Işık Menderes

‘Yoga’yı Batı’ya tanıtan Yogi

Omzuna düşen simsiyah saçlarının çevrelediği masum bir tebessüm ve ışıltılı gözlerle poz verdiği fotoğraf, yıllar sonra yaşam öyküsünü anlattığı kitaba kapak olmuştu. Kendimi tutamayarak, ‘spiritüel bir klasik’ haline gelen kitabın unutulmaz kahramanının çocuksu yüzüne bir an dokundum. Sonra da sayfalardan atlayan cümleleri merakla okumaya koyuldum…

IŞIK MENDERES

IŞIK MENDERES

Hindistan’ın Gorakpur eyaletinde 20’nci yüzyıla ramak kala doğduğunda, ‘Savaşçılar’ (Kşatriya) sınıfına mensup ailesinin şefkatle taktığı Mukunda adı, 1914 yılında kadim bir ‘Fakir Manastırı’na girdiğinde Yogananda’ya çevrilmişti. 1935 yılına gelindiğinde, üstadı Hindistan’ın en önemli spiritüel unvanını layık gördü ona. Böylece, ‘Yüce kuğu’ anlamına gelen Paramahansa, adını tamamladığı gibi yaşamını da tanımlamıştı. Mucizelerle bezenmiş kaderi, ismini tayin etmiş olan yaşamını sadece tek bir amaç için planlamıştı: Tanrı’yı yaşamak ve yaşattırmak… Oğlu henüz bebekken Hint üstatlarının sihirli dünyasında fısıltı gibi dolaşmış bu gerçeği öğrenen annesi, ölümünden bir yıl sonra ona verilmek üzere ufak bir kutuya ilişik bir mektup bırakmıştı: “Bu sözler benim son kutsamam olsun, sevgili oğlum Mukunda! Senin doğumunu takip eden inanılmaz olayları anlatmamın saati geldi.” Paramahansa Yogananda’ya ileride guruluk yapacak Sri Yuktesvar’in mürşidi Lahiri Mahasaya, “Oğlun, Tanrı’nın krallığına ruhları taşıyan bir yogi olacak,” müjdesini vermişti. Ta ki yıllar sonra garip halli bir yogi çıkagelmiş ve genç kadına ertesi gün yapacağı meditasyonda avuçlarının içinde peydahlanacak gümüş renkli bir muskayı zamanı geldiğinde oğluna vermekle yükümlü olduğunu söylemişti. Tanrı’yı bulmak için tüm dünyevî arzularından feragat etmeye hazır olduğu gün mektubu okuyup kutuyu açtığında, 12 yaşındaydı. Üstü Sanskritçe kelimelerle yazılmış muskanın tılsımı, onda önceki yaşamlara ait hatıraları uyandırmaya yetmişti. Eski öğretmenleri, yeni öğretmeniyle tanışana dek yardım etmek için göndermişlerdi, sırrı hiçbir zaman açıklanmayan bu muskayı. Arayışlar içinde geçen beş yılın akabinde, bir gün sokakta hiç beklemediği bir anda buluvermişti ona aydınlığın kapılarını açacak üstadını. Bu mukaddes karşılaşmayı şöyle anlatabilmişti Yogananda: “Derin bir sessizlik içinde bana doğru sert bakışlarla bakan yogi hala ilk gördüğüm yerde duruyordu… O anda karşımdaki nur yüzlü adamı tanıdım. Rüyalarımda binlerce defa gördüğüm üstadımdı. Keskin bakışlı gözleri, aslan yelesine benzeyen saçları ve sivri sakalıyla bu mağrur baş, ibadet ederken bana kimbilir kaç defa görünmüştü…” O günden itibaren Sri Yuktesvar genç müridini kanatlarının altına almış, sıkı bir disiplin ve zorlu bir çalışmayla binlerce yıllık geçmişi olan ‘Kriya yoga’yı sıfatına yaraşır bir sabırla öğretmeye başlamıştı. Çoğu ölümlünün mucize kabul ettiği bu yöntem sayesinde manevî kabiliyetleri gelişen yogiler, istediklerinde bir başka mekânda materyalize olabildikleri gibi, kalp atışlarını durdurarak yaşlanmayı geciktirebiliyorlardı. Geleceği görmek ve hastalıkları iyileştirmek de işin cabasıydı. Kriya yoga; efsanevi yogi, emsalsiz ve ölümsüz Babaji’nin iki bin yıl önce kadim bilgileri uyarlayarak yaratmış olduğu bir öğretiydi. Aydınlanmaya giden en hızlı ve etkili yol olduğu söyleniyordu. Lahiri Mahasaya ve Sri Yuktesvar gibi ermişler yetiştirmişti ve bu olağanüstü silsilenin son halkasını bir gün Yogananda temsil edecekti… Aradan 10 yıl geçti. Bu süre zarfında Yogananda, üstadının isteği üzere üniversiteye gitmiş, derslerini pek çalışmadığı halde sihirli bir gücün (!) yardımıyla mezun olmayı zor bela başarabilmişti. Gittikçe artan mistik tecrübeleri onu yavaş ama emin adımlarla aydınlığa yaklaştırıyordu. Yaşayabilmek için binbir zorluğa katlandığı ‘vecd’ hali beklemediği bir anda, Sri Yuktesvar’ın kalbinin üzerindeki bir noktaya hafif bir vuruşuyla meydana gelmişti. “Ruhumun uçsuz bucaksız sahillerinde, adeta okyanus dalgaları gibi coşkun haz dalgaları çarpıyordu,” diye yazdı hatıralarında. “O zaman Tanrı’nın ruhunun, sonu gelmez, uçsuz bucaksız bir haz olduğunu anladım. Aynı anda içimde köpüren, kabaran bir aşk dalgası etraftaki bütün şehirleri, kıtaları, dünyayı, güneş sistemini ve Samanyolu’nu kuşatmaya başladı. Bütün kainat geceleyin uzaktan görünen bir şehir manzarası gibi ışıl ışıl benliğimin derinliklerinde parlıyordu.” Öğrenci, artık öğretmen olmuştu… 1920 yılında Amerika’ya giderek konferanslar vermeye başladıktan sonra, Kaliforniya’da bir aşram kurarak değerli yogiler yetiştirdi. Akın akın onu dinlemeye gelen yüzbinlerce insana, insanı can evinden vuran bir sevgiyle, Tanrı’nın sadece “aşk” olabileceğini hatırlattı. Kimse de çıkıp aksini iddia etmeye kalkışmadı. Çünkü sesindeki ilahî huzur fırtınadan kaçmaktan yorulmuş ruhların terk etmek istemedikleri bir sığınaktı…

yogayi-batiya-tanitan-yogi-3Kendi sözleriyle…
“Tanrı, Sevgi’dir; O’nun yaradılış planı, sadece sevgi üzerine bina edilebilir. Bu sade düşünce, insan kalbine bilgiçce akıl yürütmelerden daha fazla avuntu vermiyor mu? Gerçeğin özüne varabilmiş her aziz, yüce bir evrensel düzenin varlığına ve bu düzenin güzel ve sevinç dolu olduğuna şahadet etmiştir.” (Bir Yogi’nin Otobiyografisi, Klan Yayınları, 2003)
“Dertlerim çok büyük olduklarında, ilk önce kendi içimde anlamaya çalışırım. Koşulları suçlamam veya birilerini değiştirmeye çalışmam. Önce içime dönerim. Ruhumun kalesini temizlemeye gayret ederek ruhumun kudretini ve bilgeliğinin ifadesini tıkayan her ne varsa ortadan kaldırım.” (In the Sanctuary of the Soul, International Publications Council of SRF, 1998)
“Tanrı’ya ulaşmak için hergün O’nunla yalnız kalabileceğiniz bir zaman bulmalısınız; dikkatinizi dağıtan ve zamanınızı boşa harcatan her şeyden, fazla isteklerden, verimsiz meşguliyetlerden uzaklaşmalısınız ve O’nu bulabilmiş aydınlanmış bir spiritüel öğretmeni takip etmelisiniz. Hakiki öğretmenleri tanıyabilmek için sağduyunuzu ve sezgilerinizi kullanınız. Sadece Tanrı’yı tecrübe edenler sizi Tanrı’ya götürebilirler.” (The Divine Romance, International Publications Council of SRF, 1986)
“Hak etmeden kılavuz olmaya çalışanlar çok. Körler körlere yol gösteremezler. Tanrı’yı bulamamış biri sizi Tanrı’ya götüremez. Toplumlar karizmatik şahsiyetlerin etrafında gelişirler, fakat o şahsiyetlerle birlikte ölüp giderler. Gerçek bir gurunun isim ve şöhret yapmak gibi şahsi hırsları yoktur. Onun tek arzusu, Tanrı idrakiyle başkalarına hizmet etmektir.” (Journey to Self-Realization, International Publications Council of SRF, 1997)
“Tanrı’nın nihaî gizemleri, ‘tartışmaya açık’ değildir. O’nun kodunun deşifre edilmesi, insanın insana aktaramayacağı bir sanattır; burada tek Öğretmen, Rab’dir.” (Bir Yogi’nin Otobiyografisi, Klan Yayınları, 2003) *** Yogananda’yı merak eden okurlarımız, geçen yıl Amerika’da gösterime giren,

http://www.awaketheyoganandamovie.com


Pozitif Dergisi 2015/04

Yorum Ekle