Gezi

Mucizeyi davet eden Vietnam

Vietnam; ABD ile savaş döneminde tam on sene inançlarını ve enerjilerini hiç düşürmeden, her gün dualar edip, ibadetlerle ruhlarını yükselten insanların ülkesi….

Yazı:Saime Özmekik

Vietnam’a ve kültürüne olan merakım yıllar önce akademik çalışmalarım için gittiğim Amerika’nın Atlanta şehrindeki Georgia State Üniversitesi’nde katıldığım akademik İngilizce kurslarına dayanır. Bu kurslarda ders görmekle kalmayıp çeşitli ülke toplumlarının kültürlerini gözlemledim ve ilgimi çeken insanları inceleyerek onlarla arkadaş olma fırsatı buldum. Esas amacım akademik lisanımı geliştirmek gibi görünse de merakım beni hep insanlara yakınlaştırdı. Zaman zaman neredeyse ders ikinci plana düşüyor, onlarla beraber aktivitelere katılmak ön plana çıkıyordu. Hayatımda öğrenme isteğimi, insan ruhunun derinliklerini çözme hevesimi ve dünyadaki yüzlerce milletin inanç, felsefe ve yaşam amaçlarını çabucak bilme isteğimi bu yıllarda daha çok fark ettim. Özellikle geceleri yatağıma yattığım zaman, o milletlerin ülkelerine gidip, onlarla kısa süreli de olsa yaşamayı hayal ederdim. Vietnamlı kadınların masum yüzleri, sade giyimleri, ölçülü, terbiyeli ve zaman zaman da ürkek tavırları çok dikkatimi çekerdi. Ancak yemek saatinde tavırları tamamen değişirdi; evlerinden getirdikleri sefertaslarındaki yemeklerini birkaç dakika içinde büyük bir hızla bitirirler, yapılan ikramları da bir defada yutar gibi yerlerdi. Etrafa aldırmadan derhal sakin edalarına geri dönerlerdi. Onlardan hiç beklenmeyen bu ortak davranışa onları iten sebep neydi diye düşünmeden edemezdim. Okuma metinlerini çözmedeki becerileri, azimle çalışmaları, aynı zamanda kendi ülke insanlarıyla kenetlenmiş halleri çok takdirimi kazandı. Farklı ülke insanlarına mesafeli duruşları Vietnamlılara gizemli bir hava katıyor, onları keşfetme arzusunu kamçılıyordu. Geçmiş yaşantılarını, inanç ve yaşam felsefelerini öğrenerek onları çözebileceğimi düşünürdüm. Yıllar sonra Çinhindi (ya da Hindiçin) bölgesi seyahatimde, Vietnam hakkında merak ettiğim tüm sorulara cevap bulmak beni heyecanlandırıyor ve sevincimi artırıyordu. Vietnam, Güneydoğu Asya’da Çinhindi yarımadasında sosyalist bir cumhuriyet devleti ve Çin, Kamboçya, Laos ile komşu bir ülke. İki kez Fransız sömürgesi olmaya zorlanmış, Japonya’nın işgaline uğramış ve bunların sonucu ortaya çıkan Çinhindi savaşları sonucu Kuzey Komünist Demokratik Vietnam Cumhuriyeti ve Güney Vietnam Cumhuriyeti olarak ikiye bölünmüş. Yapılan savaş sonrası 1976 yılında kuzey ve güney Vietnam birleşerek Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti ilan edilmiş. Kurucusu Ho Chi Minh kahraman kabul ediliyor.

 

Vietnam savaşı
Kuzey Vietnam ve destekçileri olan Çin Halk Cumhuriyeti ve Sovyetler Birliği ile Güney Vietnam’ın destekçisi olan Amerika Birleşik Devletleri arasında 1963-1973 yıllarında yapılmış ve Kuzey Vietnam’ın galibiyeti ile sonuçlanmış olan bu savaş, 60 bin Amerikan askerinin ölümüne neden oldu. Akla hayale sığmayan işkenceler ve hunharca öldürme yöntemleri kullanılan bir savaş olması nedeniyle, savaştan gazi olarak çıkan Amerikan askerlerinin birçoğu bu acı anıların etkisi ile ruhsal dengelerini kuramayıp intihar etti. Vietnam’ın en büyük kenti Ho Chi Minh’de bulunan Vietnam-Amerikan savaşının destanlaşmış direnişinin geçtiği Chu Chi tünellerinde, Amerikan askerlerinin uçaktan attıkları bombaların oluşturduğu büyük ve derin oyuklar hala duruyor. Biyolojik silahların da kullanıldığı, masum ve savunmasız insanlara işkencelerin yapıldığı, yiyeceklerinin ve sularının imha edildiği bir savaş olmuş. Vietnamlılar kendi vatanlarından zorbalık ve şiddetle kovulmalarını gururlarına yediremeyip hep birlikte güç ve inanç beraberliği sağlayarak mucizevi çözümler yaratmışlar. Birçok işgalciyi kendi elleriyle yaptıkları demir kamaları olan tuzaklara düşürüp yok etmişler. Teknolojik savaş aletlerine demirden, tahtadan yaptıkları silahlarla karşılık vermişler. Gündüz alçaktan uçan işgalci uçaklardan görülmemek için ormanların içine yeraltından tünel kazmışlar; yarattıkları bu alanlara hastane, mutfak ve banyo yapmışlar. Tünellerdeki bu mutfaklarda yemek yaparken dumanın görünmemesi için gece pişirmeyi tercih etmişler. Bir tür bitki kökü keşfedip savaş boyunca, yani tam 10 yıl bunu yemişler. Sulu olan bu kökten su ihtiyaçlarını da karşılamışlar. 10 sene bu yaşama dayanacak inançlarını ve enerjilerini hiç düşürmemişler. Her gün dualar edip, ibadetlerle ruhlarını yükseltmişler. İnanç birliğiyle, azimle çalışarak dünyada bir mucizeye imza atmışlar. Ben mucizelerin kendi kendine oluşmadığına, insanların onu davet ettiğine inanırım. Vietnamlıların mucizeyi büyük bir güçle istediklerine ve istedikleri bu mucizenin gerçekleşeceğine inançlarının sonsuz olduğuna inanıyorum. Hayatımda güçsüz ve inancı zayıf olan insanların mucizevi olaylar yaşayamadığına, hep kendi mantıklarının etrafında dönüp durduklarına şahit oldum. Vietnam’da bu inancın bir ulusu sardığında insanlara neler yaptırabileceğinin gerçek örneklerini gördüm. İnsanlığın utanç bölgesi olan savaş alanından çıkarken şöyle haykırdığımı hatırlıyorum: “Sadece ülkenizin başkanı olan Ho Chi Minh değil, siz Vietnamlılar hepiniz teker teker kahramansınız’’ Bu sözümü devasa tapınaklarını ve pagodalarını da gezerken söyledim.

mucizeyi-davet-eden-vietnam-2

Halong Körfezi ve Hanoi
Kum taşından oluşmuş, üç bin civarı minik adacığın ve yüzlerce ilginç mağaranın bulunduğu, UNESCO Doğa Mirası kapsamındaki Halong körfezinde Çin teknesi ile bir tur gerçekleştirdik. Ardından gittiğimiz Hanoi kentinde bulunan, 11’inci yüzyılda inşa edilmiş ‘Edebiyat Tapınağı’ nın o dönemde eğitime ve edebiyata verilen önemi göstermesinin yanında hiç tahrip olmamış ve aynen korunmuş hali ile de ilgimizi çekti. Hanoi şehrinde halkın yaşamını ve eşsiz el sanatları eserlerini gördük. Halk ürettiği ürünleri satarken de eğlenceli, neşeli bir atmosfer oluşturmuştu.

mucizeyi-davet-eden-vietnam-4

Motosikletler her yerde
İlk gözümüze çarpan, motosikletin kız-erkek, genç-yaşlı demeden herkes tarafından yaygın olarak kullanılması oldu. Motorlarına çocukları ile birlikte dört kişi ve bir de köpekleri şeklinde sıkışan, hatta ellerinde ilave pazar çantaları da olan çok insan gördüm. Renkli ayakkabıları, şapkaları, hatta gece kıyafetleriyle motorlarını rahatça, yolda yürür edasıyla kullanmaları cıvıl cıvıl bir yol ortamı yaratıyordu. Yol önceliği olan motosikletler kırmızı ışıkta sıralanıyor, arkalarından otobüsler ve otomobiller geliyordu.

mucizeyi-davet-eden-vietnam-3

İnançlar ve inanışlar
Bu ülkede en çok merak ettiğim Vietnamlıları bu denli güçlü kılan inançlarıydı. Budizm kültürden kültüre değişen bir felsefe ve din. Bu yüzden ben özellikle bu halkın Budizmi uygulayışındaki farklılıkların neler olduğunu gözlemlemeye çalıştım. Tapınakların ve pagodaların çokluğu, aynı zamanda uzun yıllar korunmuş olmaları ibadete ne denli değer verdiklerini, yüksek inanç değerlerini yansıtıyordu. Taoizme de inanan belli kesim yanında ‘Cao Daicilik’ olarak isimlendirilen 1926 yılında resmen kabul edilmiş bir din daha vardı. Budizm, Konfüçyüsçülük, Taoizm, Hıristiyanlık ve İslamiyet’ten birtakım inanışlar barındıran bu yeni din, Katolik Kilisesi’ni, Budist rahipliğini, Konfüçyüs ahlakını, Taoizmin kainat düşüncesini, İslamiyetin secdeye varma ve tasavvuf müziğini örnek almış. Sembol olarak da Yahudi masonik sembolü olan üçgen içindeki -ilahi dedikleri- göz kabul edilmiş. ‘Cao Dai’ bir tanrı. Ölümden sonra ruhların gelecek nesile geçeceğine ve reenkarnasyonun varlığına, gezegenlerde yeniden doğuşun gerçekleştiğine, ruhların konuştuğuna, vahiylere, ruhlar vasıtasıyla ilahi gerçeklerin iletildiğine inanılıyor. Bu dinin kurucusu olan Ngo Van Chieu, kendisinin ruhlarla iletişimi kolaylaştırdığını ileri sürmüş ve insanları buna inandırmış. Ben ve gezgin arkadaşlarım Vietnamlıları bir tapınakta izlemek şansına eriştiğimizde secdeye kapanmaları, tasavvuf müziği eşliğinde ibadet etmeleri ve beyaz kıyafetleri yüzünden bu grubu Müslüman zannetmiştik.

mucizeyi-davet-eden-vietnam-5

Müslümanlık ritüellerine tam olarak da uymadıklarını görünce, bu tapınmalarda İslamiyetten bir esinti olduğunu tahmin ettik. Bir arkadaşımız bu dinde secdeye varıldığını, bazı Müslümanlık ritüellerini de uyguladıklarını bize söyledi. İlk kez karşılaştığımız bu dinin hızla yayıldığını öğrendik. Bu ülkenin zengin bitki örtüsü, orman, deniz, nehir ve göllerinin nimetleri sebze, meyve ve deniz ürünlerinin unutulmaz lezzeti gezimizi ‘gurme gezisi’ haline dönüştürdü. Küçücük mutfaklarda, basit kaplarda yapılan yemeklerin tadını unutulmaz yapan kuşkusuz verimli topraklarda yetişen ürünlerle yapılıyor olmalarıydı. Deniz mahsulleri de çok taze ve unutulmaz lezzetliydi. Bence yemek yaparken birbirine yakışan ürünlerin kullanımındaki maharetleri çoğu Vietnamlıyı aşçı düzeyine çıkarmış. Özellikle kabuklu deniz ürünlerinden yapılan yemekleri takdire şayandı. Bu mucizevi ülkeyi anlattıkça yeni bilgiler aklıma geliyor ve onları da anlatmak isterken sayfaların dolduğunu görüyorum. Sizlere bu satırları yazarken gezim sırasında içimi rahatlatan ve ruhumu aydınlatan olaylar aklıma ve gözümün önüne geldikçe duygulanıyorum. Son derece aydınlatıcı, dokunaklı ve huzur verici bu yolculuğun hissettirdikleri hala taze. Kahraman, inançlı, duygulu, onurlu, çalışkan ve üretici insanların yaşadığı bu doğa harikası ülkeye tekrar gelme niyetim olduğu için buradan mutlu ayrıldım. Böyle ülkeleri gördükçe, her olumsuz hatta felaket gibi görünen olayın aynen dergimizin adı gibi ‘pozitif’ olmakla çok iyi sonuçlanabileceğine olan inancım artıyor. Daha çok umut doluyorum. Mucizeleri çağırdığımızda, onları her zaman yaşayabileceğimizi biliyorum. Tüm gezgin ve bir gün gezgin olmayı hayal eden dostlarımın bu ülkeyi en kısa zamanda ziyaret etmelerini tavsiye ederim. Bol seyahatli, mucizevi günler yaşamanız dileğiyle. Hepinize gezgin sevgi ve saygılarımı sunuyorum.


Pozitif Dergisi 2015/05

Yorum Ekle