Alternatif

Küçük Prens’i anlamak

kucuk-prensi-anlamak-1Dört bir yanımız Küçük Prens; çantalar, cüzdanlar, defterler, telefon kapları ve tabii yeni baskısı yapılan kitap… Fransız yazar Antone de Saint-Exupery’nin bir otel odasında yazdığı ve resimlediği hikaye 1943’ten ber hayatımızda. Bu hikayeyi 72 yıldır unutulmaz yapan nedir? Bu yaz beyazperdede uyarlamasını izlediğimiz ‘Küçük Prens’ insanlığa ne anlatmaya çalısıyor? Aslında her kitap her bireye bambaşka mesajlar verebilir. Yaşam Tasarım Merkezi’nden Ebru Demirhan’a “Küçük Prens size ne anlatıyor?” diye sorduk. İşte en yalın haili le Küçük Prens’i anlamak…

HER ŞEYİN BİR HİKAYESİ VARDIR
Pilotun çocukken çizdiği ve yuttuğu fili sindirmekte olan boa yılanı resmini büyükler şapka sanır. Gördüğümüz kadarı her zaman yeterli değildir. Hayatın küçük karelerini görüp sadece o anları değerlendiriyoruz. Ki zaman zaman o anları ve kareleri de olduğu gibi görmekten uzaklaşıyoruz. Oysa görünen göründüğü kadarıyla yetmiyor; her zaman öncesi ve sonrası var. Bir de ‘olma’ hali… Çocuk yüreklerimizin gördüklerinin kıymetini hatırlayalım. O zamanlar hikayeyi ve ‘olma’ hallerini daha güzel görürdük. Şimdi de çocuklarımız görüyor minik kalpleri ve meraklı gözleriyle. Onlarla yeniden çocuk olmayı başarmaya niyet edelim.

ANLAMAK
“Büyükler hiçbir şeyi asla kendi başlarına anlayamıyorlar; onlara her şeyi açıklayıp durmaksa çocuklar için gerçekten yorucu …” diyor Küçük Prens. Yaşımız ilerledikçe zihinlerimizin kapladığı alanı büyütüp ruhlarımızın alanını küçültüyoruz. Zihinle davranmayı ‘büyümek’ sanıyoruz. Özün güzelliğinden uzaklaştıkça yaşamın tadını unutuyoruz. Hatırlayalım; bizler ruha sahip varlıklar değiliz, bedene sahip olan mükemmelliğiz. Bunu her yaşta yapabiliriz

TEMİZLENMEK/ARINMAK
Küçük Prens, gezegenini sarmak üzere olan baobap ağaçlarını temizlemek için her gün dikkatle ve disiplinle temizlik yapar. Yetişkinler sürekli mekanların temiz, düzenli olmasını isterler. Mekanlar kadar fiziksel bedenlerini de temiz tutma çabası buna eklenebilir. Peki ruhları, duygu ve düşünceleri temizlemek de aynı şekilde mümkün müdür? Neden olmasın? Beden de ruhun mekanıdır ve bedeni temizlerken ruha da dokunmak, onun ihtiyaçlarını dinlemek oldukça mümkündür. Bunun yollarını bilmiyorsak negatif sözü dilden, negatif düşünceyi zihinden, negatif duyguyu kalpten çıkarmaya bakalım. Kendimize her gün ‘her şeyin çözümü olduğunu’ hatırlatalım.

İSTEDİĞİN ŞEYE CANLILIK VERMEK
Pilot, bir türlü Küçük Prens’in istediği gibi bir koyun çizemeyince bir kutu çizer ve içine istediği koyunun kutunun içinde olduğunu söyler. Küçük Prens’in gözleri parlar, “Evet, tam da böyle bir şey istiyordum” der. Ego ve zihin bizi ele geçirmeden, ona teslim olmadan önce hayallerimiz daha canlıydı. Olur ya da olmaz diye bakmazdık onlara. Oysa hayaller canlılığını korudukça yaşamın anlamı kıymet kazanır. Düşünceye, duyguya, çizimlere, geleceğe vs. can vermek ne kadar kolaydı çocukken. Yaşama renkleri dağıtmak ne güzeldi. Bir gün astronot olur uzayda uçardık, başka bir gün denizlerin derinlerinde yüzerdik. Bir gün güneş, bir gün kuş olurduk. Bazen çizdiğimiz resmin hareket ettiğini, bazen de insanların farklı yönlerini görürdük. Çocukken görülmeyeni görür ve elimizde ne varsa canlılık katardık. Peki ya şimdi?

ÖZE HASRET
Küçük Prens’in gezegeninde çok güzel bir gül yeşerir. Küçük Prens bir süre sonra ona olan sevgisine rağmen ona kızar ve ondan kaçar. Özümüz, gezegenimizin güzel gülü… Onun hassaslığına yeterince karşılık veremiyor, onu anlayamıyor olabiliriz. Onun ihtiyaçlarını ‘kapris’ olarak görebiliriz. Seçimlerini kabul etmiyor olabiliriz. Ondan kaçıp uzaklara gidince anlamına kavuşur. Nereye gitsek hasreti ağırlaşır içimizde. Onunla aynı dili konuşamadığımız için anlamsız gelen şeyler hasreti ağırlaştıkça açığa çıkar. Ne zaman ki gezegene döneriz, ilk aradığımız güldür. Oysa o davranışları ile ‘git kendin ol ve geri gel’ demiştir. Bugün öz ile iletişim için güzel bir şeyler yapalım. Gülümseyelim, “Ben BEN’im” diyelim, büyük nefesler alarak

YOLUMUZ ZENGİNLİKLERLE DOLU
Küçük Prens bir sabah gezegenini terk eder ve yepyeni bir yolculuğa çıkar. Varlığımızın kudretine yapmakta olduğumuz yolculuğumuzda karşımıza oldukça zengin içerik çıkıyor. Nasıl yol alacağımızla ilgili sorular ve işaretler kendini gösteriyor. Karşımıza çıkanlar içinde bizi aynalayanlar olduğu gibi hatırlatıcılar da var. Başlangıç, yol, süreç, içerik ve sonucu bir bütün olarak düşünelim. Zenginlik sonuca kolay ulaşmamız için. Bazen şaşırır, bazen kızar, bazen peşinden gitmek isteriz. Hatırlayalım ki hiç kimse kişinin kendi kadar rehber değildir kendisine. Deneyimler kişiye özeldir. Dışarıda gördüklerimizi içeride yorumlayarak yolu kısaltabiliriz.

SAHİP OLMA HIRSINI
Küçük Prens, evrendeki tüm yıldızlara sahip olmak için yıllardır başını kaldırmadan hesap yapan iş adamı ile tanışır. ‘Sahip olmak’ duygusu yaşam enerjimizi azaltır. Tüm enerjiyi ‘sahip olmak, onları korumak ve arttırmak’ üzerine çalıştırır. Yaşamı tüketmekle kalmaz, zamanı elimizden alır. Yaşam, başı ve sonu olan bir aralıktır. Tüm evrenlere açılan bir kalbimiz varken sadece maddeye sahip olma hırsıyla yaşamı tüketmeye değer mi? Düşünün, ne olsa anların değerini yaşardınız?

KURALLARDA KAYBOLMAK
Küçük Prens’in yolu bu sefer artık gerek olmadığı halde, “Talimat böyle” diye sürekli lambayı söndürüp yakan lamba yakıcısı ile kesişir. Toplumlar ve kurumlar kurallarla ayakta durur. Bununla birlikte her şeyin sürekli değiştiğini de biliriz. Zaman ve değişim, “Kuralları yeniden gözen geçir” der. Kurallara sıkı sıkıya bağlı olmak değişimin önündeki en büyük dirençtir. Sabit kalarak kendimizde derinleşemeyiz. Yaşam esnekliğe ihtiyaç duyar. Esneklik, insanın içinde, kurallarda, şartlarda; tüm insanlığa yayılarak can bulmak ister. Ruhun hayata karışması için esneklik kapısını aralayalım. Hele ki başkalarının kurallarından arınmanın ve kendin olmanın keyifli sürecinin tadına herkesin bakmasına niyet ediyorum.

BAĞ KURMAK
Tilki Küçük Prens’e, “Beni evcilleştirirsen birbirimize ihtiyacımız olacak. Sen benim için dünyada tek ve eşsiz olacaksın. Ben de senin için tek ve eşsiz olacağım” der. Var olan her şey ile aramızda bağlar kurarız. Bağ kurduğumuz şey ya da insan artık herhangi bir şey değildir. Diğerlerinden farklıdır. Seçmiş ve seçilmiştir. Bir dizi emek ve sevgi ile anlamı katlanmıştır. Kalpten bağ kurduğumuz kişilerin ‘öz’lerine yaklaşırız. Kendi özlerimizi de onlara açarız. Sevgi her kapıyı açar. Sevgi mekanlardan, şartlardan ve seçeneklerden özgürdür. Bağlar sevgi ile kurulur ve kalbin gözünü açar. Gerçeği ortaya çıkarır.

NE ARADIĞINI BİLMEK İÇİN ÇOCUKÇA DÜŞÜNMEK
Küçük Prens, ray makasçısına insanların neden bu kadar aceleleri olduğunu ve neden gidip geldiklerini sorar. Ray makasçısı insanların ne aradıklarını bilmediğni, kimsenin bulunduğu yeri beğenmediğini söyler. Küçük Prens, “Sadece çocuklar ne aradığını bilir” der. Yetişkinler planlı, programlı, saatli, kurgulu eylemlerin içindedir. Çocuklar rastgele davranırlar. Yetişkinlerin düşünüp yorumlayacak çok şeyi varken çocuklar izlerler. Etrafı, olanı öylece izlerler. Böylece ne aradıklarını ve aramadıklarını anlarlar. Çünkü izlerken asıl kalplerinin gözüyle görürler. Onlar ihtiyaçlarını bilirler ve yönlerini izleyerek bulurlar. Ne aradığımızı bilmediğimiz, ne istediğimizi bulamadığımız zaman beş yaşımıza dönüp oradaki gibi düşünerek şimdiye aydınlık çözümler getirebiliriz.


Pozitif Dergisi 2015/05

Yorum Ekle