Gezi

Hindistan’ın kutsanmış ayı: Kartik dolunayı

Gizemli bir diyar Hindistan… İnanışları, gelenekleri, yaşam tarzları, yemekleri, giyimleri ve festivalleri ile dünyanın her köşesinde milyonlarca insanı etkisi altına alan bu topraklarda her yıl ekim ayında bir dizi festival düzenleniyor. Hintlilerin tek ilahı olan Krişna’nın 5 bin 200 yıl önce kendini insan gibi bir surette gösterdiği topraklar olduğuna inanılan Braj bölgesine ekim ayında Krişna adanmışları ve turistler adeta akın ediyor. Hindistan’ın Vrindavan bölgesinde yaşamını sürdüren Şule Beken, oradaki adıyla Savitri Dasi, gerçek mutluluğu ve mutlak hakikati arayanlar için doğru bir adres olarak tanımlanan festivallerin ardında yatan yöresel destanları Pozitif için yazdı.

Yazı: Şule BEKEN

Hint takviminde Kartik sekizinci ay ve miladi takvimde ekim ayına denk geliyor. İsmini Hint tanrıları ordusu başkomutanı ve zafer tanrısı Kartikeya’dan alıyor. Onun hakiki bilgiyi verip hastalıkları ve yalancı nefsi yok ettiğine inanılıyor. Hintliler konforsuz ve dünyevi zevklerden yoksun bir yaşam izleyip tüm büyük spiritüel festivalleri bu uğurlu ayda kutluyorlar. Bu ay boyunca kutlanan şenlikler arasında şunlar yer alıyor: Evli kadınların tüm gün, ay çıkana kadar oruç tutup kocalarının refah, mutluluk ve güvenliği için dua etmesi, annelerin oğullarının başarısı için seherden alacakaranlığa kadar oruç tutması, tapınak ve evler önünde kandiller yakarak kutlanan Işık Festivali, bereket tanrıçası Lakşimi’ye ibadet, Krişna’nın Yağmur Tanrısı İndira’yı yenip Govardan dağını sol elinin küçük parmağıyla kaldırması şenliği, kızların erkek kardeşlerinin uzun ömürlü ve mutlu bir hayat sürmesi için dua edip erkek kardeşlerin de kız kardeşlerine hediye vermesi şenliği, enerji ilahı Güneş Tanrısı Surya’ya bolluk ve bereket için ibadet edilmesi.

hindistanin-kutsanmis-ayi-kartik-dolunayi-2Krişna’nın toprakları
Hinduizm çok tanrılı bir dinmiş gibi görünse de gerçekte Hintliler’in tek bir ilahı var; o da Krişna… Müslümanlıktaki Allah’a karşılık geliyor. Ne zaman ki Allah kendi suretini insanlara gösteriyor, o zaman ona Krişna deniyor. Nitekim 5 bin 200 yıl önce Hintliler’in rabbi Krişna, esrarengiz bir şekilde tanrısallığını gizleyerek spritüel alemden o alemin sakinleriyle birlikte dünyaya inip insanlara alelade bir çoban çocuğu olarak görünmüş ve pek çok insanüstü eylemler yapmış. Onun yaptığı bu eylemlere “lila” veya Rabbin maddesel olmayan (transandantal) eğlenceleri deniliyor. Yeryüzüne indiği bölge de Braj olarak adlandırılıyor. Braj; ineklerin, çoban kız ve oğlanların gezindiği toprakları ifade ediyor. Büyüleyici güzellik ve tatlılığa sahip bu topraklar acıdan yoksun, korkudan bağımsız ve yok olmuyor. Orada her ağaç ve bitki transandantal bir arzu ağacı; toprak spiritüel denek taşı; su bal özü; konuşma bir müzik ve hareketler dans gibi; ışık bilgi ve saadet dolu; ebedi zaman geçmiş ve gelecekten yoksun her an şimdiki zamanda kabul ediliyor.

50 milyon ziyaretçi
Rabbin ayağının değdiğine inanılan bu büyüleyici topraklar günümüzde Yeni Delhi’nin 115 kilometre güneyinde (Delhi- Jaypur-Agra altın üçgeninin içinde) 2 bin 325 kilometrekarelik bir hac alanı oluşturuyor. Yılda 50 milyon hacı ve turistin bu geniş bölgeye yayılmış kültürel ve dini öneme sahip yerleri ziyaret ettiği tahmin ediliyor. Rabbin doğum, çocukluk ve ergenlik yıllarının geçtiği bu bölge Hint kültür, miras ve geleneklerinde derin bir etkiye sahip. Krişna’nın eğlencelerine hala bu kutsal yerlerde devam ettiğine inanılıyor. Bu eğlencelerin ne başlangıcı ne de sonu var. Bu nedenle özellikle Bhakti-yoga uygulayan Krişna adanmışları ve Hindistan’ın her tarafından gelen Hintliler Kartik ayı boyunca Braj’da bulunan tapınak ve diğer kutsal mekanlara hac ziyareti yapıyor. Bu mukaddes ayda yapılan tüm ibadet ve dini aktivitelerin spiritüel olarak kişiye çok büyük bir başarı kazandırdığına inanılıyor. Krişna adanmışları bir ay boyunca spiritüel uygulamalarını artırma ve dünyevi gereksinimlerini en aza indirmek için yemin ediyor, kutsal nehirlerde yıkanıyor, oruç tutuyor, hibe veriyor ve hac gezileri yapıyorar. Tüm bu spiritüel uygulamaların kişiyi günahlarından arındırıp onu daha iyi bir insan yaptığına ve onu kötü alışkanlıklardan da uzak tuttuğuna inanılıyor.

Sankalpa: Vedik mantralarla ant içme töreni
Bhakti-yoga uygulayıcıları Braj’da haclarına başlamadan önce kutsal Yamuna nehrinde Vedik mantraları tekrarlayarak belli kural ve kaideleri izleyeceklerine dair ant içiyor. Bir ay boyunca doğru sözlü olup, bekaret hayatı izleyeceklerine; yerde uyuyup, başkalarının kabahatlerini affedeceklerine; kutsal sularda yıkanıp, her gün spiritüel uygulamalarını yapacaklarına dair yemin ediyorlar. Öfkelenme, hac yerlerindeki ağaç, bitki, çalı ve ineklere zarar verme, adanmışlara saygısızlık etme, sabun ve yağ kullanma, tıraş olma, tartışmaya girme ve başkalarını eleştirme yasak oluyor.

İlk hac yeri: Krişna’nın doğduğu zindan
Hintliler’in kutsal kitabı Bhagavad-gita Rabbin doğum ve eylemlerinin madde ötesi olduğunu; onun doğum ve eylemlerini, aşkın doğasını anlayan şanslı kişilerin de bu madde aleminden kurtulup Tanrı krallığına geri döneceğini söylüyor. Nitekim dünyada kurtuluş bahşeden yedi kutsal yer olduğu söyleniyor. Bunlardan Rabbin ta kendisi Krişna’nın doğum yeri Mathura içlerinde en üstünü kabul ediliyor. Krişna adanmışları, Kartik ayında Krişna’nın 5 bin 200 yıl önce göründüğü hapishaneyi ziyaret ederek bir aylık hac gezilerine başlıyor. Burası sadece bu madde aleminden kurtuluşu vermekle kalmıyor, tanrı aşkını da ziyaretçilere ihsan ediyor. Vedik metinlere göre bu şehirde her kim oruç tutup Krişna’nın isimlerini zikreder ve Krişna’nın doğum yerine hac ziyareti yaparsa o kişi tüm günahlarından arınıyor.

HİKAYESİ
5 bin 200 yıl önce Mathura şehrinde Kamsa isminde bir kral yaşardı. Bu kral son derece zalimdi. Daha yeni gelin olmuş kız kardeşi Devaki ile müstakbel damadın at arabasını mutlulukla sürerken gaipten bir ses ona “Taşımakta olduğun kadının sekizinci çocuğu seni öldürecek” dedi. Günahkar Kamsa bunu duyunca atların dizginlerini tuttuğu sol eliyle Devaki’nin saçına yapıştı, onu öldürmek için kılıcını çıkardı. Diğer tüm maddeci insanlar gibi Kamsa’nın da sevgisi geçiciydi; çabucak nefrete dönüştü. Ama damat Vasudeva, kralı erdemli sözlerle yatıştırmaya çalıştı. Ancak vahşetle gözü dönmüş Kamsa işleyeceği günahın vebaline aldırmadı bile. Kralın kız kardeşini öldürmeye tamamen kararlı olduğunu gören Vasudeva “Kız kardeşinden korkman gereksiz. Nitekim senin ölüm nedenin onun oğulları olacak. O yüzden sende korku yaratan oğullar doğdukça ben onları senin eline teslim edeceğim” dedi. Kamsa anlaşmayı kabul edip kız kardeşini öldürmekten caydı. Ancak kız kardeşi ile kocasını sarayın zindanına hapsetti. Acımasız kral Vasudeva’nın verdiği bebekleri tek tek öldürdü. Nihayet Rabbin ta kendisi, her canlının kalbindeki Üstün Ruh, kozmik yaratımın nedeni olan Krişna sekizinci çocuk olarak hapishanede Vasudeva ve Devaki’ye 16 yaşında dört kollu suretinde göründü. Çocuğun ten rengi kara bir yağmur bulutu gibiydi. Göğsünde altından bir çizgi, boynunda da en mükemmel mücevher vardı. Onun muhteşem tanrısal formunu görünce her ikisi de ona dua etti. Duaları sonucu tanrı bir bebek suretine büründü. Vasudeva bebeği kucağına aldı; ellerindeki kelepçelerle ayağındaki prangalar gevşedi. Hapishaneden çıkarken demir kapılar kendiliğinden açıldı. Nöbetçiler uykuya daldı. Dışarda bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaya başladı. Vasudeva, Yamuna nehrindeki büyük dalgaları aşarak öte tarafa geçti. Çobanların inekleriyle yaşadığı köy Gokula’ya geldi. Orada insan suretindeki bebek Krişna ve bir kız çocuğu, Yaşoda annenin rahminden doğdu. Krişna’nın göbek bağı henüz kesilmişti. Yaşoda doğumdan dolayı baygındı. Vasudeva odaya girer girmez elindeki bebek Krişna’da asimile oldu. O bu mucizevi durumu kavrayamadı. Beşikteki kız çocuğunu alıp Kamsa’nın hapishanesine geri döndü. Zindanların demir kapıları arkasından tekrar kilitlendi. Devaki ila Vasudeva bir kez daha kelepçe ve prangalara zincirlendi. O gece zalim krala bir çocuk doğduğu haberi geldi. Kamsa delirmiş gibi elinde kılıcı hapishaneye koştu. Kız kardeşinin elinden kız bebeği kapıp bacağından tutarak taş platforma vurarak öldürmeye çalıştı. Ancak kız anında sekiz kollu tanrıça Durga formuna bürünüp “Ey ahmak Kamsa! Beni öldürmekle eline ne geçecek? Baştan beri senin düşmanın olan ve seni kesinlikle öldürecek Tanrının Yüce Zatı başka bir yerde çoktan doğdu bile. O yüzden diğer çocukları gereksiz yere öldürme” diye Kamsa’yı azarlayarak havada kayboldu.

hindistanin-kutsanmis-ayi-kartik-dolunayi-3

Braj ormanları arasındaki en meşhur Kamavana ormanında Vimala gölcüğü. Eskiden burada Vimala isimli bir kral ve kızları yaşadı. Krişna kendini çoğaltıp bu prenseslerle evlenince onların sevinç gözyaşları bu gölcüğü oluşturdu.

Bal ormanı: Madhuvan
Krişna 5 bin 200 yıl önce bu ormanda 10 binlerce ineğini otlamaya götürürdü. Onları yönlendirmek için “Hiyo-hiyo!-Gel! Gel”, “Diridiri!- Yavaş yavaş!” ve “Tiri-tiri! -Su içmek için nehir kenarına gel” diye seslenirdi. Erkek kardeşi ile yürürken bazen flütünü çalar, bazen de çoban arkadaşlarının omzuna elini koyarak güler ve şakalaşırdı. Bazen çapkın gözlerle çalıların arkasında saklanan çoban kızlara bakardı. Bu ormana hac ziyareti yapanlar bugün bile destandaki iblisin mağarasını görebiliyorlar. Yiğit Satrugna’nın kutsal heykeli de tapınakta ziyaret edilebiliyor.

hindistanin-kutsanmis-ayi-kartik-dolunayi-5Vrindavan’ın en meşhur tapınağı Govinda-devaji önünde bhakti-yoga adanmışları hocalardan ders dinlerken.

HİKAYESİ
Braj’ın 12 meşhur ormanından birisi olan bu ormanda birkaç milyon yıl önce Madhu isimli bir iblis yaşamıştı. Güneş hanedanlığında bir prens olmasına rağmen son derece zalimdi. Babası onu reddedip tahtan mahrum etti. Madhu da bu ormanda kendi krallığını kurdu. Ancak kötü ruhlu bu iblis orman sakinlerine dehşet saçıyordu. Yıllarca çile doldurduktan sonra Şiva’nın üç çatallı zıpkınını elde etti. Bu zıpkın onda olduğu sürece hiçbir varlık onu bozguna uğratamayacaktı. Madhu ölmeden önce zıpkını oğlu Lavanasura’ya verdi. Bunu elinde tuttuğu sürece hiçkimsenin onu öldüremeyeceğini; aksine yok olmaz bu zıpkının tüm düşmanları öldüreceğini söyledi. Zıpkının yeni sahibi Lavanasura babasından daha zalim oldu. Bu iblis ancak elinde zıpkın olmadığında öldürülebilirdi. Orman sakinleri kral Rama’ya gidip bu iblisten kendilerini korumasını istedi. Rama da erkek kardeşi Satrugna’yı Madhuvan’ın kralı ilan etti. Satrugna, elinde ok ve yayıyla iblisin mağarasının önüne geldi. İblis ormanda avlanmaya gitmiş; zıpkını mağarada bırakmıştı. İblis avladığı fil, geyik ve daha birçok hayvanı taşıyarak döndüğünde Satrugna ona meydan okudu. Şiddetli kavga çıktı. İblis zıpkını eline geçirmek için her yolu denedi ama Satrugna oldukça yiğit bir savaşçıydı, keskin kılıcıyla onun kafasını uçurdu.

hindistanin-kutsanmis-ayi-kartik-dolunayi-6

Hurma ağacı ormanı: Talavan
HİKAYESİ
Talavan bir zamanlar hurma (tala) ağacı dolu güzel bir ormandı. Zalim kral Kamsa, hurma ağaçlarını himayesi altına almak için eşek-ifrit Denukasur’u bu ormana bekçi yaptı. İfrit de bu görevi karısı ve oğullarıyla birlikte yerine getirdi. Bir tek Kamsa ve onun takipçileri ormandaki tatlı hurmaların tadını çıkartıyordu; diğerleri ise bu hurmalara yaklaşamazdı. Bir gün Krişna ve erkek kardeşi Baladeva çoban arkadaşlarıyla ineklerini güderlerken bu ormanın yakınına geldi. Çoban oğlanlar çok susamıştı. Yakından gelen tatlı ve olgun hurma yemişlerinin nefis kokusunu sezinlediler. Bunun üzerine Krişna ve Baladeva çoban çocukları Talavan’a götürdü. Baladeva olgunlaşmış hurma yemişleriyle dolu bir ağacı sallamaya başladı. Meyvalar dap-dap diye ses çıkartarak yere düşmeye başladı. Çoban çocuklar sevinç içinde hoplamaya başladı. Düşen meyvelerin sesini duyan Denukasura ve efradı arka ayaklarıyla çifte atarak büyük bir güçle Krişna ve Baladeva’ya saldırdı. Baladeva rahatlıkla eşek-ifriti arka ayaklarından yakaladı ve havada döndürüp koskocaman bir hurma ağacının tepesine fırlattı. İfrit öldü. Krişna sonra Denukasur’un akranlarını öldürmeye başladı. Talavan kısa sürede eşeklerin kanıyla kirlendi. Tüm hurma ağaçları birbirleri üstüne yıkılıp harap oldu. Sonradan Talavan tekrar temiz bir yer haline geldiğinde çoban oğlanlar ve ziyaretçiler rahatça bu ormana gidebildiler. Bu eğlence önemli dersleri içinde taşıyor. Baladeva guru (manevi öğretmen) ilkesidir. Kendisini ruhaniyete adamış kişi bir tek gurunun merhameti sayesinde cehaletten kurtulabilir. Başka bir deyişle bir tek guru samimi bir müridin kalbindeki her çeşit cahilliği ortadan kaldırıp kalbine Tanrı aşkını (Krişnabhakti) akıtabilir. Denukasura, cehalettin bedenleşmiş halidir. Krişna, Tanrı aşkı ve illüzyon enerjisi olan Maya hakkındaki gerçeklerin fark edilmesi guru ilkesi Baladeva’nın merhametiyle mümkündür. Bir tek o zaman Krişna için bhakti yani aşk ve bağlılıkla ona adanma güçlü hale gelir. Budala olduklarından eşekler her türlü yükü taşırlar. Dişi eşeğin çifteleri ve sahiplerinin dövmelerine katlanırlar. Son derece şehvetlidirler. Eşek yağmur mevsiminde bol bol yetecek kadar çimen varken sıskalaşır. Bu budala eşeğin yağmur mevsiminde çim bolluğundan dolayı hiçbir şey yemediğini düşünmesindendir. Yaz mevsiminde ise azıcık çimen olmasına rağmen çok şişmanlar çünkü çim seyrekliğini görüp çimlerin hepsini yediğini düşünür. Budalalıktan Bhagavan’a (Hindistan’da tanrı ismi) hizmet ve ibadet etmeyi ihmal eden kişiler bu suretle böyle bir eşeğin tüm kötü özelliklerini taşırlar.

hindistanin-kutsanmis-ayi-kartik-dolunayi-4

Vrindavan’daki aşramımızda Işık Festivali sırasında Bhakti-yoga adanmışları sunağın önünde kandillerle ışık sunarlarken.

Aşk dolu çekişme ormanı: Bahulavana
Bu çok güzel ormanda iki kutsal gölcük var. Bu gölcüklerde yıkanan kişilerin arzularının yerine geleceğine inanılır. Gölcüklerin hemen yanındaki tapınakta bir kaplan, bir inek, onun buzağısı, bir brahman (din adamı) ve Krişna’nın kutsal heykelleri ziyaretçiler tarafından görülebiliyor.

HİKAYESİ
Yöresel bir destana göre bir zamanlar bu ormanda Bahula isminde bir inek yaşardı. Bir gün bu inek gölcüklerden birinden su içerken vahşi bir kaplanın saldırısına uğradı. Bahula önce sahibinin evine dönüp aç buzağısına sütünü emzirdikten sonra onu yemesi için geri döneceğine dair kaplana söz verdi. İnek eve döndükten sonra buzağısına doyana kadar süt emmesini söyleyip kaplana verdiği sözden ona bahsetti. Buzağı hiç süt içmeden onunla gitmek için diretti. İneğin sahibi brahman (Hintli din adamı) da hem inek hem de buzağını evde bırakıp kendini kaplana yem olarak vermek üzere gitmeye hazırlandı. Sonunda her üçü de kaplanın yanına gidip kendisini yem olarak kurban etmeye niyetlendi. O anda Krişna kendisini orada tezahür ettirdi; kaplanın kalbi değişime uğradı. Krişna’nın merhameti sonucu brahman, inek ve buzağısıyla birlikte evine geri döndü.

Büyüleyici dağ: Govardan
Govardan dağının saklı çardaklar, mağaralar, berrak göller ve çeşitli madenleriyle manevi alemden dünya yüzüne indiğine inanılıyor.

HİKAYESİ
5 bin 200 yıl önce bu dağ Krişna’ya, çoban çocuk ve ineklere kendi berrak göllerinden su, yemyeşil çayırlar, meyve ve yemişler, kökler ve çeşitli mineraller sağlıyordu. Krişna bu dağın eteklerinde çoban arkadaşlarıyla ineklerini güttü; çoban kızlarla da çardaklarında eğlendi. Krişna, Yağmur Tanrısı İndira’ya ibadeti durdurup Govardan dağına ibadet etmeye başladı. Buna öfkelenen İndira da yıldırımını salıp seller gibi yağmurlar yağdırarak Braj’ı yerle bir etmek istedi. Krişna da 7 gün 7 gece sol elinin küçük parmağında koskoca Govardan dağını tutarak Braj sakinlerini sel baskınlarından korudu.

hindistanin-kutsanmis-ayi-kartik-dolunayi-7

Krişna’nın çocukluk ve ergenlik çağlarının geçtiği Braj’ın kralı olan babası Nanda’nın
kraliyet sarayı.

Işıklar Festivali: Dipavali
Çok eski bir Hindu festivali olan Dipavali, Hindistan’ın en eğlenceli bayramlarından biri. Bu şenlikte Hintliler evlerini temizleyip dekore ediyorlar. Sanskritçe’de dipa, “ışık” veya “kandil”; vali de “dizi” veya “sıra” anlamına geliyor. Dipavali, “ışıklar dizisi” ya da “sırası” anlamını taşıyor. Yoga ve Hint felsefesindeki temel inanç, fiziksel beden ve zihin ötesinde “Atma” denilen saf, sonsuz ve ölümsüz bir şeyin varlığına dayanıyor. İyiliğin kötülüğe zaferi olan Dipavali şenliklerinde kişinin madde ötesi gerçek özünü örten cehaleti yok eden daha üstün bir bilginin ışığı kutlanıyor. Merhamet bu uyanışla geliyor ve bilgi cehaleti yeniyor. Dipavali bu içsel ışığın karanlık; bilginin cehalet; umudun umutsuzluk; doğrunun yanlış ve iyiliğin kötülük üzerindeki zaferinin bayramını ifade ediyor. Şenlikler beş gün sürmesine rağmen festivalin asıl gecesi Kartik’in en karanlık yeniay gecesine denk geliyor. O gece Hintliler en şık kıyafetlerini giyip kandil ve mumları sokaklarda, evlerin içinde ve dışında yakıyor. Bolluk ve bereket tanrıçası Laksimi’ye dua edip ayin yapıyorlar. Bunu da havai fişekler izliyor. Daha sonra da ailece ziyafet yemeği ve tatlılar yiyip birbirlerine hediyeler veriyorlar. Işık ya da kandiller Kartik ayında mevsim değişimi geçiren tüm hayatlara kozmik ışık ve enerji veren Güneş’i simgeliyor.

Krişna’nın doğum yeri: Nanda babanın sarayı
HİKAYESİ
Çobanların kralı Nanda’nın ilerlemiş yaşına rağmen bir evladı yoktu. Bir gün gaipten bir ses Nanda’ya çok yakında son derece cesur bir oğlan doğacağını söyledi. Bu oğlan tüm iyi özelliklere sahip olup iblislerin hepsini yok edecekti. Gerçekten de iblisler rahatsızlık yaratmaya başlamıştı. Bunun üzerine Nanda baba, çoban akrabalarıyla Braj’daki tüm ormanların en genişi olan Madhuvan’a taşındı. Kutsal nehir Yamuna bu ormanın yakınından akıyordu. Bu orman çeşitli ağaç, bitki ve çiçeklerle süslenmişti. Rabbin ta kendisi Krişna, annesi Yaşoda’nın rahminden Nanda babanın sarayında dünyaya geldi. Krişna’nın göbek bağı burada kesildi. Kendisini öldürecek bebeğin dünyaya geldiğini duyan kral Kamsa, Braj’daki yeni doğmuş tüm bebeklerin öldürülmesini emretti. İblis Putana, memelerine ölümcül zehir bulaştırıp bir anne kılığına girerek saraya geldi. Uyuyan bebek Krişna’yı beşiğinden alıp ona meme vermeye başladı. Krişna sadece ölümcül zehri emmekle kalmadı, iblisin hayatını da emdi. Böylece onu iblislikten kurtardı. Bir keresinde de Krişna bir el arabasının altında beşiğinde uyuyordu. Yaşoda anne evin işleriyle meşguldü. Tam o sırada Kamsa tarafından yollanmış bir iblis el arabasının içine girip Krişna’yı ezip öldürmek için arabayı aşağıya doğru bastırmaya başladı. Ancak yaramaz bebek Krişna neşeli bir şekilde haykırdı; ayağıyla bir tekme atarak iblisi öldürdü. Araba yere yıkıldı; süt, yoğurt, yağ ve diğer malzemelerle dolu kap kacak paramparça oldu. Bebek ağlamasını duyan Yaşoda anne alelacele olay yerine koştu ve durumu görünce hayretler içinde kaldı. Bebeğinin güven içinde olduğunu görünce brahmanları (Hindistan’daki rahip kastı) davet edip pek çok ineği onlara hibe etti. Brahmanlar da birçok Vedik mantraları dua şeklinde okumaya başladı. Bugün bile Rabbin gerçekleştirdiği bu eğlencenin anıları bu yerde mevcut. Yine bu hac yerinde Krişna ve erkek kardeşi Balaram’a ineklerin ahırında isim verilmiş ve bu iki çıplak bebek bir tatlı için bu yerde güreşmiştir. Nanda babanın su çektiği kuyuyu da meleklerin oluşturduğu söylenir. Bu kuyunun suyu kışın ılık, yazın da serindir. Bu suda yıkanan kişiler tüm günahlarından arınıp kurtuluşa erer.


Pozitif Dergisi 2015/01

Yorum Ekle