Röportaj

Nasıl huzurlu oluyorlar?

Beslenme şeklinden iş yaşantısına hepimiz bir denge arayışındayız. Mutlu olabilmek için toz pembe gözlüklerin peşinde koşmak yerine yakınlara, yani içimize bakıyoruz. Zihnimiz mutlu ve huzurlu olmak için bazen bir ağacın dalını bazen denizin sakinliğini bazen de bir müziğin notasını işaret ediyor. Sanat ve iş dünyasının başarılı ve ünlü isimlerine sorduk, onlar da bize sakin limanlarını nasıl ve nerede bulduklarını anlattı.

Yazı: Deran ÇETİNSARAÇ

nasil-huzurlu-oluyorlar-2

“Rutinin dışına çıkmak beni dinlendirir”
LEYLA ALATON/ İŞ KADINI
Yaşadığım şehirden uzaklaşmak beni her zaman rahatlatmıştır. Farklı şehirlere gidip, orada galeri ve müzeleri gezerken kafamı dağıtabiliyorum. Benim için işe yarayan yöntem rutinden farklı bir şey yapıyor olmak diyebilirim. Tanıdığım, bildiğim, her gün gördüğüm sokaklarda farklı yüzler gördüğümde dış seslere kendimi kapatabiliyorum. Ve her uzaklaştığım seferde kafam dağıldığı için dinlenmiş de oluyorum. Gündelik hayatta karşılaştığım problemlerde ise ancak bu problemleri çözerek rahatlayabiliyorum. Problemleri ertelemekten hoşlanmam. Benim için kazan-kazan prensibi önemlidir. Bu prensibe uyarak karşımdakinin de kazanmasını isterim. Ben doğuştan, iflah olmaz bir iyimserim. Günümüzde insanların pozitif kalabilmek için uğraşılarını düşününce kendimi şanslı görüyorum. Her zaman iyiyi düşünürüm, kötüye yönelmem. Yine iflah olmaz bir optimist olduğum için insanları değiştiremeyeceğime inansam da onların da iyi olabilmesi için gayret ederim. Bu yüzden karşımdaki insan kolaylıkla enerjimi alıp bitirebilir. Üstelik bilirim ki, benim pozitif enerjimi alan kişi hem beni aşağı çeker hem de aldığı o enerjiyi kullanamaz. Gülse Birsel bir karakter yaratmış dizisinde, aynı o karakter gibi bu insanlar inatla negatifliği empoze eden tiplerdir. Onlara inat enerjim hep yüksektir, benim yaradılışım böyle. Kalabalık bir topluluğa girdiğimde yorgun çıkarım çünkü karşımdakini dinler gibi yapmam, gerçekten dinlerim. Onların problemlerine çözüm getirmeye çalışırım. En huzurlu hissettiğim anlar ise kendi evimde, çocuklarımın yanımda olduğu anlardır.

nasil-huzurlu-oluyorlar-3

“Dokunmanın iyileştirici gücüne inanıyorum”
DERYA ALABORA/ SANATÇI
Hayatı çok agresif yaşayan biri değilim. Kavga etmem. Gerektiği zaman çok sıkı kavga ederim ama kavga çıkaran taraf değilimdir; daha çok yapıcıyımdır. Oyunculukla ilgilenmemin katkısı var galiba. Çünkü bizim egzersizlerimiz çok enteresan olabiliyor; kendi içimize dönmek, içimizdeki duyguları çıkarmak, kendimize karşıdan bakmak ve bunları duygularımıza yansıtmak gibi. Oyunculuk egzersizlerinin şöyle bir faydası oluyor insana; çok fazla karaktere bürünüyoruz ve o karakterleri irdelerken önce kendi karakterimize bakıyoruz. Bu sayede kendimizi eleştirebiliyoruz. Duygularımıza dönüyoruz, hangi karakteri canlandırıyorsak onu da eleştiriyoruz. Ya da anlamaya çalışırken ayna görevi görüyoruz. Nefes egzersizleri de yaparım. Alerjik astımım olduğu için benim için nefes almak önemli bir şey. Doğru nefes tekniklerini mecburen biliyoruz çünkü bir şey söylerken belli etmeden nefes almak, zamanını ayarlayabilmek gerekiyor. Oyunculuğun en güzel yanı hissettiklerinizi gözünüzden yansıtabilmek. Yalan söylediğimiz zaman gözümüzden belli olur. Bu yüzden o duyguları tanımlamak insanlara müthiş bir rahatlık getiriyor. Çünkü bedenimiz bizim enstrümanımız. Bedenimizi ne kadar rahatlatırsak başka kalıplara o kadar rahat girebiliyoruz; ki iç dünyamız için meditasyon kaynağı olarak kullanabiliyoruz bu durumu. Saçmalık derecesinde verici bir insanım. Çok koruyucu bir yanım var. Birine bir şey olduğu zaman hemen koşarım. Tabii bu beni yıpratan bir şey. Kendinden başka bir sürü insanı düşünme hali yorucu oluyor aslında. Ben de onu kırmaya çalışıyorum. Düşünmeyerek mesafe koymaya çalışıyorum. Çünkü kim olursa olsun özdeşleştirmek korkunç yorucu. Biraz daha dışarıdan bakmaya çalışıyorum. İnsanın kendini dengeleyebilmesi için her şeyin bir dozu olmalı. Taraflardan biri ağır bastığı zaman, o dengeyi sağlayabilmek için dışarıdan bakabilmek lazım. Kendine dışarıdan bakabilmek veya kendinin farkında olmak için insanın şu soruyu sorması gerekiyor: “Şu anda ne hissediyorum, neden böyleyim?” Öğrencilerime bu soruyu sorduğumda ilk önce paniğe kapılıyorlar. Çünkü kendi kendimize ne hissettiğimizi sorma gibi bir adetimiz yok. Çocuğuna, sevdiğine, karına, kardeşine dokunmak, sarılmak çok önemli bence. Hep mesafeliyiz. Hani böyle bazı baba figürleri vardır ya hiçbir zaman sevgisini göstermez. Karşımızdaki onu anlamaz, halbuki dokunmak enerjimizi boşaltır. Özgüven de artıyor. Benim çocuğum bayağı büyüdü ama hala sarmaş dolaşızdır hayatta. Bana iyi gelen bir şey, dokunarak iletişim kurmayı seviyorum. Dokunmanın iyileştirici bir kuvveti var. Deniz kenarı beni çok rahatlatıyor. Yazları Gümüşlük’e gidiyorum, İstanbul’da boğaza inip oturuyorum. Saatlerce denize bakıp hiç sıkılmam çünkü orada enerji var. Deniz olmayan bir yerde yaşayabileceğime inanmıyorum.

nasil-huzurlu-oluyorlar-4

“Dans etmek her şeyden uzaklaşma yöntemidir”
TAN SAĞTÜRK/ SANATÇI
Dans etmek benim için kaçmak gibi bir şey. Arınmak gibi de diyebilirim. Yan yana dans eden iki dansçıdan her biri, birbirinden farklı şeyler hissedebilir. Dış seslere kendini kapatamazsan zaten sahnede rol yapmaya dönüşüyor işler ki bu çok kötü. Hep kendinize yabancılaşır durursunuz. Kendimizle yüzleşmek değil belki ama yaşattığımız rolün kendisiyle yüzleşmesine belki de aracı oluruz. Dans ederken gündelik hayatın bütün vesveselerini bir kenara bırakırsınız. Başka bir dünyanın kapısı aralanır. Evet bir nevi meditasyon, her şeyden uzaklaşma yöntemidir diyebiliriz bu nedenle. Dans etmenin ruhsal ve fiziksel etkilerini ben biliyorum ama asıl önemlisi bu etkileri öğrencilerimin anlatması. Dans ettiklerinde kendilerinde olan değişimlerden bahsettiler kendi dillerince. Bu çok daha önemli benim için. Bunlardan birkaçını sıralayabilirim size. Mesela özgüven, olumsuz etkilere karşı direnç, odaklanabilme yeteneğinin gelişmesi, amaç belirleme, yaratıcılığın gelişmesi gibi kavramlar. Bunların sağlıklı gelişmesi ruhsal açıdan da bizleri kuvvetlendirecek etkenler bana göre.

nasil-huzurlu-oluyorlar-1

“Bütün sırlar doğanın içinde saklı”
ECE ŞİRİN/ TASARIMCI
Tasarlamak, aynı Michelangelo’nun taşın içindeki heykeli görmesi, sonu ortaya çıkarması gibi. Tasarım, başlayınca akan bir süreçtir; sürecin kendisi sancılı ama tasarlanan ürün üretim aşamasından geçtikten sonra bile bitmez. Hatta bazı koleksiyonlarda tek bir tasarım aylar boyunca devam eder. Bu da tasarımı canlı tutuyor. İlk aşamada dış seslere kapalı olurum. Ama sonra yaratım süreci başlar. Her bir tasarım hem kendini doğurur, hem de farklı insanlara farklı ilhamlar verir. Sıkıntılara olumsuz bakmam. Her biri kendimde değiştirmem gereken bir yere işaret ediyor, her birini bir potansiyel olarak görüyorum. Ama yine de enerjim düştüğünde vites büyütmek gibi varolan durumun en pozitif halini gözümün önüne getiriyorum. Böylece enerjim yükseliyor. Hayat devam ettiği sürece sıkıntılar olacak, aslında onları çözmek bizi yeniliyor. Sıkıntının beni esir etmesine izin vermiyorum, ona uzaktan olumlu bakarak gerekeni yapıyorum. Bütün sırlar doğanın içinde saklı. Ufkumu açıyor, dinlendiriyor, kendi doğama döndürüyor. Tasarım yaparak kendimden geriye güzellikler bırakmak, başkalarının hayatına ışık saçmak ise kutsal bir olay. Kendimi dünyanın en şanslı insanı gibi hissettiriyor. Her an huzurlu olmak için çalışıyorum. İnsan nasıl fiziksel bedenini formda tutmak için çalışıyorsa ruhsal bedenini de huzurlu tutmak için çalışmalı. Ben en az ayda bir, özellikle yeni ay veya dolunayda basit bir ritüel uyguluyorum: Kafamdaki toksik düşünceleri, korkuları, endişeleri bir kağıda yazarak yakıyorum. Ardından geçmiş ayla ilgili şükürlerimi yazıyorum. Sonra ise hayal gücümü kullanarak gelecek ayla ilgili rüyalarımı, arzularımı, niyetlerimi yazıyorum. Bunun yanı sıra yeni düşünce modelleri yüklemek için bazı konularda kendi olumlamalarımı yazarak yüksek sesle okuyorum. Ayrıca bir başka önerim ise birilerine zaman ayırmak, yardım etmek. Biz başkalarına yardım ederken birileri de bize yardım ediyor mutlaka. Hayatın akışına izin vermek lazım. İlla her problemi kendimiz çözeceğiz diye birşey yok. İç huzuru yakalamaya çalışmaktan vazgeçelim. Böyle bir saplantı olmamalı. Bence içsel huzuru yakalamak diye bir şey yok. O zaman Forest Gump gibi ebedi bir koşturma ve bekleyiş içinde oluruz. Ben bu dönemi geçirdim; arayış, kitaplar, gurular, yoga, workhsoplar, falcılar vs. “Ben huzurluyum” dediğimiz an kendimizi o huzura kavuşturmuş oluyoruz. Peki huzurlu olduğunuz zaman neler yaparsınız? Kitap okumak, yürümek, yemek yapmak, dergi karıştırmak; hemen o şeyleri yapmaya başlayın. Zaten huzur sizi takip ediyor. Bir de genel olarak önerilerim var: Olumlu olmak, odaklanmak, inanmak, disiplinle gereken çalışmaları ertelemeden yapmak. Bunların başında kendimize karşı dürüst olmak ve ne istediğimizi bilmek çok önemli. Hayat bir kahramanlık yolculuğu, tabii ki bu yolculukta bilinmezler var, bazen huzursuz olmak da çok güzel.

nasil-huzurlu-oluyorlar-5

“Doğanın fısıltılarını duymak, huzurlu hissettiriyor”
MİNE KALPAKÇIOĞLU/ İŞ KADINI
Doğanın içerisinde olmak bana inanılmaz huzur veriyor. Hatta doğayla direkt baş başa kalabilmenin en güzel yollarından biri benim için motosikletle dolaşmaktır. Motosikletle hız yapmak değil, doğadaki tüm sesleri duymak “görmek” yüzümde hissetmek inanılmaz huzur veren bir duygu. Dış seslere kendimi kapatmamaya özen gösteriyorum çünkü bir derenin sesi, dalın kırılması, kuş sesleri, doğanın kendi fısıldama seslerini duymak beni inanılmaz mutlu ediyor. Gündelik problemler ve sıkıntılardan kurtulmanın en çabuk ve kolay yolu, oğlumla beraber program yapmak ve onunla vakit geçirmek. Ayrıca spor yapmak, spor salonuna gitmek, ağır antrenman yapmak, dışarı çıkıp koşmak, tenis oynamak gibi aktiviteler benim acil mutluluk haplarımı oluşturuyor. Spor yaparken ve motosiklet kullanırken kendimi çok özgür hissediyorum. Normal hayatta başkaları için tüm reseptörlerim açıkken, motosiklet üstünde tüm reseptörlerim benim için çalışıyor. Motosiklet üstünde egosantrik olabiliyorum, yeniden çocuk olmak gibi bir duygu. Kendimi oğlumun ve annemin yanında huzurlu hissediyorum. Partnerimle geçirdiğim zamanlar da bana huzur veriyor. Mekan olarak ise doğada ve evimde olmak kadar bana iyi gelen başka bir yer söyleyemem. Dünyayı ve insanları kim yarattıysa o kadar güzel dengelemiş ki her şeyi; bu dengeyi insanoğlu bozmaya çalışıyor hep. Çok fazla bir şeye ihtiyacımız yok aslnda, “Basit”i, “Temel”i ve “Bugün”ü yaşamaya çalışmalı. Mümkün olduğunca fazla doğaya gidip vakit geçirmeye önem vermelisiniz.

nasil-huzurlu-oluyorlar-6

“Yelken yapmak meditasyonun en güzel hali”
ZEYNEP BEŞERLER/ SANATÇI
Yelken yaparken inanılmaz bir huzur ve adrenalin hissediyorum. Denizin üzerindeyken dış seslere kendimi kapatabiliyorum. Denizin üzerinde sadece tekne ile ilgili komutları ve rüzgarı duyuyorum. Gündelik hayatla ilgili sıkıntıları da teknedeyken kafamdan atabiliyorum. Zaten orada başka bir şey düşünemezsiniz; konsantrasyon çok önemli, dikkatli ve atak olmak zorundasınız. Yelken yapmak kesinlikle benim için meditasyonun en güzel hali. Yelken sporunun en güzel yanı uzun süre konsantre olmayı öğrenmek. Tabii ki deniz ve rüzgar bütün negatifliğimi, mutsuzluğumu atmamı da sağlıyor.

Pozitif Dergisi 2013/01

Yorum Ekle