Spritüalite

Yüksek benliğin izinde…

Yüksek benliğimiz bizim neye ihtiyacımız olduğunu, doğru zamanı, doğru kişiyi; hepsini biliyor aslında. Onu duymayı unuttuk belki de… Kalpten saf bir sevgi ile yapacağımız niyetlerle onun açtığı yolu takip edebiliriz. O zaman kim bilir karşımıza kimler çıkacak?
Yazı: Yaprak Çetinkaya

Sıcak Koltuk’ diye bir çalışma olduğunu duyunca gözümde canlanan kırmızı, köşeleri olmayan, yumuşacık bir koltuktu. Hemen oturmak, içinde gevşemek ve tüm sorunlardan bir anda kurtulmak istedim. Tabii ki bu kişisel gelişim çalışmalarından mucize beklemek yanılgısının bir örneğiydi. Ayşe Kızılöz’ün sıcak koltuğuna oturduğumda yaptığım yolculuk en azından başlangıçta o kadar rahatlatıcı değildi, geçmişin hikayeleri ile yüzleşmek, onları biraz olsun dile getirmek bilirsiniz ki epey zor iş. Ama kısa vadede ödülü bir yürek ferahlığıydı, uzun vadede ise kim bilir neler olacak? Çalışmanın detaylarını ve daha fazlasını Sıcak Koltuk’un yaratıcısı, Kişisel Gelişim Uzmanı ve Kuantum Atılım Yaratıcı Ayşe Kızılöz’e sorduk.

Neler yapıyorsunuz ‘Sıcak Koltuk’ çalışmasında?
Danışanın çalışmak istediği konuyu soruyor ve bedenle birlikte yol alıyoruz. Oradaki tıkanıklıklara odaklanıp, yaşı ve konuyu bulup onları çözerek ilerliyoruz. Bunu yaparken önce bir meditasyon yapıyoruz. Günlük hayat koşturmasında titreşen zihni önce rahatlatıyoruz ki hem bilgi akışı olsun hem de yaptığımız göndermeler hayata daha rahat geçsin. Basit ama çok etkili bir çalışma…

Bu bir regresyon çalışması mı? Birçok teknik var ve bazen kafamız karışıyor.
Her yol tabii ki Roma’ya çıkıyor. Ancak şifayı veren kişinin yani kolaylaştırıcının kendi içine ne kadar derin bir yolculuk yaptığı, ne kadar arındığı, seans içinde kendini ne kadar dışarıda bırakabildiği ve kendi hayatında ne kadar çok şeyi dönüştürebildiği önemli. Çünkü kolaylaştırıcı karşı tarafa o havuzu tutuyor. Bu durum benim bakış açımda teknikten daha önemli. Farklı kişiler aynı şeyi size söyleyebilir ama aynı havuzdan geçmediği için sizde aynı etkiyi yaratmayabilir. Ufak bir kelime değişikliği bile süreci etkileyebilir. Sizin yüksek benliğiniz birlikte çalıştığınız kolaylaştırıcının derinliğini, neler yapabildiğini, nerede olduğunu seçer, ona göre çalışmayı bırakır ya da açılır.

Yüksek benlik’ derken neyi kastediyorsunuz?
En basit şekilde şöyle açıklayabilirim; bir üst versiyonumuz. Bizim travmasız, olumsuz duygu düşünce, inanç kalıplarımız, enerji blokajlarımız olmadan, enerjimizin en ideal hali. O orada, onu biliyoruz ve o sürekli bize bir sonraki adım, bir sonraki açılım için yol gösteriyor.

Tabii dinlersek… Onu dinlememize ne engel oluyor?
Koşullanmışlıklar var, din ve inançla ilgili olumsuz duygu ve düşünceler var. Bu durum bizim üç boyut dışındaki her konuya açılmamızda sıkıntı yaratıyor. Travmalarımız olabilir. Çok büyüktürler, korkuyoruzdur ve bu korkular bizi sabote ediyordur. Bazen de yüksek benlik karşı tarafın sizin ihtiyacınız olduğu kadar duyarlı gidemeyeceği alarmını verir ve bu yüzden devam edemezsiniz.

Bu çalışmalarda danışanların ‘anında mucize’ beklentileri olabiliyor. Mümkün mü?
Hazır kahve gibi düşünün. Makineden demlenip rafine süzülmüş kahve ile hazır paketteki kahvenin tadı farklıdır. Ancak günlük hayatın içine mümkün olduğu kadar çok şeyi sığdırmayı yaşam zannetmeye yönelik bakış açılarımız var. Günlük hayatın yansımaları bu konuya da öyle yansıyor. Bir hap verilsin, bir anlık bir şey yapılsın ve bitsin isteniyor ama olmuyor. Ama olabilir de… Doğru zaman ise, bardağı taşıran damla ise, konunun kaynağı derin travma değilse olabilir.

‘Sıcak Koltuk’ adı nereden geliyor?
İngilizcede’de kullanılan ‘hot seat’ kavramından geliyor. Meydan okuyan, konuları ısındıran, konfor alanının dışında bırakan bir koltuk. Bana aksine konforu çağrıştırmıştı. Ilık ılık sarıyor gibi adeta. Evet sonunda öyle oluyor zaten. Dönüşüm anında çok farklı hisler oluyor.

“Bedeni de katıyorum” dediniz. Ne demek bu?
Beden mutlaka olmalı. Bütünsel varlıklarız. Duygusal, zihinsel, fiziksel, ruhsal; bunların hepsi bir arada olduğunda dengeyle ilerliyoruz. Birini ihmal ettiğimizde, yatağın altındaki tozlar gibi birikip, küflenip sorunlar olarak ortaya çıkıyor. Kişiler vardır zihinden her şeyi bilir ama hayatında bir dönüşüm yaşayamaz. Duyguyu ve bedeni katmadığı içindir bu. Herhangi bir travma, nehrin akışı gibi posa bırakmadan akıp geçmeli. Ama o noktada hissetmemek için nefesi kıstıysak, kendimizi faaliyetten faaliyete attıysak, alkolle veya yemekle bastırdıysak nehirin akışını durduruyoruz. Ama yaratım durdurmuyor, bedende enerji tıkanıklıkları oluşuyor. Özellikle şoklar duygu tıkanıklıkları olarak hapsoluyor.
Beden zihinden önce hareket eder. Siz zihninizle istediğiniz komutu verin bedende travma varsa sizden önce sizi sabote edecek şekilde izin vermez. Önce onu çözmeniz lazım.

Bedenin bu özelliğine örnek verebilir misiniz?

En basit örnek kilo vermek. Diyet de yapsanız, çok iyi de uygulasanız bir yıl sonra o fazla kilolar geriye gelir. Ya da diyeti hiç yapamazsınız, yapsanız da veremezsiniz. Beden der ki “Benim travmam var ve kilolar benim bunlarla baş etme mekanizmam. Eğer bunu çözmeden elimden alırsan tekrar yerine koymam lazım.” Örneğin kişinin taciz öyküsü varsa o bedenin incelmesi tekrar taciz korkusunu otomatik tetikleyip kiloyu yerine geri getirir. Duygu dışa vurumu yapamadığı bir ortamda büyüdüyse bu duyguların kaçacak yeri yoktur, bununla nasıl başa çıkacağın bilemediği için yemekle bastırmıştır. Ne zaman duygu hissetse buzdolabının önüne gitmiştir. Aşırı kilonun bu şekilde yüzlerce nedeni olabilir.

Duygularımızı, bedendeki blokajları kendimiz fark edebilir miyiz yoksa bir rehbere mi ihtiyacımız var?
Evet fakat hayır. Siz alfabeyi söküp okumak için bir okula gideceksiniz. Öğrendikten sonra yol alabilirsiniz. Ama yeteneğiniz vardır, daha uzun ve zorlu olur ama kendiniz de öğrenirsiniz. Ama daha önce bu yoldan geçmiş bir kolaylaştırıcı size o yolu açacaktır.

Bu bilgileri alan, kabul eden, inisiye olan birçok insan var. Bir de tamamen karşı duran, eleştirenler var. Bu da bir denge mi?
Dünya mükemmel bir yer… Herkesin bulunduğu bilinç, o bilinci bir adım sonraya taşımak için ihtiyacı olan ve seçtiği oyunlar var. Oyunların zenginliği konusunda şu andaki hali ile dünyayı mükemmel buluyorum. Tanrı’nın yarattığı her şeye saygı duyup, hiçbir yaratımla savaşacak durumum yok. O her şeyi benden daha iyi biliyor. Her inisiyasyon (uyumlanma) kapısının bekçileri ve oyunları var. O kapılardan geçecek olanlar o oyunlardan gececek. Bugün burada konuştuklarımıza kızan herhangi birinin mutlaka travması, koşullanması var. Belki yüksek benliği onu kapatıyor, önce başka bir travma çözmesi gereikyor. Ama bu onun yolu, yolculuğu. Ancak onun bu yolculuğu bizi rahatsız ediyorsa o zaman bu bizim yolculuğumuz. Kendimize dönüp niye rahatsız olduğumuzu soracağız. Belki siz çok tehditkar ve şiddet dolu bir ailede yetiştiniz ve tüm dünyada barış görmek istiyorsunuz. Belki huzursuzluk sizin çocukluğunuzdaki travmaları tetikliyor. Dolayısıyla her yerde bunu bastırmaya çalışıyorsunuz. Demek ki sizin çocukluğunuzda hala çözülecek şeyler var. Bunu aştığınızda o oyun size temas etmeyecek. Şu an size hizmet için burada ve sonra sizi üzmeyecek.

Bizim negatif yorumladığımız deneyimlere siz ‘oyun’ diyorsunuz. Siz bunları öğrendiniz, yollardan geçtiniz. Şimdi bu oyunun içinde olmak nasıl bir şey?
Eğlenceli… Bir kere çok daha huzurlu ve rahat. Eskiye göre uyarıcılar ve tetikleyiciler çok azaldı ama tabii ki ben de yolculuğumdayım. Bazen kenarda köşede kalmış uç süreçler getiriyor bana evren. Sonuçta benim de kişisel gelişimimi üst seviyeye geçirmem gerekiyor. İçsel coşku, içsel huzur, nispeten daha koşulsuz bir sevgi alanı güzel. İçteki boşluğu dışardakilerle doldurmak zorunda kalmadan daha özgür yaşayabilmek güzel. Daha kolay ‘hayır’ ya da ‘evet’ diyebilmek keyifli. Ama hep şöyle diyorum; bu süreçlerden geçeceğimi bilseydim “Teşekkür ederim, almayayım” der, yoldan geri dönerdim. Ama neyse ki kapılar hazır oldukça teker teker açılıyor. Güzel süreçlerden geçtim. İnsanlar o enerjiyi görüyor, özeniyor ama buraya varmanın da bu yolculuğu göze alma seçimi gerektirdiğini de kabul etmek gerekiyor.

Spiritüel çalışmalara bağımlı hale gelenleri de gözlemliyoruz.
Sizin bir bağımlılık kalıbınız varsa yerine spiritüelliği koymamanız lazım. Seminerler, enerji çalışmaları bir an yüksek bir his veriyor, aşk benzeri duyguları hissettiriyor. Ama kapıdan dışarı çıktığınızda o enerjinin fiziksel hayata köklenmek üzere adapte olma süreci vardır. Bazıları hızlı geçer, bazıları sürebilir. Ama o adaptasyon süreci her başladığında başka bir seminer ile kaçıyorsanız oradan, hiçbir zaman öğrendikleriniz köklenip hayata geçmiyor. Arafta bir yerde kalıyorsunuz. Göze alıp oradan geçtiğinizde ise o zaman hakkını vermiş oluyorsunuz, herşey çok güzel olmaya başlıyor, yaratım hızlanıyor.

Adaptasyondan niye kaçar insan?
Acıdan kaçıyoruz, yüzleşmekten… Otorite ile çok sorunlarınız oldu diyelim. Bir seminere gittiniz ya da seans yaptınız ve bu çözüldü. Çözüldükten sonra bunun bir sağlaması oluyor genellikle. Hayatınızda sorunlu otoritelerle uyum sağlayarak, es geçerek bir yerde tutuyordunuz, hayır diyemiyordunuz. Değişimi istiyorsanız artık bunları göze alacaksınız. Belki o kişi size korktuğunuzu yapacak ve siz bu sefer daha güçlü duracaksınız. Bu olay sizi sarsmayacak ve o geçişi yaptıysanız bu durum bir daha başınıza gelmeyecek.

Sizin fonksiyonunuz nereye kadar bu çalışmalarda?
Niyet çok önemli. Ben her türlü yeteneğimi kullanırım ama size rağmen yapamam. Yapacak olan sizsiniz. Sizin kendi gücünüzü görmenizi ve kendi kendinizi harekete geçirmenizi sağlarım. Bazı danışan gelir gelmez kendini kontrol eder, yalan yanlış bilgi verir. O zaman ilerleyemem. Gelen kişinin niyetini koyması, açık olması, şifayı gerçekleştirecek cesarete sahip olması, güvenmesi lazım. Sonra ben devreye girerim.

Bizler doğru kolaylaştırıcıyı nasıl buluruz? Sistem kendi uyumlar mı, seçici olmak mı lazım?
Her şey sizin yolculuğunuz. Siz hazır değilseniz, bir yanınız istiyor bir yanınız korkuyorsa ve korku baskın çıkıyorsa gerçekten size faydası olan bir kolaylaştırıcı bulmazsınız. Sizin travmanız güven duyulacak pozisyonda birisinin sizi zedelemesiyse bu bilinçaltı kalıbından dolayı böyle bir kişiyi bulabilirsiniz. Ama siz içinizde saf, temiz bir yerden gerçekten şifayı istiyorsanız yüksek benliğiniz size her zaman doğru yolu gösterir. Bir dergi ile çıkarır karşınıza… Kuafördesinizdir, açar okursunuz, ilginizi çeker, gidersiniz mesela. Her şeyin bir sebebi var. Burası bir oyun alanı, ihtiyacınız olan oyun karşınıza çıkacaktır.

yuksek-benligin-izinde-2

NİYETİNİZ YOLUNUZU BELİRLER
Bazen “Bir çalışmaya gitmek istiyorum ama belli bir sorunum yok, ne anlatacağımı bilmiyorum” diyenler oluyor. Aslında biliyor. Bu biraz bizim kültürümüze özgü… Etraftaki şartlar benim konumu açabileceğim kadar güvenli mi, yargılanacak mıyım gibi endişelerin sonucu kişinin kendi kendine oynadığı bir oyun aslında bu. İç sesi git diyorsa üç soruda çözülür zaten gideceği yol. Kişinin bir yönü ondan daha çok şey biliyor. Bir seansta bile çözebiliyoruz bazen böyle gelen bir kişinin konusunu. Bir konu çözüldüğünde zincirleme olarak hayatın diğer alanları da olumlu etkilenir mi? Kişi diyor ki “İstediğim gibi bir erkek hiç karşıma çıkmıyor.” Giriyoruz alana, alakasız bir konu çıkıyor. Mesela çocukluğunda babası ile oyuncakçıya gitmiş. Onlarca oyuncağı birden beğenmiş. Babası “Hepsini alamam, bir tane alacaksın!” demiş. Belirli bir bütçe içinde çok da istemediği bir oyuncağı almış. Bu konu bugünlere kadar gelebiliyor bazen. Bu bolluğu kısıtlayan bir konudur. Bir anda ilişki de bolluk da açılır, yaşam coşkusu da. Bir sürü kilit buradan açılabilir.

AYŞE KIZILÖZ KİMDİR?
Ayşe Kızılöz, çocukluğunu Frankfurt, İstanbul, Amsterdam ve Ankara’da değişik kültürler içinde geçirdi. Daha sonra İstanbul (Erkek) Lisesi ve İTÜ İşletme Mühendisliği bölümlerini tamamladı. Turizm alanında çalıştı. 2001 yılından itibaren yoğun olarak çeşitli enerji çalışmaları ve kişisel gelişim seminerlerine katılıyor ve 2006’dan beri Güney Afrikalı ünlü eğitmen Vernon Frost tarafından verilen Labirent seminerlerini Türkiye’de organize ediyor. Kızılöz ayrıca seminerler ve bireysel seanslar düzenliyor. Seminerlerde belli insanların bir araya gelmesinin tesadüf olmadığını, seminerde en hızlı ilerleyen kişiye tüm grubun uyumlandığını hatırlatıyor.


Pozitif Dergisi 2015/04

Yorum Ekle