İçinizde kalbinizin en derin yerinde ilgi bekleyen küçücük bir çocuk var. Aslında o sizin geçmişiniz. Bugüne kadar yaşadığınız acı tatlı tüm olayların eseri… Benliğinizin en derin yerine ulaşmak istiyorsanız içinizdeki çocuğa elinizi uzatmayı deneyebilirsiniz…
Yazı: Ruken Akbay Gürtaş
İsviçre’de mali müşavirlik yaparken kanser hastası olduğunu öğrenen Deniz Yeker, tedavi sonrası tüm hayatını değiştirme kararı aldı. Bu kararda içindeki çocuğa ulaştıktan sonra karşısına çıkan manzara etkili oldu. Türkiye’ye dönen, mesleğini değiştiren Deniz Yeker artık Şapka Danışmanlık’ta Aura-Soma eğitimi veriyor. Yani renkli yağ ve esanslar ile kristal ve değerli taşların karışımından elde edilen 110 renkli sıvının yardımı ile kişilik analizi yapıyor. Deniz Yeker’den onun da hayatını değiştiren içimizdeki çocuk meditasyonunu öğrendik, bu meditasyonun kendisine kattığı değerleri dinledik…
İçimizdeki çocuk meditasyonunu ilk yaptığınızda neler hissettiniz?
İlk deneyimlediğim zaman aslında korktum. Çünkü içimdeki çocuğa indim. İndiğim zaman, karşıma mükemmel bir kız çocuk çıktı. Gerçekten pırıl pırıl elbiseler içerisinde, saçları lüle lüle düzgün taranmış, bakımlı, çok temiz bir kız çocuğuydu. Ama bir o kadar da gergin ve sinirli bir çocuktu. Çocuğa onu sevmediğimi söylediğim zaman bir anda o mükemmel olan çocuk kendini yere attı, tepinmeye başladı, ağladı ve resmen kurumaya başladı. Zayıfladı, çirkinleşti. Çocuğun o halini gördüğüm zaman çok korktum. Sonra çocuğa onu çok sevdiğimi söylediğim zaman çocuk toparlanmaya başladı. Ama sadece bir kere bu meditasyonu yaparak o çocuk hemen olması gerektiği noktaya gelmedi. Belli bir süre bu meditasyonu yaparak, içimdeki çocuğu hakikaten olması gereken doğal, sevecen ve benim yapıma uygun, benim için tamam olan haline getirene kadar, her gün çocuk ile buluştum ve onu sağlıklı bir hale getirdim. Ben hep kendi kendimle çok barışık bir insan olduğumu iddia etmişimdir yıllarca. Ve kanser ile yüzleşene kadar da hep söylediğim bir laf vardı: “Ben herkes ile gayet iyi anlaşıyorum, herkes beni çok seviyor. İki kişi ile anlaşamıyorum. Biri annem, biri kocam” derdim (İlk eşimden bahsediyorum). Kesinlikle onlar negatif ya da kötü oldukları için olan bir şey değildi ama ben öyle hissediyordum. Hatta ilk eşime sık sık “Ben senin yerinde olsam, beni çok severdim” derdim. Kendimi böyle görüyordum. İçimdeki çocuğa indiğim zaman, evet mükemmel bir kız çocuğu vardı. Ama inanılmaz gergin ve her an kopmaya hazır bir şekildeydi. Yani ben bir şekilde kendimi sevdirmek için, aslında olmadığım kadar mükemmel olma yoluna gitmişim. Yaşamımda hiçbir zaman sevgisel yanımı hayatıma entegre etmemiş olduğumu anladım. İnsanların sevgisini alabilmek için hep mükemmel bir insan olmak zorunda hissetmişim kendimi. Bu bilinçli olan bir şey değildi. Farkında olmadan yapıyormuşum.
Bu meditasyonu ilk yaptığınızda kanser tedaviniz bitmiş miydi?
Cerrahi yöntem ile kanser tedavim tamamlandıktan sonra sezgisel yönümü ön plana çıkartmam, ışığa gidip geldiğimde aldığım bilgiler doğrultusunda kendimde çalışıp bir şeyleri dönüştürmem gerektiğinin farkına vardım. Ve bu çalışmalar sayesinde kendimi bugün turp gibi hissediyorum. 50 yaşımı doldurdum ama kendimi 25-30 yaşındaymış gibi hissediyorum. Ve inanılmaz keyifli bir yaşam sürüyorum.
İçimizdeki çocuğu sağlığına kavuşturduktan sonra da meditasyona devam edilmeli mi?
Bu meditasyon sayesinde kendiniz ile olan kontağınızı sağlamış oluyorsunuz. Dünyada yaşarken öyle bir maddi ortamın içerisinde yaşıyoruz ki, hep kendimizi unutuyoruz. Hep başkaları için bir şeyler yapıyoruz. Ama kaç kişi kendisi için bir şeyler yapıyor? Ya da kendi yapısının aslında ne olduğunun farkında? Bunları hep unutuyoruz ya da bunları hep öteliyoruz. Bir yere gitmek istiyorsak bunu işte şu olursa şunu yaparım bu olursa bunu yaparız diye hep koşullara bağlıyoruz. Sadece ve sadece şu anda yaşayabiliyoruz ve şu anı yaşarken direkt olarak geçmişe dönüp hatıralar ya da geleceğe dönük hayalleri yaşadığımız zaman anı yaşamaktan uzaklaşıyoruz. Kendimizden uzaklaşıyoruz. Doğal olarak içimizdeki çocuktan da kopuyoruz ama gün içinde en azından 5 dakika kendimize ayırıp da içimizdeki çocuk ile buluştuğumuz zaman aslında kendimiz için en önemli olanın yine kendimiz olduğunun farkına varıyoruz. Çünkü biz kendimiz şahıs olarak olmazsak, etrafımızdaki hiçbir şey olmaz. Dolayısıyla da kendimiz ile beraber yaşamak, kendimiz ile olan kontağımızı sürekli olarak taze ve sağlıklı tutmak bizim fiziksel bedenimizi de pozitif tutuyor.
Peki siz bu meditasyonu yaptığınızda artık nasıl bir çocuk görüyorsunuz?
2003’ten beri ben bu meditasyonu yapıyorum. Artık, içimdeki çocuk ile o kadar samimiyim ki, gün içerisinde yanıt bulamadığım sorular olduğu zaman ona soruyorum. Yani onunla konuşuyorum, onun fikrini alıyorum. “Sence bu bana neyi gösteriyor?” gibi sorular bile sorabiliyorum. O da bana cevaplar veriyor ve en doğru cevapları o veriyor. Sonuçta herkes kendi gerçeğini en iyi ve bir tek kendisi bilebilir. Dolayısıyla ben içimizdeki çocuk meditasyonuna çok önem veriyorum. Ben sizin dışınızda olan bir insan olarak sizin içinizde gerçekten neler olduğunu bilemem. Bunu en iyi ve bir tek siz kendiniz bilebilirsiniz. Tüm bu çalışmalar ile de ancak kendi içinizde, kendiniz ile olan bağlantınızı kurabilmenize yardımcı olabilirim. Çalışmalar, işte çocuk ile olan ilişkinizi ne hale getireceksiniz gibi olaylar tamamen kişinin kendi hür ve özgür ifadesine bağlı olan konular.
İÇİNİZDEKİ ÇOCUK MEDİTASYONU
Nasıl uygulayacaksınız?
Öncelikle sessiz bir ortamda rahat bir pozisyon alın. Kollarınızı ve bacaklarınızı uzatın. Aşağıdaki metni bir arkadaşınız size okuyabilir ya da siz metni okurken kendi sesinizi kaydedebilir meditasyonu yaparken dinleyebilirsiniz. Kayıt alırken metni çok yavaş okumaya özen gösterin… İlk meditasyonda içinizdeki çocuğu göremeyebilirsiniz. Ara verdikten sonra tekrar deneyin.
Başlıyoruz…
Gözlerinizi kapayın ve hayal gücünüzle metindeki dünyaya yolculuğa çıkın…
1- Gözlerimizi kapıyoruz ve derin nefes alıp veriyoruz. Düşünceler gelip gidebilir. Bunları bir kenara bırakın ve sadece nefes alarak sevgiyi içinize çekin ve her nefes verişte günlük sıkıntıları dışarı atın. Nefes alın ve verin; alın ve verin.
2- Şimdi bir kaydırağın önünde duruyorsunuz. Derin bir nefes alarak kendinizi kaydıraktan aşağı bırakıyorsunuz ve inebildiğiniz en derin noktaya kadar kayarak iniyorsunuz.
3- Derin bir nefes daha alıyorsunuz ve kendinizi yemyeşil bir çayırda buluyorsunuz.
4- Parıldayan güneşin ışınlarını teninizde hissediyorsunuz. Doğanın canlı renklerini algılıyorsunuz. Etraf çok güzel… Çayırda süzülürcesine giderken, her nefes alıp verişte günlük yaşamın tüm sıkıntılarını, kaygı ve korkularını geride bırakıyorsunuz.
5- Önünüzde bir ev beliriyor ve kapının önünde duruyorsunuz. Kapı açılınca boş bir odaya gireceksiniz. Odanın ortasında bir sandalye ve sandalyenin üzerinde bir çocuk oturuyor olacak.
6- Şimdi kapı açılıyor ve siz bu odaya giriyorsunuz. Artık en derin benliğinizdesiniz.
7- Şimdi çocuğa doğru gidiyorsunuz ve ona iyice bakıyorsunuz. Kafanızda bir resim oluşturup bu resme dikkatlice bakıyorsunuz. Çocuk gülüyor mu, ağlıyor mu, dik mi oturuyor, iyice bakıyorsunuz.
8- Çocuğa bakın ve “Sen kusurlusun” deyin. Bu sözleri duyunca çocuk ne yapıyor? Sonra “Sen yeteri kadar iyi değilsin” deyin ve çocuğun gösterdiği reaksiyona iyice bakın. Ve sonra: “ İçinde olduğun bu halde seni sevebilir miyim, bilemiyorum” deyin, hatta “Seni hiç sevmiyorum” deyin ve yeniden çocuğun ne reaksiyon gösterdiğine iyice bakın.
9- Şimdi çocuğa tekrar bakın ve “Seni Seviyorum” deyin. “Seni olduğun gibi seviyorum ve sen mükemmelsin” deyin. Çocuğa tekrar bakın ve reaksiyonlarına dikkat edin. “Sen çok güzelsin”deyin.
10- Şimdi her biriniz kendinizle en derin şekilde bağlantıdasınız. Şahsi olmayan her şey bir kenara çekildi ve her biriniz kendinize tamamıyla eriştiniz.
11- Çocukla sohbet edin. Bir şeye ihtiyacı var mı? Sizden herhangi bir şey istiyor mu veya Size bildirmek istediği bir şey var mı? Lütfen çocuğu çok dikkatli dinleyin.
12- Şimdi çocuğa “Seni gördüm ve sana çok nazik ve sevgi dolu davranacağım. Mutlu, huzurlu ve sağlıklı olman için ihtiyacın olan her şeyi vereceğim” deyin. Eğer mümkünse çocuğa sarılın ve sevginizi hissettirin. Öpün, koklayın, saçlarını okşayın.
13- Sevginizi yeteri kadar gösterdikten sonra çocuğa veda edin ve veda ederken de “Tekrar geleceğim” deyin.
14- Şimdi derin bir nefes alın ve gerinerek ve esneyerek buraya geri gelin!
Meditasyon sonunda en sıkkarşılaşılan durumlar ve neye işaret ettikleri:
1-) Son derece mutlu, neşeli, canlı ve sağlıklı bir çocuk görmek:
Kişinin kendi ile bağlantılı olduğunu, yani kendinden kopuk olmadığını; maddi dünyada yaşarken kendi öz benliğine de her zaman sevgi ve saygı duyduğunu, kısacası çok iyi ve uyumlu bir halde olduğunu gösteriyor.
2-) Mutsuz, sağlıksız, solgun ve dargın çocuk görmek:
Kişinin kendi ile fazla bağlantısı olmadığını, maddi dünyada yaşarken kendi içinde olup bitenlere doğru dürüst bakmadığını, kendini yeteri kadar önemsemediğini gösteriyor.
3-) Ölü çocuk görmek:
Kişinin kendi ile bağlantısının hiç olmadığını, maddi dünyada yaşarken içindeki benliğinin artık var olmadığını, çocuğu bir an önce hayata döndürmesi, alarm zillerinin çaldığını gösteriyor.
4-) Birden fazla çocuk görmek:
Kişi artık kendinin kim olduğunu bilmediği anlamına veya çok yönlü bir insan olduğu anlamına gelebilir.
5-) Kadının erkek çocuk görmesi:
Eril yönlerinin daha güçlü olduğunu; bir erkeğin kız çocuk görmesi, dişil yanlarının daha güçlü olduğunu işaret ediyor.
6-) Hiçbir şey görememek:
Kişi kendi ile karşılaşmayı reddediyor, henüz buna hazır değil.
7-) Küs çocuk görmek:
İçinizdeki çocuk sizden ilgi bekliyor. Onu çok ihmal etmişsiniz. Kendinizle barışmanın sık sık içinizdeki çocukla konuşmanın kendinize vakit ayırmanın zamanı gelmiş. İçimizdeki çocuk da bize küsmüşse biz o kısmımız ile zaten hiç ilgilenmiyoruz demektir. Sadece elimiz ile tutup, gözümüz ile gördüğümüz şeyler ön plana çıkmış ve onlar uğruna bir şeyler yapıyoruz demektir.
Deniz Yeker: “Burada önemli olan kendimize nasıl davranıyorsak ruhumuza da aynı davrandığımızı anlamak. Kendimizi yetersiz zannettiğimizde veya güzel olmadığımızı düşündüğümüzde bunların hepsini bilinçaltımıza ve öz benliğimize söylemiş oluyoruz ve bilinçaltımız da buna inanıyor. Ruhumuzun bizim için çok özel ve şahsi olduğunu anlamamız çok önemli. Bunu anlayıp kendi benliğimiz ile direkt iletişime geçmemiz gerekiyor. Bilinçaltı kişinin tüm düşünce ve duygularına reaksiyon gösteriyor. Kendinize karşı daha kibar, daha dostane ve daha sevgi dolu olmaya başlayın. Kendinize karşı daha saygılı ve dikkatli davranın. Etrafınızdaki herkese yardım ediyorsunuz, saygı ve sevgiyle davranıyorsunuz peki aynısını kendiniz için de yapıyor musunuz? Kendinize ne kadar dikkat ve saygı gösterirseniz, diğer insanlara da o kadar saygı gösterebilirsiniz. Kendinizi ne kadar çok severseniz, diğer insanları da o kadar çok sevebilirsiniz.”
Pozitif Dergisi 2014/01