Spritüalite

Hayatın ışıklarını açın

Hayatın neşesini, keyfini yaşamak varken neden acı, öfke ve endişe ile yaşayasınız ki? Haydi yakın ışıkları ve şenlik başlasın!

İpek Cihan Bilgin, farkındalıkla doğduğunu söylüyor. Bir yandan bebekleri ile oynarken diğer yandan “Acaba isimlerin renkleri nedir?” diye sorduğunu anlatıyor: “Çünkü bizim geldiğimiz yuvada isimlerin rengi ve deseni var. Onları hatırlıyormuşum meğer. Karşıma hep rehberler çıktı. 14 yaşındayken astral seyahatin ne olduğunu öğrenmiştim. 20’li yaşlarda okumaya devam ettim. Üsküdar Amerikan Lisesi’nden mezun oldum, halkla ilişkiler, reklam, turizm işleri yaparken kişisel gelişim eğitimlerim hep sürdü. Ve sonra kendimi tamamen bu yolun içinde buldum. Zaten insanın yolu belli olunca ne iş yaparsanız yapın kalbiniz sizi diğer tarafa çekiyor.” 2003’te merkezi Duygusal Arınma’yı kuran Bilgin’in ikinci kitabı ‘Mucize’ raflarda yerini alınca biz de ona mucizenin anlamını ve mucizelere kavuşmanın yollarını sorduk.

İpek Cihan Bilgin

İpek Cihan Bilgin

Duygusal arınma ne demek?
Türkiye’ye Emotional Freedom Technique (EFT) çalışmasını getiren ilk üç kişiden biriyim. 2002’de öğrendim ve Türkiye’de o zaman sadece reiki vardı. Türkçeleştirirken ‘Duygusal Arınma Tekniği’ dedik. Hayatı yaşarken insanlar acı, üzüntü, öfke, endişe gibi duygular yüzünden hayatı kendilerine zehir ediyor. İnsanların bu duyulardan arınmalarına ve hayatlarında neşe, huzur, keyif, mutluluk, güzellik ve bolluk bereketi yaşamalarına yardımcı olan bir iş yapıyorum. O yüzden merkezimin adı da ‘Duygusal Arınma’ oldu.

Bu olumsuz duygulardan tamamen arınmalı mıyız yoksa onları doğru yerde kullanmayı mı öğrenmeliyiz?
Korkuya ihtiyacımız var mı gerçekten? Ya da öfkeye?..

Kendimi korumak için bazen öfkelenmem ya da bir şeylerden korkmam gerekebilir mesela.
Hiç ihtiyacımız yok. Örnek vereyim; hangisi ışık hangisi değil ve siz hangisini seçersiniz karar verin. Mesela sorgulamak ışıktır. Ama nötr bir şekilde sorgulamak. Bir kalemi elime alayım, birisi de çok güzel yazdığını söylesin. Ben de bakarım, denerim, kararımı veririm. Bunda sorun yok. Ama ben kuşkuyla “Hmm nasıl bir kalemmiş bakayım” dediğimde o beni doğruya götürmez. Edison kuşku duysaydı buluşlarını yapamazdı. Dolayısıyla nötr bir şekilde yaklaştığınızda doğru adımları atıyorsunuz. Bir de tedbir ile endişe karıştırılıyor. Çocuğunuz var ve siz sürekli üşüyecek mi diye endişe halinde olmak yerine yanınıza bir hırka alarak, tedbirinizi alırsınız. Tedbir ışıktır, endişe ışık değildir. Adımları atarken olumsuz duygular sizi aşağı çeker, hayatta başarınızı da engeller. Asıl varlığımız ışık ve sevgi zaten. Siz güvenle hareket ettiğinizde bilgi ile başarıya daha kolaylıkla gidersiniz. Tanrısal ilham ışık ve sevgideyken gelir. Korkuda olan bir sanatçı üretebilir mi mesela? Başarının en büyük engeli yanlış yapmak korkusudur. Bir belediyenin düzenlediği seminerde dinleyicilerden biri, “Bu olumsuz duygular olmasa biz insan olur muyuz?” demişti. Şöyle yanıt vermiştim: “Hayat çok güzel. Hayatın neşesini, keyfini yaşamak varken neden acı ile yaşayasınız.”Sonra hak verdi. İnsan olmayı acılarla özdeşleştirmemek gerekiyor.

Kitabınızın adı ‘Mucize’. Acaba normal olan bizlere mucize gibi mi geliyor?
Bizim doğamız, Tanrısal varlığımız aslında. Biz zaten muktedir varlıklarız. Tanrının parçasıyız ve sonsuz güce sahibiz. Işığın ve sevginin gücü bu… Hayatta her şey mümkün. Ama insan olarak bunu unutmuş durumdayız. O yüzden güzel bir şey olduğunda Tanrı ile birlikte yaratıldığında mucize gibi geliyor bize. Kitapta da mucizelerin dışarıda olmadığını, ne istersek Tanrı ile birlikte hayatımızda bunları yaratabileceğimizi, mucizevi değişimleri yaşayabileceğimizi anlatmaya çalışıyorum. Hepimiz aynı potansiyellere sahibiz dolayısıyla birinin yaptığı bir şeyi herkes yapabilir. Sadece yapabileceğini hatırlamak lazım. Bir Hintli Oscar alıyorsa Türk de alır ama bizim sanatçılarımız bence buna yeterince inanmıyor. Bu yıl Nobel ödülünü alan Prof. Dr. Aziz Sancar, “Çalışarak herkes her şeyi yapabilir” demiş. kesinlikle katılıyorum. ışıkla sevgiyle, isteyerek, inanarak ve adımları atarak her şeyi yapabilirsiniz hayatınızda.

Siz Başmelek Mikail enerjisini kullanıyorsunuz. Ama farkındalık yolunda başka yollar da var. Siz niye bu yolu seçtiniz?
Tanrı’nın yarattığı ilk melek Başmelek Mikail’dir. evrende sonsuz frekanslar var. Başmelek Mikail enerjisi de koruyan, temizleyen, nötrleyen en yüksek frekans. dolayısıyla önerim hayatınızda mucizeler yaratmak istiyorsanız Başmelek Mikail enerjisi kullanmanız. Tabii ki kişisel yollar farklı olabilir. kişinin kendine iyi gelen yollar farklı farklıdır.

Konuyla çok ilgilenen, farkındalık yaşamak isteyen ama melek denildiğinde geri çekilen insanlar var.
İnsanların kafa karışıklığı yaşadığını düşünüyorum bu konuda. evrensel olarak yukarıdan baktığınızda dünya projesi büyük bir proje. ‘oysa ışık Hep Vardı’ adlı ilk kitabımda niye burada olduğumuzu, amacımızı, evrenin neden yaratıldığını anlattım. Başmelek Mikail, dünya projesi’nden sorumlu ve biz bu projeyi hep birlikte yapıyoruz. konunun özünü kavrayamadıkları için kafaları karışıyor insanların. Moda gibi geliyor, çok popüler olduğu için kendini çekiyor bazıları. Bir gün herkes bunu hatırlayacak oysa.

Dünya Projesi nedir?
Bir bütün halinde okumak ve anlamak lazım, çok yüce bir projeden bahsediyoruz. sadece şunu söyleyeyim; biz burada çok kutsal bir görev yapıyoruz. Hepimiz bilerek, seçerek yeryüzüne geldik, kimse tesadüfen gelmedi. Hepimiz melek varlıklarız ve görev yapmak üzere buradayız. Burası üçüncü boyut. Buradaki görevimiz de ışık ve sevgiyi yeryüzüne yaymak. en sonunda yeryüzünü altın Çağ’a geçirdiğimiz zaman büyük bir göreve imza atmış olacağız. altın Çağ’ı da kitapta anlattım. dünyanın en güzel çağı olacak ve buna bir günde uyanabiliriz. İşin güzelliği orada. olaylara bakıp da hiç moral bozmamak lazım. sadece görevimizi yapmalıyız. Her bireyin görevi kendi hayatını dönüştürmek, ışığa, sevgiye, mutluluğa geçmek.

Dünya, şu anda projenin hangi aşamasında görünüyor?
finaldeyiz aslında, pek çoğumuzun son hayatları. İyi bir yere gidiyoruz. altın Çağ’a geçeceğimizi kesinlikle biliyorum. Zaten başka türlüsünü düşünmem mümkün değil.

“Siz mucizelere inanırsanız krizin ortasında da bolluk bereketi yaşarsınız. Tanrı sonsuz yollardan size yardım ediyor.”

hayatin-isiklarini-acin-2

İnsanlar çok güzel hayatlar yaşayabileceklerini bilsinler. Umutsuzluğa, acıyı, öfkeyi, üzüntüyü taşımaya gerek yok. Bağışlamak çok önemli. Geçmişten getirdiğimiz olumsuz duygular, suçluluk duyguları, öfkeler hayatımızı hep aşağıya çeker. İsterdim ki insanlar gerçekten bağışlayıcı ve birbirlerine hoşgörülü olsunlar ve BİR olduklarını hatırlasınlar. Cennette yaşayabilecekken neden yaşamayalım? Hayat neşeli keyifli bir yolculuk. Bunu başardığmızda hep beraber Altın Çağ’a geçeceğiz. Dünyanın en güzel çağı olacak. Işık ve sevgi bol iken, hastalık, savaş ve korku olmayacak. Bu vizyonu herkes kalbinde tutsun ki bir an evvel geçelim.

“Hayatın ışıklarını açmak” deyimini kullanıyorsunuz. Bu güzel hayat hayalini daha çok madde ile düşünenler var.
Onları da isteyelim, onlar da Tanrı’nın bize armağanı ama sadece hırs varsa, derdiniz sadece paraysa yatağa huzurlu gidemezsiniz. İçinde sevginin olmadığı her madde insana eninde sonunda mutsuzluk getirir. Ama sevgi ile yapınca, neşeyle, zevkle, keyifle hayatı yaşayınca, ‘hayatın ışığını açınca’ hepsi gelir. Onlar doğal mirasımız bizim. İnsanlar korku ve endişe ile ya da kendini layık görmeyerek paraya, maddi şeylere sahip olamayacağını düşününce sahip olamıyor. Hayallerimiz kısıtlı. İnsanlarla sohbet ederim zaman zaman. Sık sık bindiğim taksinin şoförüne hayalini sormuştum. “Makam şoförü olmak” dedi. Neden kendi taksisine sahip olmayı hayal etmediğini sordum. Ne kadar kısıtlı bir hayal kurduğunu o zaman fark etti. “Param yok, yapamam” diye düşünüyor. Oysa Tanrı’nın yolları sonsuz. Sadece istemeli. Hayallerinizin ışığını da yükselttiğinizde her şey oluyor. Ama sevgiyi katmayınca paranın da tadı çıkmıyor, hastalık oluyor, insan yediği yemeğin tadını bile alamıyor.

Bir insan düşünelim ki büyük borç içinde. Evinin kirasını ödeyemiyor. Ona “Sevgide ol” deyince bu söylenenleri anlaması zor…
Yıllar evvel üç milyon dolarını batırmış, her şeyi kaybetmiş biriyle konuştum. Bir gün eski iş arkadaşını son model otomobilde görmüş ve “Bu durumu ben yaptım, yine yaparım” deyip her şeye yeniden başlamış. Eskisinden de iyi durumdaydı. Yani her şeyini kaybetmiş ama moralini bozmamış, tekrar çalışmış ve yapmış. Bundan söz ediyorum. Kirasını ödeyememiş kişiye, “Tanrı’ya güven, her an bir yerden bir destek gelir, seni bu durumdan çıkartır” derdim. Çünkü insanlar endişe ile çözüm bulamıyorlar, gelecek olanı da engelliyorlar. Bu konulara tamamen yabancı ve uzak duran elektronik mühendisi bir arkadaşım vardı. Bir gün “Haklı olabilirsin, en azından deneyeceğim” dedi. Bir ay sonra geri bildirim yaptı: “Müşteriler ödeme yapmadığında kızar, öfkelenir, içimden kötü sözler söylerdim. Şimdi ‘İnşallah ödeyebilir. Allahım sen ona da ver’ demeye başladım. Artık ödemeler daha düzenli geliyor, haklıymışsın.” Yani pozitif düşünce tarzına geçince nelerin değiştiğini fark etti.

Dağ başına yerleşen matematik profesörü örneği var kitapta. Şehri bırakıp sahil kasabasına yerleşmek isteyenleri hatırlatıyor.
Eğer yaşam amacını yerine getirmiyorsa yani matematik öğretmiyorsa dağ başında yaşayıp oradaki köylülerin başına dert oluyor mesela. Onlarla uğraşıyor. Gitmek isteyen gitsin tabii ki sahil kasabasına ama yaşam amacına uymuyorsa, potansiyellerini yerine getirmiyorsa, özüne uymayan şeyler yapıyorsa sıkıntıya düşüyor. Asıl mesele şehirde kalıp şehir evliyası olmak. İç huzurunu şehire kalarak da yakalamak.

Herkes kendi hayat amacını bulabilir mi?
Herkes kendi kalbinden geleni bilir; dinler ya da dinlemez. 7’den 70’e herkes bilir. Bir şey onu çeker, düşününce mutluluk verir o konu kişiye, heyecanlandırır. Ama insanlar bunu yapmaktan korkabilir, endişe edebilir. Bankacıyken işi bırakıp sanata yönelenler ya da sektör değiştirenler kalbinin sesini dinleyen insanlar. Bir de hayatı her an yarattığımız için yeni bir konuya da geçebiliriz. Bir süre başka bir şeyle mutlu iken artık bambaşka bir konu ile mutlu olacağımızı fark edebiliriz. Önemli olan yine ışık ve sevgide hareket ediyor. Hangi yolda gittiğiniz değil, hangi enerjiyle gittiğiniz önemli.

Siz seanslarınızda tek bir konuyu mu çözüyorsunuz yoksa hayatın tüm alanına yansıyor mu etkisi?
Aslında sadece teknik değil, büyük bir şey öğrettiğimi, yaşamla ilgili bütünsel bir şey öğrettiğimi düşünüyorum. Hayatın genelini nasıl yükseltebilir, bakış açısıı değiştirirse neler yapabilir. Yaşam yolunu yükseltmekle ilgili bir şey…

İnsanın bolluk bereketi ülkenin ekonomisinden bağımsız mı? “Eyvah ekonomik kriz var” diye kendimizi mi sabote ediyoruz?
İnsanın Tanrı ile birlikteliği her zaman onun yeni bir fikir üretmesini sağlar. Ekonomik kriz olur ama öyle bir fikirle ortaya çıkarsınız ki hiç sorun yaşamazsınız. Böyle araştırmalar var. Bazı iş adamları kriz dönemlerinde öyle fikirler yaratmışlar ki çok başarılı olmuşlar. Siz mucizelere inanırsanız krizin ortasında da bolluk bereketi yaşarsınız. Tanrı sonsuz yollardan size yardım ediyor. Ben paraların paylaşılmasını da önemsiyorum. Gelsin, paylaşılsın, aksın ki akış devam etsin. Ayrıca üretken olmak ve yaşamın içine katılmak lazım.

Hayallerinize sınır koymayın
Bu yazıyı okuyanlara yeni yıl arifesinde neler önerirsiniz? Hayallerinizi çekinmeden yazın, sınır koymayın. Bunların vizyonunu hep kalbinizde tutun, enerjisini evrene yayın. Siz ışığı yaydıkça taşlar yerine oturuyor ve hayaller gerçekleşiyor. Bazen istediğimizi düşünüp adım atmıyoruz. Bugüne kadar gerçekleştirebilecekken gerçekleştirmediğiniz neler oldu düşünün. 2016’dan önce bunlarla da yüzleşin ki yeni adımlar atmanız kolaylaşsın.


Pozitif Dergisi 2015/05

Yorum Ekle