Deneyim

Sri Lanka’da gerçek bir detoks deneyimi

Sri Lanka’nın başkenti Kolombo’da geleneksel bir detoks merkezinde geçirdiğimiz dokuz gün boyunca, tüm hücrelerimizin teker teker temizlendiğini hissettik ve adeta temizlenmekten yorgun düştük. Ayurveda tıbbının doğduğu bu topraklardan ayrılırken ‘detoks’un gerçek anlamını öğrenmiştik ve tatmin duygusu ile doluyduk.

Yazı: Ebru Şinik

sri-lankada-gercek-bir-detoks-deneyimi-2

Bu Ayurvedik Detoks seyahatini bir yıldır sab ırsızlıkla bekliyordum.
Daha önce Amerika’daki Chopra Center Üniversitesi’nde ‘Panchakarma Detoksu’ yapmıştık zorunlu olarak ama bu dünyada bilinen en eski ve etkili detoks sistemini, yaklaşık 5 bin yıl önce Ayurveda tıbbının doğmuş olduğu topraklarda en otantik şekilde deneyimleyecek olmak beni oldukça heyecanlandırmıştı. Sri Lanka, Hint Okyanusu’nda, Hindistan’ın ucunda yer alan bir ada. Bölgeyi bilenler bu ada için Hindistan’ın minyatürü ve çok daha temiz ve hijyeniği demişlerdi; ayrıca yemekleri de çok lezzetliymiş. Bize detoks süresinde ne kadar lezzetli menüler sunulacağı ile ilgili şüphem vardı ama müthiş köri soslu yemekleri duyunca ağzım sulanmış ve umutlanmıştım. Sri Lanka’nın başkenti Kolombo’ya gitmek için eşimle uçağa bindiğimizde izleyeceğimiz hava güzergahı ile ilgili pek bir fikrim yoktu. Meğer uçağımız Kolombo’dan önce, Maldivler’in başkenti Male havalimanına uğruyormuş. Maldivler’e daha önce hiç gitmemiştim. Okyanus üzerinde birdenbire tarif edilemez güzellikteki Maldiv Adaları’nı görmeye başlayınca çok şaşırdım ve adeta büyülendim. Uçaktaki herkes pencerelerden Hint Okyanusu üzerinde kocaman mücevherler gibi parlayan, irili ufaklı incilere benzeyen adalara bakmaya çalışıyordu. Havadan Kolombo’ya yaklaştığımızda ise Sri Lanka adasının yeşilliğine inanamadım. Daha önce de yeşili bol memleketlere gitmiştim ama hayatımda hiçbir yerde yeşilin bu kadar farklı tonunu ve bu kadar fazlasını görmemiştim. İçimi büyük bir heyecan daha kaplayıverdi, nasıl bir adaydı bu böyle ? Daha uçaktan inmeden tatil büyük bir keyif ile başlamıştı.

Hindistan cevizi yemenin saati var
Kolombo’ya indiğimizde Barberyn Reef Resort’un yetkilisi bizi karşıladı ve yola koyulduk. Gideceğimiz yer Kolombo’dan karayolu ile iki saat uzaklıkta Beruwela bölgesinde, okyanus kıyısında bir klinikti. Yol boyunca otantik evleri, yerel işletmeleri, ülkemizde yetişmeyen onlarca farklı ekvator kuşağı meyve çeşidinin olduğu rengarenk tezgahları ve halkın gündelik hayatını izleme fırsatımız oldu. Manav tezgahlarından birinin önünde durarak Thambili dedikleri ‘baby coconut’ların, yani henüz tam olgunlaşmamış Hindistan cevizlerinin tadına baktık. Kabukları henüz sarı olan bu Hindistan cevizlerini tepe kısmından, pala ile tek vuruşta vurarak açıyorlar ve içine bir pipet yerleştiriyorlar. Önce içindeki o taze Hindistan cevizi suyunu içiyorsunuz. Daha sonra aynı mini pala ile meyveyi kalın kabuğundan ikiye ayırıp, kabuğunun ufak bir parçasından mini spatula yapıyorlar ve bu mini kaşık ile meyvenin içindeki henüz jöle kıvamındaki Hindistan cevizini sıyırarak yiyorsunuz. Adeta bir serum niteliğinde olan bu meyve için ‘sağlık ve gençlik iksiri’ deniyor. Tadı muhteşem! Aynı şeyi ertesi gün öğleden sonra otelin barından talep ettiğimizde ise barmen bize servis yapamayacağını söyledi ve nedenini saat ve havanın durumu olarak açıkladı. Meğer ‘baby coconut’ın sadece güneşli havalarda ve öğlen 13.00’ten önce içilmesi gerekiyormuş. Yoksa faydası olmaz, baş ağrısı ve bitkinlik yapabilirmiş. “İşte” dedim içimden, “Doğanın ritimleri ile uyum içerisinde yaşamak bu olmalı!” Tam bir Ayurveda merkezine gelmiştik. Otele akşamüstü giriş yaptık ve resepsiyonda ertesi sabah 09.00’da Ayurveda doktorumuzla ilk konsültasyonumuz olduğu bilgisi verildi. Odamız okyanus kıyısında çok ilginç, yemyeşil ağaçların bulunduğu, kendi verandası olan, lüksten uzak fakat tertemiz, adeta sabun kokan, son derece otantik bir ‘beach villa’ydı. Kolombo’ya inerken uçağın penceresinden ülkeye bakarken de aynı şeyi düşünmüştüm. Bugüne kadar gezdiğim ülkeler arasında bu kadar yeşilini görmemiştim. Muson yağmurları ve sıcak iklim toprağın her bir santiminde envai çeşit bitki ve ağaçların yetişmesi için mükemmel bir ortam sağlıyordu. Odamızın etrafı Mangrove isimli, nerdeyse her dalından kök salan, ekvator iklimine ait görkemli ağaçlar, şemsiye büyüklüğünde yaprakları olan bitkiler ve Hint Okyanusu ile çevriliydi. Ayrıca verandamızın tam karşısında kayadan uzunlamasına heybetli bir adacık yer alıyordu. Bahçede onlarca sincabın cirit atması da cabasıydı. Sincaplar bu otelin maskotlarıydı sanırım ve kafanızı çevirdiğiniz her yerde birkaç tanesini kovalamaca oynarken görüyordunuz.

“Egzotik meyveler, pirinç unundan son derece lezzetli pide ve mini gözlemeler, rendelenmiş Hindistan cevizinden acuka tarzı acılı ezmeler, duru sebze çorbaları gibi son derece sağlıklı ve kesinlikle doyurucu bir açık büfe vardı.”

sri-lankada-gercek-bir-detoks-deneyimi-3Zengin bir kahvaltı
Ertesi sabah 07.00’de kalktık ve kahvaltı salonuna gittik. Açık büfe vardı, şaşırmıştık. Büfeyi gezmeye başladığımızda çok da alışık olmadığımız bir kahvaltı menüsünden oluştuğunu anladık. Egzotik meyveler, pirinç unundan yapılmış son derece lezzetli pide ve mini gözlemeler, bizim pasta süsü olarak kulladığımız rendelenmiş Hindistan cevizinden acuka tarzı acılı ezmeler, duru sebze çorbaları gibi son derece sağlıklı ve kesinlikle doyurucu, renk cümbüşünden oluşan zengin bir büfeydi benim için… Yumurta, peynir, zeytin ve domatesten ise eser yoktu… Meğer orada kullanılan bazı bitkisel iksirlerin etkisini azalttığı için domatesi hiç kullanmıyorlar, yumurtayı da haftada bir, bilemedin iki defa servis ediyorlarmış. Çok isteyenler içinse dilimlenmiş tost kaşarı tarzı bir taze kaşar çeşidi ile tadı hiç zeytine benzemeyen bir yeşil zeytin dışında Türk kahlvaltısının esintisi bile yoktu menüde. Çay servisi olarak herkesin masasına özel, benim bayıla bayıla içtiğim bitki ve baharat karışımlarından servis yapılıyordu. Hepsi damak tadıma uygun, hafif çaylardı. İlk sabah bize kakule çayı ikram ettiler; yapması çok basit. Porselen bir demlik içerisine tepeleme bir çay kaşığı toz kakule üstüne, kaynar suyu döküp, beş dakika demlenmesini bekliyorsun, bu kadar. Mideyi rahatlattığı gibi mide gazı gibi sindirim sorunlarına da çok iyi geliyor.

sri-lankada-gercek-bir-detoks-deneyimi-4

Ve ilk randevu…
Kahvaltı sonrası doktor randevumuza gittik. Klinik girişi bahçe içerisinden büyükçe bir resepsiyon masası önünden yapılıyor. Resepsiyonda güleryüzlü ve işlerini büyük bir ciddiyetle yaptığı belli olan orta yaşın üzerinde Bay Anton ve Bayan Gayanni Kumari duruyor. Bin çeşit bitkinin yetiştirildiği, bin 374 farklı medikal bitki karışımının yapıldığı, 40 farklı iksir ve 450 farklı medikal yağın imal edildiği Barberyn Reef Resort’da otel personeli hariç, sadece klinikte Dr. Mangala Kumara yönetiminde 70 terapist ve doktor hizmet veriyor. Anlayacağınız epey büyük bir klinik.

HERKESİN ADINA ÖZEL OLARAK HAZIRLANAN İKSİRLER VE TOZ KARIŞIMLARI BU DOLAPTA BİZLERİ BEKLİYORDU.

Özel iksirlerimi z hazırlanıyor
Bizi hemen Dr. Madhavi De Silva’nın yanına aldılar. Bayan Madhavi geleneksel ve zarif Sri Lanka giysileri içerisinde genç, güleryüzlü bir kadın. Nabız atışlarımızdan ayurvedik bünye tipimizi kontrol etti. Biz bünye tiplerimizi benim eğitimimden ötürü biliyorduk elbette ama hiç sesimizi çıkarmadık. Yaşam tarzımız, beslenme tercihlerimiz, gündelik hayatımızda bizi rahatsız eden bir fiziksel belirti olup olmadığı dahil birçok konuda da ikimizle de bir saat boyunca sohbet etti. Hamdolsun herhangi bir hastalıktan ötürü değil, sadece koruyucu tıptan faydalanmak adına detoks yapalım, dokular ve hücresel bazda toksinlerimizden arınalım, gençleşelim, yenilenelim diye gelmiştik buraya. Dr. Madhavi görüşme neticesinde klinikte bizimle ilgilenecek sağlık terapistleri ve restoranda görevli garsonlara, ikimiz için de ayrı ayrı uzun notlar yazdı ve bize hemen oda kapısının yanındaki, üzerinde oda numaraları olan küçük bölmelerden oluşan bir dolabı gösterdi. Her gün saat 15.00’te bu dolaba klinikte herkes için hazırlanmış özel iksir ve toz karışımları şişeler ve zarflar içinde bırakılıyordu ve biz de bırakılan ilaçları alarak, zarfların içinde yazılı olan saatlerde tüketmekle mükelleftik. Ve her gün saat 14.00’te klinikte 1,5-2 saatlik şahsa özel terapiye girecektik. Oldukça heyecanlanmıştım. Meşhur Ayurveda masajı olan, bayıldığım Abhyanga masajının nasıl yapıldığını biliyordum ama terapi esnasında başka neler vardı acaba?

Akupunkturla tekrar buluştum
Günlük terapiye gelirken giymemiz üzere verilen bordo renkli kıyafetleri aldık. Aslında bu, kıyafetten ziyade pareo tarzı kullanılan uzun bir kumaş parçasıydı. Klinik kapısından içeri herkes ayakkabı ya da terliklerini çıkararak, yalın ayak olarak, içine sadece alt iç çamaşırını giyerek, üzerine de bu bez parçasını bağlayarak girebiliyordu. Saat 14.00’te önce akupunktur salonuna gitmemiz söylenmişti. Bahçeden girişi olan bu büyükçe salonda yan yana sedyeler duruyordu ve içeri girerken sedye üzerine sermek üzere herkese ufak bir çarşaf veriliyordu. Çok uzun yıllar önce kronik kabızlık ile ilgili akupunktur seanslarına gitmiştim ve oldukça faydasını görmüştüm. Ama neredeyse 18-20 yıl geçmişti üstünden, akupunkturun nasıl bir his olduğunu unutmuştum. Uzandım ve geleneksel Sri Lanka kıyafeti giymiş, uzun boylu bir kadın olan Dr. Ayachana vücudumdaki altı noktaya iğne yerleştirdi. Cildime yerleştirilirken sinek ısırığı kıvamında hissettiğim iğneler sayesinde beş dakika sonra çok ama gerçekten çok derin bir uykuya dalarak, yarım saat sonra doktor tarafından uyandırıldım. Her gün böyle yarım saatlik derin bir şifa uykusuna yatırılacaktım demek ki.

sri-lankada-gercek-bir-detoks-deneyimi-5

Abhyanga masajı
Oradan çıktıktan sonra klinik ana girişine yönlendirildim tekrar ve beni kapıda, beyaz gömlek üzerine mutfak önlüğü modeli tarzında buz mavisi, tertemiz elbiseler giymiş iki kadın karşıladı. Elimden tutarak Abhyanga masajı yapılacak odaya götürdüler. Gayanni Kumari ve Sakunthala isimli bu iki Sri Lankalı’ya içim ısındı hemen. Abhyanga masajı ‘Panchakarma Detoksu’nun en temel uygulamalarından biri… Ayurveda seminerlerimde hep anlattığım gibi, gece boyunca bedenimiz yenilenme sürecini gerçekleştirir ve vücuttan toksinleri, beden enerjisi elverdiğince atar. Toksinler bedenimizden dört yol ile tahliye olur: Dışkı, idrar, terleme ve dil üzerine yerleşerek. Eğer sindirim sisteminiz zayıf ise sabahları kalktığınızda dilinizin üstünde sarımsı, beyazımsı ve acımsı bir tabaka vardır. İşte bu tabakanın tamamı toksik atıktır. Yükselen Çağ seminerlerine katılanlar gayet iyi bilir, o yüzden sabah kalktığımız gibi ilk iş dil üstündeki tabakayı Dil Toksin Sıyırıcı ile sıyırıp, atarız. İşte günlük Abhyanga’nın önemi burada devreye giriyor. Vücuttan atılmak üzere bekleyen toksinlerin büyük bölümü cildimiz üstünde, hücreler arasındaki sıvılarda bekliyor. Bünye tipinize uygun, ılık bitkisel yağlar ile cildiniz üzerinde yapılan masaj hareketleri ile vücuttan atılmaya hazır bekleyen bu toksinler çözülüyor ve kolaylıkla tahliye oluyor.

sri-lankada-gercek-bir-detoks-deneyimi-6

İçi farklı bitkiler ile doldurulmuş sıcak bohçacıklar ile tüm bedeninize baştan aşağı kompres yapılıyor.

Böylece masaj sonrası detoksunuzu oldukça hızlandırmış oluyorsunuz. Gayanni ve Sakunthala otelde kaldığım süre boyunca her gün bana Abhyanga masajı uygulayacak olan sempatik ve her daim güleryüzlü terapistler. Hoş bu ülkede gördüğüm herkes çok kibar, zarif ve nazik. Bizden çok farklılar… Her gün aynı masaj odasında, aynı kişiler tarafından karşılanıyorsunuz çünkü kişilerin gelişimlerini doktorlar gibi, masörler de izliyor. Masaja bünyenize uygun ılıtılmış bitkisel yağlar ile kafa bölgesinden başlanıyor. Dik oturur pozisyonda iken kafatasınıza ılık king coconut, bhringaraj, bhrungamalaka gibi bitkilerin yağ karışımları ile beş dakika boyunca kuvvetlice masaj yapılıyor; sonra sırtınız gene oturur pozisyonda başka bir karışım ılık yağ ile aynı işlemi görüyor. Bundan sonra masaj sedyesine sırtüstü uzanıyorsunuz. Sedyeye geçtikten sonra 40 dakika boyunca iki masör tarafından senkronize bir şekilde masaj yapılıyor. Bu senkronize masajda öyle bir uyum yakalamışlar ki odada iki masörün olduğunu bilmeseniz tek kişi tarafından uygulandığını zannedebilirsiniz. Kollar ve bacaklar ile göbek bölgenize kullanılan yağlar farklı. Bir masaj süresi boyunca vücudunuzun farklı bölgeleri için üç ya da dört farklı yağ kullanıyorlar. Cam şişeler içindeki yağlar sıcak su kovaları içerisinde ılıtıldıktan sonra vücudunuza sürülüyor. Bugüne kadar aldığım Abhyanga masajlarından farklı olarak burada ilk defa bir uygulamaya şahit oldum. Vücudunuzun ön tarafı tamamlandıktan sonra sağa dönüyorsunuz ve vücudunuzun sol tarafına dokunulmadık bir milim kalmamacasına masaj yapılıyor, sonra sol tarafınıza dönüyorsunuz ve en son yüzüstü yatıyorsunuz. Yani yağlanmadık, masaj görmedik neredeyse tek bir hücreniz dahi kalmıyor. Daha sonra içi farklı bitkiler ile doldurulmuş sıcak bohçacıklar ile tüm bedeninize baştan aşağı kompres yapılıyor, avuç içi dahil… Bu işlem esnasında bohçacıklardan çok hoş ve şifalandırıcı bir koku salınıyor. Sıcak tüm bedeninizi tekrar gevşetiyor. Herkesin semptomları, ihtiyaçları ve talepleri doğrultusunda bitkilerin karışımları ile hazırlanan bu şahsa özel bohçacıkların her biri tek kullanımlık. İnanılmaz rahatlatıcı bir fiziksel duyumsama ve zihinsel rahatlama sağlıyor bu işlem, kendinizi mükemmel hissediyorsunuz. Normal hayatımızda her gün masaj almak hem ekonomik hem de zamanlama açısından çok mümkün değil. Ama günde 5-10 dakikanızı ayırarak bu işlemi kesinlikle kendi kendinize evde de yapabilirsiniz. Bünyenize uygun masaj yağını bulmak için Yükselen Çağ web sitesinde yer alan ‘Bünye Tipi Belirleme Anketi’ni yapabilirsiniz. Abhyanga masajı sonunda göz sağlığı için bir damla damlattılar ve içmek için minik bir bardak içerisinde tadı nar ekşisine benzeyen bir iksir verdiler.

sri-lankada-gercek-bir-detoks-deneyimi-7

Bitki bahçesinde uykuya daldım
Sonrasında özel bir bitki bahçesine alındım. Burada vücudumun her bölgesine doktorun yazdığı reçeteye göre ısıtılmış farklı bitkisel öz yağlara batırılmış pamuklarla sarmalandım, yüzüme papaya meyvesinin püresi sürüldü ve gözlerime de birer salatalık dilimi yerleştirilerek, gene yarım saat boyunca uykuya bırakıldım. Bu bölümde kullanılan bitki özleri yağ ve macun haline getirilmiş halde, her an kullanıma hazır bir ısıda tutuluyor. Ayurveda’nın en temel prensiplerinden biri, asla soğuk bir şey yiyip içmediğiniz gibi, vücudunuzun hiçbir yerine soğuk bir sıvı da sürülmemesi. Yarım saat sonra güleryüzlü terapistler tarafından nazikçe tekrar uyandırıldım ve vücudumdaki pamuk parçaları alındı, buradan duşların olduğu bölüme götürüldüm. Duşa girerken elinize metal bir mini kapta turuncu renkli bir peeling sıvısı veriyorlar. Sentetik hiçbir madde içermeyen bu bitkisel sıvı ile vücudunuzdaki yağ tabakasını nazikçe temizleyebiliyorsunuz.

Detaylara inanamadım
Yıkanıp, temizlendikten sonra hemen yan taraftaki bitkisel su banyosuna alınıyorsunuz. Mini odalar içerisinde, sıcak su ile doldurulmuş küvetlerden birisine uzandım. İçeri yapılı bir kadın görevli girdi. Elinde içi kahverengi bir sıvı ile dolu galvaniz bir kova vardı. Bu sıcak sıvıyı küvetin içine boşalttı ve oda çok hoş bir koku ile dolarken, tüm hücrelerim tekrar çok derin bir şekilde gevşeyerek, rahatladı. Çocukken izlediğim Afrika filmlerindeki şişman yerlilere benzeyen bu kadın, elindeki galvaniz maşrapayı küvete sokup doldurdu ve omuzumdan itibaren ayak parmaklarıma kadar suyu boydan dökmeye başladı. 15 dakika vücudumdaki meridyenler boyunca yukarıdan aşağı doğru aynı işlemi tekrarladı. Evet, detoks kesinlikle böyle bir işlem olmalıydı, o kadar rahatlıyorsunuz ki toksinlerin hepsi de rahatlıkla tahliye oluyor. Bu detaylara inanamıyordum. Amerika’da da detoksa gitmiştim fakat bu detayda bir işleme rastlamamıştım. Ayurveda otelinde kaldığım sekiz gün boyunca akupunktur, Abhyanga masajı ve bitkisel yağlara batırılmış pamuklarla sarmalanma terapileri her gün rutin olarak yapıldı. ‘Bitkisel su banyosu’ ise gün aşırı yapılan bir terapiydi. Bir gün ‘Bitkisel su banyosu’na girerken, diğer günler ‘Bitkisel buhar banyosu’na giriyordum. ‘Bitkisel Buhar Banyosu’nda, kaynayan kazanlardan alınan bitkisel özler, ahşaptan yapılmış olan ‘buhar banyosu’ dolabının altındaki bölümlere yerleştiriliyor. Bu ahşap dolabın üstü delikli yatak şeklinde ve buraya bir havlu üstünde uzanıyorsunuz. Sonra dolabın üstündeki yarım daire şeklindeki kapağı kapatıyorlar ve altındaki bitki sıvılarının buharı ile terlemeye başlıyorsunuz. 10 dakika boyunca bitki özlerinin buharı ile tüm bedenden ciddi bir toksin, ter ile atılıyor. 10 dakika kısa gelmesin, bu terapide inanın 10 dakika en az yarım saat gibi geliyor. Bu işlemden sonra gündelik rutininiz tamamlanıyor. İsterseniz 16.30’daki yoga dersine katılabilir veya okyanus kenarında yürüyebilir ya da bahçedeki muhteşem Mangrove ve Banyan ağaçlarının altında kitabınızı okuyabilirsiniz. Ben bir gün yoga dersine katıldıysam, diğer gün sahilde yürüyüş yaptım ya da verandamızda dinlendim. “Bütün gün bakımdasın zaten, neyin dinlenmesi” diye düşünüyorsanız, detoks esnasında ciddi olarak yorulduğunuzu söylemem lazım. Toksinler vücuttan tahliye olurken bünyenin ciddi bir enerjiye ihtiyacı var ve bu işlem en başlarda oldukça yorulmanıza sebep oluyor. Bu arada iklim o kadar nemli ki cildiniz iklimin etkisi ile adeta minik bir cilt gerdirme işlemi yapılmış gibi, üç gün içerisinde ışıl ışıl parlamaya, pürüzsüzleşmeye ve gerginleşmeye başlıyor.

sri-lankada-gercek-bir-detoks-deneyimi-8

“Ne kadar doğru bir seçim yapmıştım Ayurveda okumakla… Yaşam bilimi manasındaki Ayurveda, kökeni Hindistan’ın Vedik kültürüne dayanan 5 bin yıllık bir doğal şifa sistemi olup, insanoğluna beşeri potansiyelinin üst sınırını gerçekleştirirken, her yönden dengede ve zinde kalmasına yardımcı olan bir bilgelikler bütünü…”

Kişiye özel akşam yemeği
Akşam yemeği servisi 18.30’da başlıyor. Restoranda her odanın masası oda numarası ile sabitlenmiş. Çünkü konsültasyon esnasında doktorun aldığı notlara göre şahsa özel yemek servis ediliyor. Mönü kartlarına garsonların rahatça okuyabilmesi için Sri Lanka yerel lisanı olan Singlaisce notlar yazılmış. Bu kartlarda masada oturan herkesin ismine göre her öğün ne çayı servis edileceğine kadar detaylı bilgiler yazılmış durumda. Garson mönüyü peyderpey servis yaptıktan sonra, bir de üstüne, restoranda yemek servisi boyunca gezen son derece sempatik ve de güzel iki Ayurveda doktoru masanızın yanından geçerken sorularınızı yanıtlıyor. “Neden bunu yiyorum, bu sebze ne işime yarayacak?” gibi… Dr. Vidusha sebzeleri ve etkilerini o kadar detaylı anlatıyor ki kendimi üniversitede derste gibi hissettirdi bana. Yemeklerden sonra içmek üzere her masanın üzerinde danışan numarası yazılı, içinde farklı renkli şuruplar olan şişeler duruyor. Bu şurupları yemekten sonra birer kaşık sıcak suya karıştırarak kapanış olarak içiyorsunuz ve yemeğini bu şekilde tamamlamış oluyorsunuz. Sekiz gece-dokuz gün boyunca devam eden bu Panchakarma detoksu sonrasında kendimi tam anlamı ile daha hafif, daha dinç ve biyolojik yaşımdan da daha genç hissetmeye başladım. Bu deneyimin bana kazandırdığı en önemli farkındalık ise yediklerime daha fazla dikkat etmem gerektiği oldu. Yediğimiz ve içtiğimiz her şey, soluduğumuz hava dahil duyularımızla algıladığımız her şey fiziksel, zihinsel ve ruhsal sağlığımızı direkt olarak etkiliyor. Ne kadar doğru bir seçim yapmıştım Ayurveda okumakla… Yaşam bilimi manasındaki Ayurveda, kökeni Hindistan’ın Vedik kültürüne dayanan 5 bin yıllık bir doğal şifa sistemi olup, insanoğluna beşeri potansiyelinin üst sınırını gerçekleştirirken, her yönden dengede ve zinde kalmasına yardımcı olan bir bilgelikler bütünü ve bu bilgileri uygulayarak bizzat faydalarını deneyimlemek, kendi bedeninin simya gücünü keşfetmek müthiş zevkli ve motive edici. Barberyn Reef Resort bugüne kadar geldiğim detoks merkezlerinin kesinlikle en geleneksel ve profesyoneliydi. Ayrıca iletişim kurduğum herkes son derece insancıl, kibar, nazik ve güleryüzlüydü. Hiçbir ülkenin halkından bu derece etkilenmedim bugüne kadar. Herkes bu insani özelliklere sahip. Bu toplumsal bir hafıza sanırım… Bu detoks tatili ile ilgili sizinle paylaşmak istediğim daha çok konu var ama derginin sayfalarına bu kadar sığdırabildim. Dokuzuncu günün sonunda otelden büyük bir tatmin duygusu ile ayrılırken, seneye için tekrar gelme planları yapmaya başlamıştım bile.


Pozitif Dergisi 2015/05

Yorum Ekle