Kişisel Gelişimin annesi Louise Hay’in yaratıcısı olduğu Heal Your Life atölyelerinde içinizdeki düşük titreşimli enerjiler yerine yüksek sevgi enerjileri konuluyor. Ama bunu bir başkası değil siz, kendi içinize dönerek ve kendinizi kabul edip severek başarıyorsunuz.
Yazı: Yaprak ÇETİNKAYA
Kişisel gelişim denildiğinde bugün aklınıza ülkemizden ve dünyadan birçok isim gelebilir. Ama bir zamanlar bu isimler bir elin parmaklarını geçmezdi ve onlardan biri “Düşünce Gücüyle Tedavi” kitabının yazarı Louise L. Hay’di… Düşüncelerle hastalıkların arasındaki bağlantının henüz konuşulmadığı yıllarda bu ilişkinin farkına vardı. Deneyimlerinden yola çıkarak hazırladığı kitabı ilk kez 1976’da kaleme aldı ve kitap ilk hali ile az sayıda basıldı. 1988’de ise genişletilip revize edilmiş hali ile tüm dünyada piyasaya çıktı, onlarca dile çevrildi, milyonlarca insana ulaştı. Yaşamdaki zorlukların insanı büyütmek ve ilerlemesini sağlamak için var olduğuna inanıyorsanız Louise Hay’in hikayesi sizi şaşırtmayacaktır. Fakir bir aileye doğan Hay, annesi ve üvey babası ile büyüyor, beş yaşında komşunun cinsel istismarına uğruyor, 15 yaşında liseyi terk ediyor, 16 yaşında hamile kalıyor ve bebeğini evlatlık veriyor. Daha sonra adını değiştirip modellik yapmaya başlayan Hay, bir işadamı ile evleniyor ve artık şansın ondan yana döndüğünü düşünüyor. Ancak 14 yıl süren evliliği terk edilerek sona erince hayatının gerçek anlamda dönüşme ve iyileşme süreci başladı. Önce kendisi öğrendi, sonra öğretmeye başladı ve bu deneyimlerini az önce bahsettiğimiz kitapta topladı. Ardından birçok kitap geldi ve Hay kendi öğrencilerini yetiştirdi. Olumlamalar, görsel canlandırmalar, beslenme temizliği ve psikoterapi kendini geliştirdi. Bugün 88 yaşında olan Louise Hay’in öğrencilerinden ve Türkiye’de Heal Your Life (Hayatınızı İyileştirin) workshop lideri yetiştirme yetkisine de sahip olan Heal Your Life workshop lideri ve koçu Aylin Algun ile öğretinin felsefesini ve iki günlük atölyelerde neler yaşandığını konuştuk. Aynı zamanda spiritüel danışman olan Aylin Algun sözlerine şöyle başlıyor: “Kalp atışı nasıl düz bir çizgi olduğunda yaşam bitiyorsa hayatımızın da dümdüz olmaması gerekiyor. Başımıza gelenler bizi büyütüyor. Hayatımızda kaktüsler de olabilir papatyalar da… Önemli olan bunların hepsini kucaklayabilmek… Burada olma amacımızın büyümek olduğuna inananlardanım. Büyümekten kastım ruhun büyümesi ve yaşam derslerinden geçebilmesi. Bunun için de tabii ki önümüze duvarlar gelecek, başka nasıl öğrenebiliriz ki? Hayat boyu ve hayatlar boyu öğrenmeye çok inanıyorum.” Hayat boyu birçok insan tanıyoruz. Kimi hataları ile yüzleşiyor kimi ise isyan ederek dönüp dolaşıp aynı şeyleri yaşamaya devam ediyor. Bu tekrarları yaşayan grupta olmanın kişinin eğitim ya da gelir seviyesi ile bir ilgisi olup olmadığını sorduğumuzda Algun şöyle yanıt veriyor: “Heal Your Life sertifikasını Patricia Crane ve Rick Nichols’tan aldım. Rick, hayatımda gördüğüm en değerli şifacılardan ve en bilge insanlardandır. 10 yıl evsiz yaşamış ve sonra dünya çapında bir konuşmacı, yazar ve eğitmen olmuş. Bunun gibi birçok hikaye var. Bence artık önemli olan ne bildiğimiz değil, ne kadar bilge olabildiğimiz.” Birçok kişinin kafasını kurcalayan soru ise şu; neden bazı insanlar daha büyük sıkıntılar yaşıyor, bu işte bir adaletsizlik yok mu? Algun bu soruyu, “Ben ruhun tekrar tekrar bedenlendiğine inananlardanım. Dolayısıyla hepimizin her seferinde belirli deneyimleri geçirdiğimizi düşünüyorum. Bu nedenle bir adaletsizlik olduğuna inanmıyorum. İçinde yaşadığımız hayatla ilgili kısmına bakarsak olaylardan etkilenmenin şiddeti kişinin sistemindeki yaralara bağlı olarak oluşuyor. Bir olay sizi küçücük etkilerken aynı olay beni çok fazla etkileyebilir. Bu açıdan bakınca da bir adaletsizlik yok. Birisi hasta oluyor bambaşka şeyler yaşıyor, bir başkasının aynı hastalığı bambaşka deneyimlere dönüşüyor. Yolculuğun belli mihenk taşları olduğuna inanlardanım. Evet, kaktüsler olacak, papatyalar olacak ama her insan onları nasıl karşılayacağına kendi özgür iradesi ile karar verecek. Önemli olan o deneyimlerle ne yaptığınız” diye yanıtlıyor.
2014’ten ne beklemeliyiz?
2013 herkes için zor bir yıldı. Bu kadar çok insanın bir yıldan bu kadar şikayet ettiğini hiç görmedim. Böyleydi çünkü hayat yolculuğunu kabul etme yılıydı. Bu hızlı enerji devam edecek ama içinize bakmadığınız sürece, “Bu nereden çıktı?” demeye ve şikayet etmeye devam edeceksiniz. Egomuz hep diyor ki; hayat bana uyumlansın. Oysa büyük bir zeka var, güneş sistemimiz o zekanın içinde minicik bir nokta. Ego, bu büyük zekaya “Sen bana uyumlan” diyor. 2014’te şunu demek gerekiyor: “Bana istediğini getirebilirsin ve ben bununla uyumlanıyorum.”
“Dünyanın enerjisi 1987’den beri yükseliyor. Artık her düşünceniz bir dua gibi… İçiniz fiziksel gerçekliğinize daha hızlı ve net tezahür ediyor. 21 Aralık 2012’de bazıları kıyameti bazıları da mesihi ve aydınlanmayı bekledi. Aslında ikisi de oldu. Yeni enerjiler insanı kendi içine bakmaya yönlendiriyor artık. Bu, hep dışarıya bakıp dışarıyı suçlamayı tercih edenler için bir kıyamet, içine bakıp kendini kabul edip sevenler içinse bir aydınlanma.”
Kader mi özgür irade mi?
Kader ve özgür iradenin kol kola ilerlediğini belirten Algun, “Şimdi söyleyeceklerim benim kişisel fikrim, Heal Your Life öğretisinin bir parçası değil. O kadar mükemmel bir sistem var ki… Biz yaşam derslerimizi seçerek, daha önce geçemediğimiz dersleri tekrar almaya geldik. Bir sınav var; peki siz özgür iradeniz ile o sınavı geçebilecek misiniz?” diye soruyor. Heal Your Life öğretisinden yararlanmak için hayatta çok büyük acılar, sıkıntılar çekiyor olmanız gerektiğini düşünmeyin. Bugün dışarıdan bakınca her şeye sahip gibi görünen ama aslında çok sıkılan ve mutsuz hisseden çok insan var. Çünkü sıkıntıların varlığı kişilerin bakış açısına göre değişiyor. Peki Louise Hay yaşamımızı iyileştirmemizi söylerken neyi kastediyor? Kanser deneyimi geçirmiş olması nedeniyle konunun sadece sağlık üzerine olduğunu düşünenler olsa da aslında öğreti hayatın tüm alanlarını kapsıyor. Sağlıkla, sevgi alışverişi ve ilişkilerle, bolluk ve bereketle ya da hayata sunduklarınızla ilgili yani iş, başarı ve kariyerde zorlanıyor olabilirsiniz. Yaşadığımız sıkıntılar bu şekilde birkaç ana başlık altında toplanabiliyor, bunların altında yaşanan deneyimler ise insandan insana farklılaşıyor. Bazısı bu alanlardan birinde çok zorlanırken bazıları da daha iyisini deneyimlemek isteyebiliyor. Bu öğreti de hayatı daha güzel deneyimlemek için bir rehberlik sunuyor. Heal Your Life workshop lideri ve koçu Aylin Algun, “Bu başlıkların hepsi aslında sevgiye bağlanıyor. Koşulsuz sevgi eşittir Tanrı, evren, kaynak, Allah… En yüksek, en şifalı enerji bu… İlişkilere bakınca direkt sevgi alışverişi görüyorsunuz oysa parayla olan ilişkinizin altında da sevgi alışverişi var. Hayata, kariyerinize olan sevginiz, tutkunuz…” diyor.
Ne ekersen onu biçersin
Heal Your Life öğretisinin felsefesi çok aşina olduğumuz bir atasözü ile açıklanabilir; ne ekersen onu biçersin. Ancak burada “ekilenler” dışsal değil, içsel bir kavram. Yani yapmak değil olmak… İçsel olarak ne yapıyorsunuz, neye inanıyorsunuz, kendinizle, hayatla ve başkaları ile ilgili ne düşünüyorsunuz sorularına yanıt aranıyor. Çünkü bu inanışlar çoğu zaman bizim gerçeğimiz oluyor. İnanışlarda gerekli değişimler yapılmadığı sürece aynı şeyler yaşanmaya devam ediyor. Bunların tespitinin ardından ikinci adımda önce kabulü, ardından bırakılması yani affedilmesi, yerlerine de sevgi konulması geliyor. Aylin Algun’un düzenlediği iki günlük Heal Your Life atölyelerinde katılımcılar düşük titreşimlerden arındırılıyor ve üzerine çok yüksek sevgi enerjileri koyuluyor, insana kendini nasıl seveceği öğretiliyor. Çalışmanın en önemli adımı olan kendini sevmek konusunda kafaların biraz karışık olduğunu belirten Algun sözlerini şöyle sürdürüyor: “Kendini sevmenin en çok karıştığı konu kibir ve kendini beğenmişlik. Bazı insanlar kendini çok fazla sevdiği için eleştiriliyor. Bu konuyu şöyle açıklayabiliriz; her insanın içinde yetersizlik enerjisi var. İçinizden “Ben yeteri kadar iyi değilim” diyen sesi farklı ortamlarda hissedebilirsiniz. Bu yanlış bir şey değil ve verilmesinin sebebi var. Ama bu akerdeon gibi bir enerjidir ve içinizde ne kadar büyütüp küçülttüğünüz önemlidir. Diyelim ki kendimi işimde yetersiz hissediyorum. Bu durumda benim savunma mekanizmam hayatta kalmak için yetersizlik duygusunu örneğin annelik ile kapatacak. Sabah akşam ne kadar iyi bir anne olduğumdan bahsedeceğim ve siz benim ne kadar kibirli olduğumu düşüneceksiniz. Yetersizlik enerjisi hissetmekte de bunu kapatmak için farklı yollar denemekte de yanlış bir şey yok. Önemli olan farkına varmak. İşte buradaki kendini beğenmişlik ve kibir hali, yetersizlik enerjisinden geliyor. Kendinizi sevmekten kastettiğimiz bu değil.” Kişinin kendine olan sevgisi aynaya bakıp kilo verdiğini fark edince kendini çok sevmek, kötü geçen günün sonunda kendini dövmek şeklinde barometre gibi iniş çıkışlar gösterebiliyor. Bunu daha istikrarlı bir hale getirmenin önemine değinen Algun, “Kendimizi aydınlık, güzel yanlarımız kadar kızgınlıklarımız, öfkemiz, korkularımız gibi düşük enerjilerimizle de görebilmek ve olduğumuz gibi kabul etmekten bahsediyoruz. Kötü bir günün sonunda dahi aynaya baktığınızda “Evet, olmadı ama seni seviyorum” diyebilmekten… Bu zamanla kazanılan bir sevgi. Ben de hala kendimi sevebilmeyi öğreniyorum. Hayat ilerledikçe hep daha derin seviyeler karşınıza geliyor. Ama şu var; bu sevgiyi kendinize ne kadar verirseniz hayatınızın her alanında her şey o kadar yoluna girecektir” diyor.
Aynalarda kendinizi sevin
Heal Your Life öğretisinde ve atölye çalışmalarında aynaların da yeri var. Aylin Algun bunun nedenini şöyle açıklıyor: “Birincisi ayna fiziksel gerçekliğimizi nasıl gösteriyorsa iç enerjilerimizi de aynen gösteriyor. Gözünüzün içine baktığınızda kendinizle ilgili ne düşünüyorsunuz, kendinizi onaylıyor musunuz, yargılıyor musunuz, aynada görüyorsunuz. Yani kendi kendinizi sobeliyorsunuz. Negatifleri de yakalayıp atabilme fırsatı elde ediyorsunuz. İkincisi aynada kendinize bakarken içinizdeki çocuğa, daha önce anne, baba, öğretmen, arkadaş gibi kişiler tarafından atılan olumsuz kodları değiştirebiliyorsunuz. Kendinizi aynada affedebilir, kendinize yönelik onaylamalarınızı yapabilirsiniz. Kendi gözlerinizin içine bakıp ‘seni seviyorum, seni her yanınla kabul ediyorum’ diyebilirsiniz.”
İki günlük atölyede neler olabilir?
Heal Your Life Atölyesi iki günlük bir program ancak bu her şeyin iki günde halledileceği anlamına gelmiyor. Aylin Algun, bunu yapacağını söyleyenlere de inanılmamasını istiyor ve ekliyor: “İnsan o kadar büyük ki, o kadar çok enerjisi, o kadar çok parçası var ki iki günde her şeyi halletmek mümkün değil. Önemli olan bu parçaları görebilmek… Kendinizi gördükçe kabul edecek, kabul ettikçe seveceksiniz. Bunu yapmaya iki günlük çalışmada başlarsınız ama her zaman daha derin seviyeleri vardır. Hayat yeni olaylar, yeni insanlar getirdikçe başka yanlarınızı görürsünüz. Hangi seviyede olursanız olun bu atölye yolculuğunuza güçlü bir katkı sağlayacak reçeteler veriyor. Bu eğitimi almak için ABD’ye gittiğimde kendi yolculuğum içinde birçok şifacı ile çalışmıştım. ‘Daha fazla ne bekleyebilirim ki?’ diye düşünüyordum. Eğitmenim Patricia Crane, ‘Her zaman daha derin bir seviye var’ dedi. Gerçekten de öyle… En büyük guru için bile her zaman daha derin bir seviye var.”
“Sevgi enerjisinin nasıl deneyimlendiğini merak ediyor musunuz? Bir yavru kedi ya da köpek fotoğrafına baktığınız ya da bir bebek kucakladığınızda içinizin kabardığı andaki his koşulsuz sevgi hissi oluyor.”
“Ben haklıyım” hapishanesi
Affetme konusunda da yanlış anlamalar olabildiğini belirten Aylin Algun, “Affetmek çoğu insan tarafından başkaları için yapılan bir şey gibi algılanıyor. Oysa kendimiz için yapmalıyız. Siz karşınızdaki kişiyi önce kendiniz için affedin sonra o ilişkiyi ister bitirin isterseniz gidip o kişinin elini öpün. Zaten kendi içinizi hallederseniz sonra ne yapacağınızı bilirsiniz. Eğer korku, kin, nefret, öfke, suçlama gibi duyguları içinizde tutarsanız kendinizi bunların ağır titreşimleri ile adeta zehirliyorsunuz. Affedemeyen insanlar ‘Ben haklıydım hapishanesi’nde ayaklarında prangalarla oturuyor ve adım atamıyor. Affetmek kendinizi sevmeye açılan ilk kapıdır” diyor. Üçüncü adımda ise onaylamalar geliyor. Aylin Algun şu an aklımızdan geçen her şeyin birer onaylama olduğunu, bunlar işimize yarayacak hale yani olumluya döndüğünde “olumlama” olduklarını söylüyor. Hepimizin duyguları, düşünceleri, kalıpları, geçmişten getirdiği enerjileri, ataların enerjileri, içimizdeki çocuğun enerjileri gibi daha birçok enerji parçamız var. Bunlar kalpten ortak bir titreşim sunuyor. Ve o titreşimin seviyesi ne ise çekim yasası ona uygun deneyimleri getiriyor. İşte burada olumlamalar devreye giriyor ve düşük enerjilerin yükseltilmesine aracılık ediyor. “Bir şeyi istediğinizde kalbinizden yukarı havai fişekler gider ve her zaman duyulursunuz, isteğiniz her zaman verilir” diyen Aylin Algun sözlerini şöyle sürdürüyor: “Evren her zaman istediğinizi verir ama siz gidip bunu alabilecek titreşimde misiniz? Çok para istediniz ama sabah akşam arkadaşlarınıza ne kadar parasız olduğunuzdan bahsedip sürekli yakınarak aşağı çeken enerjiler yayıyorsanız gidip onu nasıl alacaksınız? Olumlamalarda örneğin ‘Ben bolluk ve bereket içindeyim’ diyorsanız bir süre sonra içinizdeki enerji değişmeye başlar ve istediğinizi gidip alırsınız. Ancak bununla da bitmiyor. Eğer enerji bedeninizde yaralar duruyorsa ya ömür boyu olumlama yapacaksınız ya da yarayı iyileştirip üzerine o güzel enerjileri koyacaksınız. Heal Your Life öğretisi işte bu yaraları iyileştiriyor.”
Grup kendi enerjisini yaratıyor
Yara iyileşmesi için, blokajlar sistemden ağlayarak, bağırarak, terleyerek, kaşınarak, tuvalete giderek yani herkese göre değişen bir yöntemle atılıyor. Bunun için de önce belli meditasyonlarla, müziklerle, paylaşımlarla ve uygulamalarla blokajların tetiklendiğini anlatan Algun, grup halinde yapılan bu çalışmalarda grup enerjisinin çok güçlü olduğunu söylüyor. Atölyeleri düzenlediği ilk yıllarda katılımcıların önceden haber vermesine çok dikkat ettiğini ama zamanla kimin gelmesi gerekiyorsa o kişilerin geldiğini belirten Algun, “Katılmaya çok istekli kişi o sabah rahatsızlanıyor ya da çocuğu hastalanıyor, geleceği belli olmayan bir kişi ise son dakikada arayıp gelmek istiyor. Öyle bir grup oluşuyor ki benzer enerjiler birbirini buluyor ya da birbirine bir şeyler öğretebilecek kişiler bir araya geliyor. Grup birbirinden öğrenirken ben de onlardan öğreniyorum” diyor.
Pozitif Dergisi 2014/01