Alternatif bir destek arayışı içindeyseniz ne ayaklarınız yerden kesilsin ne de sadece gözünüzle gördüklerinize inanın. Kapsayıcı bir yaklaşımda olun, yargılamayın ama sorgulayın…
Yazı: Yaprak ÇETİNKAYA
Bundan 20 yıl önce yoga denildiğinde gözlerimiz büyürdü, şimdi çocuklarımız yogaya gidiyor. Meditasyonu sadece belli insanlar yapar diye düşünüyorduk şimdi insanın sevdiği bir işi kendini tamamen vererek yapmasının da meditasyon kadar güzel olduğunu biliyoruz. Eskiden anı yaşamanın umursamazlık, kayıtsızlık, vurdumduymazlık olduğunu düşünürken bugün anda kalmanın insanın hayatını nasıl değerli hale getirdiğini deneyimliyoruz. Anlaşılan o ki ortada bir ihtiyaç var ve bu ihtiyaca cevap veren nice insan… Enerji çalışmaları, farklı terapiler, bütüncül yaklaşımlar ve hatta elinizde tuttuğunuz dergi hep bu ihtiyaçtan doğuyor. İnsanlar artık bedenlerine ve hayatlarına bütüncül yaklaşmak istiyorlar. Çaresizliği kabul etmiyorlar ve arayışa giriyorlar. Ancak işte tam da bu noktada insanın çare bulma umuduyla iradesini bir başkasına devretme riski ortaya çıkıyor. Seçimler doğru yapıldığında yepyeni bir siz olma şansınız varken hatalı seçimler sizi daha da çaresiz hale getirebiliyor. Alternatif terapilere nasıl yaklaşılmalı, nasıl sorgulanmalı, nerede şüphe edilmeli? Bu soruları birçok alanda bulunmuş ve kendi hayatında da farklı tecrübeler yaşamış olan Eğitmen ve Koç Yasemin Balcı’ya sorduk.
Alternatif hayatınıza nasıl girdi?
Uzun bir hikaye… Üniversite sınavına hazırlanırken psikoloji mi okusam, İngiliz edebiyatı mı derken çevrenin de “Ne yapacaksın psikolojiyi?” demesi ile İngiliz Dili ve Edebiyatı okudum. Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olup 8 yıl da hocalık yaptım. Ancak içimdeki psikoloji sevdası bitmedi. Kenardan kenardan birçok eğitim almaya başladım. 90’lı yılların başlarında Türkiye’de fazla seçenek de yoktu. NLP, homeopati, nefes çalışmaları, Reiki gibi birçok konuda eğitim aldım diyebilirim. Ancak yapı olarak “şifacı” titrinden hep çekindim. Zaten alternatif kalmaktan hoşlanmıyordum. Ancak gerçekten fayda kazandığımı söylemeliyim. O dönemde eski eşimin işi nedeniyle Almanya’ya taşındık ve dört yıl orada kaldık. Almanya’daki bu zaman bende çok büyük bir ufuk açtı.
Alternatif terapilere bakış açınız mı değişti?
Almanya’da bu terapilerin çoğunun artık alternatif görülmediğini fark ettim. Almanların her şeyi ne kadar sistematik yaptığını bilirsiniz. Örneğin “heil praktiker” dedikleri şifa pratisyenleri vardır. Üç yıl ciddi eğitim alırlar. Bu eğitimi alan arkadaşlarım da oldu. Bende ışık orada yandı. Türkiye’de birçok insan biraz ondan, biraz bundan biliyor. Oysa bu iş kocaman bir bütün… Almanya’da eğitim alanlar 200 yıllık homeopatiyi öğreniyorlar ve sağlık sistemi homeopatiyi artık karşılıyor. İngiltere’de de böyle… Diğer taraftan akuprestür ve akapunktur da bütünün içinde. Bu bizde henüz yok. Oğlumuz çok alerjik doğdu. Almanya’daki çocuk doktorumuz bizi biorezonansı denemeye yönlendirdi. Homeopatinin de desteği ile biorezonans sayesinde bu hastalıktan kurtulduk. Merak ediyorum, o hastalıkla Türkiye’de olsak ne yapardık? Batı tıbbının yetersiz kaldığı her yerde çok çaresiz ve gücümüzü verecek durumda oluyoruz. İnsanlar kötü niyetli demiyorum ama denir ya cehenneme giden yolun basamakları iyi niyetli taşları ile döşelidir.
Buraya döndünüz ve neler yapmaya devam ettiniz?
Orada beden psikoterapisi üzerine öğrendiklerim vardı, İngiltere’ye gidip gelerek o eğitimlerimi tamamladım ve artık psikoloji okumam gerektiğine karar verip klinik psikoloji yüksek lisans programına başladım. O sırada koçluk eğitimi de aldım. Bu da çok önemliydi çünkü koçluğun sistematiği de önemli. Bütün bu işlerde çalışanların koçluğun sistematiğini öğrenmesini önerirdim. Koçluk, eski Yunan’dan beri var olan; soru ile bilgiyi doğurtma tekniği… Sizde bir bilgi var ve ben o bilgiyi doğru soruları önyargısız sorarak çıkartıyorum. Şu an şirketlere kendini tanıma ve iletişim eğitimleri veriyorum. İş geliştirme üzerine koçluğa devam ediyorum. Alternatif konularda kimler neler yapıyor eskisi kadar bilmiyorum ve ahkam kesmek istemiyorum. Aile diziliminin iyi ellerde çok iyi sonuçlar verdiğini deneyimlemiş arkadaşlarım var. Her şeye bir ihtiyaç var. Olmasa böyle bir talep olmazdı. Ancak hepsi için dernek ya da etik kurulu olmalı. Biz kuaförümüzü bile daha detaylı düşünerek, sorgulayarak seçebiliyoruz. İş şifaya gelince kendimizi bırakma durumu olabiliyor. Bu işleri yapanlara ilk önerim dernekleşmeleri olurdu.Yakın zamana dek Koçluk Platformu Derneği’nin yönetim kurulundaydım. Koçluk da meslek olarak yeni kabul edildi. Artık koçluk kavramının altı dolduruluyor ve her şeye koçluk tanımı eklenemeyecek. Danışanlar için ise gitmeden önce o kişinin referanslarına, sertifikalarına bakmalarını ve kişinin bu bilgileri rahatlıkla paylaşıp paylaşmadığına dikkat etmelerini öneriyorum. Her türlü koçluk çalışmasında bunu yapsınlar. Ayrıca danışmanlık veren kişilerin kendi üzerinde çalışmış olmalarının da önemli olduğunu düşünüyorum.
Koçluk ya da bir enerji çalışması tek başına yeterli olabilir mi?
Dediğim gibi Almanya’ya gidip bu işlerin dışına çıkınca bir “takım” olunması gerektiğini, her şeyin her şeyi iyileştirmeyeceğini gördüm. Nasıl ki batı tıbbı bazı yerde çaresiz kalıyorsa alternatif tıp da öyle… Ne tamamıyla yukarıda ne tamamıyla aşağıda olunmalı. Ne uçacaksınız ne de sadece gördüğünüze inanacaksınız. Bütünsel bir bakış açısı olması gerektiğini düşünüyorum.
FARKINDALIK VE İÇE DÖNÜŞ
Bütüncül terapiler bize nasıl iyi geliyor?
ABD’de Profesör Richard Davidson adlı bir psikolog 90’ların başında Dalai Lama’nın da içinde olduğu bir proje gerçekleştiriyor. Bir dağın tepesinde yaşayan ve sürekli meditasyon yapan bir keşişe ölçüm yapıyorlar ve görüyorlar beyninin “amigdala” denilen bölgesinde çok az aktivite var. Sıradan bir hayat yaşayan bir başka kişiye de 8 hafta günde iki saat farkındalık çalışmaları, yoga yaptırıp ölçüm yaptıklarında beyin aktivitelerinde ciddi fark görüyorlar. Beynin değiştirilebilir olduğunu da böylece ispatlıyorlar. 20 sene önce “Bu çalışmalar bana iyi geliyor” dediğimiz durum işte tam da bu… Bu konuları içselleştirdiğmizde bize iyi geliyor. Yurt dışında “neurocoaching-nörokoçluk” çalışmaları başladı. Örneğin iş yerlerinde farkındalık çalışmaları yapılıyor. Eskiden sağ beyni aktif olan insanlara hitap ederdi bu çalışmalar. Sol beyin insanları ise kanıt isterdi. Ama artık güzel araştırmalar ve kanıtlar var. John Kabat Zinn de bu konuda kitapları olan önemli bir isim.
Siz çalışmalarınızda farkındalıktan nasıl yararlanıyorsunuz?
Şunu gözlemledim… İçe dönmeden olmuyor. Bir iletişim bir de içe dönme önemli. Bir bardak suyu bile farkındalıkla içmek, bir dakika nefesine dikkat etmek, ne hissettiğine, ayağının nasıl yere bastığına, nereye temas ettiğine… İnsanlar bunları yaptıkları sürece hayatın ne kadar kolaylaşacağını görüyorlar. Ben nefes eğitimi vermiyorum, nefesi ana gelmek için bir araç olarak görüyorum. Her eğitimde farkındalıktan bahsediyorum, konu ne olursa olsun. Pozitif şirket iklimi yaratma eğitimlerinde de, iş yaşamında mutlu olmanın içinde de.
Sizin hayatınızda dönüşüm yaratan hangisiydi?
Kişisel gelişimimde ilk olarak Reiki, sonra Authentic Movement, son olarak da Koçluk eğitimi benim için dönüştürücü oldu. Reiki bana bir kapı açtı, hareket içeren Authentic Movement oradan beni yürüttü. Ayrıca son yıllarda başladığım tasavvufi okumalar ile gördüm ki meğerse bir okyanus varmış. Hayatta rüzgarın önünde savrulan yaprak olmadığımı, kendime karşı, potansiyelimi geliştirmek konusunda bir sorumluluğum olduğunu ilk Reiki sayesinde fark etmiştim. Önemli bir başlangıç noktası olsa da Reiki’nin tek başına bir şifa yolu olduğunu düşünmüyorum. Bana daha kapsayan, koçlukta olduğu gibi, belli bir modeli baz alan, ayrıca tasavvufta olduğu gibi nefs terbiyesini de içine alan kavramları öğreniyor olmak daha iyi geldi. Yine de altını çizeyim; herkesin yolu farklı.
Daha kapsayıcı ne demek?
Biraz daha meraklı olmak, birkaç farklı dalda uzmanlık olmasa da dışarıda başka neler oluyor bilmek gerekiyor. Temel Psikoloji Bilgisi olmazsa olmaz diye düşünüyorum artık aslına bakarsanız. Psikoloji eğitimi ihtiyaç duyduğum perspektifi, ana yapıyı, kuramları öğretti. Bunun yanı sıra, ortada dolanan bir kaç inanç kalıpları kırma vs yönteminin aslında bilişsel davranışsal terapinin yöntemleri arasında hali hazırda bulunduğunu gördüm. Koçluk da aynı şekilde değerli bir sistemdir, yönlendirici olmadan kişinin kendi gerçeğini keşfetmeye yöneltmesi olduğu için tüm bütüncül terapi yapanların en azından ” Koçluk Temel Becerileri” almasını öneriyorum.
Alternatif alanda çok genç isimler var artık. Yaşın önemli bir faktör olduğunu düşünüyor musunuz?
Bu konuda ne söylesem ahkam kesiyor olurum. Kitaplarını beğendiğim gençler de var ama hiç yüz yüze gelmediğim için bir şey söyleyemiyorum. Buna ancak kendi tecrübem üzerinden yanıt verebilirim. Alternatif terapi ile ilgilenmeye başladığımda çok gençtim ve bana çok büyük bir sorumluluk gibi gelmişti. İnsanlar da size paye vermeye hazır oluyorlar ama paye sorumluluk getiriyor. Kendimi öyle bir yetkinlikte görmedim. Ama yeni kuşak belki farklıdır. Diğer taraftan yaşını başını almış ama kendine hiç yeni bir şey eklememiş insanlar da var. Koçlukta da psikolojide olduğu gibi düzenli olarak kendinizi geliştirmeniz, panellere katılmanız ve bunları belgelendirmeniz istenir. Aynı şey şifacılar içinde geçerli olmalı. Dünyada neler oluyor takip etmeliler.
Uzmanlığı ne olursa olsun hata yapabilecek birçok uzman olabilir…
Tabii ki…Psikologlar, psikiyatrlar, koçlar, bütünsel terapi yöntemleri ile uğraşanlar… Hepsinin sınırları iyi bilmeleri gerekiyor. Ben bütünsel terapi ile uğraşanların yaptıkları işi meslek olarak görmelerini öneririm. Bu meslekten para kazanıyorlarsa kendilerini daha fazla mesul hissetmeliler. Bu kişiler bir araya gelip birbirlerini desteklemeli ve destek aramalılar. Yoksa baltalamaya çok açık bir konu. Koçluk da öyle. Koçluğun meslek olması ile en azından belli bir yeterlilik derecesine sahip olanların ulusal bir sınav geçtikten sonra koç olması sözkonusu olacak. Kendilerine koç diyen ama o yeterlilikte olmayanlar bu sayede ayıklanacak umarım.
BAĞIMLI HALE GELMEKTEN SAKININ
Eğitmen ve koç Yasemin Balcı, danışanlara şu önerilerde bulunuyor: “Bunun bir ‘birlikte çalışma’ olduğu unutulmamalı. Bilgi sahibi olma konusunda daha atik, sorgulayıcı olunmalı. İş bağımlılığa gidiyorsa orada durulmalı. Hele biri sizi korkutarak bağlamaya çalışıyorsa orada problem vardır diye düşünüyorum ki geçmişte ben de böyle bir deneyim yaşadım.”
Pozitif Dergisi 2015/02