Diyet listeleri, yemek yeme stratejileri, azar azar sık sık mı, günde üç öğün mü tartışmaları; hepsi bir yere kadar… Zihnimiz fazla kilolardan kalıcı olarak kurtulabileceğimize inanmadığı sürece bir kısır döngüde dolanıp duruyoruz.
MÜRSEL ÇAVUŞ
Türkiye’de doğup büyüyen ve 13 yıl boyunca Rusya, Fransa ve Avusturalya’da yaşayan, New York Üniversitesi’ne bağlı Integrative Nutrition Institute’tan Holistik Beslenme Uzmanlığı ve Sağlık Koçluğu eğitimi alan Bütünsel Beslenme & Sağlık Koçu ve Klinik Pilates Eğitmeni Ayça Kaşıkçı, çocukluğundan beri spor yapmış, sağlıklı beslenmiş ve bedenini sorgulamış. Pilates, bütünsel beslenme ve ardından kozmik şifa eğitimi almış.
Şimdi birikimlerini herkesle paylaşıyor. “Benim istediğim, dünyanın pek de değiştiremeyeceğim bozuk düzenine uzaktan bakıp; akademik ahkamlar kesmektense ihtiyacı olana tek tek dokunup, bireyi bilinçlendirme üzerinden bir fayda sağlamaktı. Bunu keşfettiğim an, bir ışık seli başladı sanki” diyor.
13 yıl yurt dışında yaşadıktan sonra Türkiye’ye dönmüşsünüz. Tüm birikimleriniz ile ülkenizde yapmaya çalıştığınız nedir?
İnsana bir bütün olarak bakmak için yola çıktım. Avusturalya’da pilates eğitimi aldım, bu bana insan vücudu ve anatomisi ile ilgili çok şey öğretti. Ne şekilde çalışıyorsam, ne şekilde duruyorsam vücudumu ona göre şekillendiriyorum. Sonra klinik pilates eğitimi aldım. Bir insanın duruş bozukluğunu düzeltmek, hastalığını iyileştirmek insana çok şey katıyor.
İnsanlar, “Pilatesle ağrılarımızdan kurtulmamıza yardım ediyorsun ama kilo problemimiz de var, nasıl beslenelim?” demeye başladılar. Çocukluğumdan beri beslenmeyi çok önemseyen, 15 yaşından beri Formsante dergisi okuyan, hep ev yemekleri yapan biriyim. “Ne yersen osun” derler ya, ben de vücudumu sevdiğimi yediklerimle gösteriyordum.
Anatomiyi de öğrenince bedenime karşı daha fazla sevgi duymaya başladım. Sürdürülebilir gıda üzerine tez de yapınca, beslenmeyi daha derinden öğrenmem gerektiğini düşündüm. Bu kez bütünsel beslenme eğitimi aldım.
Bu çok güzel bir aydınlanma ve farkındalık oldu. Bütünsel beslenme neyi öğretti size? Bütünsel beslenmede sadece beslenme tarzlarını öğretmiyorlar. Karşınızdaki kişiye diyet listesi vermek yerine koçluk yapmayı öğreniyorsunuz.
Kişinin kendi diyet listesini oluşturabileceği şekilde onlara bilgiler aktarıyorsunuz. 3-6 aylık programlarla, sohbet ederek, o kişiyi çözümlemeye çalışıyorsunuz. Neden illa tatlı tükettiğini, neden sabah kahvesine ihtiyaç duyduğunu, neden çay içmeden ayılamadığını keşfetmesine aracı oluyorsunuz. Onun yolculuğunda ona yardımcı oluyorsunuz. Bu sürece zihni de sokuyorsunuz.
Diyet listeleri tek başına yetmez mi diyorsunuz?
Diyetlerin en büyük handikaplarından biri listelere bağlı kalınması. İnsanlar, “Şu an tavuk yemeliyim, 3 ceviz, 1 kibrit kutusu peynir tüketmeliyim” diye bakmaya başlıyor. Bunları neden yediğini bilmiyor. Ben nedenini de anlatıyorum. İçeriği anladığında peyniri başka gıda ile ikame edebilir ya da yediği zamanı değiştirebilir.
Belki biliyorsunuzdur, Avrupa’da 20 yıldır diyet listesi vermek yasak. Yedikleri zaman da yemedikleri zaman da psikolojileri bozuluyor insanların. Bir arkadaş ortamında herkes güzelim yemekleri mideye indirirken, “Ben diyetteyim, sadece salata yiyeceğim” dediğinizde arkadaşlarınızla almanız gereken zevki alamıyorsunuz.
Oysa bedenimizin buna da ihtiyacı var. Orada mutlu olunca da belki fazla kilolarımız da gidecek. Bunun farkında olmalarını sağlamaya çalışıyorum. Kişi bana bağlı kalmamalı, sonrasında kendi beslenmesini sürdürebilir olmayı başarmalı. Aynı bedenle doğup aynı bedenle ölüyoruz. Sadece o bedenle evrim geçiriyoruz, bu süreçte bedenimi ne kadar sağlıklı tutarsam o oranda mutlu oluyorum. Doğduğum gibi ölebilmem için de sürdürülebilir bir sağlık içinde olmamız gerekiyor.
Bazen canımız bir şeyi çok ister ve diyet çöpe gider. Neden?
Bazen deli gibi tatlı ya da tuzlu istiyoruz. Bedenimizin bizden neyi talep ettiğini anlamalıyız. Tuzlu yeme isteği vücutta vitamin ve mineral eksikliğinden kaynaklanabilir. Tatlı tüketiminde vücut hem zihnen hem bedenen enerji istiyor demektir. Biriyle tartıştığınızda, sıkıldığınızda da tatlı yemek istersiniz. Her defasında, “Şu anda bedenimde ve zihnimde ne oluyor?” sorusunu sormalısınız.
Vücuda dışarıdan bir şey vermek değil, içeriden vermek gerek. O tatlıyı yiyeceğiz elbette ama kan şekerimizi yükseltmesin diye belki daha sağlıklı bir tercih yapacağız. Kişinin vücudunu bir laboratuvar olarak kullanarak kendi biyolojik kimliğini ortaya çıkarmasını; neyi, ne zaman, niçin yemesi gerektiğine dair bilgileri paylaşarak kişinin kendi kendini keşfetmesini sağlıyoruz.
Biyolojik kimliğimiz beslenmemizi nasıl etkiliyor?
1950’lerde bir kimyager, biyolojik kimliği tanımladı, “Bütün insanlar anatomisinden beden sağlığına, hücre yapısına kadar farklıdır” dedi. Herkesin biyolojik kimliği çok farklı. Adaçayı benim için yararlı olabilir ama sizde belki göz kararması yapacak.
Bu biyolojik kimliğimizle alakalı. Bu kimliklerimizin yaşadığımız coğrafyadan atalarımızın genlerimize işlediği kayıtlı bilgilere, yaşımızdan cinsiyetimize kadar birçok bileşkesi var. Atalarımız Akdeniz stili beslenmişse biz o tarz beslenerek daha mutlu oluruz, eğer protein ve karbonhidrat ağırlıklı beslenirsek, bağırsak floramız sorun çıkartabilir.
Bu yüzden bedenlerimizi bir laboratuvar gibi düşünmeliyiz. Birilerinin yararlı demesine bakarak değil, bedenimizi dinleyerek karar vermeliyiz. Bir not defteri ile gezip kendimizle ilgili notlar almalıyız. Böylece hem bedenimizi tanır hem zihnimizi geliştiririz, kendi diyet listelerimizi yapmış oluruz. Son dönemlerde bağırsak florasını da çok konuşur olduk.
Vücudumuzda milyonlarca mikroorganizma ile yaşıyoruz. Bunların büyük çoğunluğu sindirim sistemimizde. Bağırsak mikrobiyotası doğduğumuz andan itibaren oluşuyor. O yüzden normal doğum çocuklarımıza verebileceğimiz en büyük hediye. Anne karnından çıkarken vajinal florayı almakla çocuğun ilk mikrobiyotası oluşuyor ve üç yaşına kadar olgunlaşıyor. Bu ne kadar sağlıklı ve düzenli ise biz de o kadar sağlıklı oluyoruz.
Bağırsaklar sadece dışkılama için değil, vücudumuzdaki bir sürü sistemle ilişkili; bağışıklığımızdan psikolojimize kadar birçok şeyi etkiliyor. Tiroid, obezite, tansiyon, kolestrol, kalp rahatsızlığı gibi hastalıklar bile bağırsak floramızdaki düzensizlikle ilgili olabiliyor. Onu düzelttiğinizde sağlığınız toparlanıyor. Onun da çıkış noktası doğru beslenme.
Verdiğiniz eğitimlerin bir ayağı beslenme bir ayağı pilates, diğer ayakta zihin için ne var?
İnsanoğlu var olduğu günden beri bir şeye tutunma, güvenme ihtiyacı hissetmiş. Büyük bir enerjiden güç ve destek almak istemiş. Dışarı çıkıp bir çiçekle, ağaçla haşır neşir olmak da olabilir bu, meditasyon yapmak da dua edip namaz kılmak da…
İnsan ne şekilde rahat hissediyorsa, ne duymak istiyorsa, neyi vermek ve neyi almak istiyorsa ona ulaşmalı. “Dua etmek Allah’a yalvarmaksa, meditasyon da cevabını duymaktır” derler. Yaradan ya da enerji, neye inanıyorsak zaten içinizde. Meditasyonla içinize iniyorsunuz, zihninizi dinginleştirebiliyorsunuz.
Kendinizi dinlemeye başladığınızda kendinizi çözümleyebiliyorsunuz. Beslenmenizi de beden duruş bozukluklarınızı da çözebiliyorsunuz. Önemli olan içiniz neyle tamamlanmak istiyorsa ona onu verebilmeniz. Ben insanların zihinlerini kullanmalarını istiyorum, kendilerine yaklaşmalarını önemsiyorum.
Çocuklara da yönelmişsiniz, onlara hangi eğitimleri veriyorsunuz?
Çalışmalarımda en çok çocukları eğitmek istiyorum. Bu yüzden okullara yöneldim. Ters mentörlük yaptırmak istiyorum. Hazır gıdalardaki, paketlerdeki etiketleri okumayı öğrensinler, onların neye etki ettiğini görsünler ve ailelerine, “Anne ben bunu istemiyorum” desinler. Benim de çocuğum var ve o da sürekli, “Bunu alalım, şunu alalım” diyor.
Çocuklar anneleri onları neden sürekli kısıtlıyor, çocuk reklamlarında neden bu yasaklar geliyor anlasınlar. Özellikle katkı maddeleri üzerine onları bilinçlendirmek, anneleri çorba karıştırırken telefonu omuzu ile tutuyorsa, “Anne bu duruş sağlıksız” diyebilsinler istiyorum.
Kozmik şifa eğitimi de almışsınız. Nedir kozmik şifa?
Kendimi tamamlamamdaki en son nokta kozmik şifa oldu. Bütün dünyada var olan manyetik bir enerji bu, herkese ait bir şifa, ben sadece buna yol olmaya çalışıyorum. Bana çok şeyler katan, beni bütünleyen kozmik şifa hocamdan önce kendim şifalandım.
Akdeniz ateşi rahatsızlığım vardı, onu temizledik. Çakralarımı, auramı düzene sokunca hayata daha farklı bakmaya başladım; içime attığım duygularımı, kırgınlıklarımı dile getirir hale geldim; kendimi ve insanları fark etmeye başladım. Enerjiyi, çakralarımızı, meditasyonu da kullandığımız zaman bir bütün olduğumuzu fark ettim. Zaten bunu keşfetmem de meditasyona başlamamla oldu.
Transandantal Meditasyon eğitimi aldım ve hayatım 180 derece değişti. Hayat tarzım değişti çünkü kendimi fark etmeye, zihnen yaşayabilmeye başladım. Pozitif dergisi de o anlarda hayatıma girdi. Hiçbir şey tesadüf değildir ya…
Farklı bir yolculuktu benim için… Ben bunları deneyimleyince ihtiyacı olan insanlara bunu taşımak istedim. Bu şifaya ben de yol olmak için niyet ettim ve şimdi elimden geldiğince bunu ihtiyacı olan herkese aktarmaya çalışıyorum. İnsanların, kendilerini bir bütün olarak görmelerini sağlamaya çalışıyorum. Çünkü küçücük bir konuşma bile insanların hayatına pozitif etki ediyor; hatta hayatını değiştirebiliyor.
Diyete değil bedeninize ve zihninize odaklanın
KENDİMİZİ ZİHNİMİZLE ŞİŞMANLATIYORUZ
Gıdaları birincil ve ikincil gıdalar olarak ayırıyorsunuz. Bunlar nedir?
İkincil gıdalar; tükettiğimiz, midemizde sindirimi olan gıdalarımız. Birincil gıdalar ise; hep var olan ama varlıklarından haberdar olmadığımız şeyler. Yani ilişkilerimiz, kariyerimiz, fiziksel aktivitelerimiz ve ruhsallığımız.
Bu dört ayak ne kadar sağlam olursa, ikincil gıdalardan da o kadar yarar sağlarız kendimize. Yoksa istediğimiz kadar brokoli; haşlanmış tavuk yiyelim istediğimiz bedene ulaşamayız; ulaşsak da kalıcı olmaz. Ebeveynlerimizle, eşimizle, arkadaşlarımızla ya da çocuklarımızla olan ilişkilerimiz en temel besinlerimizdir. İlişkileriniz kötüyse içinize kapanır, hayattan keyif almazsınız. Kötü hissederken bir arkadaşınızla sohbet ettiğinizde ise dünyanız değişir.
Ruhumuzu ancak birincil gıdalarla besleyebiliyoruz. Kariyer için de illa CEO olmanız gerekmiyor, işinizden tatmin olmanız yeterli. Hayatınızda mutlaka aktivite olmalı. Yarım saat de olsa her gün spor yapmalı ve bedeninizi hissetmelisiniz. Amacınız kilo vermek olmasın. Zihniniz buna kitlenirse vücudunuzu hissedemezsiniz oysa bedeniniz muhteşem şeyler yapabilir.
Ruhsallıktan kast ettiğiniz nedir?
Bahçede çiçekle böcekle konuşmak, meditasyon yapmak, Yaradan’la, enerjiyle, neye inanıyorsanız onunla konuşmak. Bizi bu hayata bağlayan ve kuvvet veren bir olgudan destek alabilmek insanın kendisini gerçekleştirebilmesini kolaylaştırıyor.
Gerçek bir hikaye; bir kasap 30 yıl boyunca aynı buzhaneye girip karkas yerleştiriyor. Bir gün kapı arkasından kitleniyor. Saatler sonra kendisini bulan olmayınca cebinden kağıtkalem çıkartıp karısına, “Sizi çok seviyorum, ancak burada kapalı kaldım, donarak ölüyorum, çocuğum sana emanet” diye yazıyor. Ertesi gün bu kişiyi burada ölmüş ancak donmamış olarak buluyorlar. Meğer o gece buzhanenin soğutucusu bozuk olduğu için sadece havalandırması çalışıyormuş. Her zaman eksi 25 derecede olan buzhane o gece öldürecek düzeyde soğuk değilmiş. Bu olay üniversitede araştırma konusu olmuş ve bakmışlar ki kasap 30 sene boyunca aynı zihin yapısıyla oraya girdiği için zihniyle kendisini öldürmüş.
Maalesef biz de kendimize bunu yapıyoruz. Kendimizi zihnimizle şişmanlatıyoruz. Kendimize, “Diyet yapıyorum ama kıyafetlerimi vermeyeyim, kilo alırsam bunları giyerim” diyoruz. O zihin yapısında pastanenin önünden geçerken, “Bu pastayı yememelisin” desek de zihin size secde ediyor, “İstemiyorum” desek de. Zihni hep olumlu yönde kullanmak, “olan güzeldir” düşüncesini yaymak önemli. Bu yüzden sürece zihni de sokuyorum.
Aslında nüanslar hayatımızı değiştiriyor. Mesela muzu çok tüketiyorsunuzdur ama akşam yersiniz, halbuki sabah tüketilse daha sağlıklıdır. Sadece diyet yapmak değil, nüansları bilmek önemli. Neyi, ne zaman, neyle birlikte tüketmeliyiz? Diyete değil, bedeninize ve zihninize odaklanırsanız ve olumluyu düşünerek hayal ederseniz her şeyi yapmanız mümkün. Kendinizi o kasap gibi öldürmeyin, aksine olmak istediğiniz yerlerde ve kıyafetlerde kendinizi hayal edin ve sizi hayalinize dönüştürecek besinlerle bedeninizi besleyin.