Cinsellik

Dişiliğin de sanatı var

Bazı kadınlar görüyoruz; kıyafetlerinden, makyajlarından, fiziksel görüntülerinden bağımsız olarak öyle bir ışık yayıyor ki enerjilerinden etkilenmemek mümkün olmuyor. Onları böyle etkileyici kılan ise doğal olarak içlerinden gelen dişilik özgüveni…

Yazı: Yaprak ÇETİNKAYA

Her insanda gece ve gündüz, aydınlık ve karanlık kadar doğal olarak var olan dişi (feminen) ve eril (maskülen) enerjiler; hem bizi hem de kadın-erkek ilişkilerimizi etkiliyor. Dişi enerji hayattan keyif alıyor, tam bir güven içinde yaşıyor, yumuşaklık ile kabul veriyor, duygularını çekinmeden ifade ediyor, bolluk ve bereket içinde yaşıyor ve yaratıcılığın keyfini çıkarıyor… Ancak son yıllarda özellikle kadınların iş hayatında etkili olması kendilerine, ilişkilerine ve hayata eril yaklaşmalarına neden oluyor. Dişi enerjisi fazla baskın olan kadınlar ise pasifleşiyor, duygusal karmaşa yaşıyor. Her iki durumu da bilinçaltından gelen negatif inanç kalıplarının yarattığı korkular oluşturuyor. Mesleği bilgisayar mühendisliği olan ancak kendi hayatında başladığı dönüşüm çalışmaları sonucunda bugün profesyonel koç olarak çalışan Işıl Gence ile dişi enerjisi yüksek, akışta bir sohbet gerçekleştirdik.

Bu çalışmalara nasıl başladınız. Dramatik bir hikaye ile mi?
Ufak tefek sorunlarım ve kendimle ilgili arayışlarım vardı. Çok büyük bir dram değil, kadınların her zaman olan günlük konuları ile ilgiliydi. Bir sol beyinli olarak en kolay çözümün nefes olduğunu duymuştum o zamanlar. Nefesle başladım ve gördüm ki yol uzunmuş. Herhangi bir problemin ilk kaydının ve tüm çözümlerin bulunduğu yerin bilinçaltı olduğunu öğrendim, çeşitli eğitimler aldım, hala almaya devam ediyorum. Çalışmalarımda hem kuantumu hem bilinçaltını kullanıyorum. Bu hayatta gerçekleştirmek istediğimiz bolluk bereketin, sevginin, aşkın, huzurun, mutluluğun kaynağını ararken bilinçaltına mutlaka gidilmesi gerekiyor. Sorun da çözüm de bilinçaltında… Sonra baktım ki danışanlarımın da benim de kadın olarak hala bazı sıkıntılarımız, içsel duygulardaki gel gitlerimiz, anlık durumlarımız var. Kadın olarak bir anda çok mutlu, bir anda çok mutsuz olabiliyor, bir anda çok heyecanlanabiliyoruz. İlişkimiz iyi gitmediği sürece bir şey eksik kalıyor. İster dünyanın en iyi iş kadını olalım, büyük paralar kazanalım, ilişkiden aldığımız hazzın yeri dolmuyor. Bunları araştırırken dişi enerji ile karşılaştım, araştırmaya, okumaya ve eğitimlere başladım.

Kuantum ve Dişilik Sanatı atölyeleri yapıyorsunuz. İçeriğinde neler var?
Bu atölye dişilik sanatı eğitimlerinin ilk ayağı… Kadın olarak birtakım korkularımız var ve kaynağının bilinçaltı olduğunu biliyoruz. Gelen danışanlarla, toplu bir şekilde, kollektif bilinci de kullanarak yaptığımız çalışmalarda o korkuların nasıl dönüştürülebileceğini, dişi ve eril enerjinin özelliklerini anlatıyorum. Bu bir cinsiyet ayrımı değil; dişi enerji hem erkekte hem kadında bulunan, yaratıcı, bolluk ve bereketi, yumuşaklığı temsil eden, akışta olan, almayı bilen, hayattan aldıklarımızı yaratıcılıkla birlikte kullanmayı sağlayan bir enerjidir. Eril enerji ise mantıkla devam eden, eyleme geçen, hedefleri olan, disiplini sağlayan bir enerji… Burada önemli olan nokta dişi ve eril enerjilerimizin kadın-erkek ilişkilerimize nasıl yansıdığı…

Dişi enerjiyi biraz anlatır mısınız?
Ay, dişi enerjiyi temsil eder. Ayın döngüleri kadının duygusal döngüleri, hatta mensturasyon döngüleri ile birdir. Eril enerji ise güneş gibidir; aydınlık verir, gündüzle bütünleştirilir, her zaman oradadır. Dişinin karanlık tarafları vardır ve gece ile bütünleştirilir. Birçok öğretide de dişi ve erilin ayrımını görebiliriz; Yin ve Yang, Shiva ve Shakti, Rahman ve Rahim gibi. Psikolojide ise Carl Gustav Jung, Anima ve Animus olarak tanımlar. Bu bize şunu gösteriyor; bütün öğretiler bu ikisinin dengesini arıyor. Kadın olarak tek başına dişi enerjide olamayız; gelişmek, büyümek, çoğalmak için eril enerjiye ihtiyacımız var. Ancak dişi enerjinin geçmişten, atalardan gelen birçok acısı, bastırılmışlığı var. Yüksek dişi enerjinin yaratım kuvveti nedeniyle yakılan yıkılan kadınlar var tarihte. Kollektif bilinçte kadınlar olarak dünyaya acı bedenler getiriyoruz. Kadının o yarası bizim bugün hala savaşlar içinde olmamıza neden oluyor. Dişi enerjinin bu bastırılmışlığı bilinçaltımıza kayıtlı…

Mutlu bir kadın olmanın ve mutlu bir ilişkinin formülünü sorsak?
Kadın kendi hayatında güveni, huzuru ve mutluluğu yaşayıp bir yandan da sevdiği şeyleri yaparak hayata bir şeyler kattığı zaman mutlu oluyor. Erkek, işinde, kendi arkadaş çevresinde, kendine ayırdığı özel zamanlarda huzurlu ve mutlu olan kadına çekiliyor. Ama kadın bütün mutluluğu erkekten bekliyorsa bu sefer erkek enerji olarak ondan uzaklaşıyor. Tabii kendi hayatınızdaki mutluluğu taktiksel olarak kurmanızdan, öyleymiş gibi görünmenizden, kurgu fotoğraflar paylaşmaktan bahsetmiyoruz. Bu içinizden gelen bir duygu olmalı, yoksa sonu yine hüsran olur.

Doğuştan dişi olan kadınların farkı nedir?
Dişi enerji zaten doğuştan gelen bir enerji… Hepimizin bu hayatta yaşamaya geldiği birçok konu var. Herkes kendi geçmişinden farklı korkular alıyor. Özgüven kendi enerjimizin yüksekliğini ortaya çıkarıp bastırmamayı da seçebiliyoruz. O zaman dişi enerjiyi dışa doğru yansıtabiliyoruz. Yetiştirilişin de etkisi var. Dişi taraf anneden gelir. Bilinçaltı kayıtları varsa, sağlıklı bağlar kuramadıysak, babamızın kızıysak ve annemizin kızı olamadıysak dişi enerjide sıkıntı oluyor. Anneyi tamamen kabul etmek, annenin ve babanın hayat seçimlerine her koşulda saygı duymak, onların bize verdiklerini saygı ile kabul etmek ve yetişkin bir kadın olarak hayatımıza özgürce devam edebilmemiz gerekiyor. Buradaki sıkıntıları halletmek için bireysel olarak mutlaka bir anne-baba çalışması da yapılmalı.

Kuantum alandan biraz bahseder misiniz?
Kuantum alan, bütün enerjilerin barındırıldığı alandır. Bilim adamları yaptıkları bütün çalışmalarda atom çekirdeklerinde katı madde arayışına girdi ancak bulunamadı. Bu şu demek; hepimiz aslında enerjiden oluşuyoruz, dünyadaki her şeyin bir enerjisi var. Çalışmalarımızın da çıkış noktası burası.

Böyle bir enerji varsa biz bunu hayatımızda nasıl kullanıyoruz?
Düşüncelerin, duyguların, sözlerin enerjisi var ve titreşim yasası gereği herkesin kendine özel titreşimi var. Duygular, düşünceler, beden enerjisi bunun içinde ve aynı zamanda aynı ortamda bulunduğumuz insanlarla hem orta bir bilinçaltına sahibiz hem de birbirimizin titreşiminden etkileniyoruz. Şu an sizin neşeli olmanız beni de neşelendirir, bu da bir enerjidir. Birimiz ağlıyor olsaydık hepimiz ağlayabilirdik, hepimiz bu enerjiden etkilenebilirdik. Yani çıkış noktamız burası. Peki biz bu enerjiyi nasıl kullanıyoruz? Sol beyin işte burada işe yarıyor yoksa burada çok rahat kaybolunabilir. Kuantum alanı holografik; her şeyin birbirine bağlı olduğu bir alan. Bugün burada eğer ki bir konuşma yapıyorsak, dua edeceksek bunu bir yere göndermemiz gerekmiyor. Bu dua oraya gidiyor çünkü zaten biz birbirimize bağlıyız. Bu kuantum alanda her şey sınırsız ve sonsuz olasıklıklara sahip. Bunun bir dili var. “Bugün çok güzel bir gün geçireceğim, kafamdan aşağı paralar düşsün” demek sadece sözde kalıyor. Titreşim yasası böyle çalışmıyor.

Doğru titreşim nasıl yaratılabilir?
Bilinçaltında… Bir çip gibi düşünmeyin, bilinçaltı kalabalık bir alan… Orada duygular, düşünceler ve beden enerjisi var. Aynı zamanda ortak bilinçaltı, diğer boyutlarla ilgili kozmik bilinçaltı var ve bir de atalarımızın bilinçaltından gelenler var. Nedenler orada ama hangisinden ne kadar etkileniyoruz ve bugünkü sıkıntımızı orada nasıl bulabiliriz, bakmak gerekiyor. Titreşim yasasına göre o pozitif titreşim sadece pozitif düşünerek değil, pozitif hissederek (güven, coşku, sevgi, neşe, umut gibi) oluyor. Bilinçaltında içşel olarak kederli, hüzünlü, depresif bir hal yaşıyorsam ağzımdan çıkan kelimenin fazla önemi olmuyor. Bu bütünsel yaklaşım içinde atölyelerde enerjimizi nasıl değiştireceğimizi anlatıyorum. Önce bedensel enerjiden başlıyoruz. Dişi enerji hareketi, akışı, dans etmeyi sever. Kırlarda koşup, coşup oynamak ister. Bunu bir kurala bağlı yapamaz, canı istediği gibi, akışta yapar. Eğer ki bir kadının eril enerjisi yüksek değilse kahvesini içmek, duyguları ile ilgilenmek, zamanın içinde yayılmak ister. Dişi enerjinin bu içinden gelen coşkusunu aktive etmek için atölyelerde bedensel çalışmalar yapıyoruz.

Bilinçaltına nasıl nüfuz ediyorsunuz?
Sonraki aşamada bilinçaltına bakıyoruz. Grup çalışması olduğu için özele girmiyoruz, ortak bir çalışma yürütüyoruz. Ancak isteyenlerle ayrıca bireysel olarak kuantum ve bilinçaltı dönüşüm çalışması yapıyoruz. Atölyede ise kadının kadın olarak dişi enerjisini engelleyebilecek yüksek derecede değersizlik duygusu, sevilmeme, tercih edilmeme, terk edilme, yalnız kalma gibi ana korkularına bakıyoruz. Titreşim yasası gereği bu korkular bilinçaltımızdan titreşim yayıyor. Yalnız kalma korkum varsa her ne kadar evlenmek istiyorsam da titreşimim yalnızlık korkusu yayıyor. Zihnimin frekansı betada çalışırken, okurken, yazarken, günlük hayatımı sürdürürken bilinçaltım alfa seviyesinde çalışıyor. Tehlike şurada ki alfa seviyesine her geçtiğimiz anda; otomatik olarak sabah uyanır uyanmaz ve gece uykuya geçmek üzereyken, bilinçaltı otomatik yayıyor bu korkuları. Yani tüm gün kendimizi telkin etsek de sabah ve akşam iki kez bu korkuyu yayıyoruz ve titreşim yasası gereği gidiyor bizi yalnız bırakacak adamı seçip hayatımıza getiriyoruz. Basitçe anlatımı bu… Bu nedenle önce bilinçaltındaki korkuları tespit ediyoruz, sonra korkularımızın bizde yarattığı duygularla çalışıyoruz. Bu duyguların bedende yarattığı blokajları çözmek için çalışma yapıyoruz.

Yoğun korkularımız varsa karşı tarafta seçtiğimiz erkeğin de aynı derecede yoğun korkuları oluyor,öyle eşleşiyoruz.Orada birçatışma başlıyor.

Bu korkular dişi ve eril dengesinde kendini nasıl gösteriyor?
En büyük korkularımızı bize en yakın insanlarla yaşıyoruz. Sıkıntı da burada… Yoğun korkularımız var ise karşı tarafta seçtiğimiz erkeğin de aynı derecede yoğun korkuları oluyor, öyle eşleşiyoruz. Dolayısıyla ben en yoğun korkumu aşık olduğum zaman yaşıyorum. Bütün bu sistemler gidiyor, korkularım ve duygularım kalıyor ve o duyguları direkt yayıyorum. Eğer korkum varsa tam da bunu bana yaşatacak insanı hayatıma çektiğim için o da bana korkuları ile geliyor. Orada bir çatışma başlıyor. Kadın sürekli “Eşim beni seviyor mu, bugün sevilecek miyim?” diye sorgularken erkek de “Ben özgür müyüm?” diyor. Televizyon izlemek gibi en basit hareketinde bile özgürlük arıyor. Öyle bir noktada birleşmek gerekiyor ki hem sevip hem de birbirimizi özgür bırakabilelim… Arayışımız bu…

Dişi ve eril enerjilerimizi nasıl fark edebiliriz?
Dişi enerji yumuşak bir enerji… Biz kadın olarak dişiliğimizi hem ortak bilinçaltından ve bir sürü yerden bastırdığımız için biraz yaralıyız, dişi tarafımız acı çekiyor. Bu arada günümüzde kadın olarak çalışıyoruz ve çalışma ortamlarının hepsi eril. Yapılacaklar listesi, talimatlar, planlar, kazançlar, hedefler… Bu arada hayatımızdaki erkeğin de erili kuvvetli ise ikisi aynı eve girdiğinde iki erkek bir arada gibi oluyor ve savaş başlıyor. Kadın otorite kurmaya çalışıyor, güç savaşına giriyor. Erkek de karşısında böyle bir eril görünce kendi dişi enerjisine çekiliyor. Eril her zaman en güçlü olmak ister ve kadınından takdir bekler. Kadın eril olunca erkek kendini içsel olarak yetersiz buluyor. Bu sefer kadın kendini mutsuz hissediyor. Bunun çözümü kadının çalışmaması, evde oturması değil ama dişi enerjisini yükseltmesi gerekiyor. Kadın erkek ilişkilerinde daha yumuşak, feminen olmalı. Bu kıyafete, görüntüye, kiloya, yenilen içilene bağlı değildir, o içten gelen dişi enerjinin inanılmaz bir ışığı vardır. Dişi enerjinin kendisi seksidir; giyimden, topuklu ayakkabıdan, kırmızı rujdan, saçtan bağımsızdır. Dişi kadın kendiliğinden seksidir.

Dişi akıştadır diyorsunuz. Çevremizde akışta kadınlara sık rastlayamıyoruz.
Dişi enerjinin akışta olmamasının nedeni kadın olarak aşırı kontrolcü olmamız. Bu eril bir özelliktir. Erkeklerde anda kalma özelliği daha fazladır. Biz geçmiş, gelecek, yarın, bugün karmaşasındayız. Nasıl akışta kalacağımızı bilmeliyiz. Önce fiziksel olarak bedeni rahatlatmamız gerekiyor. Bu çalışmada kendi enerjilerimizi kullanarak bedeni rahatlatmayı da öğreniyoruz. Bedenimizde mutluluk hormonu var; oksitoksin. Kadın olarak bunu emzirirken, aşık olduğumuzda, cinsel ilişkide ve kız kıza takılırken salgılıyoruz. Bir de kendimize dokunurken… Bilinçaltındaki korkuları dönüştürdükten sonra bu duygularla ilgilenmek gerekiyor. Bir dişinin en önemli özelliği duygusal dengesizliktir. Biz ne yapıyoruz, karşı tarafa yansıtıyoruz. “O bana bunu yaptı ben o yüzden duygusalım” diyoruz. Oysa, bu bizden yayılan bir durum. Korkularımızdan kaynaklı duygular var ise o duyguları yansıtacak insanları hayatımızda görmeye başlıyoruz. Eğer büyük bir suçluluk hissediyorsak mutlaka bizi yargılayacak insanlar karşımıza çıkar ki kendimizi suçlu hissedelim.

Kocanızın annesi olmayın Cinsel hayatta neler oluyor?
Dişi enerjinin yapması gerekenler dışında bir de yapmaması gerekenler var. Bunlardan biri aşırı baskıcı annecilik rolü… Kocamızın bir anda annesi olmaya başlıyoruz. Ne yaptı, ne yapmadı, geldi mi, gitti mi, yedi mi, yemedi mi; her şeyiyle ilgileniyoruz. Tabii ki ilgileneceğiz ama bunu anne enerjisi ile yaptığımız zaman karşı taraf da bizi annesi olarak görmeye başlıyor. Bu durum cinsel enerjiyi kesiyor. Aynı zamanda kocamızın psikoloğu da olmamamız gerekiyor. “Gel bana bütün dertlerini anlat” dediğiniz anda adam size kendisini kapatıyor çünkü eril çözümlerle ilgilenir, kendi hayatındaki ya da sizin hayatınızdaki her şeyi çözmek üzerine yaşar. Onu mutlu eden kısım budur. Bir de aynı zamanda duygularını sorarsanız, erkekler daha fazla anda mantıkta olduğu için o an duyguları ile irtibatta olmaz, bocalar. Cinsellikle ilgili problemler güç savaşından da kaynaklanıyor. İş hayatında eril tarafa geçip başarılı olacağız ama hayatımızdaki eril ile güç savaşına girmeyeceğiz. O zaman cinsel enerji kesiliyor.

Neler öneriyorsunuz?
Öncelikle cinselliğimizi kabul edeceğiz. Cinselliğin ne kadar yüksek bir enerji barındırdığını, bize, karşımızdakine ve evrene ne kadar güzel bir enerji yaydığını bilmemiz gerekiyor. Kadınlar için cinsellik ayıp, yasak, günah. Bastırılmış bir enerji var. Bununla ilgili de çalışmak gerekiyor. Cinsellik yaşandığı zaman o bütünleşme içinde bütün enerjilerimiz sevgi boyutuna geliyor. Dişiliği yükselttiğimiz zaman tam bir eril ile bütünleşince o yakınlığı net olarak kurabiliyoruz. Dolayısıyla hem sevgi bağı kurap hem de sadece eşimizle paylaştığımız şeyde mutluluk ve hazla ilerliyoruz.

Kadınların orgazm olamama sorununun kaynağı da dişi enerjide mi?
Kesinlikle. Kalbimizi açmak teslimiyet gerektirir. Dişilik teslimiyettir, hayata, akışa güvendir. Eğer dişi gücü kapatıyorsak sürekli kontrolcülükle birlikte teslimiyeti de kapatıyoruz. Karşı tarafa teslim olamıyor ve keyif alamıyoruz. Cinsellik teslimiyet ve dişilik gerektiriyor.

disiligin-de-sanati-var-3Akışta olma kavramını biraz açar mısınız?
Fiziksel bir akışa ihtiyaç var, bunun dışında hayattaki akış, ilişkilerdeki akış çok önemli. Doğanın dengesi çok güzel bir örnek… Gündüz gelirken gece depresyona girmiyor, güneş batarken ay kaçmaya çalışmıyor, mevsimler birbirine kırılmıyor, ağaçlar mevsime göre yaprağını döküyor tekrar açıyor, dökülen yaprakları için depresyona girmiyor. Hayvanlar da aynı şekilde. Bir çakal tek başına dolaşıyor diye depresyona girmiyor çünkü onun yalnız dolaşması gerekiyor. Balıklar yüzerken düz mü yüzdüm, ters mi diye bakmıyor. Dişinin de böyle akışta olması gerekiyor, yaratıcılık gerekiyor. Dişi ve eril enerjilere bakarken dişi olarak tam rahimden gelen, kalple bütünleşen ve direkt çekim yasasını çalıştıran varlıklarız. Dişi sezgidir aslında. Biz sezgilerimize güvenmeliyiz. Dişi zihinsel bir şeyler yaratıp kendini üzmek yerine kabuldedir. Yaratıcılığı hayata sunabilendir. Tamamen sevgidedir, şefkat duygusu yüksektir. Yani şuna bakacağız; hayatta neyi kontrol etmeye çalışıyorum, kimin işine karışıyorum? Dişi kontrol etmez çünkü bizim için en hayırlısı olan ilahi sisteme kalpten güvenir, ne olursa olsun hayatında o güvenle devam eder. İş hayatında ve özel hayatta bunları kullanabilirse dişi o kontrolcülükten çıkar.

Işıl Gence

Işıl Gence

İlişkilerde kadınların dişi enerjinin aksine kontrolcü olduğu söylenebilir mi?
İlişkilerimizde haddimizi aşıyoruz. Karşımızdaki adamın ne hissedeceğine kadar karışıyoruz. Bir adam seçmişsiniz ama ona o kadar güvenmiyorsunuz ki onu kontrol etmeye çalışıyorsunuz. Oysa kendi dişiliğinize güvenirseniz, dişiliğinizi kabul ederseniz, kendinizi ifade edebilirseniz, bunu hayatınıza katabilirseniz, bir yandan işinizde başarılı olurken diğer yandan dişi enerjinin içinde kalabilirsiniz. O zaman erkek tamamen size kollarını açar, koruma alanı yaratır ve sizin dişi olarak kalmanıza destek olur. Ne zaman sevgiye ihtiyacınız olsa gelir. Fakat dişi enerjimiz düşük olduğu zaman istemeyi bilmiyoruz, “Ben yaparım, sen karışma, ben tek başıma her şeyi hallederim” diyoruz. Yani bizim enerji anlamında da sevgi açısından da erile, erkeğe ihtiyacımız var.

Sadece dişide kalmak hayat gerçekleri ile uyuşuyor mu? Eril enerjiyi ne zaman kullanacağız?
Hayatın içinde zamandan zevk alarak yaşamak için dişinin yumuşaklık, şefkat, güvende olma duygusu gerekli ama yapılacak işler varsa erili kullanacağız. Listelerimizi hazırlayacağız, organizasyonlarımızı yapacağız. Ama bunları hep düşünüp hayatı kendimize zindan ediyorsak sıkıntı vardır. Yolu eril hazırlar ama yolda ilerleme kısmını dişi halleder. Dişi enerjimiz yükseldikçe karşılıklı daha çok sevgi ile, güven ile (erilin istediği şey dişinin ona güvenmesidir) yaşarız. Tabii erkeğin de kadının ona güvenmesi için kendi güvensizlik duygusundan arınması gerekiyor.

Evlenilecek erkeği bulamamaktan yakınan kadınlar gittikçe artıyor, neden?
Evlilik eril bir sistemdir ama dişi olarak akışta kalmanız, dişi enerji olarak eve ne getirdiğinizin ve erkekten eril olarak ne beklediğinizin dengesini kurabilmeniz gerekiyor. O dengeyi kurabilmek için kendi içsel dengenizi kurabilmeniz ve dişinizi yükseltmeniz gerekiyor. Eğer ki dişinizi yükseltmezseniz eril giderseniz sıkıntı çıkarabiliyor. Tabii herkesin hikayesi farklı. Ama güven, sevgi, şefkat duygusunu yükseltmek, “O bunu yapıyor”a değil de “Ben ne yapıyorum, neyi kabul etmiyorum?”a, negatif duygulara bakmak gerekiyor.

“Sağlıklı bir ilişki için hep kadın mı çaba gösterecek?” diye düşünenler olabilir.
Dişi enerji çekici enerjidir. Dişi yükseldikçe erilin dikkatini çeker. Kontrol etme çabası ise erili uzaklaştırır. Niye bu çalışmaları yapıyoruz? Kimse için değil, bir erkek için değil. Erkek için yaparsanız yine değersizlik duygunuzu yüksektir. Hayatta her şeyi kendimiz için yapıyoruz. Evet, ortak giden şeyler vardır ama bir sıkıntı varsa karşı tarafı suçlamak yerine kendim için niye yapmıyorum diye düşünmek lazım. “Gerçekten sevgiyi verebiliyor muyum? Talep edebiliyor muyum? Beklentim çok mu yüksek?” sorularını sormamız gerekiyor.

Pozitif Dergisi 2014/04

Yorum Ekle