Meditasyon

Stres kaynaklı hastalıklara karşı panzehir: Meditasyon

Günlük hayatta onlarca uyaranla karşı karşıya kalan çağımız insanında strese bağlı sağlık sorunları çığ gibi büyüyor. Binlerce yıllık bir uygulama olan meditasyon zihni sakinleştiriyor, huzura kavuşturuyor ve bilim dünyasında da artık “strese karşı panzehir” olarak adlandırılıyor. “Mutlak Huzur Alanı’na giriş kapısını” meditasyonla bulduğunu söyleyen ve konuyla ilgili çalışmalar yapan Ebru Şinik, stresle mücadelede meditasyonun rolünü bilimsel veriler ışığında anlattı…

Stresin neden olduğu hastalıklar:
Kan basıncının yükselmesi ile koroner kalp rahatsızlıklarına
Stres hormonu artışı ile anksiyete, endişe, korku ve uykusuzluk yaşanmasına
Kan şekeri artışı ile şeker hastalığı ve obeziteye
Sindirim sisteminde sirkülasyonun azalması ile sindirim bozukluklarına
Büyüme ve seks hormonlarının azalması ile erken yaşlanmaya
Bağışıklık sisteminin zayıflaması ile enfeksiyonlara açık olmaya ve kanser hücreleri oluşum riskinin artışına
Yapışkan kan pıhtısı artışı ile kalp krizi gibi rahatsızlıkların oluşmasına neden olabiliyor.

Günümüzde hayatın ritmi geçen yüzyıllara nazaran her zamankinden hızlı ilerliyor. Atalarımıza göre çok daha fazla bilgi ve dış uyarıcının bombardımanı altında günlerimizi geçiriyoruz. Doğadan uzaklaşmış ve çoğunlukla betonlar içinde hayatlarımızı sürdürürken, neredeyse doğduğumuz andan itibaren stres yaşamaya başlıyoruz. Çağımızda şaşırtıcı olmayan bir biçimde artan sayıda kişi stres, endişeli hal, korkular, uykusuzluk ve kronik sağlık sorunlarından şikayetçi ve çoğumuz zihnimizi sakinleştirmenin, zihni huzura kavuşturmanın arayışı içinde. Her ne kadar meditasyon kendi başına bir tedavi olarak düşünülmese de, yapılan araştırmalar birçok sağlık sorununa iyi geldiğini kanıtlıyor. Bu araştırmalardan çoğu düzenli meditasyon sayesinde beyinde oluşan nöro-plastisite değişimini ve meditasyonun stresin panzehiri olduğu gerçeğini ortaya koyan araştırmalar. Beyindeki nöro-plastisite değişimi, düzenli meditasyon ile beyindeki nöronların birbirleri ile bağlantı şekilleri ve ilişkilerinin evrimleşme yönünde hızlı bir değişim gösterdiği ve bununla beraber beynin kimyasının da değiştiği anlamına geliyor. Yani meditasyon, zihninizin hem kimyasal ve fiziksel yapısını hem de çalışma şeklini değiştirerek, yüksek bilinç seviyelerine ulaşmakta anahtar görevi görüyor.

STRES VÜCUTTA NELERE YOL AÇIYOR?
Her strese girdiğimizde vücudumuz fizyolojik olarak bir sürü tepki veriyor. Bu fiziksel ve zihinsel çağlayanlar bütünü, bilimsel terminolojide “Savaş ve Kaç Tepkisi” olarak adlandırılıyor. Strese girildiğinde; kalp atışları hızlanıyor, kalbe daha fazla kan pompalanıyor, kan basıncı yükseliyor, terleme başlıyor, böbreküstü bezleri stres hormonları olan adrenalin ve kortizol hormonları pompalamaya başlıyor. Pankreas daha fazla glükoz, daha az insülin salgılamaya başlıyor, kan akışının büyük kısmı sindirim sistemi organları yerine kaslara doğru yolunu değiştiriyor, böbrek üstü bezleri stres hormonu salgılamasına başladığı için daha az büyüme hormonu salgılamaya başlıyor. Öte yandan bağışıklık sistemi bastırılıyor ve kan pıhtıları da yapışkan bir hal alıyor. Beynimizin en ilkel bölgesinden gelen ve bedenimizin normalde kendini sadece ölümden korumak için vermesi gereken bu stres tepkileri (Savaş ve Kaç Tepkisi), çağımızda çoğunlukla bizi ölümden korumak ve hayatta kalabilmemize destek olmak için değil, herhangi bir arzu veya ihtiyacımız karşılanmadığı veya gururumuz hatta egomuz tehdit altında olduğu zaman, yani psikolojik sebeplerle oluşuyor. Gün içerisinde çok fazla stres yaşıyorsak, yaşadığımız bu fizyolojik değişikliklerin sıklığı bağışıklık sistemimizin zayıf düşmesine sebep oluyor ve fiziksel sağlığımızı tehdit etmeye başlayarak bir dizi hastalığın kapısını aralıyor.

MEDİTASYON STRES TEPKİLERİNİ TELAFİ EDİYOR
Düzenli meditasyon sayesinde bedenimizin verdiği bu stres tepkilerini telafi eden ve fizyolojik değerlerin normale döndüğü beden, zihin ve ruh sağlığımızı dengeleyen bir “Dingin Farkındalık” durumuna kayıyoruz. Dingin Farkındalık, beden fiziksel olarak dinlenmedeyken, uyanık fakat sükunet içerisindeki bir zihinle birleşimi ifade ediyor. Bu duruma kaydığımızda fizyolojik olarak kalp atışlarımız yavaşlıyor, kalbe daha az kan pompalanıyor, kan basıncımız normale dönüyor, oksijen tüketimi ve karbondioksit çıkışımız artıyor, terleme azalıyor, böbrek üstü bezleri daha az adrenalin ve kortizol salgılamaya başlıyor, nefes alıp vermemiz normale dönüyor, stres hormonları yerine yaşlanma karşıtı olan DHEA (anti-aging) hormonu salgılaması başlıyor ve kan pıhtısı yapışkanlığı da normal seviyesine iniyor.

BİLİMSEL ÇALIŞMALAR KANITLIYOR
1- Massachusetts Institute of Technology ve Harvard Üniversitesi nörologları tarafından yapılan araştırmanın sonuçlarına göre meditasyon kronik ağrıları olan hastalarda bu semptomların hafiflemesini sağlıyor ve ağrıları yatıştırarak, rahatlatıyor.
2- Harvard Tıp Fakültesi’nde yüksek tansiyon hastalarına uygulattırılmaya başlanan düzenli meditasyon sayesinde kan basıncı somut bir biçimde düşüyor ve buna orantılı olarak yazılan ilaç miktarları da düşürülüyor.
3- Harvard Tıp Fakültesi Psikoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyelerinden Sara Lazar tarafından yürütülen araştırmanın sonuçlarına göre her gün 27 dakika düzenli meditasyon yapan katılımcılar ile hiç meditasyon yapmayan katılımcıların sonuçları karşılaştırıldığında, meditasyon yapan grubun farkındalık testlerinde somut gelişim gösterdikleri belirlendi.
4- Yale News’de Kasım 2011’de yayınlanan başka bir araştırmaya göre deneyimli meditasyon uygulayıcıları, otizm ve şizofreni gibi psikiyatrik rahatsızlıklar, dalgınlık hali ve konsantrasyon bozukluğu ile ilişkili olan beyin bölgelerinin devre dışı bırakılmasını başarabiliyor.

DENEYİN

Evrensel “SO HUM” mantrası ile meditasyon
1-
Rahatça sırtınız dik olacak şekilde oturun, nazikçe gözlerinizi kapayın. Meditasyon bitene kadar gözleriniz kapalı kalmalı.
2- Gerçekleşmesini istediğiniz bir arzunuzu içinizden sessizce, gözünüzün önünde bu isteğiniz olmuş gibi canlandırarak, imgeleyerek niyet edin.
3- Derin bir nefes alarak, nefesinizi verirken eşzamanlı olarak bu niyetinizi de gerçekleştirmesi için evrene bırakın. Bundan sonra niyetinizin nasıl ve ne zaman gerçekleşeceği sizin değil, evrenin ilgilenmesi gereken bir konu durumundadır. Siz artık meditasyona başlamaya hazırsınız.
4- Birkaç dakika basitçe nefesinizi içinize alışınızı ve dışarıya verişinizi doğal bir şekilde izleyin.
5- Birkaç dakikalık bu nefes alış ve veriş izleme sonrası, burnunuzdan yavaşça ve derin bir nefes alırken, dudağınızı ve dilinizi dahi kıpırdatmadan zihninizde “SO” kelimesini düşünün.
6- Yine burnunuzdan aldığınız bu nefesi yavaşça verirken de “HUM” kelimesini düşünün.
7- Nefesinizin rahatça akmasına izin vererek, her nefes alışta zihninizden “SO”, her nefes verişte ise “HUM” kelimesini sessizce tekrar edin.
8- Eğer dikkatinizin zihninizdeki başka düşüncelere, etrafınızdaki bazı seslere veya vücudunuzdaki herhangi bir duyuma kaydığını fark ederseniz, sakince dikkatinizi nefesinize yönlendirerek “SO HUM” mantrasını sessizce tekrar etmeye devam edin.
9- Bu meditasyon sürecine sakinliğinizi koruyarak 20 ile 30 dakika arasında devam edin.
10- Süre bittiğinde günlük eylemlerinize dönmeden önce, mantra tekrarını durdurarak birkaç dakika gözleriniz kapalı bir şekilde vücudunuza uyum sağlaması için zaman tanıyın.

“Her gün düzenli meditasyon yaparak, zihnimize ve bedenimize huzuru, sakinliği ve dinginliği kazandırabilir ve böylelikle kararlarımızdan etkilenen etrafımızdaki herkes için daha çok sevgi, memnuniyet ve tatminle dolu bir hayat yaratabiliriz. Nitekim yarım saat meditasyon yapmak tüm gece uyumaktan çok daha fazla psikolojik dinlenme sağlıyor.”

Ebru Şinik: “Mutlak huzur alanına giriş kapısını içimde buldum”
17 yıl boyunca profesyonel iş hayatında borsadan dergi yayıncılığına çok farklı sektörlerde çalışan Ebru Şinik, hayatının en rahat, en refah içinde olduğunu düşündüğü dönemlerinde bile kalbinin derinliklerinde hissettiği eksikliği doldurmak için arayışlara başlamış. 2010 yılında tanıştığı, “Primordiyal Sesler Meditasyonu” tekniği ile her gün sabah-akşam toplamda bir saat düzenli meditasyon yaptığında hayatının değişmeye başladığını gözlemlemiş. Bu süreci “İçimdeki mutlak huzur alanını keşfetmiştim… Bu öyle bir alandı ki, aynı kadim bilge kitaplarda yazdığı gibi, koşullara bağlı olmayan arı mutluluk halini herkesin içinde ve sadece kendisinde araması gerektiğinin farkına vardım. Ve bu hayatımda bir dönüm noktası oldu” diye anlatan Şinik; “Ben mutlak huzur alanına giriş kapısını içimde buldum ve içlerindeki boşluğu doldurma arayışındaki herkese öğretmeye niyet ettim!” diyor. Bu kararla birlikte işinden istifa ediyor. Dr. Deepak Chopra ve Dr. David Simon tarafından Kaliforniya’da kurulan Chopra Center Üniversitesi Meditasyon Fakültesi’nde ve eş zamanlı olarak Bütünsel Sağlık ve Ayurveda Fakültesi’nde okumaya başlıyor. Her iki bölümden de mezun olan Şinik bu esnada bir bedenzihin- ruh bütünlüğü merkezi olan Yükselen Çağ’ı kuruyor. Yükselen Çağ çatısı altında bir yıldır özel ve grup meditasyon seminerleri düzenleniyor.

Pozitif Dergisi 2013/02

Yorum Ekle