Osho

Istırabın kökenleri

Kendi varlığının sorumluluğunu almak istemiyorsun, başka birisi bunu yapmalı. Ve ıstırabın tek nedeni de budur. Başka birisinin senin ıstırabını dindirmesini sağlayacak hiçbir yol yoktur. Başka birisinin seni coşku dolu yapabilmesinin bir yolu yoktur. Ancak coşku dolu mu yoksa ıstırap içerisinde mi olduğun hakkında başka kimsenin hiçbir şey yapamayacağını, kendinin sorumlu olduğunu fark edebilirsen…

OSHO / ÖZGÜRLÜK
Ganj Yayınları

Istırabın senin yaptığın bir şeydir; coşkun da senin yapacağın bir şey olacaktır. Ancak bunu kabul etmek zordur; “Istırap benim yaptığım bir şey mi?” Herkes kendi ıstırabından başkalarının sorumlu olduğunu hisseder. Koca, mutsuzluklarının nedeninin karısı olduğunu düşünür; kadın, mutsuzluklarının nedeninin kocası olduğunu düşünür; çocuklar, mutsuzluklarının nedeninin ebeveynleri olduğunu düşünür; ebeveynler, mutsuzluklarının nedeninin çocukları olduğunu düşünür.

Bu son derece karmaşık bir hal almıştır. Ve başka birisi senin ıstırabının sorumlusu olduğunda, sorumluluğu başka birisine vererek özgürlüğünü kaybettiğinin farkına varmazsın. Sorumluluk ve özgürlük aynı madalyonun iki yüzüdür. Ve sen ıstırabından başkalarının sorumlu olduğunu düşündüğün içindir ki şarlatanlar, sözde kurtarıcılar “Beni takip etmek dışında yapmanız gereken hiçbir şey yok. Bana inanın ve sizi kurtaracağım. Ben sizlerin çobanınızım ve siz de benim koyunlarımsınız” diyenler var. Fakat biz ıstırabımızın sorumluluğunu başkalarının omzuna attığımız için saadetin de başkalarından geleceği mantıksal sonucunu kabul etmiş durumdayız. Doğaldır ki şayet ıstırap başkalarından geliyorsa, o zaman saadet de başkalarından gelmek zorundadır. Fakat o zaman sen ne yapıyorsun? Sen ne ıstırabından, ne de saadetinden sorumluysan; bu durumda senin işlevin nedir? Amacın nedir?

Birkaç kişinin seni perişan etmesi ve sonrasında başkalarının da sana yardım edip seni kurtarması ve mutlu kılması için sadece bir hedef tahtası olmak mı? Sen yalnızca bir kukla mısın ve tüm iplerin başkalarının elinde mi?

Sen kendi insanlığına saygı duymuyorsun; sen kendine saygı duymuyorsun. Senin kendi varlığın için, kendi özgürlüğün için hiç sevgin yok. Hayatına saygılı olursan, tüm kurtarıcıları reddedeceksin. Tüm kurtarıcılara, “Kaybolun! Sadece kendinizi kurtarın, bu yeter. Bu benim hayatım ve onu ben yaşamalıyım. Yanlış bir şey yaparsam mutsuzluğumun acısına katlanacağım; hiçbir şikayette bulunmadan yanlış davranışlarımın sonuçlarını kabul edeceğim” dersin.

Muhtemelen kişi bu şekilde öğrenir; düşerek kişi ayağa kalkar, yanlış yola saparak yeniden geri döner. Bir hata yaparsın… Ancak her hata seni daha zeki yapar; aynı hatayı bir daha yapmayacaksın. Aynı hatayı tekrar edersen bu, senin öğrenmiyor olduğun anlamına gelir. Zekanı kullanmıyorsun, bir robot gibi davranıyorsun.

Benim tüm çabam her insan evladının kendisine ait olan -ve önüne gelene dağıtmış olduğu- öz saygısını geri vermektir. Ve tüm aptallık burada başlar çünkü ıstırabından sorumlu olduğunu kabul etmeye hazır değilsin. Sadece bir düşün; sorumlusu olmadığın tek bir ıstırap dahi bulamazsın. Kıskançlık olabilir, kızgınlık olabilir, açgözlülük olabilir ama içindeki bir şey bu ıstırabı yaratıyor olmalı. Ve sen hiç, herhangi birisinin başka birisine saadet getirdiğini gördün mü? Bu da sana, senin sessizliğine, senin sevgine, senin huzuruna, senin güvenine bağlıdır. Ve mucize gerçekleşir; kimse onu yapmaz.

Istırabın, hatalarından kaynaklanıyor ve saadetin de güveninden, sevginden kaynaklanıyor. Esaretin senin yaratımındır ve özgürlüğünse senin manifestondur. Bana soruyorsun, “Niçin ıstırap içindeyim?” Istırap çekiyorsun çünkü onun sorumluluğunu kabul etmemiş durumdasın. Istırabının ne olduğunu sadece gör, nedenini bul ve sebebi kendi içinde bulacaksın. Sebebi ortadan kaldır ve ıstırap yok olacak. Fakat insanlar sebebi ortadan kaldırmak istemiyor, onlar ıstırabı ortadan kaldırmak istiyor. Bu mümkün değil; bu, kesinlikle bilimsel değil. Ve sonra benden seni kurtarmamı, sana yardım etmemi istiyorsun. Bir dilenci olmana hiç gerek yok. Dilenci olmanıza gerek yok. Siz koyun değilsiniz, siz imparatorlarsınız. Mutsuzluğunun sorumluluğunu kabul et ve saadet, özgürlük, coşku, aydınlanma, ölümsüzlük için tüm sebeplerinin içinde saklı olduğunu bulacaksın. Hiçbir kurtarıcıya ihtiyaç yok. Herhangi başka birisinin sahip olduğu kadar evrensel bir bilince sahip olduğunu, herhangi bir Gautam Buda’nınki kadar ihtişamlı bir bilince sahip olduğunu unutuyorsun; sadece onun farkında değilsin, onu aramamış durumdasın. Ve aramadın çünkü onu başkalarında; seni kurtaracak birisinde, sana yardım edecek birisinde arıyorsun. Tüm krallığın sana ait olduğunu fark etmeden dilenmeye devam edip duruyorsun. Öz saygı, özgürlük ve sorumluluk en temel prensiplerden birisi olarak anlaşılmalıdır.

 

Pozitif Dergisi 2014/02

Yorum Ekle