Sembol

Anadolu Feng Shui ile “Dile senden ne dilersen”

Fazla söze gerek kalmadan, bir bakış bir duruş, bir sembol ile ne çok şey anlatır Anadolu kültürü… Öylesine zengin, öylesine naif ve öylesine anlamlıdır ki……

Yazı: Melda TUNÇEL

anadolu-feng-shui-ile-dile-senden-ne-dilersen-2Dileklerimizi olma haline getiren, var oluşun ilahi gücüne inanış ve onu hayatımıza uyarlama biçimimizdir. Ama bazen hani bir umutsuzluk çöker içimize, bir tükenmişlik, çaresizlik çöreklenir yüreklerimize ya, işte öyle zamanda dilimiz lal olur konuşmaz, yürekler sadece dua eder ve evrenin sembolik dili devreye girer… İşte o hal, bir başkadır Anadolu kültüründe… İsteklerimize kavuşmak için binbir yol deneriz. Kimi zaman kader ya da alın yazısı desek de, onlara ulaşmanın yolunun tutkuyla istemekten ve eyleme geçmekten olduğu inancını da taşırız. Bazen “ya olmazsa” şüphesi gelip giderken aklımızla gönlümüz arasında yine de sessiz bir çığlık büyütmeye devam ederiz bir yerlerde… Niyet ederiz, o çok istediklerimize kavuşmak için plan yaparız ve en çok da evrenin sembolik dili olan işaretleri kullanırız. Herkesin inandığı ya da inanmak isterken o manayı yükleyip onu anlamlandırdığı her şey, mutlaka gerçek olur. Bunun en başında Anadolu kültürü ile başlayıp “Türk işi turistik eşya” sembolüne gelen nazar simgesi “nazar boncuğu” değil midir? Renklerin enerjisi ile bütünleşen göz sembolü, lacivert bir taşın üzerindeki beyaz, beyazın üzerindeki sarı nokta ile mi bizi koruyor yoksa ona kattığımız anlam ve görev ile mi oluyor bu? Evlenenlere, yeni ev ya da iş sahibi olanlara, bebeklere, büyüklere, hatta sağlıkla hala ayakta duran yaşı geçmiş ama ruhu gençlere, sünnet çocuklarına, yeni alınan arabaya, eşyaya ve her türlü mala mülke karşı adettendir diye aldığımız, taktığımız, sunduğumuz “Nazar boncuğun var mı senin?” diye sorduğumuz bu bir çeşit renkli cam boncuk kültürel koruyuculuğumuzu üstlenmiş, değerini yüklenen anlamından alan bir nesnedir ve hepimizin bilerek, severek kullandığı bir eşyadır aslında. İşte bu bakış açısından yola çıktığımızda; aslında bizi koruyan, çağırdığımızda bize gelen, kısacası olmasını dileyip o anlamı yüklediğimiz her obje tüm dileklerimizi gerçek kılar. Öyleyse çivi çivi ile sökülür düşüncesiyle dilediğiniz şey her ne ise, onu temsil eden bir obje ile betimlemek ve hayatımıza adeta bir mıknatıs etkisi yaratarak çekmek çok kolay ve keyiflidir. Örneğin para kazanmak isteyen biri zenginliği ve varlığı temsil eden altın, gümüş gibi para objelerini; ikili ilişkiyi isteyen çift kalp; evlilik isteyen ise gelin ve damat gibi istenen şey ile betimlenen objeleri kullanmalıdır.

anadolu-feng-shui-ile-dile-senden-ne-dilersen-4Anadolu’dan saraya halktan imparatorluğa uzanan bize ait ritüeller

Aynayı evin girişine asın
Yarattığı yansıtmadan ötürü olanı fazla gösteren ayna, genelde evin girişinde bulunur. Açılan kapı ile dışarıyı içeriye, içeriyi dışarıya gösterdiği için, kainatın sunduğu tüm cömertliği almak ve kabul etmek, yeri geldiğinde vermek ve yeniden çoğalmak misyonunu yüklenir. Aynı zamanda aydınlık ve parlaklık sembolü de olduğu için gelen çoğalışın ferahla kullanımına işaret eder. Ayna, ayrıca kişinin kendisinden öte, var olan her şeyin yansıması olduğu için bütünleşmenin anlamını da yansıtmaktadır.

anadolu-feng-shui-ile-dile-senden-ne-dilersen-3Cüzdanınızın dışı kırmızı içi yeşil olsun
Doğanın var olan ve dönüşüm içinde daima bulunan rengidir yeşil. Sonbaharla dökülen yapraklar, kışın çırılçıplak bıraksa da ağaçları, ister sulayalım, ister olduğu gibi kendi haline bırakalım bahar geldiğinde yeniden coşturacaktır topraktaki kökleri. İşte bu yüzden hiç bitmek tükenmek bilmeyen bir enerji ile çoğalmanın rengidir yeşil. Bu sebeple miktarı kaç olursa olsun paraları yeşil kumaşlar içine sarmak, içi yeşil keselere koymak, paranın değdiği yere denk gelecek şekilde içi yeşil küçük bohça ve çıkınlarda muhafaza etmek maddi zenginliği çoğaltarak, daha da önemlisi bereketlendirerek tüm ihtiyaçların karşılanmasına vesile olur. Bereketi getirdiğine ve gelen bereketin artarak daim olduğuna dair bir inanç da, bu yeşillikler içine sarılı paraların sayılmadan ihtiyaç olduğunda kullanımı ve yeniden olduğu yere yeşil içine bırakılmasıdır. Cüzdanların dışının kırmızı renk olmasının anlamı; tıpkı yakılan bir ateşin “an”da parlayıp harlanışı kadar hemen ve hızlıdır kırmızı rengin tanımı Anadolu’da. O yüzden çabukluğu, tezliği, dilenen dileklerin, edilen duaların en hızlı sürede bütünün hayrına olacağını işaret eder. Mor renk ise; niyet edildikten sonra davetin, çağrının ve teslimiyetle beklemenin, kabulün rengini temsil etmektedir.

“Yaşadığımız dönem ve kuşaklar hızla akıp geçerken;akımlar, modalar,tarzlar değişirken bazen hiç deneyimlemediğimiz ama bir şekilde bildiğimiz ve bize genetik miras olarak bırakılmış kültürlerin toplamıyız… işte o yüzden, yüzyıllarca önce Anadolu’da uygulanan ve bazı bölgelerinde hala da uygulanmakta olan adetler,gelenekler ya da yeni adı ile ‘ritüeller’ bizim özümüzden.”

anadolu-feng-shui-ile-dile-senden-ne-dilersen-5Bereketin bilinen en eski sembolü pirinç
Var oluştan bu yana tüm kültürlerde bolluk ve bereketin sembolü olarak kullanılmıştır pirinç. Zahmetli üretimine rağmen, cömert sunumu ile insanlık tarihinin en önemli besin kaynağıdır. Hemen hemen tüm kavimlerde ve inanışlarda beyaz saf rengi, parlak dokusu, birlikten çokluğa ulaşmanın temsilcisidir. Törensel tüm yemeklerde düğün ya da kutlamaların hepsinde baş tacıdır sofrada. Hatta Nuh’un Gemisi’nde aç kalmaya karşı tüm malzemelerin bir araya getirilerek pişirildiği bereket sembolü çorba ya da tatlı olarak bilinen aşure içinde de yeri vardır. O yüzden Anadolu kültürü içinde, evlenen çiftlerin düğün evine girdiği sırada gelinin duvağı üzerinden avuç dolusu serpilerek, kurulacak yuvaya bolluk ve bereket getirmesinde bir işaret olarak kullanılır. Bu sırada yine aynı şekilde serpilen şekerler yuvanın ağız tadını ve çocukların alması için atılan madeni paralar ise bu yuvanın maddi refahını temsil eder. Bereket cüzdanlarının içinde, daimi bolluk ve bereketi temsil için mor ve yeşil kumaşlar ile tüllere sarılı pirinçli sembolik paralara yer verilir. Bunun bolluk ve refahı kolaylıkla getirdiğine inanılır.

Hıdırellez dileklerinizi yazın
Her yıl 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gün boyunca yapılan çalışmalar, Hz. Hızır ve kardeşi Hz. İlyas’ın buluşma gününde yeryüzüne inerek bir araya gelişleri ve bu buluşma adına tüm dileklerin gerçek kılınacağına dair inançtır. Hıdırellez gününde bir gün önceden yapılan ev temizlikleri, pişirilen yemekler, yeşillikler içinde piknik havasında doğal ortamda neşe ve muhabbet içinde beraberce yenirken, akşama doğru yakılan ateşten üç defa atlanarak dileklerin dilenmesi ile devam eder. Aynı gün kurulan salıncaklarda sallanılması, yıl boyunca istemesek de maruz kalınan kötü enerjilerin ve bakışların sallanarak dökülüp arınılacağının habercisidir. O gün boyunca doğadan çiçek ya da bitki asla koparılmaz, kesilmez, ürün toplanmaz. Hayvanlara yiyecek ve su verilir, böcek dahi olsa maksimum dikkat ve özen gösterilir. Eller, yüz ve beden su ile yıkanarak arıtılır, temizlenir. Tüm bu yapılanlar, baharın habercisi nevruz bayramından sonra düşen cemrelerin tamamlanışının kutlanışı, doğa ile barış ve bütünlük içinde olmanın sözü, ondan da aynı şekilde vereceklerine rızadır. Akşama doğru tercihen gül ağaçlarının altına kırmızı renk tezliği ifade ettiği için olmasını hemen istediğimiz tüm dileklerimizin sembolleri yerleştirilir. Kimi zaman toprağa çizilen ya da kibrit kutuları veya taşlarla oluşturulan yanında temsili anahtarı olan evler, arabalar, başarı için karneler, diplomalar, iş için dükkanlar hep bu yeşillikler içine sabaha kadar bırakılmak üzere hazırlanır. Evlenmek için gelin-damat figürleri, evlat sahibi olmak için bebek patikleri ve beşikler, bereket için madeni paralar ve içi yeşil cüzdan ya da keselerin yanı sıra olması dilenen sağlık, afiyet, huzur, mutluluk dilekleri de kırmızı kalemlerle yazılarak bırakılır. Sabah ezanı okunmadan evvel erkenden kalkıp bu dilek mektupları ve temsili sembolleri alınır, bir yıl boyunca saklanmak üzere evin sağ tarafında bir mekana (sağ geleceği temsil ettiği için) saklanır, mektuplar ise kolaylıkla olması için akan bir suya bırakılır. Ayrıca, kaynatılan süt tenceresi içine maya konmadan mutfakta açık pencerenin önüne bırakılır. Kendi kendine sabaha kadar yoğurt tutması beklenir. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki; maaşlar banka hesabına yatıyor ve belki de hiç elimize değmeden kiraya, borca, ödemelere havale ile gönderi yapılıyor. Alışverişlerde tercihimiz yine kredi kartlarımız. Hatta öyle ki kredi kartından ne kadar çok ödeme yaparsak bize sunulan alternatifler o kadar artıyor. Bütün bunların sonunda elimize değmeden kullandığımız para “adı var kendi yok” şeklinde hayatımızda belirsiz bir kimlikle ve hatta bereketsizlikle çırpınıyor adeta. İşte bu yüzden evrenin sembolik dilinin içinde dileklerimiz için çeşitli objeleri bir arada kullanmak hayatımıza bolluk ve bereketi bir mıknatıs gibi çekmeye yardımcı olacaktır…

Anadolu kültüründe en yaygın olarak bilinen nevruz ve hıdırellez zamanları,doğanın yeniden dirilişini ve hayata yeniden başlamayı temsil eder. Bu uyanış ve diriliş doğru bir zaman olduğu için dilek niyet-şükür için en uygun zamanlardır.

anadolu-feng-shui-ile-dile-senden-ne-dilersen-6Hz. Fatma’nın Eli’ni unutmayın
Hz. Muhammed’in kızı ve Hz. Ali’nin eşi olan Hz. Fatma’nın Eli’ni tasvir eden el işareti, şifanın ve bereketin bilinen en güçlü sembolüdür. Çünkü şifa ve bereket yeryüzüne affediş ve kabul ediş ile sunulmuş, rıza gösteriş ve şükür ile çoğalmıştır. O yüzdendir ki Anadolu kadını; her yemek yapışında, her yoğurt mayalayışında, her fidan dikişinde içinden sessiz fakat derin bir inanışla “Benim elim değil, Fatma Ana’nın Eli’dir” diyerek işine başlar. Başladığı işin tadı-tuzu, hayrı hep Hz. Fatma Ana’nın Eli’nden bize değendir diye söylemini tekrar eder. Fatma Ana Eli objesi aynı zamanda evlerin giriş kapılarında bir motif, bir desen olarak da yansıdığı gibi, para keselerinin ya da cüzdanların üzerine de nakış olarak işlenir.

Para için para sembollerini kullanın
En yaygın bilinen atasözlerinden biri de “Para parayı çeker” sözüdür. Bu söz sembolik olarak da Anadolu’da yerini pek çok yöresel ve folklorik kıyafetin içinde bulur. Kadınların taktığı feslerin üzerinde, gelin alınlıklarında, kolye ve kemerlerde hep altın ya da gümüş paralar ya da onları sembolize eden penez diye adlandırılan gerçek olmasa bile o paraları çağrıştıran madenler kullanılmaktadır. Bunların kullanım amacı, yok ile var arasındaki dengenin olma haline geçişidir.

Mutfak penceresine çiçek yerleştirin
Doğanın en önemli parçası olan çiçekler, Anadolu’da hemen hemen tüm evlerin bahçeleri hatta ekip biçmekle sorumlu olduğu bağları, tarlaları olmasına rağmen evlerin içlerinde de yer bulur. Modern zamanın ve şehir hayatının içinde canlı bir yeşile duyulan özlemin balkonlara, cam kenarlarına, hatta bazen kesilmiş olarak vazolara taşınması onlardan bize uzanan eski ve kadim bir ritüeldir aslında. Ev çiçekleri, dışardaki sonsuz varoluşun ve dönüşüm içindeki sınırsız bereketin evlerimize taşınma sembolleridir ve genelde yerleri mutfak pencereleri ya da balkonlarıdır. Bereket mutfaktan başlar, çünkü hanenin aşı mutfakta pişer; ocak mutfakta tüter ve bereketin menbası, hanede mutfaktır.

21 Mart Nevruz günü bereket sofrası kurmayı unutmayın
21 Mart günü gece ile gündüzün, eril ile dişil enerjinin eşit olduğu zamandır. Yeryüzüne düşmeye başlayan cemrelerin ardından doğanın yeninden uyanışı, toprağın yeniden canlanışı ve havaların bahara dönmesinin müjdesidir. O gün kurulan sofraya “Bereket Sofrası” denir. Sofrada herkesin birlikte olacağı akşam yemeği saatinde olmazsa olmazları vardır. Bakır veya metal bir tepsi içinde:

Bereket için: Pirinç ve bulgur
Doğayı sembolize için: Sebze, meyve, çiçekler
Bolluk ve refah için: Kağıt ve madeni para Hayatın tadını ve tuzunu simgelemek için: Tuz ve şeker
Tüm bunları iki katı gösterip artırmak için: Ayna
Sahip olduklarınıza ve olacaklarınıza şükür için: Kutsal kitap konarak yemek yenir. Bu sofra, bir yıl boyunca tüm isteklerin olacağına dair bir teşekkürdür aynı zamanda.

Pozitif Dergisi 2013/02

Yorum Ekle