bir takdis hareketi değil de, normal olarak gezip eğlenmek üzere yapılması halinde, İslam’a uygun olabileceğinin, Ebu Suud Efendi’nin fetvasıyla kayıt altına alındığını biliyoruz. Hıdrellez’de insanlar su kenarlarına ve yeşillik bölgelere giderler, piknik yaparlardı. Çeşitli eğlencelerin olduğu bu dönemde dilekler tutulur, dualar okunur, yeni doğan çocuklara isimler konurdu. Osmanlı İmaparatorluğu döneminin hemen hemen her döneminde ve kapsadığı çeşitli coğrafyalarda Hıdrellez döneminde yapılan çok değişik kutlama örneklerine rastlanmaktadır. Bunların tamamı anlamlandırmak, inanmak üzerine kuruludur. Kim ki bir şeyi gönülden ister ve Allah’tan dilerse onun ve bütünün hayrına o dileğin gerçekleşmesi için vesileler yaratılacaktır. Bu Hızır, başkası ya da bizzat kendi çabası ve kaderini oluşturması ile gerçek olur.

 

Pozitif Dergisi 2013/03

Yorum Ekle