Alternatif

Kraliyet terapistinin yöntemiyle hayatınızı değiştirin

“Dünya’nın En İyi Spiritüel Terapisti” ödüllü İngiliz Paul Emery, 35 yıl boyunca sosyal fobisini yenebilmek için sayısız metot öğreniyor. 35 yılın sonunda bu sorunu çözüyor ve öğrendiklerinin bir kombinasyonu olan QEPR sistemini geliştirerek bir saatlik terapiyle öfke, korkular, stres, fobiler, aşırı yeme isteği, sigara bağımlılığı gibi sorunlardan kurtulmanızı hedefliyor.

Yazı: Deran ÇETİNSARAÇ
Fotoğraf: Ozan KUTSAL

Paul Emery

Paul Emery

Hayatı daha iyi yaşamak için, problemlerinizi bir saatlik terapi ile arkanızda bırakmak elinizde…” diyor İngiliz psikolog Paul Emery. 14 yaşında sosyal fobi teşhisi konan Paul Emery kendi geliştirdiği QEPR “Kuantum Duygusal ve Fiziksel Terapisi” ile süper model Kate Moss, aktris ve TV yıldızı Megan Gale, pop müzik grubu Human Nature solistlerinden Phil Burton, Sigmund Freud’un torunu Sir Clement Freud ve Monako Prensesi Caroline’ın eşi Prens Ernst gibi binlerce kişinin hayatını değiştirdi. QEPR, vücudun reaksiyonlarını ve belli düşüncelere karşı oluşmuş negatif duyguları elimine etmek üzerine çalışıyor. Terapiyi psikolojinin gelişmiş bir formuyla ya da çoğu vakada uygulanan, belli güçlü akupunktur noktalarına hafifçe vurarak (patpatlayarak) uyguluyor. Bu noktaların duygulardan arındırmada etkili bölgeler olduğu söyleniyor. Bu yöntemle sigara bırakmadan uçuş korkusuna, duyguların tetiklediği aşırı yeme alışkanlığına önlenemeyen takıntılardan aşk acısına kadar tüm takıntı, korku, fobi ve kötü alışkanlıklarınızdan sadece bir saatlik seansta kurtulmanız hedefleniyor. Emery ile Richmond Nua’da buluştuk ve metodunun hikayesini dinledik.

Türkiye’ye beşinci gelişiniz. Bize biraz metodunuzdan bahsedebilir misiniz?
QEPR, yani Quantum Emotional Physical Release (Kuantum Duygusal ve Fiziksel Terapisi), aslında yaptığım tüm şeyleri anlatmaya yarasın diye verdiğim bir isim. Pek çok tekniğin bir araya gelmesiyle oluşuyor.

Yani sizin bir özetiniz diyebilir miyiz?
Kesinlikle diyebiliriz. Tek bir isimle anılmak yerine kendi metodumla anılmayı tercih ediyorum. QEPR, 35 yıl boyunca deneyimleyip öğrendiğim en iyi tekniklerin harmanlanmış hali. İyi tekniklerden kastım benim düşünceme göre tabii ki. Gestalt, Jung, NLP, EFT’yi sayabilirim.

İlk nasıl merak saldınız peki?
14 yaşımdayken sosyal fobi teşhisi konuldu. İnsanlarla konuşmaktan çok çekiniyordum, korkuyordum. Dolayısıyla o yaştan itibaren hayatım hep korkarak, çekinerek geçti. Doktorumun söylediği belliydi, sosyal fobi; tedavi amaçlı ilaçlar yazdı. İlaç kullanıyor olmak pek hoşuma gitmedi dolayısıyla bu fobiyi başka yöntemlerle çözebilmenin yollarını aramaya başladım. Hem kişisel gelişim hem de sağlık alanında kitaplar okumaya başladım.

İlk okuduğunuz kitabı hatırlıyor musunuz?
Kendi kendine hipnoz ile ilgili bir kitaptı. Kasetlere kitapta yazılı olan dokümanları okuyup kaydediyordum. Her gece uyurken bu kayıtları dinliyordum. Yatağa girmeden önce iyice rahatlıyordum, zihnimi boşaltıyordum ve hipnoz için gerekli ortamı sağlıyordum. Yıllarca yaptım ancak işe yaramadı. Sonuçta ailemin durumu belliydi, terapilere verecek paramız yoktu. ABD’li değilim, kendi halinde bir İngiliz’im; dolayısıyla bu işi kendim halletmeliydim. Ortaokul, lise yıllarım bu fobiyle geçti, ne kadar korkunç olabileceğini tahmin edebilirsiniz.

kraliyet-terapistinin-yonetimiyle-3

Hipnoterapiste gittiniz mi?
Liseden sonra gittim ancak o da başarılı olamadı. Sonuçta kendimi bu işin profesyoneline bırakmıştım. Bu adamlar bile beni iyileştiremediyse acaba ne işe yarardı…

Bu sizi bir sonraki metoda götürüyor sanırım…
1991 yılında NLP metodunu duydum ve denemeye karar verdim. Bu yöntem benim gibi olan insanları değiştirebiliyordu. Sonuçta çocukken çekingen olmanız daha kabul edilebilir bir şey. Yetişkin bir insan olduğunuzda çekingenlik veya utangaçlık başedilmesi daha zor bir hal alıyor. İnsanlara durumunuzu bir türlü anlatamıyorsunuz. NLP metodunu direkt yaratıcısı olan Dr. Richard Bandler ve en tanınmış uygulayıcılarından biri olan Paul McKenna’dan öğrendim. O kadar çaresiz durumdaydım ki herhangi bir uygulayıcıyla çalışamazdım, NLP’yi direkt kaynağından öğrenmeliydim. Bu yüzden bu iki ismin peşine düştüm. Tabii bu kadar iyi isimlerden öğrenince NLP konusunda gerçekten iyi konuma geldim. Artık bu metodu uygulayarak pek çok insana yardım ediyordum. Gelen kişilere sigarayı bırakma, fobilerden kurtulma konusunda yardımcı oluyordum ancak kendime yararım dokunmuyordu. Gerçekten çok sinir bozucu bir durumdu. Uçak fobisi olan bir kadın geliyordu, metodu uyguluyordum, kadın bu fobisinden kurtuluyordu. Peki ya ben…

kraliyet-terapistinin-yonetimiyle-4

O zaman NLP’yi bırakıp başka bir metoda mı geçtiniz?
Hemen bırakmadım, insanlara yardım etmeye devam ettim. Sonrasında arayışım devam ettiği için EFT metoduyla tanıştım. Bir arkadaşım bahsetti, televizyonda izlemiş ve dokunarak insanların fobilerini geçiriyorlarmış… Süper saçma geldi; sonuçta psikoterapi insan zihninin nasıl çalıştığını düşünüyor ve buna göre çözüm yolları arıyor. Dokunarak fobileri geçirmenin konuyla alakasını kuramadım. Psikoterapi yöntemleri zihin üzerine odaklanır, anne ve babanın etkilerine bakar. Her ne kadar EFT saçma gelse de bu metodu da öğrenmeliydim çünkü fobim hala duruyordu. Tıpkı NLP’de olduğu gibi EFT’yi deneyimledim, iyice öğrendim, uygulayıcı oldum. Yüzlerce kişiye uyguladım…

kraliyet-terapistinin-yonetimiyle-6İşe yaradı mı?
Hayır. Bu da yaramadı. Yine de yılmadım, Tayland’da bir iş fırsatı doğdu ve oraya yerleştim. NLP ve EFT’yi birlikte uyguluyordum. Biraz da konuşarak terapi yapıyordum. Yüzlerce hasta görüyordum ve çoğunlukla yaptığım şey işe yarıyordu. EFT’nin başarı yüzdesi 85 olarak söyleniyordu. Demek ki ben yüzde 15’lik kısımda yer alıyordum. Futboldaki teknik direktörler gibi düşünün; teknik direktörlerin çok iyi futbolcu olmalarına gerek yoktur. İnsanlara yardım etmekten hoşlanıyordum ama yine de aklıma bir soru takılıyordu: Dokunarak terapi madem işe yarıyorsa neden bazı insanların üzerinde işlemiyordu? Bunun mutlaka bir sebebi olmalıydı. Arayışım beni bu defa da hibrit bir yönteme götürdü.

“NLP konusunda gerçekten iyi konuma gelmiştim. Artık bu metodu uygulayarak pek çok insana yardım ediyordum. Gelen kişilere fobilerden kurtulma konusunda yardımcı oluyordum ancak kendime yararım dokunmuyordu. Gerçekten çok sinir bozucu bir durumdu.”

kraliyet-terapistinin-yonetimiyle-5Hibritle neyi kastediyorsunuz?
Tıpkı Samsung ve iPhone’u tek bir cihaz gibi düşünün; iSamsung. İşte Dr. Roger Callahan da iki farkı metodu birleştirerek yeni bir yöntem geliştirdi: TFT. 1955 yılından bu yana psikiyatristlik yapan Dr. Roger Callahan, bu yönteme Tought Field Therapy adını verdi. Dr. Callahan’ın fobiler konusunda uzmanlığı vardı. TFT yönteminde fobi veya alışkanlıklar için vücudunuzun farklı noktalarına vuruyorsunuz ve sesli bir şekilde “Benim asansör korkum var ve asansöre binince çok korkuyorum” gibi cümleler söylemeniz gerekiyor. Bu işi kadınlar yapabiliyor ama bir erkeğe bunu yaptıramayabiliyorsunuz. Bir adamın patpatlamak şeklinde yanağına dokunması ve “Kendimi seviyorum”, “Sigara içiyorum” gibi şeyleri yüksek sesle söylemesi çok da fonksiyonel bir çözüm değil. Ben bile yapmaktan sıkıldım. Üstelik hem NLP hem de EFT yöntemlerinin işe yaradığına inanan bir insanım.

Dr. Roger Callahan bu yöntemi hala uyguluyor mu?
Dr. Roger Callahan’ın kurmuş olduğu merkezde bu yöntem uygulanıyor ve pek çok kişiye yardımı dokunuyor. Geçtiğimiz yıl hayatını kaybetti ancak onunla tanışıp birlikte çalışma fırsatım olduğu için kendimi çok şanslı sayıyorum.

TFT’de vücudun hangi bölgelerine dokununca hangi sorunlar düzeltilmeye çalışılıyor?
EFT’ye göre vücudumuzda 90 tane sinirin geçtiği nokta var. Pek çok sorun için aynı noktalar patpatlanıyor; mesela çikolata krizi veya öfke nöbeti için aynı yerlere dokunuyorsunuz. TFT ise daha spesifik bir yöntem. Belli noktalar, belli duygular için, belli frekansla patpatlanıyor.

Mesela sigara krizinin noktası nerede?
Bu tip krizlerin yüzde 90’ı üç noktadan geçiyor: Göz altı, koltuk altı ve köprücük kemiğinin altı. Çikolata, sigara, madde bağımlılığı; aklınıza ne gelirse çözümü bu üç noktada. Dr. Roger Callahan, uzun süre akupunkturla ilgileniyor, bir gün muayenesine bir kadın hasta geliyor. Kadının su fobisi var. Suya bakamıyor eğer o gün hava yağmurlu olacaksa dehşete kapılıyor. İçebiliyor ama bakamıyor, televizyonda bile görmeye tahammülü yok. Sayısız psikiyatriste gidiyor, sayısız terapi alıyor. Anne ve baba üzerine yoğunlaşıyor, suç birinin üzerine atılıyor ancak kadının su fobisi geçmiyor. Dr. Callahan’ın kapısını çalıyor ve her hafta terapilerine gidiyor. Dr. Callahan hastası üzerinde hipnoterapiyi kullanıyor, kadını yavaş yavaş yüzme havuzuna yaklaştırıyor. 18 aylık terapinin sonunda muayenehanenin karşısındaki yüzme havuzunun kenarına oturabiliyor ama hala havuza yani suya bakamıyor. Bu durumu “Ne zaman suyu düşünsem mideme ağrılar, kramplar giriyor; inanılmaz hasta hissediyorum” diye anlatıyor. Dr. Callahan, konuyu fiziksel açıdan mide bulantısı gibi düşünüp terapiyi farklı şekilde yönlendiriyor. Mideyle ilgili sinirler göz altından başlıyor, ayak parmağı ucuna kadar gidiyor. Başlangıç noktasının en güçlü yer olduğu fikrinden hareketle çalışmak üzere göz altı seçiliyor. Kadın patpatlamaya başlıyor ve bir süre sonra mide bulantısı hafiflemeye başlıyor. Birkaç dakika daha bu bölgeyi patpatladıktan sonra arkasını dönüyor, yüzme havuzuna bakıyor ve “Fobim gitti” diyor. Birden odadan dışarı çıkıyor ve havuza doğru gidiyor. Doktor LSD alan hastaların yapabildiklerini düşünüp kadının havuza atlayacağından endişe ediyor çünkü onun yüzemeyeceğini biliyor. Kadın “Merak etmeyin sadece dokunmak istiyorum” diyor. Sonuçta dokunuyor da… Bir sonraki randevu için konuştuklarında kadın gelemeyeceğini, çocuklarla birlikte yüzme dersine katıldığını anlatıyor. Dolayısıyla fobisi olan kişilerin bu sorundan kurtulmak için göz altını patpatlaması yetiyor.

Hangi göz olduğu önemli mi?
İkisi de olabilir. Dr. Callahan sonraki 15 yıl boyunca kendini hangi noktaların hangi fobileri veya sorunları giderdiğini bulmaya adıyor ve TFT’yi geliştiriyor.

Peki ya siz?
Dr. Callahan’la çalıştık, bulduğu noktaları, belli frekanslarla patpatladım. Bana sordu: “İşe yaramadı değil mi?” Cevabım “Hayır” oldu. İşin seyrini blokajlar üzerine çevirmeye karar verdi çünkü bilinçli halim bu fobiden kurtulmayı isterken bilinçaltım belki de istemiyordu. İkinci aşamada da hayal kırıklığına uğradık; bu arada görüşmeleri telefon üzerinden yapıyorduk. Benden “Fobimden kurtulmak istiyorum” dememi istedi, söyledim. Sesimden aldığı titreşimlere dayanarak toksiklenmiş olduğumu belirtti. Yediğim bir şey veya giydiğim kıyafetten ötürü enerjimi bloke ediyordu. Yani enerjiniz kapalıysa kendinize ne kadar dokunursanız dokunun hiçbir şekilde fayda göremezsiniz. Yediğiniz ya da giydiğiniz şey üzerinizde bir kalkan gibi duruyor ve terapiden yarar sağlamanızı engelliyor. Kullandığım saç kreminden yediklerime bana dokunabilecek malzemeleri not ettim. Dr. Callahan, 24 saat boyunca tüm bu olası blokaj kaynaklarından uzak durmamı tembihledi. 24 saat boyunca ne parfüm sürdüm, ne domates yedim, tüm listeden uzak durdum.

“Sigara, çikolata, aşırı yeme isteği, madde bağımlılığı gibi pek çok krizin yüzde 90’ı vücudumuzda üç noktadan geçiyor: Göz altı, koltuk altı ve köprücük kemiğinin altı. Yani aklınıza hangi sorun gelirse gelsin çözümü bu üç noktada saklı…”

Ve?
Sonraki gün o cümleyi tekrar ettim ve işe yaradı. Üstelik sadece 24 saatte… 35 yılımı bu fobiyi yenebilmek için harcadım.

Sanırım en zorlu hasta profiliydiniz?
Kesinlikle en zorlusuydum. Sosyal fobimden kurtulunca Dr. Callahan’la çalışmaya başladım.

kraliyet-terapistinin-yonetimiyle-7Şu anda uyguladığınız metodun TFT’den farkı nedir o zaman?
TFT’den sonra bir başka metotla daha tanıştığım için farklı bir isim verdim. Ki bu metot bence bugüne kadar deneyimlemiş olduklarım arasında en iyisi. Dünyanın pek çok yerinden terapistler ve doktorlar bu metodu öğreniyor. Ben de arkadaşlarımdan ilk duyduğumda çok şaşırdım çünkü artık TFT’deki gibi dokunma yapmadıklarını söylediler. Havening, Amygdala Depotentiation Technique (ADT) diye de geçiyor. Bir psikiyatrist olan Dr. Ronald Ruden bu tekniği geliştiriyor. “Haven”ı güvenli alan gibi düşünebilirsiniz. Dr. Ruden 10 yıl kadar önce dokunma terapisini duyuyor ve merakını cezbediyor. İnsanların sadece dokunarak fobilerinden kurtulması ona enteresan geliyor ve bu sırada beyinde neler olduğunu merak ediyor. Havening metodunun temelleri de böylece atılıyor. 10 yıl boyunca vücudun belli bölgelerine dokununca neler olduğunu araştırıyor. Araştırma sonunda üç noktaya dokunulduğunda beyne delta dalgalarının ulaştığını ve beynin etkilendiğini fark ediyor. Bu üç noktanın ise kollarımızın dış yanı, yüzümüz ve ellerimiz olduğunu keşfediyor. Şöyle düşünün; birini ağlarken gördüğümüzde ne yaparız? Omuzlardan aşağı doğru kollarını sıvazlarız değil mi? Ki bu davranışımız tamamen içgüdüsel bir şeydir, dünyanın her yerinde yapılır. Beynimizde her bir duygu durumu için reseptörler bulunuyor. Diyelim uçağa bindiniz korku reseptörü beyinde aktive oluyor. Bu metoda göre, uçak korkusu olan bir kişinin kollarını sıvazladığınızda beyne gerçekten çok güçlü bir delta dalgası gidiyor. Bu dalga bir enzimin salgılanmasına yol açıyor. Salgılanan enzim de aktif durumda olan reseptörü kapatıyor. Bu sayede o sırada uçak korkusundan bahsetseniz bile o reseptör açılmıyor.

Bu enzimin salgılanması yeterli oluyor mu?
Bu enzim salgılandıktan sonra kişinin aklına korkusu gelmiyor. O sırada imajinasyonunu zenginleştirmek amacıyla kişiye çok güzel bir sahilde en sevdiği arkadaşıyla yürüdüğünü hayal etmesini söylüyorum. Sonra 20 adet basamaktan çıkmasını, iple 20 kez atlamasını söylüyorum. Ardından bir yandan sayarak sevdiği şeyleri soruyorum; renk, hayvan, müzik gibi. Sonuçta NLP veya EFT vücudun enerjisi üzerine kurulu; oysa ki bu yöntem tamamen bilime dayalı.

Peki QEPR Havening ağırlıklı bir metot mu?
Sorunun kaynağına göre hareket ettiğim bir metot. Örneğin hırsız fobisi için hafifçe dokunmak yeterli gelirken, daha derin travmalı durumlar için Havening’i kullanıyorum. Ya da hepsinden bir parça kullanabiliyorum. Ben mucizeler yaratan biri değilim ancak karşımdaki kişinin canı sigara veya çikolata çektiğinde bu arzusuyla nasıl baş edebileceğini ona gösterebiliyorum. Diyelim canınız sigara içmek istedi, yapmanız gereken tek şey bir dakika boyunca göz altlarınıza dokunmak.

Gelecek için planlarınız neler?
Bir kitap üzerinde çalışıyorum. “The Winning Way” (Kazandıran Yol) adıyla yayınlanacak olan kitapta kendi hikayemi anlatıyorum. İkinci bölümde ise Havening’in nasıl yapılabileceğini. Bunun dışında dünyanın pek çok yerinde eğitim ve seminerlerim devam edecek.

Okuyucularımız sizinle nasıl bağlantıya geçebilir?
Hem www.quantumepr.com adresi üzerinden hem de Facebook, Twitter, Pinterest gibi sosyal ağlardan ulaşabilirler. Skype üzerinden de terapi görüşmelerini yapabiliyorum.

Son olarak en çok hangi sorunlarla karşılaşıyorsunuz?
Türkiye ve doğu ülkelerinde sigara bağımlılığı çok fazla karşılaştığım bir problem. Genele bakacak olursak sorunların ortak kaynağı stres. Duygulara göre söyleyecek olursam da korku, üzüntü ve öfke kesinlikle ilk üç sırada yer alıyor. Bazen de insanlar sorunlarının kaynağını bilemeyebiliyor. Geçenlerde 80 yaşında bir kadın hastam geldi. Ondan bana sorunlarını yazmasını istedim. Listeye baktığımda hepsinin fiziksel olduğunu gördüm. İlk sırada ellerinin titremesi yer alıyordu. Mektup veya yazı yazmayı sevmesine rağmen kalem kağıt kullanamıyordu. Doktoru hastalığın tanısını tam koyamasa da medikal tedaviyi başlatmıştı ve titremesi geçmemişti. Hemen Havening uyguladım ancak işe yaramadı. Sonra bu kadına “Yazmak isteyip de yazamadığınız bir an yaşadınız mı hiç?” diye sordum. “Evet” diye cevap verdi. Ne zaman olduğunu sorunca 1955 yılında eski kocası çocuklarını görmeyi yasakladığında ona mektup yazmak istediğini ama yazamadığını anlattı. O zamanı düşünmesini istedim. Havening metodu yaşanılan sorun düşünüldüğü zaman aynı duyguların ortaya çıkmasını sağlıyor ve o duygular üzerinde çalışabiliyor. Ki ortaya çıkan duygu öfkeydi. Ondan sesli olarak sürekli “Kızgınım, kızgınım, kızgınım” demesini istedim. 20 dakika boyunca bu cümleyi söyledi ve ben de kollarına dokundum. Sonra birden durdu, artık o mektubu yazmak istemediğini söyledi. Ellerini kaldırdığında titremiyordu. Bir hafta sonra telefonla arayıp görüştüğümde ellerinin hala hiç titremediğini ve hayatının inanılmaz kolaylaştığını anlattı.

 

Pozitif Dergisi 2014/02

Yorum Ekle