Enerji

Güneşin doğuşu çok yakın

Güneşin doğuşu çok yakın

Tıpkı insan hayatının evreleri gibi dünyanın da evreleri var. Mısırlı şifacı Shahrzad Awyan’a göre yüzyıllardır adeta karanlıktaydık, şimdi ise güneş yavaş yavaş yükseliyor.
DAMLA SELİN TOMRU

Kadim Mısır, ileri teknolojinin kullanıldığı devasa yapılarıyla, muhteşem tıp bilgileriyle gerçekleştirdikleri uygulamalarıyla ve elbette ki tanrıları ve firavunlarıyla gizemli bir dünyaya davet ediyor.

Shahrzad Awyan

Shahrzad
Awyan

Kadim Mısır bilgeliğinin koruyucusu arkeolog, mısırolog ve şifacı Abdel Hakim Awyan, on binlerce yıl önceden gelen bu zenginliği bizlerle paylaştı. Aramızdan ayrıldıktan sonra ise bu görevi kızı Shahrzad Awyan gerçekleştiriyor. Mısır’da gerçekten yüzlerce tanrıya inanıyorlar mıydı? Yoksa bizim tanrılaştırdıklarımız aslında yaratılış hikayesinin kahramanları ya da toplumdaki önderler miydi? Piramitlerin esas yapılış sebebi neydi? İleri tıbbi bilgilerini iyileşmek için de kullanıyorlar mıydı? Kadim Mısır’dan günümüze gelen bir şifa sistemi var mıydı? Tüm bu soruları sevgili Shahrzad Awyan’a sorduk.

Mısır’ın kalbinin attığı yerde, Giza Bölgesi’ndeyiz. Kufu, Kefren ve Mikerinos tüm heybetiyle bizleri karşılıyor. Bakanlık’tan aldığımız izin sayesinde Keops ya da Büyük Piramit olarak da adlandırılan Kufu’yu özel olarak ziyaret ediyoruz. Yer altı tünellerinden geçip en karanlık parçalarımızla buluşuyor, Kral Odası’nda yoğun enerjileri deneyimlediğimiz meditasyonumuzu gerçekleştiriyoruz. Tüm bu heyecan verici deneyimlerin ötesinde içimde bambaşka bir heyecan var. Birazdan Kadim Mısır bilgeliğinin koruyucusu olan Abdel Hakim Awyan’ın el verdiği kızı Shahrzad Awyan ile buluşacağım. Arkadaşlarımı Sfenks’e emanet edip Awyan’ların evine doğru ilerliyorum. Tam Sfenks’in karşısındaki dört katlı evin terasında Shahrzad beni bekliyor. İçimden “Her sabah Sfenks ve piramitler manzaralı bir evde uyanmak acaba nasıl bir histir?” sorusu geçerken merdivenleri çıkıyorum. Sevgili Shahrzad beni “Evine hoş geldin” diyerek karşılıyor ve o gün bugündür devam eden muhabbetimiz başlıyor.

Shahrzad, babası gibi hep sorgulayıcı olmuş. Evlenme zamanı gelince buna karşı çıkmış ve babasının da desteğiyle Amerika Birleşik Devletleri’ne üniversite eğitimi için gitmiş. Sekiz yıl önce vedalaştıkları babasından bahsederken çağının ötesinde bir adam olduğunu anlatıyor. Henüz çocukken, babalarının 11 kardeşi sahile götürüp mayo giyerek yüzdürdüğünü anlatıyor. Düşünsenize 40 yıl önce Mısır’da bir adam kızlarını alıp mayo giydirerek yüzdürüyor. Shahrzad sözlerine aşk ile devam ediyor: “Ruh eşimi bulduğumda farklı dinin mensubuydu. Babama bunu söylediğimde ‘Aşkın dini olmaz’ dedi ve beni destekledi.” Shahrzad halen tur rehberi ve şifacı olarak yaşamına devam ediyor. Terasında dünyanın farklı ülkelerinden bambaşka misafirlerini ağırlıyor. O da babası gibi kültürler ve ruhlar arasında köprü görevi üstleniyor. Shahrzad ile şifadan, sevgiye, “Ne olacak bu dünyanın hali” sorusundan Mısır mitolojisine derin bir sohbet gerçekleştirdik.

Bize biraz ruhsal yolculuğunuzdan söz eder misiniz?

Kadim Mısır öğretilerini Müslümanlık ile sentezlemiş bir ailede büyüdüm. Annem doğa ile konuşurdu, teyitlerini kuşların ötüş tarzlarından anlardı. Rüyalarından da mesajlar alırdı. Babamın çocukluğu Giza Bölgesi’ndeki yer altı tünellerinde geçmiş, hiyeroglifleri henüz çocukken anlamaya başlamış. Arkeoloji ve Mısıroloji okudu. İngilizcesi çok iyiydi. Steve Mehler ile Khemitology Akademisi’ni kurdular. Dolayısıyla doğduğum an itibarıyla ruhsal yolculuğum da başlamıştı.

Üniversiteden döndükten sonra bir meditasyon sırasında Hawaii’ye gitmem gerektiği bilgisini aldım. Bir hafta içinde Hawaii’deydim. Neden orada olduğumu bilmiyordum, sadece cevabın belirmesini bekliyordum. Cevap geldi; Hawaii’de bir üstat ile tanıştım ve Bio-Touch şifa eğitimini aldım.

Bio-Touch nedir?

Şifacının tamamlayıcı tıp olarak kullandığı bir yöntemdir. Uluslararası Bio Magnetik Enerji Organizasyonu tarafından uygulanır. Ancak bu tekniğin kadim Mısır kaynaklı olduğuna dair kanıtlar bulunmaktadır. Bu yöntem şu anda Amerika Birleşik Devletleri’ndeki hemşirelik okullarında da kullanılıyor.

Yöntemde şifacı, danışanın yaşam enerjisi merkezi olan noktalarına dokunuyor. Yaşam enerjisi aktivasyonu sonrasında danışanın bedeni kendini şifalandırmaya başlıyor. İşaret ve orta parmağın hafif dokunuşu her bir bölgede sekiz saniye kadar sürüyor. Hafif ve yumuşak olmasından ötürü bu şifaya Kelebek Şifası da deniliyor.
Yöntemin temeli, deri yüzerindeki hücrelerle otonom sinir sisteminin arasındaki nörolojik ilişki. Bu ilişki tüm biyolojik işlevleri, bağışıklık sistemini, organları etkiliyor.

Bu sistem, İsis Akademisi’nden günümüze ulaşmıştır. Hiçbir yan etkisi yoktur. Kelebek Şifası’nın altın kuralı, komşunu da kendin kadar sevmektir.

Bio-Touch’ın Kadim Mısır’dan geldiğini nasıl fark ettiniz?

Eve büyük bir heyecanla döndüm. Babama, işaret ve orta parmağımı kullanarak nasıl şifa çalışması yaptığımı gösterdiğimde “Bu, kadim Mısır tekniği” dedi. Kahire Müzesi ve Kom Ombo Tapınağı’na gitmemi söyledi. Oradaki hiyeroglifleri ve oymaları gördüğümde gerçekten Kadim Mısır’dan gelen bir şifa sistemi olduğunu anladım. İlahi sistem karşısında bir kez daha hayran kaldım. Düşünsenize; unutulan bir Mısır şifa sistemi beni Hawaii’ye çağırdı.

Hangi durumlarda kullanılıyor?

Zihinsel, ruhsal ve fiziksel rahatsızlıkların temelini bulmak ve oradaki tıkanıklıkları gidermek amacıyla kullanılıyor. Çoğu zaman tekniğin yanı sıra bazı mesajlar da size ilham ediliyor. Özellikle gözlük bırakmada çok hızlı geri dönüş alıyoruz. Ben şifa sistemlerinin paylaşılması taraftarıyım. Sürekli olarak bir şifacıdan seans almak, gücünüzü ona teslim etmek anlamına da geliyor. Bu nedenle belli bir seans sayısından sonra tekniği misafirimin bir yakınına öğretiyorum ve sonraki seanslara beraber devam ediyorlar.

“ Şifacılar bir adım daha hızlı giderler sadece. Dolayısıyla ilk kez bir kapıdan geçmenin güçlükleriyle karşılaşabilirler. Öte yandan hepimizin şifa verebilme yeteneği vardır.”

O halde şifacının özel biri olmadığına inanıyorsunuz?

Şifacılar bir adım daha hızlı giderler sadece. Dolayısıyla ilk kez bir kapıdan geçmenin güçlükleriyle karşılaşabilirler. Öte yandan hepimizin şifa verebilme yeteneği vardır. Abdel Hakim, kişinin beş değil 360 duyusu olduğunu söylerdi. Bir gün elimde kağıt kalemle yanına gittim. Bu duyuların listesini almak istiyordum. Gülümsedi ve “Bu duyularının olduğunu bilmen yeterli; hazır olduğunda hepsi teker teker açılacaktır. Onların ismine ihtiyacın yok” dedi.

“ Kadim inanç, mutlu ve neşeli bir yaşamla ilgilidir. Korkusuzca bilge bir yoldan ilerlemektir.”

Kadim Mısır miraslarını hem şifa hem de düzenlediğiniz turlar dahilinde bizlerle paylaşıyorsunuz. Bu mirasın önemi nedir?

Kadim inanç mutlu ve neşeli bir yaşamla ilgilidir. Korkusuzca bilge bir yoldan ilerlemektir. Şu anda hepimizin ihtiyaç duyduğu şey de bu aslında. Korkulardan arınarak özümüzdeki bilgelikle keyifli bir yaşam sürmektir.

Peki onlar hiç rahatsızlanmıyorlar mıydı?

Kimi zaman enerjisel olarak dengelenmeye ihtiyaç duyuyorlardı. O zaman da genel olarak ses ve titreşimden yararlanıyorlardı. Saqqara bölgesinde sesle şifa alanı vardı. Bu titreşimlerle dengeleniyorlardı. Yine İsis Akademisi’nde Kelebek Dokunuşu adıyla geçen ve Bio-Touch’ın temeli olan şifa teknikleri uygulanıyordu. Bilge oldukları için rahatsızlıkları mesaj olarak algılıyorlar ve ritüeller gerçekleştiriyorlardı.Şu an pek çoğumuzun yaptığı gibi kurban bilincine yenik düşmüyorlardı.

Mısır’da düzenlediğiniz turlardan da kısaca bahsedebilir misiniz?

Belli tapınaklarda halen enerjiler aktif. Oralara gidip gözlerinizi kapadığınız anda bunu hissedebilirsiniz. Sekiz farklı bölgede, o dönemde gerçekleştirilen ritüelleri gerçekleştiriyoruz. Örneğin Kom Ombo’da en büyük korkularımızla buluşup onlardan arınıyoruz. Toplamda dokuz ritüelimiz var ve bunları Abdel Hakim Awyan’dan öğrendim. Turumuz bittiğinde katılımcılar, yeniden doğmuş gibi oluyorlar.

Az önce ses ve titreşimlerin Kadim Mısır’da önemli olduğunu söylediniz. Bunun sebebi nedir?

Kaynağa giden yol üç basamaklıdır; ses-titreşim-ışık. Bu nedenle sadece Mısır’da değil, bu öğretilerin farklı isimlerle var olduğu diğer kültürlerde de ses ve titreşime önem verildiği görülür. Tüm tapınaklar ve piramitler yani eski Mısır diliyle Perba’lar akustik yapılardır ve belli müzik oktavlarıyla uyumludur. Ayrıca bu yapılar dışa doğru patlama değil içe doğru patlama sistemiyle çalışıyordu, yani çevreye zararı yoktu. Piramitler insanlığın yararı için bir şifalandırma aracı olarak inşa edildi. Tesla’nın kullandığı teknik, piramitlerde kullanılan tekniktir. Piramitler aracılığıyla kişileri ruhsal-bedensel-zihinsel açıdan yükseltecek frekanslar yayılıyordu.

Bu kadar yüksek bir bilinç ve teknoloji varken ne oldu da bu hale gelebildik?

Dünyanın belli bir döngüsü vardır. Belirli periyotlarda, belirli bir bilinç düzeyi deneyimlenir. Nasıl ki insanın yaşan evreleri var ve tüm insanlar bunu deneyimliyor, dünyaya gelen ruhlar da bu farklı evreleri zaman zaman deneyimlerler. Bizim şimdi “Tanrı olarak görülüyorlardı” diye anlattıklarımız aslında Mısır topraklarında doğmuş, tüm duyularını kullanabilen ve diğerlerine öncü olan kişilerden başkası değillerdi. Doğdukları dönem aydınlık dönem olduğundan bu kabiliyete sahiplerdi.

 

DÜNYANIN EVRELERİ

1. EVRE KHEPER: Delici olan kanatlı scarab (bok böceği) ile sembolize edilir. Doğuş, vücut bulma halidir. Şu anda girmiş olduğumuz dönem bu dönem. Güneş yavaş yavaş yükselmeye başlıyor ve artık karanlık dönemde kalmış olan, saklanmış olan her şey gün yüzüne çıkıyor.

2. EVRE RA: İnatçı delikanlı, genç eril bir enerji dönemi. Bu dönem Koç burcu ve koç ile sembolize edilir. Öğrenme ve gelişmenin yükseldiği bir evredir.

3. EVRE OON: İngilizce öğle anlamına gelen “noon” kelimesi bu kelimeden türemiştir. Güneş en yüksek halindedir. Uygarlıklar hızla yükselir, yaşayanlar birbirleri ve çevreleri ile güçlü bir bağ ve etkileşim içindedir.

4. EVRE ATEN: Bilgedir. Öğleden sonra güneş olgun bir hal alır. Uygarlıklar en yüksek bilinç düzeyine ulaşırlar. İnsanlık en yüksek frekansta titreşir. Diğer boyutlarla iletişim başlar, teknolojik, spiritüel ve doğa konularında tepe noktaya varılır.

5. EVRE AMEN-AMUN: Bu evrede güneş saklı bir hal alır. Tanrıça Nut tarafından yutulur.

 

“HEPİMİZ İÇİN UMUTLUYUM”

Shahrzad Awyan, yüzyıllardır beşinci evrede olduğumuz söylüyor: “Uygarlıklar kutuplaştı, dualite enerjisi güçlendi. Bilgi ve bilgelik manipüle edildi ve gerçek bizden saklandı. Savaşlar, açlık, fakirlik gibi aslında gerek olmayan durumlar yaşandı. Artık bu evre sonlandı ve yavaş yavaş güneş yeniden doğuyor. Perde aralandı ve kutuplaştırma oyunları sona doğru yaklaşıyor. İnsanlar birliğin gücünün farkına varıyor, kendi güçlerine sahip çıkıyor. Şafak vakti geldi ve ben hepimiz için umutluyum.”

Yorum Ekle