Vejetaryen deyince aklınıza ne geliyor? Türk Dil Kurumu bu kelimeyi “etyemez” olarak tanımlıyor. Vegan ise sözlüklerde dahi yer almıyor. Oysa iki kavram da bundan çok daha fazlasını içeriyor. Belli bir disipline sahip olan vejetaryenlik ve veganlık yalnızca birer beslenme biçimini değil, yaşamın bütününü kapsıyor. Özellikle veganlar hayvansal ürünlerle beslenmediği gibi, bu kaynaktan elde edilen ürünleri de kullanmıyor.
Yazı: Ayşegül UYANIK ÖRNEKAL
Ülkemizde veganlık çok fazla bilinmese de 1944’ten bu yana her yıl 1 Kasım tarihi Dünya Vegan Günü olarak kutlanıyor. Onlar bu yaşamı benimserken yalnızca et yememekle kalmıyor. İpek böceğinin kozasından üretilen ipeği de, kobay hayvanlar üzerinde test edilen kozmetik ürünleri de kullanmıyorlar. Yaşamlarını diğer canlıların hayatlarına da değer vermek üzerine kuran veganlar, tüm türlerle birlikte doğanın bizlere sunduğu kaynakları ortak kullanarak barışçıl bir hayat sürmeye çalışıyor. Türkiye’de sayıları günden güne artan vegan ve vejetaryenleri bir çatıda buluşturmak isteyen Türkiye Vegan ve Vejetaryenler Derneği (TVD) ise kendilerini daha iyi ifade edip, toplumu bu konuda bilinçlendirmeyi amaçlıyor. Veganlık ve vegan beslenme hakkında derneğin kurucu üyelerinden, TVD Denetim Kurulu Başkanı Mehtap Tüysüz sorularımızı yanıtladı.
Vejetaryen olmaya nasıl karar verdiniz?
Bu konuda kardeşimin büyük etkisi var. Kız kardeşim benden önce vejetaryen oldu. Bir kurban bayramında yaşadığı travma sonucu 14 yaşında vejetaryen beslenmeyi seçti. Beslediğimiz, birlikte oynadığımız bir hayvanın gözleri önünde ölümü onu çok etkiledi. Birkaç sene sonra bende de aynı algı düzeyi oluştu. İnsan dışındaki başka türlerin de bizimle aynı yaşam hakkına sahip olduğunu ve başta beslenme olmak üzere hiçbir nedenle onların canını almamamız gerektiğinin farkına vardım. Böylece 11 yıl önce vejetaryen, altı yıl önce de vegan oldum.
Bu vejetaryenliğe geçişinizin düşünsel tarafı, peki bu kararı almanızda psikolojik veya ruhani bir sebep var mı?
Elbette var. Et tükettiğimizde o hayvanların canları alınırken yaşadıklarından, olumsuz enerjilerinden etkilenip bizler de üzülüyoruz, geriliyoruz ve mutsuz oluyoruz. Bu da ruh sağlığımızı olumsuz etkiliyor. Örneğin bir süre önce kurban bayramıydı. O hayvanlar esaret altına alınıp, kısa bir süre içinde canlarının alınacağını bilerek yaşıyorlardı. Öleceğini bilmek her canlıyı derinden etkiler.
Vejetaryen beslenmeye geçişiniz nasıl oldu? Bir anda yaşamınızdan tüm et ürünlerini çıkarttınız mı, yoksa kademeli olarak mı başladınız?
Bir anda vejetaryen oldum. İnsanoğlu her alanda tüketime çok düşkün. Yemek konusunda da böyle, sürekli yedikleri için acıkıyorlar. Şunu mu tüketsem, bunu mu tüketsem, haydi bir şeyler yesem diyorlar. Olaya bu yönden bakarsak, yalnızca vegan ve vejetaryenlerin değil, herkesin az yemesi gerekiyor. Çünkü çok fazla tüketerek bedenimizi de zorluyoruz. Az yeme aç kalırsın, hasta olursun gibi dayatmalar ve korkutmalara maruz kalıyoruz. Ama bana göre bedenin zaman zaman aç kalması gerekiyor. Örneğin ben dönem dönem oruç tutarak vücudumu, iç organlarımı dinlendiriyorum. Rahatlasın, sağlık kazansın diye…
Genel kanının aksine veganlık yalnızca beslenme değil, aslında bir yaşam biçimi değil mi?
Evet ama bu insanların gerek vejetaryenliği gerekse veganlığı bilmemesinden kaynaklanıyor. Bizim yalnızca et, süt, yumurta yemediğimizi sanıyorlar. Oysa biz hayvan sömürüsüne yol açacak, onların kullanımına katkıda bulunacak her türlü tüketimden kaçınıyoruz.
“Baktığınızda ülkemiz sebze ve meyve çeşitliliği açısından dünyanın sayılı ülkeleri arasında yer alıyor.Yani beslenmek için başka bir canlının yaşamını sona erdirmeye ihtiyacımız yok.”
“Amaç, daha çok kişiye sesimizi duyurmak”
Sosyal medyada yer alan vegan ve vejetaryen gruplarında bir araya gelen yedi kişinin önderliğinde kurulan Türkiye Vegan ve Vejetaryenler Derneği 2012 yılından bu yana faaliyetlerini sürdürüyor. Mehtap Tüysüz, şu an 80 civarı üyeleri olduğunu ancak vegan ve vejetaryenliğin tanınıp, bilinmesiyle birlikte bu rakamın daha da çoğalacağını düşündüğünü belirterek, derneğin kuruluş aşamasını şöyle anlatıyor: “Yönetim kurulu başkanımız Ebru Arıman benimle irtibata geçti ve dernek kurma fikrini paylaştı. Bu çok hoşuma gitti. Çünkü ben bu konuyu sadece aileme, akrabalarıma, arkadaşlarıma yani yakın çevreme anlatabiliyordum.” Dernek olarak amaçlarını vegan ve vejetaryenliği tanıtmak, topluma seslerini duyurmak ve insanların bu konuda bilinçlenmesine yardımcı olmak olarak belirten Tüysüz, faaliyetleri hakkında ise şunları söylüyor: “Derneğimiz Avrupa Vejetaryenler Birliği üyesi. Yurt dışındaki emsallerimizle birlikte uluslararası çalışmalara katıldık. Bu çalışmalar için Avrupa Birliği Projesi kapsamında destek yardımı aldık. Türkiye’de vegan ve vejetaryenliğin yayılması, tanıtılması, insanların bilgilenmesini sağlamak için birtakım çalışmalar yapıyoruz. Bu çerçevede dernek olarak Veg&Nature dergisini de çıkartıyoruz.”
Vejetaryenlik ile veganlığın arasındaki farkı anlatır mısınız?
Vejetaryenler et, balık ve kümes hayvanlarını yemiyor ama süt, peynir, yoğurt, yumurta, bal, tereyağı gibi aklınıza gelen diğer tüm hayvansal ürünleri tüketebiliyor. Vejetaryenler de kendi içinde ikiye ayrılıyor. Lakto vejetaryenler yumurta tüketmeyip, süt ve süt ürünlerini yiyorlar. Ovo-lakto vejetaryenler ise bu ayrıma girmiyor. Veganlar bunları da tüketmiyor.
Beslenme dışında başka kuralları da var mı?
Elbette, örneğin veganlar sigara da kullanmıyor. Çünkü sigara üreticileri bu ürünleri hayvanlar üzerinde test ediyor. Dolayısıyla hayvanların kobay olarak kullandığı hiçbir ürünü de kullanmıyoruz.
Veganlığı vejetaryenliğin bir üst aşaması olarak ifade edebilir miyiz?
Aslında veganlığın bir üst kademesi daha var. Frutaryenler sadece meyve ve ağaçta yetişen domates gibi besinleri tüketiyor. Topraktan alıp, koparılan yani ölen bitkileri yemek yerine dalından düşenleri yemeyi tercih ediyorlar.
Türkiye’de vegan ya da vejetaryenler için dışarıda yemek zor mu?
Hiç değil, kendi adıma zorluk çekmiyorum. Ama dışarıda ne yapabiliriz diye zaman zaman düşünmüyor değilim. Eğer yemek yapmaya yatkın biri de değilseniz ev yemeği yemek zor olabiliyor. İş ya da sosyal yaşamımda dışarıda yemek 109 pozitif zorunda kaldığımda salata ya da meyve yiyorum. Bir et lokantasına gitmek zorunda kalsanız dahi salata, en azından domates ve salatalık bulabiliyorsunuz. Söz gelimi pide yemek gerektiğinde sebzeli pide sipariş ediyorum ve üzerine tereyağı sürülmemesini istiyorum. Bu sadece veganlar için değil, damak tadı ete uygun olmayan birçok kişi için de ideal bir yemek olabiliyor.
Bazı uzmanlar hayvansal proteinin yerinin doldurulamayacağı görüşünü savunuyor. Oysa sizin protein kaynağınız yalnızca bitkisel. Bu sağlığınızı etkiliyor mu?
Vejetaryen olduğum günlerde bu konu üzerinde çok düşündüm, araştırma yaptım. Türkiye’de veganlık ve vejetaryenlik ile ilgili bilgiler çok kısıtlı olduğu için daha çok yurt dışında yayınlanmış yazı, kitap ve makalelerden faydalandım. Proteinin ne olduğu, vücuda faydası, zararı ve bitkisel proteinin insan vücuduna etkileri hakkında çok fazla şey öğrendim. Vegan olduktan sonra fiziksel olarak ne değişti derseniz, 4-5 kilo kadar zayıfladım diyebilirim. Bu da sanırım süt, peynir gibi yağlı ürünleri almayı kesmemle ilgili. Bence bu zararlı değil, beslenme sürecimin değişmesinden kaynaklanan bir sonuç. Vejetaryen olmamdan bu yana geçen 11 yılda hiçbir sağlık sorunu yaşamadım. Bazı vejetaryenlerin aksine B12 ve benzeri bir vitamin takviyesine de ihtiyaç duymadım. D vitaminini güneşten almayı tercih ediyorum, toprağa basmayı seviyorum. Her şeyin doğalını tercih ediyorum.
Günlük beslenme düzeninizden söz edebilir misiniz?
Kahvaltıda zeytini çok severim. Zeytin dışında reçel, tahin, pekmez, tam tahıllar, marmelat ile marul, maydanoz, roka, havuç yani mevsimsel yenebilecek her türlü sebze ve yeşilliği yiyorum. Fiziksel sağlık ve kemikler için kalsiyum çok önemli. Peynirden aldığınız kalsiyumu bütün yeşilliklerden alabilirsiniz. Günde üç öğün yemek yiyorum. Ara öğün akışkanlığım yok ama bazen meyve yemek istersem aralarda tüketiyorum.
Sorun sadece beslenme değil!
Vegan yaşam biçimi, yalnızca hayvansal ürünleri yememekle sınırlı değil. Bu hayat tarzını benimseyenler hayvanların direkt ya da dolaylı olarak ilişkili olduğu ürünleri de kullanmıyor. Deri çanta, ipek şal, inci kolye gibi… Mehtap Tüysüz bir vegan olarak tüketim konusunda dikkat ettiği unsurları şöyle anlatıyor: “Bir hediyelik eşya ya da takı mağazasına gittiğimde gerçek inci almamaya özen gösteriyorum. Bunun yerine taklit ürünleri tercih ediyorum. Aynı şekilde ipek böceğinin kozasından elde edilen ipekli dokumalardan yapılan şal, bluz ya da koyun yününden imal edilen giysileri ve eşyaları da kullanmıyorum. Bunun için giysi alışverişi yaparken mutlaka etiketlerini okuyorum. Genelde pamuklu ve keten kumaştan yapılanları tercih ediyorum. Eğer etikette yeterli bilgi yoksa mutlaka hangi maddeden üretildiğini soruyorum.” Ürün kullanımı konusunda kozmetik ürün seçimi de çok önemli. Çünkü sivil toplum kuruluşları ve hayvan hakları savunucularının olanca çabasına rağmen halen birçok makyaj malzemesi, bakım kremi, hatta günlük hayatta sıkça kullandığımız birtakım sabunlar dahi hayvanlar üzerinde test ediliyor. Bu grubun dışında kalan ürünler ise etiketlerinde “veganlar için uygundur” ya da “hayvanlar üzerinde test edilmemiştir” ibarelerini taşıyor. Tüysüz, geçmişte zor ulaşılsa da bugün artık başta İstanbul olmak üzere birçok şehirde veganların gönül rahatlığıyla kullanabileceği birçok ürünün bulunduğunu söylüyor. Bu duruma bir çözüm getirmek isteyen TVD ise veganlar için uygun olan ürünlerin üstüne “V” etiketi konulması için çalışmalar yapıyor. Proje kapsamında restoran, market ve üretici firmalarla bir araya gelinmesi planlanıyor. Bu ayrımın yapılmasıyla tüm veganların kendileri için uygun ürünlere rahatlıkla ulaşabilmesi amaçlanıyor.
Hayvanların beslenme,ticaret,eğlence ya da bilimsel çalışmalarda kullanılmasına karşı çıkan veganlar.dünya üzerindeki tüm türlerin eşit şartlarda,bir arada yaşaması gerektiğini savunuyor.
Pozitif Dergisi 2014/04