Röportaj

Benim yolum teslimiyet

benim-yolum-teslimiyet-1Başak Sayan’ı en son ‘Milat’ dizisinde izledik. Şimdi dönüp baktığında “Hayatımın dönüm noktasıydı” dediği ‘Yaprak Dökümü’ ise onu milyonlarca hayranıyla kucaklaştıran yapımdı. Başarılı oyunculuğunun yanı sıra iyi de bir yazar olan Başak Sayan ile kasım ayında çıkacak yeni kitabı ‘Kelebeğin Kaderi’ üzerinden iç dünyasını, karakterinin merak edilenlerini ve evliliğini konuştuk.

RÖPORTAJ: VECİHE SÖZERİ

Asker bir babanın kızı olmak kişiliğinin oluşmasında ne kadar etkili oldu? Sana kattıkları, senden aldıkları ve “İşte bunlar hep babamdan” dediğin neler var?
Hayatım boyunca en çok işime yarayan özelliğimin çocukluğumda en yakındığım şeyler olması ne garip. Her insanın doğduğu aileye gelmesinin bir nedeni vardır; benim de hem oyunculuk hem yazarlık tarafımın temel direğini oluşturan özellikler ailemden geldi. Çocukken üzerimde baskı oluşturan dakiklik, disiplin ve günü planlayıp ona göre yaşamak o zamanlar hiç hoşuma gitmese de, şimdilerde benim adeta ikinci adım. Bu durum üzerimde çok fazla baskı yaratıyordu. Dolayısı ile kitaplara ve filmlere kaçıyordum. Neden yazar ve oyuncu olduğumun yanıtı sanırım burada gizli. Annem de aşırı mükemmeliyetçiydi. Asker bir baba, öğretmen bir anne… Disiplinin evden eksik olmadığı ilk bakışta belli oluyor. Böyle bir aileye oyuncu olmak istediğini nasıl söyledin? Onları ikna etmen zor oldu mu? Söylediğimde çok büyük tartışmalar çıktı; özellikle babamdan! Ancak hayatta her şeyin bir nedeni olduğu gibi sanırım onların da bakış açısının genişlemesine neden olan sınavları bendim bu hayatta. Bugün geriye baktığında mesleğinde ve özelinde hayatının dönüm noktaları olarak hangi durakları görüyorsun? İstanbul’a gelmem benim dönüm noktam oldu çünkü rest çekerek geldim. Bir bilet alıp, hiç tanımadığım kuzenimin evine kimselere haber vermeden geldim ve hayatımın bu yılları epey zorluğu içinde barındırıyor. Ancak hepsi beni bir sonraki ana taşıyan şeylerdi.

‘AKLIMA DÜŞEN, BOŞ YERE DÜŞMEZ’
Kadere ve şansa inanır mısın?
Kendi hayat yolculuğunda şans faktörü ne kadar etkilidir sence? Kadere de, şansa da inanırım. Bu dünyaya bazı şeyler belli olarak geliriz; ne zaman, nerede, hangi aileye doğacağımız, hangi hastalık potansiyellerini taşıyacağımız, ne zaman öleceğimiz, nasıl bir çevrede yaşayacağımız gibi… Bu etkenler zaten sizin karakterinizi, özlemlerinizi ve korkularınızı oluşturuyor. Bunun dışındaki her şeyi kişi kendisi yaratıyor. Yani yolun sonunu başka bir boyutta seçmiş olarak geliyorsun bu hayata ama o noktaya nasıl ulaşacağın sana kalmış. Benim hayatımın her anı bunun kanıtlarıyla doludur. Aklıma düşen şey boş yere düşmez. Eğer yeterince istemişsem o şey illaki hayatımda belirir. Şans ise bizim farkında olarak ya da olmayarak yarattığımız gerçekliğin tezahüründen başka bir şey değil. Dizilerle başlayan oyunculuk serüvenin boyunca bugün düşündüğünde senin için en önemli rol hangisiydi? O zamanlar çok farkında değildim ama ‘Yaprak Dökümü’nde canlandırdığım Ceyda karakteri, sanırım hayatımdaki dönemeçlerden birisi oldu.

Yazıyla da aranın her zaman iyi olduğunu biliyorum.Kalem kağıtla baş başayken kendini nasıl hissediyorsun? Orada nasıl bir dünya var? Seni yazmaya iten duyguların hangileri?
Yazmaya çocukken başladım. Sanırım baskıdan kaçmanın bir yolu oldu benim için. Kalem ve kağıt ile baş başa kaldığım anlar çok özel. Çünkü o anlarda kendimle baş başa kalıyorum ve bambaşka bir dünya yaratıp içine girmenin tadı hiçbir şeyde yok. Bu dünyadan kaçmanın bir yolu bu.

“Kadere de şansa da inanırım. Bu dünyaya bazı şeyler belli olarak geliriz; ne zaman, nerede, hangi aileye doğacağımız, hangi hastalık potansiyellerini taşıyacağımız, ne zaman öleceğimiz, nasıl bir çevrede yaşayacağımız gibi. Bu etkenler zaten sizin karakterinizi, özlemlerinizi ve korkularınızı oluşturuyor.”

“Bence hayattaki en büyük tekamüllerden birisi evlilik. Sınavlarını geçebilmenin, kendi gerçeğini görüp dönüşebilmenin en büyük yolu evlilik. Çünkü başka biri olmadan karşısında büyüyemez insan. İki insanı bir arada tutmanın yegane yolu da evliliktir.”

En büyük hayalinin kendi sinema filmini çekmek olduğunu biliyorum. Nasıl bir hikaye olacak, ne zaman hayata geçecek? Ve sen de rol alacak mısın?
Evet, en büyük hayallerimden biri yazdığım romanların filmini çekmek. Bir önceki romanım ‘Bağlanma Korkusu’nun böyle bir durumu oldu ancak son anda anlaşamayarak vazgeçtik. Ama yol uzun. Bir gün illaki çekeceğim.

Peki kimler oynasın istersin bu filmde?
O anki şartlara ve atmosfere bağlı biraz bu sorunun cevabı aslında.

‘İKİZLER BURCU OLMASAM YAZAMAZDIM’
Doğu felsefesine merakın var. İlgini çekmesine sebep neler oldu? “Benim yolum” dediğin öğretiyi bizimle paylaşır mısın?
Astroloji depresif olduğum bir dönem kendimi araştırmaya verdiğimde ortaya çıktı. Eski metinlerde astrolojik imgeleri gördükçe daha çok merak ettim ve en sonunda Hakan Kırkoğlu’ndan dört sene süren dersler almaya başladım. Hayatımın en güzel dönemiydi bu anlamda. Her zaman gök haritalarını incelerim ve ona göre yaşamaya çalışırım. Ancak her ne kadar bunu yapmaya çalışsan da, hayatın kendine göre bir ritmi var ve sen ne kadar uğraşırsan uğraş, bazı şeyleri değiştiremiyorsun. Demek ki, o zamanki şartlar öyle ve senin de bundan öğreneceğin bir şey var diyorum bu durumlarda.

Hayatınla ilgili önemli kararlar alırken yıldızlar ne diyor diye bakar mısın? Bu konuda olumlu/olumsuz deneyimlerin oldu mu bugüne kadar?
Benim yolum teslimiyet. Var olan her şeyin bir nedeni olduğuna, karşımıza çıkan tüm zorlukların, yaşamımıza giren tüm insanların hepsinin bizi gitmemiz gereken noktaya götüren araçlar olduğunu düşünüyorum.

İkizler kadını olarak burcunun özelliklerini taşıdığını düşünüyor musun? Mesela en zor tarafların neler? 
İkizler olmasam yazamazdım. Bunun bile bir nedeni var hayatta. En zor tarafı ise kararsızlık. Başka bir zararını görmedim.

‘HER YAZAR KENDİNDEN YOLA ÇIKAR’
Beş yıl önce ilk kitabın ‘Aşk ve Baştan Çıkarma Üzerine’yi, bir yıl sonra ‘Bağlanma Korkusu’nu çıkardın. Kasım ayında ise üçüncü kitabın ‘Kelebeğin Kaderi’ raflarda olacak. Bu kez okuyucuyu neler bekliyor?
‘Bağlanma Korkusu’ insanın bazı şeylerin değerini onlara sahipken bilmesi gerektiğini, yoksa pişmanlığın yakamızı asla bırakmayacağını anlatan acıklı bir hikayeydi. ‘Kelebeğin Kaderi’ ise umut dolu bir hikaye. Okurken yaşamımızdaki zorluklara, bizi üzen, yoran, acı çektiren insanlara bakış açımız değişecek. Herkes oynaması gereken rolü oynayan oyunculardan ibaret ve bu oyun bizi gitmemiz gereken o nihai noktaya itiyor aslında. Tüm roman kahramanlarım çeşitli konularda hayatın sıkıntılarını çekerken, aslında onları bambaşka sonların beklediğine tanık oluyor.

Yarattığın karakterlerle aranda bir bağ var mı? Kendini mi onların yerine koyarsın, yoksa onlar aslında sen mi?
Yarattığım hemen hemen her karakterde benden iz var elbette; erkeklerde de, kadınlarda da. Her yazar kendinden yola çıkar. Zira yazarken de oynarken de duygulardan yola çıkar insan. Dolayısı ile bir durumu anlatırken o durumu yaratan duyguları bilmeden nasıl anlatabilirsin? Hikaye örgüsünü ise gördüklerim, şahit olduklarım, gazetelerde okuduklarım ya da sadece hayal ettiklerimle oluşturuyorum. Bazen bir film karesi bir fikrin ateşleyicisi oluyor, bazen bir arkadaşınızın söylediği bir cümle ya da okuduğunuz bir haber. Bu değişse de, insanı anlattığı müddetçe kendinden yola çıkar yazar.

Yeni kitabında kendine en yakın hissettiğin kişi kim oldu?
Bu sorunun cevabı çok zor çünkü hepsi bana çok yakınlar. Ama yine de cevap vermem gerekirse baş karakter Nehir ile onun yakın arkadaşlarından biri olan Onur, bana en yakın karakterler. Onur, okuyucuyu başka yerden yakalayacak ve bu hayattaki tek gerçeğin kişinin sadece kendi olması gerektiğini anlatacak. Onu yazarken çok duygulandığım anlar oldu.
Peki seni en üzen, gülümseten ya da kızdıran kimdi?
Beni en çok üzen Onur oldu. En çok güldüren Seda. Aslında hepsinin hikayesinde trajikomik yanlar fazla. Hayat da biraz öyle değil mi ama?
‘Kelebeğin Kaderi’ni birisine tavsiye etmek istesen ve sadece iki cümle söylemen gerekse, nasıl anlatırdın?
‘Kelebeğin Kaderi’ni birini tavsiye etsem söyleyebileceğim tek şey; tesadüflerin Tanrı’nın kendini gösterme şekli olduğu ve hepimizin bir başkasının sınavı olduğu…

Yazarken ya da oynarken senden olmayan bir karakteri ortaya çıkarmak seni özgürleştirir mi, zorlar ve kısıtlar mı?
Elbette zorlar ama aynı zamanda meydan okuyarak seni mükemmelleştirir.
Peki yazmak mı, oynamak mı?
İkisi birden. İkisinden de vazgeçemem ve hayatımın son anına kadar yapmaya devam edeceğim. İkisi de birbirini besliyor üstelik.

Senden, ‘mutlaka okumalısınız’ diyeceğin üç kitap önermeni istesem…
Tanrılar Okulu, Kryon serisi, Anna Karanina, Savaş ve Barış.

‘EVLİLİKTE İYİ ARKADAŞ OLMAK GEREKİR’
Tam bir yıl önce Murat Vardal ile ABD’de evlendiniz. Seni imza atmaya, ‘evet’ demeye götüren duygu elbette öncelikle aşktı; peki sonraki sebepler nelerdi?
Murat tanıdığım en dürüst, en nazik ve eğlenceli insan. O sırada aşktan başka bir şey düşünmeyerek evlendik ama şanslıydım ki Murat böyle biriydi. Evlilik hayattaki en uzun yolculuk ve o yolculukta aşk yeterli tek şey değil. İyi arkadaş olmak, uyumlu olmak gerekir. Benim güvenememek gibi problemim vardı. Murat bu sorunumu tamamen ortadan kaldırdı.

Birisine ömür boyu bağlı olmak hissi, yaşamı, hayatı birlikte yürütme hayali çoğu insan için mutlulukla eşittir ama uygulamaya geçince başarabilmek herkesin harcı değildir. Sen bu konuda ne düşünüyorsun? Sence birlikteliği sürdürebilmenin formülü, metodu, yöntemi var mı?
Evet, kolay bir şey değil evlilik. Zor tarafları var. Birlikte öğreniyorsun hayatı; kendini törpülemeyi, yanlışlarını görmeyi… Garip bir şekilde birbirine ayna görevi görüyorsun. Bence hayattaki en büyük tekamüllerden birisi evlilik. Sınavlarını geçebilmenin, kendi gerçeğini görüp dönüşebilmenin en büyük yolu evlilik. Çünkü başka biri olmadan karşısında büyüyemez insan. İki insanı bir arada tutmanın yegane yolu da evliliktir. Yoksa evli olmasa ilk problemde çeker gider insan. O zaman nasıl değişecek, tekamül edeceksin?

‘ÖZGÜRLÜK OLMADAN SANAT OLMAZ’
Sanatla ve dolayısıyla insanla bu kadar iç içe bir mesleği olan biri olarak, sence şu anda ülkenin en çok ihtiyacı olan şey ne?
Özgürlük. Kendini olduğun gibi ifade edebilmek ve bunun için yargılanmamak. Hayattaki en önemli şey bu: Özgür olmak. Hayatın her alanında gerekli olan yegane şey. Hele sanat için olmazsa olmaz. Çünkü özgürlük olmadan sanat olmaz!

Seni en son TRT’deki ‘Milat’ dizisinde izledik. Diziye hayli ilgi varken yayından kaldırılması izleyici şaşırttı. Neden bitti?
Yapımcıların aldığı bir karar doğrultusunda bitti. Biz de şaşırdık. Ancak her şeyin olduğu gibi dizilerin de bir kaderi var. Onun da zamanı o kadarmış diyorum…

benim-yolum-teslimiyet-2Yeni dönemde seni yine ekranda görecek miyiz?
Yeni dönem için bazı görüşmeler yapıyoruz. Aklıma ve gönlüme düşen bir iş olursa, elbette işin içinde olacağım. Şimdilik gelen senaryolar arasından bir seçim yapmakla meşgulüz.

“‘Kelebeğin Kaderi’ ise umut dolu bir hikaye. Okurken yaşamımızdaki zorluklara, bizi üzen, yoran, acı çektiren insanlara bakış açımız değişecek.”


Pozitif Dergisi 2015/04

Yorum Ekle