Konuk Yazar

Hastalıktan gizli armağanlarıma doğru bir yolculuk

Ciddi bir hastalık hayatım boyunca deneyimlemediğim bir konuydu ve hepsi bir yana kanser asla başıma geleceğine inanmadığım bir hastalıktı. Oysa ben farkında olmasam da meğer hayatım, büyük kararlar almam ve bazı derin inançlarımı değiştirmem için beni bir hale doğru sürüklüyormuş.

BHANU FOXLEY /Duygusal kinesiyoloji uzmanı

BHANU FOXLEY /Duygusal kinesiyoloji uzmanı

ilk belirtiler
1950’li yıllarda Hindistan’da büyüdüm ve uzun yıllar sonra bu kültürün ve inançlarının, özellikle de ailemin hayatımı derinden etkilediğini fark ettim. Örneğin normal olanın kızların evlenene kadar zayıf olmaları ve evlendikten sonra kilo almaları olduğunu öğrendim. Ben de 20’lerimin sonunda İngiltere’de evlenene kadar çok zayıftım. Evlendikten birkaç ay sonra dümdüz ve mükemmel görünümlü karnımda belirgin bir çıkıntı oluştu. Ne yaparsam yapayım onu yok edemiyordum. Birkaç yıl sonra bana bunun bir nedeninin de rahimdeki fibroidler olduğu söylendi. Takip eden yıllarda karnımdaki şişliği gidermek için birçok yol denedim, geçici başarılar elde ettim ama o hep tekrar ve her seferinde daha fazla şişti.

30 yıl sonra
Karnımdaki bu şişkinlik ortaya çıktıktan 30 yıl sonra artık bir içkicinin göbeğini taşıyor gibiydim. Çok rahatsız edici ve saklaması çok zordu. Son iki yılda ise değişim daha da hızlandı, karnım sanki su doluydu, bacaklarımda ve ayaklarımda ise şişkinlikler başlamıştı. Bedenimi aylarca doğal ilaçlarla ve katı bir diyetle temizlemeye çalıştım. Akapunktur ve refleksoloji terapileri aldım. Ancak terapistler üzerimde çalıştıkça karnımda ve bacaklarımdaki şişkinliğin daha da arttığını fark ettim. Kalçamdan bacaklarıma kadar olan bölüm artık tamamen şişti ve anlaşılıyor ki terapiler durumu daha da kötüleştiriyordu.

İnzivaya giriyorum
Çaresizce yeni yollar aramaya başladım ve İngiltere’deki bir ayurveda doktoru ile temasa geçtim. Bana bazı ayurvedik tedaviler ve diyet reçete etti. Ancak vücudumdaki ödemde bir değişme olmadı. Bunun üzerine yaşamakta olduğum Norveç’ten bir ayurveda inzivasına katılmak üzere İngiltere’ye gittim. İki hafta boyunca sadece reçete edilen yemekleri yedim, bitkisel tedaviler aldım, masajlar yaptırdım. Durum stabilize olmuştu, şişkinlikler artmıyordu ancak azalmıyordu da… Normal kilomun 15 kg üzerindeydim, belimden aşağısı şişkindi, belimden yukarısı ise bir deri bir kemik… Eğilemiyordum, birkaç adım yürüsem nefes nefese kalıyordum. Alçak bir sandalyeden kalkmak benim için imkansız hale gelmişti. Her an rahatsız ve her an endişeli bir hale gelmiştim.

Dibe vuruş
Norveç’e döndüğümde mutsuzdum çünkü hala diyete devam ediyordum ancak midem çok rahatsız olduğu için her öğünde çok az yemek yiyebiliyordum. Aksi takdirde mide ağrısı ile baş etmem gerekiyordu. Sırt üstü yatmak imkansız, yan yatmak ise oldukça rahatsız ediciydi. Sadece oturur pozisyonda ve kısa sürelerle uyuyabiliyordum. Gün içinde 20 kez tuvalete gitme ihtiyacı duyuyordum. Gece de sık sık tuvalete kalkıyordum. Herkes bir tıp doktoruna gitmem için bana baskı yapıyordu. Oysa ben on yıllardır doktora gitmemiştim çünkü bedende oluşan hastalıkların nedeninin zihnin aynası olduğuna ve zihnimi düzeltirsem durumumun da iyileşeceğine inanıyordum. Yıllardır kanallıkla bize ulaşan varlık Abraham’ın öğretilerini takip ediyor ve eğer medikal bir tedavi alacaksam önce zihinsel, duygusal ve fiziksel olarak uyum içinde olmam gerektiğini biliyordum.

“Su yüzüne çıkan öfkeden bitkin düşmüştüm. Sanki içimde bir volkan şiddetle patlıyordu.”

Doktor
Aklıma İstanbul’daki bir arkadaşım geldi. Duygusal kinesiyoloji danışanlarımdan biriydi ve aynı zamanda bir tıp doktoruydu. Tavsiyelerini almak için aradım ve bana hemen İstanbul’a gelmemi, testler yaptırmamı önerdi; her şeyimle kendisinin ilgileneceğini de ekledi. Kocam ise artık medikal destek almaya karar verdiysem bunu Norveç’te yaptırmamın doğru olacağını söyledi. Fiziksel durumum o haldeyken İstanbul’a seyahat etmem mantıklı olmayacaktı. Norveç’te yine tıp doktoru olan bir danışanımla iletişime geçtim. Medikal tavsiyeden kaçındığım onca ay ve yılın ardından bir anda bu yolu da keşfetmek ve özellikle de bedenimdem epeyce suyun boşaltılmasını istediğimden emindim. 35 yıldır Norveç’te yaşıyordum ve hiç doktora gitmemiştim. Kayıtlı olduğum doktor çoktan emekli olmuştu! Benimle ilgilenen yeni doktor kan testleri istedi ve yaptığı bazı yorumlar beni endişelendirmeye başladı. Uzun zamandır ‘çözümlenmemiş öfke sorunları’ üzerine çalışıyordum; özellikle annemi, kocamı ve kocamın ailesini ilgilendiren kısmıyla ve şimdi içimden daha fazla öfke su yüzüne çıkıyordu. Test sonuçlarını beklediğim günlerde bu konular üzerinde çalışmaya ve şifacı bir arkadaşımdan da şifa almaya devam ettim.

Kanser
Kan testleri yumurtalık kanserini gösteriyordu. Buna inanmıyordum ama yeni testler yapılmasını kabul ederek ve vücudumdan su alınacağını umarak hastaneye gittim. Ultrason incelemesinde sol yumurtalığımda bir kitle tespit edildi ve CT taraması için hızla hazırlıklara başlandı. Ancak sırtüstü yatınca çektiğim ağrıdan dolayı tarama yapılamayacağı anlaşıldı. Doktor karnımdan bir miktar su alınmasına karar verince mutlu oldum çünkü benim hastaneye gelişimin asıl amacı buydu. Birkaç saat içinde karnımdan 9 litre su alındı ve sırtüstü yatacak hale geldim. CT taraması da sol yumurtalığımda büyük ve kanserli bir tümörün varlığını doğruladı. Sağ yumurtalığımda ise riskli görülen daha küçük bir tümör ve karın boşluğumda riskli lezyonlar görüldü. Röntgende ise suyun sol akciğer boşluğuma da girdiği anlaşıldı. Beş gün içinde yapılacak ameliyat için hastanede kalmam gerektiği söylendi. Rahim ve yumurtalıkların yanı sıra kalın bağırsağın kanser sıçramış olabilecek bölümü alınacaktı. Böyle bir ameliyata girmeyeceğimi ve eve döneceğimi açıkladım çünkü o an benim için en doğrusunun bu olduğunu düşünüyordum. Doktor ise buna net şekilde karşı çıktı çünkü vücudumdan su alınması nedeniyle kanımdaki protein seviyesi tehlikeli şekilde düşmüştü ve bu nedenle çok güçsüzdüm. Yine de ayrılmama izin verildi ve doktor tarama ve test sonuçlarına tekrar bakmak üzere gitti. Döndüğünde ise mucizevi bir şekilde açıkladı ki kandaki protein oranı belirgin şekilde düzelmiş ve kalın bağırsaklarımda kanser belirtisine rastlanmamıştı. Gidebilirdim ama ameliyata hazırlanmak üzere beş gün sonra hastanede olmalıydım.

Uyumlanıyorum
Takip eden beş gün çok dolu geçse de haftalar gibi geldi. Ameliyat olmayı değerlendirmek istediğimden bile emin değildim ve karar vermeden önce zihin, beden ve ruh uyumunu sağlamam gerektiğini biliyordum. Uzmanı olduğum duygusal kinesiyoloji terapi tekniğini uyguladım ve karın bölgemde hala büyük miktarda öfke bulunduğunu anladım. Bu öfkeyi serbest bırakmak için hemen çalışmaya başladım. Su yüzüne çıkan öfkeden bitkin düşmüştüm. Sanki içimde bir volkan şiddetle patlıyordu. Çığlıklar attım, ağladım, lanetler okudum ve bu şekilde sanki hiç bitmeyecekmiş gibi bir süre devam ettim. Sonunda daha sakin hissetmeye başladım. Bugüne kadar ayurvedik bitkiler kullanmıştım ama artık işe yaramadıklarını ve geleneksel Çin tıbbı eğitimi almış bir doktorla görüşmem gerektiğini düşünüyordum. Tanıdığım Çin tıbbı doktorları İngiltere’deydi. Norveç’te tanıdığım bir kişiye ise ulaşılamıyordu. Google’da araştırmaya karar verdim ve önümde açılan pencerenin tam olarak ihtiyacım olan şey olduğunu hissettim. Mucizevi bir şekilde klinik evime arabayla 10 dakika mesafedeydi. Doktor, prestijli üniversitelerde çalışmış bir profesördü ve medikal dünyada 40 yıllık liderlik rolünden sonra Çin tıbbı eğitimi almaya karar vermişti. Kocam da ben de heyecanlanmıştık. Bu benim için açık bir belirtiydi ki öfkem ve direncim hafifliyordu çünkü biliyordum ki ancak o zaman olaylar fazla çaba gerektirmeden kolaylıkla ortaya çıkıyordu. Kocam doktoru aradı ve aynı güne randevu alabildi. Daha da sürpriz olan doktorun benim durumum nedeniyle evde görüşmeyi kabul etmesiydi. O gün ve sonrasında bitkisel karışımları almaya ve akupunktur yaptırmaya devam ettim. Doktor çok yoğun bir programı olmasına rağmen her sabah, hafta sonları da dahil erkenden eve geldi. Bu harikaydı! Fark ediyordum ki ilerleyebilmek için melekleri hayatıma çekiyordum. Abraham öğretilerine ve duygusal kinesiyolojinin gücüne inancım artıyordu. Bu sırada arkadaşım da günlük şifa seanslarını vermeye devam etti ve bir başka şifacı arkadaşımın da katılması ile bu seanslar artarak sürdü. Hastaneye dönmeden bir gece önce ise bir tanıdıktan Chi Gong seansı aldım. O birkaç günde daha iyi yemeye başladım ve aylardır ilk defa karnımdaki iç baskı alınan su sayesinde azaldı. Gücümü geri kazandığımı hissediyordum. İstanbul’da duygusal kinesiyoloji eğitimi verdiğim çok sevgili bir arkadaşım Skype üzerinden bana bir seans yaptı ve onun bir arkadaşı ile enerji uyumsuzluklarını dengelemek üzere uzaktan şifa gönderdi. Artık ameliyat hakkında kararımı verecek duruma gelmiştim ve aniden artık hastaneye geri dönmeye hazır olduğumu ‘bildim’. Bir gece önce bir vizyon gördüm. Doktorlar, açık renk bir yığın ya da bir tencere suyun içinde yüzen bir yemek topu gibi görünen tümörü almak için karnımı açıyorlardı. Doktorların bu yumruyu adeta sudan bir parça yemek çıkarırcasına kolaylıkla çıkardıklarını gördüm.

Operasyon
Hastaneye tekrar giriş yaptığımda heyecanlıydım. Her şeyin yolunda olduğunu biliyordum. Ertesi gün ameliyat edildim. Sonrasında ise öğrendim ki doktorlar sol yumurtalığımdaki 3 kiloluk ve 30 cm uzunluğundaki tümörün kolaylıkla çıkmasına çok şaşırmışlardı. Sağ yumurtalıktaki küçük tümör de çıkarılmış ve karında kalan su da alınmıştı. Bir diğer sürpriz ise karındaki diğer organlarda ve karın zarında hiçbir lezyon bulunmamasıydı.

Toplam 16 litre
Karın bölgemden toplam 16 litre su alındı, operasyondan sonra ise sol akciğer boşluğumdan 850 ml daha boşaltıldı. Tümörle birlikte toplam 20 kg gitmişti. O kadar büyük, ağır ve yorgun olmama şaşmamak gerek. Ameliyattan sonra harika hemşireler tarafından çok iyi bakıldım ve biliyordum ki onlar da bana gönderilen meleklerdi. Sanki bütün kuvvetler beni desteklemek ve bana eşlik etmek için bir araya geliyordu. Abraham öğretileri artık bana çok daha anlamlı geliyordu. Yardım istediğimizde yanıt geleceğini ve bizden tek beklenenin -bilinçli ya da gizli- direnci bırakmamız, hediyeleri, yardımı ve desteği kabul etmemizdi. Benim için bugüne kadar olduğundan çok daha açıktı ki olamayacağımız ya da sahip olamayacağımız hiçbir şey yoktu. Kendi gerçeğimizi kendimiz yaratıyorduk. Düşüncelerimiz ve duygularımız gerçekliğimizi yaratıyordu. Tek yapmamız gereken içsel rehberimizi takip etmekti. Bu deneyimleri yaşadığım için minnettarım çünkü sonuçta daha güçlüyüm, daha azimliyim ve kendime daha çok güveniyorum. Bugün hiçbir işime yaramayan ‘geçmiş’i serbest bırakmayı daha da fazla başardım. Şimdi ise hayat ve gelecek hakkında daha heyecanlıyım. Hayattaki tek gerçek amacımın keyif almak olduğunu ve keyif alırken istediğim her şeyin kolaylıkla bana geleceğini biliyorum.

Peki ya şimdi? Doktorlar için şimdi konu kanserin geri dönüp dönmeyeceğini bekleyip görmek… Benim içinse hayatın içinde her an keyif ve uyumu bulmak, hayatın içinde ilerlerken yüzeye çıkmaya devam edeceğini bildiğim direnci ve olumsuz duyguları serbest bırakmak. İlhamla hareket etmeye devam edeceğim ve mecburiyetle hareket etmekten kaçınacağım. Mucizenin ancak o zaman gerçekleşmeye devam edeceğini biliyorum. Abraham öğretisinin temel mesajı, bizlerin sadece kendi içsel rehberliğimizi takip etmeye ihtiyaç duymamız ve bunun bizim için her zaman en doğrusu olacağıdır. Kaynağın enerjisi ile tek bağımız bu gerçek rehberimizdir ve hayatta bizi mutlu eden şeyler yaptığımızda doğru rehberi takip ettiğimizi biliriz. Hayat güzeldir.


Pozitif Dergisi 2015/05

Yorum Ekle