Gündelik yaşamın felsefesini yazan, yapıtları Türkiye dahil 30 ülkede çok satanlar listesinde yer alan Alain de Botton, ilk kitabı “Aşk Üzerine”yi henüz 23 yaşındayken yayınladı. Ardından “Romantik Hareket”, “Statü Endişesi”, “Felsefenin Tesellisi”, “Ateistler İçin Din”, “Proust Yaşamınınızı Nasıl Değiştirebilir?” ve daha birçok kitap geldi. Bu kadar erken yaşta yazmaya başlaması bize onun hayat amacını çok erken bulmuş olduğunu düşündürse de gerçek hayat amacının beş yıldır farkında olduğunu söylüyor. Alain de Botton’un hayat amacını takip ederek eğitimde yeni bir vizyonu hayata geçirmek için 2008 yılında kurduğu The School of Life (Hayat Okulu) İstanbul Bilgi Üniversitesi santralistanbul kampüsünde hayata geçiyor. Okulun açılışı için İstanbul’a gelen ünlü yazar ile bir araya geldik, okulun felsefesinden kişisel gelişim akımına kadar birçok konuyu konuştuk. Alain de Botton, School of Life’ın oluşum hikayesinin temelinin kendi gençliğine kadar dayandığını anlatıyor: “Hayata mutsuz bir genç olarak başladım. Kitapların sorunlarıma çare olacağını, hayatı nasıl yaşamam gerektiğini bana anlatacaklarını düşünüyordum. Bu duygularla üniversiteye geldim. Cambridge Üniversitesi’nde İnsani Bilimler okuyacaktım. Felsefe, tarih, sanat dersleri ile nihayet her şey aydınlanacaktı, hayatın anlamını çözecektim. Eğitim başladı ve bir şeylerin ters gittiğini fark ettim. Eğitim sistemi eskiydi, verilen bilgi nasıl yaşamam gerektiğini, yaşamdaki sorunları nasıl çözeceğimi anlatmıyordu. Bir dersten diğerine giriyor, Aristo’yu, Platon’u, Makyavelli’yi öğreniyor ancak bu bilgileri hayatımla nasıl ilişkilendireceğimi bilmiyordum. O yaştan itibaren geçmiş dönemlerin bilgisinden nasıl faydalanabileceğimiz, yaşamımıza nasıl katacağımız konusuna takıntılı hale geldim.” Bir iş seçimi yapması gerektiğinde yazarlığı seçtiğini söyleyen Alain de Botton, “15 yıl boyunca başarılı bir yazarlık kariyerim oldu. Düşüncelerin hayatımızı değiştirmekte nasıl kullanılabileceğini yazdım. Örneğin ‘Proust Hayatınızı Nasıl Değiştirebilir?’ diye bir kitap yazdım. Proust’un çok önemli bir insan olduğunu ve onu kendim için değil, Proust olduğu için okumam, incelemem gerektiğini düşünenler vardı. Oysa ben geçmişin bilgisinin bizim için önemli olduğunu çünkü onu bugün daha iyi yaşayabilmek için kullanabileceğimizi düşünüyordum” diyor. Daha sonra dinle ilgilenmeye başladığını söyleyen Alain de Botton devam ediyor: “Din, insanların her türlü cevabı aramak için başvurdukları yerdi. Ancak 19. yüzyılda Avrupa’daki medeniyet krizi ile insanlar dinin kendilerini artık tatmin etmediğini düşünmeye başladılar ve anlamı, ahlakı, telkini nerede bulacaklarını sordular. Tek bir cevap vardı: Kültür. Kültür, kutsal metinlerin yerini tutacaktı. Bu dünya tarihinde önemli bir andı. Edebiyat, felsefe, tarih eğitimleri başladı. Ülkenizde de bunun yansımaları olmuştur. “Kültür dinin yerini tutar” fikri biraz garip gelebiliyor. Ben dindar değilim ama dinle çok ilgili ve ona karşı çok saygılıyım. İnanıyorum ki insanların hayatından dini çıkarınca bir boşluk kalıyor. İnsanların soruları başlıyor. Kültür işte bunları cevaplıyor. Proust’un da, Tolstoy’un da yaptığı bu…”
Yazı: Yaprak ÇETİNKAYA
Geçmişin bilgisini bugüne taşıyor
“Bilginin aktarıldığı, Aristo’nun Platon’un anlatıldığı üniversitelerde, ‘Ben felsefe, tarih, psikoloji okuyacağım çünkü nasıl yaşamam gerektiğini öğrenmek ve topluma da bu konuda yardım etmek istiyorum’ dediğinizde kafalar karışıyor. Onlar Aristo’yu öğretiyorlar ama ilişkiler, evlilik, kalp kırıklıkları, insanın sevdiği işi yapması gibi konuları fazla duygusal buluyorlar” diyen Alain de Botton, kendi okulunu ise şöyle anlatıyor: “Üniversite sistemine saygı duysa da The School of Life’ın devrimci bir yaklaşımı var. Eğitmenler tarih, felsefe öğretmiyor ama sevdiğiniz bir işi nasıl bulabileceğinizi ya da sakin kalmayı nasıl başaracağınızı anlatıyorlar. Bu dersler Amerikan kaynaklı “kendini geliştir” saçmalıkları değil. Bu konuların içinde Aristo’yu, Proust’u ve tüm akademik materyali de göreceksiniz. Binlerce yılın bilgeliği, deneyimi ile bugün arasında bir köprü kuracağız. Bugünün sorunlarını çözmek için geçmişin bilgisini kullanacağız.”
Sınıf içinde neşeli paylaşımlar
Sınıflarda arkadaşlığa önem verdiklerini belirten Alain de Botton şöyle devam ediyor: “Normal sistemde derste eğitmen anlatır, öğrenciler dinler ve sonra çıkar giderler. Biz sınıf içinde arkadaşlığa, doğal, neşeli paylaşımlara önem veriyoruz. Birinin sıkıntısı diğerinde yankı bulabiliyor. Sizin sorduğunuz bir soru bir başkasını etkileyebiliyor. Öğrenme amacıyla deneyimleri paylaşıyoruz. Öğrenci derste pasif kalmıyor. Eğitmen bir anda bir soru sorduğunda aslında bildiğiniz ama unutmuş olduğunuz bir bilgiyi hatırlıyorsunuz.” Derslerin unutulmaması ve hayatın tamamına yayılabilmesi için Alain de Botton, okula devam edilmesini, internet üzerinden paylaşımların takip edilmesini ve bu konuların hayatın daha büyük bir parçası haline getirilmesini öneriyor.
YENI SORULARA KAPILAR AÇILIYOR
“Hayat için iyi fikirler” sunmak amacıyla kurulan The School of Life’ın İstanbul’daki akademik kadrosunda Mehmet Emin Adanalı, Pelin Batu, Sami Bugay, Ayşem Burhanoğlu, Zeynep Çatay, Itır Erhart, Zeynep Evgin Eryılmaz, Alper Hasanoğlu, M. Serdar Kuzuloğlu, Elvan Omay, Murat Paker, Bülent Somay, Ece Temelkuran, Pelin Turgut, Kerim Urallı, Yankı Yazgan ve Serra Yılmaz yer alıyor. Dersler ve atölyeler ile yeni bakış açıları yaratmak, yeni sorulara kapılar açmak amaçlanıyor. Felsefe, edebiyat, psikanaliz ve görsel sanatların sunduğu yaklaşımlar ve rehberlik aracılığı ile katılımcılar akıllı ve iyi yaşama alternatiflerini keşfetmeye yönlendiriliyor.
“Zararlı iyimserlikten kurtulun”
Yeni din kişisel gelişim mi?
Din ile aynı alanda bir konu. Din ne ile ilgilenir? Sizi zengin etmekle, fiziğinizi değiştirmekle değil, ruh denilen kısmı değiştirmekle, psikolojik parçanızla ilgilenirler. Ölümden korkan, yalnızlık hisseden, üzülen tarafınızla… Artık dindar olmayan birçok insan hala yalnızlık, üzüntü çekiyor, hala ölümden korkuyor, hala kafası karışık. Dolayısıyla ortada bir boşluk var. Bunu neyle doldurabilirsiniz? Kültür başlığı altındaki felsefe, tarih, psikoloji ve sanat ile… ABD kaynaklı kişisel gelişim akımı bu alanı kullanıyor. Bazıları çok berbat bazıları ise iyi… Berbatlar çünkü hayatın ne olduğuna sizi hazırlamıyorlar. Kulağa hoş gelen ama doğru olmayan şeyler söylüyorlar. “Tüm hayalleriniz gerçek olabilir”, “Hep pozitif düşünürseniz her şey harika olur” gibi… Bu zararlı iyimserlik sorun yaratıyor.
İyimserliğin dengesi nasıl sağlanabilir?
Melankolikler hayatın mükemmel olmadığını bilir, buna biraz üzülürler ama depresyona girmezler, bunun için sürekli ağlamazlar. Bunun tam tersi ise neşeli, coşkulu Amerikalılardır. Melankolikliği kabul etmek bir bilgeliktir. Hayatının zorluklarını bilirsiniz ama güzelliklerine de minnettar olursunuz. Ben ABD kaynaklı kişisel gelişim yaklaşımındaki öğretmenin çocuğa konuşması gibi konuşan sesten de hoşlanmıyorum. Patronluk taslamak gibi… “Her şey güzel olacak, beni dinle bütün cevaplar bende” tarzını sevmiyorum. The School of Life yetişkinlerin yetişkinlerle konuşması şeklinde, “Hepimiz aynı hayatları yaşıyoruz” yaklaşımında ilerliyor.
Siz bir paket sunmuyorsunuz, peki ne veriyorsunuz?
Hayata dair sorunlar üzerinden ilerliyoruz. İlişkiler, kaygı, evlilik, iş… Yani insanların hayatlarındaki konular bizim derslerimiz. Kişisel gelişim hareketinden farkımız ise farklı seslere daha çok açık olmamız. “Yol bu” deyip geçmiyoruz. Birçok fikir veriyor, her insanın önüne birçok kapı koyuyor ama kimseyi bir kapıya doğrudan yönlendirmiyoruz.
Fikir veriyor, sorular soruyor ve gerisini öğrenciye mi bırakıyorsunuz?
Konu hakkında ilginç fikirleri, bugüne kadar oluşmuş en iyi düşünceleri aktarıyoruz. Bizi hayatta yanlış seçimlere yönlendirenin ne olduğuna bakıyor ve kötü seçim yapmamak için neler yapılabileceğine dair fikirleri paylaşıyoruz. Yetişkinlikte tamir etmeye uğraşmak yerine bu tür eğitimler çocuklukta başlasa daha iyi olmaz mı? Bu doğru… Ancak bazı konuları çocuklarla konuşmak için çok erken. Çocuklar kendi içlerini göremiyor. Her yaşın bilgeliği var ve hepsinin şekli farklı. “Başka insanların aklından neler geçiyor?”, “Sence sana bunu neden yaptı?”, “Kardeşine neden vurdun?” gibi temel psikolojik durumları anlamalarına yardımcı olunabilir. Çocuğa “Kardeşine vurdun çünkü belki yorgun ve açtın” diyebilirsiniz. Yorgunluğun ve açlığın onu saldırganlaştırabileceğini öğretebilirsiniz. Bu bir başlangıç olabilir.
Tanıtımınızda “Potansiyelimizi nasıl gerçekleştirebiliriz?” sorusu var. Siz hayat amacınızı buldunuz mu, potansiyelinizi gerçekleştiriyor musunuz?
Hayat amacım, psikolojik dinamikleri anlamak ve bunu önce kendime sonra başkalarına anlatmak… Çok uzun zamandır kitap yazıyorum ama hissediyorum ki gerçek hayat amacımı son beş yılda buldum. Bunu bulmak uzun sürdü ve öncesinde uzun süre huzursuzdum. The School of Life’ı kurmak bana çok iyi geldi çünkü izole yaşamamı engelliyor. Kendimi hiçbir zaman sadece yazar olarak görmemiştim ama başka ne olabileceğimi de bilmiyordum. Sanırım bu okul buna bir cevap oldu. The School of Life ileride daha da gelişebilir ve bu beni çok heyecanlandırıyor.
Pozitif Dergisi 2014/04