Kitap

Ruhsal potansiyelini hatırla!

Tanrı insan için nasıl hayat hayal etmişti? Bugün yaşadığımız hayat gibi olduğuna inanabilir miyiz? Nerede yanlış yapıyoruz, biz neyi atladık? yazı: İpek Koşan

‘Tanrı’nın Hayal ve Sen’ ktabıyla bze ruhsal potansyelmz hatırlatmayı amaçlayan Banu Özdemr, stedgmz hayatı yasamak styorsak bu potansyeln farkına varmamız gerektgn söylüyor… “Insanın bedensel tarafı, fzk yasalarına; ruhsal tarafı da lah yasalara tabdr. Ruhsal tarafının blncnde olan nsan, dagları ble yernden söküp atacak güce sahptr” dyor ktap. Insanın mutsuzlugunun sebeb, bedensel tarafının stek ve arzularına asırı tutkun nsanların yönettg br dünya. Oysa Tanrı’nın nsanlar çn hayal ettg yasamda daha brçok sey var. O halde onun söylemek stedklern anlamamız sart. Pek bunu nasıl yapacagız?

Olaylara mantıkla ve duygularla yaklaşırız. Ruhumuza kulak verdiğimizde bu ikisinden hangisi devreye giriyor?
Bedenimizde ruhumuzla bağlantı kurabileceğimiz bir organ var: Kalbimiz. Bu yüzden kalbimizi açmamız gerekiyor. Kalbimizi açtığımızda ruhumuzla da bağlantı kurmuş oluyoruz. Buradan bize her türlü bilgi ve mucize akıyor. Örneğin fikir dediğimiz kavram. Bir problemi saatlerce uğraşıp zihninizle çözüyorsunuz. Kalbi açık bir insansanız, size ruhsal tarafınızın verdiği fikir çok daha başka olur. Ben meleklerle de yıllardır çalışıyorum. Sezgiler yoluyla onlardan çok rehberlik aldım. Ama o bir yoldu. O yolda benim ona ihtiyacım vardı. Ama şu anda meleklerime sadece selam veriyorum. Ruhumuz aslında Tanrı’nın ruhundan parça taşıyor. O parça aracılığı ile ben Tanrı ile de konuşabilirim. Dileklerim ona zaten öyle ulaşıyor. Ama biz onu yanlış anlıyoruz. Çekiliyoruz ve bekliyoruz. Sanki piyango çıkmasını bekler gibi… Adım atmamız gerek. Niyet ettikten sonra, yani dileğimiz ağzımızdan çıktıktan sonra gerçekleşeceğine inanmamız gerekiyor. Bu inançla ona doğru yol almamız şart. Aslında bu, körebe oynamak gibi. Bir ses geliyor, ona doğru gidiyorsunuz ardından başka bir ses daha geliyor. O sizi sürekli yönlendiriyor. Ya da bir kuyu kazıyorsunuz ve biliyorsunuz ki sonunda çok büyük bir hazine var.

İçimizdeki sesi dinliyor, kalbimize güveniyoruz. Ama ya ilerleyemezsek?
Tüm bunlar korku ve endişelerden meydana geliyor. Diyelim ki siz bir karar verdiniz ve o yola girdiniz. Buraya kadar harika! Ama ondan sonra korkudan adım atamıyorsunuz. Halbuki siz kalbinizin sesini dinleyerek o yola girdiniz. Aslında kalbiniz size ses vermeye devam ediyor. Siz sadece korktuğunuz için o sesi duyamıyorsunuz. Benim de iş hayatında bir sürü önemli karar almam gerekiyor. Bir konu önüme geldiğinde, matematiksel olarak uygun olup olmadığına bakıyor, gerekli hesaplamaları yapıyorum. Ya öyle olmazsa, ya bu olmazsa noktasına geldiğimde görüyorum ki bunların hepsi endişe. Tabii ki mantıklı düşünmek gerek. Ama o duyguların esiri olmamanız lazım. O korku ve endişe sizi ele geçirmemeli. Olaya uzaktan bakmalısınız. Korkuları bir kenara koyduktan sonra bir şey olup olmadığına bakıyorum. Ya da teknik şeylerse çözüme ulaştırıyorum. Sonra o yola giriyorum. Bu zamana kadar yaptığım hiçbir yatırım kararından pişmanlık duymadım.

Bazen aynı hatayı tekrar tekrar yapıyoruz. İşaretleri yanlış mı anlıyoruz acaba?
“Farklı kişilerle aynı şeyleri yaşadım ama neden?” demek lazım. Çünkü öğrenmemiz gerekiyor. Sınav değil bu, test. Deneyimleyerek öğreniyoruz. Düşünsenize gezi kitaplarını okuyarak o ülkeyi gezmiş olur muyum? Oraya gidip o insanlarla aynı şeyleri yaşamam lazım. Bazen karşımıza zorluklar çıkıyor ama hepsi de öğrenmek için. Rüzgar ağacı güçlendiriyor. Farkına varmıyoruz sadece bazen. “Ben bunu neden yaşıyorum?” dediğiniz an hemen cevap geliyor. Bunu bilgisayarınızın ‘server’ına gelmiş gibi düşünün. Ama size ulaşması, siz anladığınız zaman oluyor. O an zihniniz kapalı olabilir, fark etmeyebilirsiniz. Ama cevap her zaman var. Aslında her şeyi isteyebilirsiniz ama kendinizi hep sınırlıyorsunuz. Diyelim ki biz A noktasından B noktasına gideceğiz. Siz de aynı yere gitmek istiyorsunuz ama benim kullandığım yolu kullanmıyorsunuz. Bir noktadan diğerine gitmenin bin tane yolu var. Herkes farklı yolu seçebilir. Artı olarak, neden A’dan B’ye gidiyoruz? C’ye, D’ye, E’ye gidilebilir. Bu kendimize zorla dayattığımız bir şey. Topluma da bir sürü şey dayatılıyor. Her şey klişe olmuş. Meslek seçerken bile popüler olan şeylere yöneliyoruz. Aklımıza yapılacak başka şeyler gelmiyor. Niye bu kadar birbirimizi kopyalıyoruz? Bunu kitapta da yazdım. Şu an dünyada yapılmamış o kadar meslek, o kadar çok sektör var ki. Örneğin tüm sosyal medya, arkadaşlık siteleri. Şu an onlarsız yapamıyor hale geldik. Ama bundan önce yoklardı. Hepsi bir fikir ile doğdu. Fikir, harekete geçen, maddesel olmayan bir enerjidir.

Tanrı’ya inanmayanlarda durum nasıl?
İnanmamak onların seçimi. Ben onların daha çok zihinleriyle düşündüklerine inanıyorum. Hani sanatçılara gelen ilham vardır ya, aslında o herkese geliyor. Aslında o kişi de ilhamı alıyor, kullanıyor, beste yapıyor, kitap yazıyor… Eğer gelen ilhamı o almazsa başkasına gidiyor. Çünkü ekosistemde kural böyle. Hiçbir şey israf olmaz. O zaman ne oluyor? “Aa bu fikir bana gelmişti ama başkası yaptı.” Çünkü sen harekete geçmedin.

Bazen bazı kişiler, hayatta daha mı şanslı sanki?
Hayır. Aslında hepimiz aynıyız ama barkodlarımız farklı. Sadece o kişi daha atak, daha atılgan. Hemen harekete geçmiş. Eğer yaratıcımızı tanırsak o zaman her şey daha başka oluyor. Onu anlamayan, kalbi kapalı biri olursak her şey daha sıradan olur.

Yüzyıllardır erkek egemen bir toplumda yaşıyoruz. Kadınların söz sahibi olması tüm enerjiyi değiştirebilir mi?
Yıllardır birçok şey erkekler tarafından yönlendirilmiş. Bilgiler mit haline getirilmiş. Erkek egemenliğinde ilerlemiş. Ama son zamanlarda kadınlar devreye girmeye başladı. Kadın, sevgiyi, aileyi temsil eder. Bize çok ihtiyaç var. Bu yüzden bu kitabın kapağında kadın var. Bütün dünya İsa peygamberi konuşuyor ama onu dünyaya getiren bir kadın var. Meryem nasıl bir kadındı ki öyle bir insanı dünyaya getiriyor? Biz Meryem’i görmezden geldik. Ben iş dünyasında da çok başarılı kadınlar gördüm. Ama erkekleşen kadınlar mı daha başarılı olur, bence kadınların buna bakmaları gerekiyor. İş yerinde kadın enerjisiyle var olursak müthiş bir şey olur.

Ruhsal potansiyelimizin farkına varmak için neler yapabiliriz?
Mesela kalbimizi nasıl açacağımızla ilgili bir çalışma var. Bugün kalbinizi açtığınızda yarın da açık tutmanız gerekiyor. Kitapta okuduklarınız yaşamda el yordamıyla bulabildiğim ama gerçekten de işe yarayan yöntemler. Aynı zamanda şu anda devam kitabını yazıyorum; günlük yaşama yönelik. İnsanlar bizi kutsal kitaplardan soğutuyor. Ama bu kitabı okuduklarında herhangi bir kutsal kitabı okumak isteyebilirler. Çünkü içerisinde her kitaptan bir şeyler var. Sadece enerjileri farklı. Yeni kitapta kendinizi bolluğa açabileceğiniz, istediğiniz şekilde dönüştürüp geliştirebileceğiniz ve mutlu olacağınız bir hayatı nasıl yaşayacağımızı anlatıyorum.

Banu Özdemir

Banu Özdemir

“Bazen karşımıza zorluklar çıkıyor ama hepsi de öğrenmek için. Rüzgar ağacı güçlendiriyor. Farkına varmıyoruz sadece.”

Kalp nefesini anlatır mısınız?
Aslında çok basit. Ruhsal alemde her şey niyetle çalışıyor. Biz de kalbimizi açmaya niyet ediyoruz ama fiziksel olarak bir nefes çalışması şart. Nefesinizi ciğerlerinize değil, kalbinize odaklanıp alıp veriyorsunuz. Kalp kasımızı hissetmeye çalışmalıyız. Kalbimizin çok önemli bir özelliği var. Kalp aslında istemsiz bir şekilde, bizim kontrolümüz dışında atıyor. Anne karnında ilk oluşan organımız. Vücudumuzdaki kas sistemine baktığımızda istemli çalıştırdığımız kol, bacak gibi kaslarımız çizgili kas. Yani istemli çalışan kaslar. Ama kalbimiz de çizgili kas. Sanki kolumuz gibi, biz onu attırıyormuşuz gibi. Bunu ben de bilmiyordum. Ama kitap için araştırma yaparken, bunun gibi çok ilginç şeylerle karşılaştım. Kalbinize odaklanıp nefes alıp verin ve niyet edin. Mesela bir lotus çiçeğinin açma anını da izleyebilir/hayal edebilirsiniz. Bu da size yardımcı olur. Sevgi, evrenin en önemli gücü. Hokus pokus gibi bir şey. Bir de kitaba ‘sevgiyi kalibre etme’ çalışması koydum. Çünkü sevmeyi çiçek sevmek, kitap sevmek, hoşlanmak gibi algılıyoruz. Ama benim burada kastettiğim şey fiziksel bir güç aslında. Gerçek sevgi, benim birine değil, herkese duyduğum sevgi. Benim çocuklarıma duyduğum sevgi değil, başkalarının çocuklarına duyduğum sevgi. Karşılıksız, içerisinde hiçbir beklenti olmayan sevgi. Eğer bunu başarabiliyorsanız hem kalbiniz açıktır hem de sevgiye açıksınızdır.

ruhsal-potansiyelini-hatirla-4

“Son zamanlarda kadınlar devreye girmeye başladı. Kadın; sevgiyi, aileyi temsil eder. Bize çok ihtiyaç var.”

Sizin hikayenizde neler var?
Saint-Benoit Fransız Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun oldum. Işık Üniversitesi’nde İşletme master’ı yaptım. Yaklaşık 15 yıl uluslararası ilaç firmalarında yönetici olarak çalıştım. Beni bu kitabı yazmaya iten bir süreç oldu. Hayattan doyum alamıyordum. Sanki bir şeyler eksikti. Tiyatro, trekking, ahşap boyama, radyo programı gibi işlerle uğraştım. O günlerde içimde yazı yazmaya dair bir çekim hissediyordum. Hatta o zamanlar görüştüğüm bir NLP danışmanım vardı. Ben o seanstan “Yazı yazmak istiyorum” diyerek çıktım. O sırada bir röportajım yayınlandı. Gerçekten olağanüstü bir şey oldu hayatımda. Bir hafta sonra kitap yazma teklifi aldım. Bana kitap yazmayı teklif eden kişi ise Mümin Sekman. Benim için çok büyük bir şanstı. Ve sonunda kitap hiçbir tanıtım yapmamamıza rağmen çok başarılı oldu. Bu esnada 30’lu yaşlar partilerini düzenledim. Bu arada bir partide eşimle tanıştık. Bir anda hayatım değişti. Ben de bunu nasıl yaptığıma inanamadım. Onu bile evrene sipariş vermiştim. Onu ilk gördüğüm anda evleneceğim kişi olduğunu anladım ve bu da beni ürküttü. Ben bunu nasıl yapıyorum diye düşünerek anlamaya çalıştım. Bizler, hayatlarımızı yaratıp değiştirip dönüştürebiliriz. Ruhsal potansiyelim olduğunu sonradan fark ettim ve bunu insanlarla paylaşmak istedim.

İnsan ruh eşini nasıl tanıyabilir?
Bir insanla çok iyi anlaşıyor olabilirsiniz. Hatta bütün zevkleriniz bile aynı olabilir. Ama bu ruh eşiniz olduğu anlamına gelmez. İçinde saf sevginin olduğuna emin olduğunuz, gerçekten ruhunuzla girdiğiniz bir şey olduğunda bunu anlıyorsunuz. Ben onu ilk gördüğüm anda anladım. O kişiyi gördüğünüzde bunu biliyor oluyorsunuz. Bu her konuda böyle.

ruhsal-potansiyelini-hatirla-3Kalibre çalışmasını nasıl yapabiliriz?
Bunu her yerde yapabilirsiniz. Bir canlıyı seçin. Hiç tanımadığınız bir insan, çiçek, kelebek… Onlara saf sevgi gönderiyorsunuz. Saf, hür, yani kaynaktan gelen sevgi. Mesela şunu düşünün; sabah işe gitmek için otomobil kullanıyorsunuz. Birisi size korna çalıp ters bir hareket yaptı. Siz ona bağırdınız, o size bağırdı. İkiniz de birbirinize inanılmaz sinirlendiniz. Ne oldu? O sinir ve öfkeyi iş yerine gidince başkalarına yaydınız. Onlar gidip başkalarına yaydı. Zincirleme bir tamlama oldu. Oysa ki birine yol verdiğinizde size selam verse o olumlu sevgiyi alıp yoğurup bir sürü insana dağıtıyorsunuz. Dünyanın buna ihtiyacı var. İnsanlar haz almak için türlü şeylere sarılıyorlar. Seks hazzı çok kısa sürüyor. Madde, şeker, çikolata… Bunların hepsinin belirli bir süresi var. Ama bunun verdiği hazzın hiçbiriyle ilgisi yok. O zaman herkesin içerisinde mutlu bir şekilde dolaşıyorsunuz. İstediğimiz şey de zaten mutlu olmak değil mi?

Sizce kaderimizi mi yaşıyoruz yoksa yol ayrımlarını mı kullanıyoruz?
Öncelikle hiç değiştiremeyeceğimiz bir kaderimiz var. Ben bu dünyaya gözlerimi Banu olarak açtım. Bir kimlik numaram var. Ailem var. Türkiye’de doğdum. Bu toprakların insanıyım. Bunu hiçbir zaman değiştiremem. Ama dünyanın her yerinde de yaşayabilirim. Kendimi sınırlandıramam. Bu seçimlere giriyor. İnsanlık evreler halinde belirli şeyleri yaşıyor. Bireysel olarak kendimize baktığımızda sürekli bir seçim yapıyoruz. Bu seçimlerimizde özgür bırakılmışız. İnsana verilen çok büyük bir armağan. Bize dayatılan bir şey yaşamıyoruz. Sadece temel şeyler var: İyilik ve kötülük. Eğer iyiyi seçersen senin için daha iyi çünkü sen onun için yaratıldın. Kötüyü seçtiğinde acı çekiyorsun. İyi olup da inançlı olmayan çok insan var. Tabii ki inanmak zorunda değilsiniz. Ama doğrunun yanında olmalısınız.

Aşk nasıl bir duygu sizce? Ömür boyu sürmesi mümkün mü?
Fiziksel bir şey olduğu daha önce yazılıp çizildi. Bir insanı başka bir insanla bir ömür birlikte tutabilen tek şey sevgidir. Arkadaşlarımdan evlenmek isteyenler var. Onların seçtikleri erkeklere baktığımda onlarla uyum sağlayamayan kişiler olduklarını görüyorum. Aşkı küçümsemiyorum ama başka bir şeye hizmet ettiğini düşünüyorum. Aşk aslında başka kapıları açıyor. Müfredatın bir programı olarak konmuş sanki. Aşık oluyorsunuz ve karşınızdakini kafanızda hayal ettiğiniz şekilde görüyorsunuz. Bazen sanal bir şey olduğuna bile inanabiliyorum. Ben de aşk acısı çektim, iyi ki de çekmişim. İnsanı öyle bir evreye getiriyor ki ruhsal potansiyelinizi fark ediyorsunuz. Ama sevgi huzur veriyor, doyum veriyor, sevdiğiniz insanla da her türlü bedensel hazzı yaşıyorsunuz, bir farkı yok. Ama sürekli onu düşünmüyorsunuz. Gündeminizde başka şeyler de oluyor.

Aşık olmadığını söyleyen insanlar da var… “Çok seviyorum ama aşık değilim” diyorlar. Mümkün mü?
Bu bana çok samimi gelmiyor. Mesela tasavvuf dergaha kabul edilmeden önce “Hiç aşık oldun mu?” diye sorarlar. Olan kişiye gel derler çünkü onun nasıl olduğunu bilmiş olmanız gerekir. Sekizinci renk gibi düşünün. Aşkı hiç yaşamayan birine onun nasıl olduğunu anlatamazsınız. Onu yaşadıktan sonra gerçek saf sevgiye açık oluyor insan. Sonrası ‘ilahi aşk’ bile oluyor. Kendi çocuğunuza, çiçeklere vs. aşık oluyorsunuz. Tabii ki uzun süre orada kalamıyorsunuz. Frekans gibi bir şey. Oraya her dakika çıkamıyorsunuz. Çok güzel bir yer. Bolluğu yaratan şeyler bunlar aslında. Bolluk, madde biriktirerek yaratılmaz. Her şey bir gecede yitirilebilir. Her şey önünüzde. Her şey için bir sürü yol var. Bir kez bunun farkına varabildiğinizde daha çok istiyorsunuz.


Pozitif Dergisi 2015/04

Yorum Ekle