Osho

Erkek ve kadın

Herkes hem erkek hem kadındır. Bir kadınla bir erkek arasındaki fark çok fazla değildir; fark sadece nicelikseldir, niteliksel değil. Bir kadın belki yüzde 60 kadındır ve yüzde 40 erkektir ya da yüzde 51 kadındır ve yüzde 49 da erkektir. Ve aynı şey erkek için de geçerlidir. Bu yalnızca bir yüzde meselesidir ama her ikisi de sende mevcuttur. Sen her ikisinden de geliyorsun: Annenden ve babandan; her ikisi de sana katkıda bulundu. Erkekler ve kadınlar sadece erkekler ve kadınlar değillerdir: Onlar biseksüeldirler, onlar her iki cinsiyetin de buluşma noktasıdırlar. Kutuplar mevcuttur. Bu nedenle hiçbir kadın saf, basit bir kadın değildir. Şayet bunu anlayabilirsen yaşamın sana daha net gözükecektir.

Erkek ve Kadın Olmanın Ötesi GANJ YAYINLARI Çeviren: Sangeet

Bazı anlarda bir kadın bir erkekten daha fazla erkeksidir ve bu erkekler için de böyledir. Bazı anlarda erkek son derece kadınsıdır; bazı anlarda erildir, bazı anlarda ise dişidir. Yumuşak anlar vardır ve sert anlar vardır, saldırgan anlar vardır ve kabullenici anlar vardır.

erkek-ve-kadin-2Ancak bugüne kadar toplum bizi erkeğin erkek ve kadınınsa kadın olduğu şeklinde şartlandırmış ve bize bunu böyle öğretmiştir. Bu son derece yanlış bir uygulamadır, doğaya terstir. Şayet erkek ağlamaya ve gözyaşı dökmeye başlarsa insanlar ona, “Bir kadın gibi ağlama, bir kadın gibi zırlama; hanım evladı olma” der. Bu saçmalıktır çünkü erkeğin de kadın gibi gözyaşı bezleri vardır. Doğa onun ağlamasını ve gözyaşı dökmesini istememiş olsaydı, o zaman hiç gözyaşı bezleri olmazdı. Şimdi, bu son derece baskılayıcıdır. Eğer bir kız bir erkek gibi hırslı, saldırgan davranmaya başlarsa insanlar bir şeylerin yanlış olduğunu düşünmeye başlar: Hormonlarda bir bozukluk vardır. Onu Erkek Fatma olarak adlandırırlar, o bir kız değildir. Bu saçmalıktır! Bu ayrım doğal değildir; bu ayrım politiktir, toplumsaldır. Kadınlar 24 saat boyunca kadın rolü oynamaya, erkekler 24 saat boyunca erkek rolü oynamaya mecbur bırakılmıştır. Bu hiç doğal olmayan ve dünyada kesinlikle çok fazla mutsuzluk yaratan bir şeydir. Erkeğin yumuşak olduğu ve kadınsı olması gereken anlar vardır. Kocanın kadın ve kadının koca olması gereken anlar vardır ve bu son derece doğal olmalıdır. O zaman daha çok ritim ve daha çok ahenk olacaktır. Şayet bir erkek 24 saat boyunca erkek olmayazorlanmazsa daha çok rahatlayacaktır. Ve şayet bir kadın 24 saat boyunca kadın olmaya zorlanmazsa daha doğal olacak ve içinden geldiği gibi davranacaktır. Hindistan’da biz Tanrı’yı ardhanarishwar -yarı erkek, yarı kadın- olarak tasvir etmişizdir. Bu muazzam düzeyde güzeldir. Bu, Tanrı’nın bulunmuş olan gelmiş geçmiş en iyi resmidir: Yarı erkek, yarı kadın. Bu olması gereken şeydir. Varlığındaki nihai gelişime eriştiğinde ne bir erkek olacaksın ne de kadın; yahut, öylesine ahenkli bir biçimde her ikisi de olacaksın ki teklik mevcut hale gelecek. Ancak bu olmadan evvel ikilik sürer. Bunda yanlış bir şey yoktur. Bundan korkma çünkü eğer korkmaya başlarsan onu bastırmaya başlayacaksın ve bastırılmış olan herhangi bir kısım, nihai gelişimin önündeki bir engeldir. Hiçbir kısım bastırılmamalıdır, hiçbir kısım asla reddedilmemeli ve dışlanmamalıdır: Her şey organik bütünlüğün bir parçası yapılmalıdır. Senin her parçan diğeriyle buluşmalı ve birbirine karışmalıdır ki bu sayede çatışma kaybolsun ve sen bir orkestra halini al. Bizim bütün ayrımlarımız sahte ayrımlardır. Ağacın üzerinde, elma ağacının üzerinde sadece tek bir elma vardır. Sen onun senin dışında olduğunu söylersin, dışsal olduğunu söylersin; o içsel değildir, kesinlikle değildir, o ağacın üzerinde asılıdır. Sen onu yersin; sen dışsal olanı yemişsindir. Onu hazmedersin: O senin kanın, kemiğin, iliğin haline gelir…O senin rüyalarına dönüşecektir, senin şiirine, senin resmine. Artık o dışsal değildir, o içsel olanın bir parçası haline gelmiştir. Dışsal olan içselin içinde erimiştir. Sonra bir gün sen ölürsün ve toprak senin bedenini bir gübre olarak kullanır ve yine elma ağacında bir elma doğacaktır. Şimdi içsel olan dışsal halini almıştır. İçsel ve dışsal olan sürekli olarak birbirleri ile buluşuyor ve kaynaşıyorlar. Sınır çizmek sadece pratik bir şeydir; o gerçek değildir. İçsel olan nerede biter ve dışsal olan nerede başlar bana söyleyebilir misin? Tamamıyla net bir çizgi çizebilir misin, nereye? Dışsal olan sürekli olarak içsel olana doğru yöneliyor: Sen onu soluyorsun. Ve içsel olan sürekli dışsal olana doğru yöneliyor: Soluğunu veriyorsun. İçsel ve dışsal olan arasında bir ayrım çizgisi yoktur. Onlar tektir. Aynı şekilde alçak ve yüksek olan arasında da bir ayrım yoktur. Ancak insanlar, ayrımlar ve kategorilerle ilgili çılgın fikirlere sahiptir. Hatta insanlar bedenin alt kısmının daha düşük ve bedenin üst kısmının daha yüksek olduğunu bile düşünür. Sırf bedenin alt kısmı daha aşağıda diye onun değerinin daha düşük olduğunu zannederler. Saçmalık: Çünkü kanın bedeninin her yanında akmaya devam eder. Aynı kan ayağa gider, aynısı başa gider. Sahip olduğun oksijen sürekli olarak bedenin her yanına dağılır. Yersin ve yiyecek, bedenin alt tarafı üst tarafı olarak değil tüm beden tarafından hazmedilir.

Alt taraf ve üst taraf aynı gerçekliğin iki yüzüdür ve bu erkek ve kadın için de böyledir. Ve eğer derinlemesine bakarsan o zaman tüm ikilik sadece insanların bir şeyleri anlamak için yaptığı bir sınıflamadır. Sınıflama rastlantısaldır. Yoksa her şey başka bir şeyin parçasıdır. Tüm bu varoluş tektir.

Tekil olana yaklaştığında gerçekliğe yaklaşırsın. Bu yüzden ben hakiki bilgenin bir korkak olmayacağını söylüyorum. Çünkü onun için “bu dünya ve diğer dünya” olamaz. Onun için bu kıyı diğer kıyıdır. O bu dünyada olacaktır ama bu dünyaya ait olmayacaktır. O bir nilüfer olacaktır: Suda olacaktır ve yine de ona değmeyecektir. Onun için bir bölünme yoktur. Aslında onun için iyi ve kötü, ahlaklı ve ahlaksız, Tanrı ve Şeytan ayrımı yoktur. Tüm ayrımlar tek bir organik varoluşun parçalarıdır. Bu nedenle soruyu sorana iyi bir kavrayış gelmiştir. Onu kaybetme. Ve şizofren olacağını düşünüp endişelenme. Bir noktaya kadar erkek ve kadın arasındaki bölünme kalır ve giderek daha da keskinleşir. Ve kişi tekrardan ve tekrardan değişikliği, yer değiştirmeyi hissedecektir. Bu bir yer değiştirmedir: Birkaç saat sen bir erkeksin, birkaç saat sen bir kadınsın. Eğer onu tam olarak izlersen kaç dakika bir erkek ve kaç dakika bir kadın olduğunu kesin bir şekilde bilebilirsin. Bu periyodik bir değişimdir. Yogada bu içsel sırların üzerinde çok sıkı çalışmışlardır. Şayet nefesini izlersen bu sana zamanı kesin olarak verecektir. Bir burun deliği, sol burun deliği nefes alırken sen kadınsı olursun. Sağ burun deliği solurken erkeksindir. Ve yaklaşık 48 dakika sonra onlar değişir. Sürekli olarak -gece, gündüz- bu değişiklik olur. Sol burnundan nefes alırken beyninin sağ tarafı çalışır: Sağ taraf kadınsı kısımdır. Şayet kadın kadınsı burun deliğindeyse o zaman erkek erkeksi burun deliğinde olmalıdır. Ve buna göre Vatsayana -ilk gerçek seksolog- daha da derin gizemleri açığa çıkarmıştır. O der ki: Kadın erkeksi havada olduğunda erkeğin üstünde olmalıdır, o erkeğin rolünü oynamalıdır. Erkek her zaman misyoner pozisyonunda olmamalıdır… Buna Doğu’da “misyoner pozisyonu” denmiştir. Çünkü Doğu’da hiçbir zaman erkeğin hep üstte olması gerektiği diye bir şey bilinmemiştir. Sadece Hıristiyan misyonerler Doğu’ya geldiğinde insanlar bu aptallığın Batı’da var olduğunu fark etmişlerdir. Bu nedenle bu misyoner pozisyonu olarak bilinir… Bazen kadın bir erkek havasındadır: O üstte olmalıdır ve o aktif olmalıdır. Ve erkek eğer kadınsı havadaysa pasif olmalıdır. Erkek karıyı oynamalıdır ve kadın da kocayı oynamalıdır. Ve o zaman muazzam bir buluşma olacaktır.

Ve bu her zaman akılda tutulmalıdır çünkü erkeksi havada olunduğunda daha kolaylıkla yapılabilecek eylemler vardır. Zor bir şey yapıyorsan -bir kayayı taşımak, bir kayayı itmek- burun deliklerini kontrol et. Eğer o erkeksi havada değilse iyi değildir. Bu beden için tehlikeli olabilir: Son derece yumuşak olacaksın. Bir çocukla oynarken ya da öylece köpeğinle oturuyorken kadınsı tarafta ol; daha çok birliktelik gerçekleşecektir. Bir şiir yazarken yahut resim yaparken ya da müzik bestelerken kadınsı olmalısın… Şayet savaş müziği yaratmaya çalışmıyorsan. O zaman o iyidir. Erkeksi havada, saldırgan olabilirsin. Bunu izle ve bu iki kutbun giderek daha çok farkında olacaksın. Ve bu iki kutbun olması iyidir: Doğa bu şekilde rahatlamayı düzenler. Erkeksi taraf yorulur. Sen kadınsı kısma yönelirsin; erkeksi taraf dinlenir. Kadınsı kısım yorulduğunda dinlenirsin; erkek haline gelirsin. Ve bu ruhsal ekonomikliktir. Kişi sürekli olarak değişir. Ancak senin toplumun sana yanlış şeyler öğretmiştir: Erkek bir erkektir ve 24 saat boyunca bir erkek olmalıdır. Bu çok ağır bir görevdir. Ve bir kadın 24 saat bir kadın olmak zorundadır; yumuşak, sevecen, şefkatli. Bu çok ağır bir görevdir. Bazen o da kavga etmek, öfkeli olmak, bir şeyleri kırıp dökmek ister ve bu iyidir; şayet içsel oyunu anlayabilirsen.

Tantrada asla burun deliklerini kontrol etmeden sevişmemen gerektiğini söylerler, asla. Eğer erkek kadınsı burun deliğinden nefes alıyorsa o zaman kadın erkeksi burun deliğinden nefes almalıdır. O zaman gerçek orgazm olacaktır. Aksi takdirde sevişme sadece bir enerji kaybı olacaktır; bir hapşırmadan daha fazla bir şey olmayacaktır. Bir hapşırıktan sonra rahatlamış hissedeceksin -iyi bir hapşırıkta kişi rahatlar- ancak bundan fazla bir şey çıkmayacaktır.

Pozitif Dergisi 2014/03

Yorum Ekle